Geçtiğimiz ay, İtalya Fransa sınırın­da, Bri­ançon — Clav­ières hat­tın­da yaşanan mül­te­ci akın­larını gözlem­le­mek ve bura­da oluşan mül­te­ci dayanış­mAsı­na katıl­mak üzere sınır boy­ların­da uzun bir yol­cu­luk yaptım.

Gözlem ve deney­im­ler­i­mi sizler­le bölüm­ler halinde yayın­lay­a­cağım bir yazı serisi ile pay­laş­mak istiyorum.

1 | 23 | 4 |56 | 7


4 | Sınır boylarında • Özgürlüğün diğer adı ölüm

Kuşluk vak­ti­ni kaçır­mış bir kuşun telaşıy­la uyandım. Ağır uyku­lu gözlerimde,“körebesin, körebe” diye bağır bağır bir gece. Sağım, solum, önüm arkam sobe!

Geceyi gündüz­den gündüzü gece­den sak­laya­mazsınız. Ölümü yaşam­dan yaşamı da ölümden…
Şu insan, hay­van, ömrümüze açan güneş, ay ve yıldı­zlar, şu esen yel, yağan yağ­mur, kar ve fırtı­na, şu düşe kalka dere bayır, yürüdüğümüz kızgın toprak ve cangil bil­cüm­le hay­at, ken­di döngüsünde ne muaz­zam ne ölüm­cül bir saklambaç!…

Sınır boy­ların­da kuşluk vak­tine engel­li kanadı kırık kuşlar gibidir mül­tecinin ömrü. Soluk soluğa, çare­siz bir umut­la, kahır­lı yol­lar, dağlar ve deni­zler aşan bir “avuç özgür­lük” yol­cu­luğudur onun ömrü.

Oysa, “devletçil yasak­lar­la çevrili ölüm­cül bir ömre amade olmayı kim ister?” diy­erek, bağıra çağıra gel­di ölüm.

Bir süre önce arkadaşlarıy­la bir­lik­te italya-Fransa sınır boyun­da, Bri­ançon çevresinde bir polis çevirme­si sırasın­da kay­bol­muş­tu Bless­ing Math­ew… 21 yaşın­da­ki Nijeryalı genç kadın mül­tecinin can­sız bedeni La Vachette ırmağın­da bulundu.

Sınır boylarında

La Vachette ırmağı

Chez Jesus’de bu sabah matem yüzlü bir mül­te­ci gününe uyandık.

Anon­i­ma, Max ve diğer bütün kollek­tif insiy­at­ifinin yüzünde aynı hüzün ve aynı acı… Anon­i­ma, Julien, Max ve Orso­la ken­di araların­da konuşurlarken öğreniy­o­rum. Julien olayın detay­larını aktarıy­or bana. “Kollek­tif olarak, olayın aydın­latıl­ması ve sorum­lu­ların açığa çıkarıl­ması için Bri­ançon’­da­ki diğer bileşen­ler­le bir­lik­te doğru­dan harekete geçmem­iz gerekiy­or” diy­or. Ben de, “oto­me­dia olarak bu süre­ci bende takip etmek ister­im” diy­o­rum Julien’e. Julien, “Evet pek tabii ki. Buna çok mem­nun olu­ruz” diy­or ve ilk olarak Bless­ing’in yakın­ları ile iletişime geçildiği­ni ve kızkardeşinin bir iki gün içinde buraya gele­ceği­ni ve avukat­lar eşliğinde jan­dar­maya gidip olay hakkın­da gir­işimde bulunula­cağını söylüyor.

Bu ara­da Anon­i­ma ve Orso­la kollek­tifte kalan mül­te­cilere olay­la ilgili İngilizce, Fran­sız­ca, İtalyanca ve İsp­anyo­lca bil­gi veriyorlar.

Akşa­ma doğru Kek­ou ve Miguel acilen GAP Ven­nes’e dön­meleri gerek­tiği­ni açık­lıy­or­lar. Kek­ou bana, “Sen ne yap­mayı düşünüy­or­sun? Biz­im­le gelmek ister misin, yada bur­da bir süre daha kalmayı mı istersin?” diye soruy­or. Ona, “Hayır siz gidin? Ben bir süre daha bura­da kalıp bu süre­ci takip etmek istiy­o­rum.” diy­o­rum. Ayrı­ca bu ara­da Bri­ançon’a dönüp mül­te­ci geçiş güz­er­gahların­da çek­tiğim bazı fotoğrafları baskıya ver­mek iste­diği­mi söylüy­o­rum onlara. Akşa­ma doğru onlar­la bir­lik­te Kul­li’yi de yanımıza alıp Bri­ançon’a doğru yola çıkıyoruz.

Ay karan­lık bir geceyi peşimize takip yük­sek rakım­lı Alp dağlarının arasın­dan kıvrıla kıvrıla Bri­ançon vadi­sine geri dönüyoruz.

Erte­si gün ise, Chez Marchel kollek­tifinde, hum­malı bir fos­ep­tik çalış­ması içinde buluy­oruz kendimizi. Eski usul bir kanal­iza­sy­on sis­te­mi olan Chez Marchel’in fos­ep­tik çuku­run­da biriken insan boku ile karışık atık suyu saatlerce, kovalar­la yan bahç­eye aktar­mak, gün batımın­da boka bat­mak gibi bir şey olsa da, dayanış­ma adı­na hayıflanıla­cak bir şey değil biz­im için.

Akşam Chez Marchel’de güzel bir Afri­ka yemeği son­rası Miguel’in neşeli gitarıy­la yorgun­luğu­muzu atıp, geceyi boy­luy­oruz. Gecenin sonun­da herkes uyku­ları­na çek­ilirken, Alex aşma kat­ta her zaman­ki gibi oğlu August’e uyku­dan önce masal­lar okuy­or. Mut­fak­ta ise, Malili genç bir anne kucağın­da­ki bebeği için uyku sütü hazırlıyor…

Sabah her zaman­ki gibi ZADist kalkışı yapıy­oruz. Reçel­li ekmek­ler­im­izi ve Zap­atista kahveler­im­izi alıp Chez Marchel’in Alp dağları­na bakan panaromik balko­nuna geçiy­oruz. Bal­lı ekmek­ler­im­izi kahveler­im­ize bandıra bandıra yedik­ten son­ra da şehre git­m­eye hazır­lanıy­oruz. Bugün Fotoğraf baskıları ve baş­ka ihtiyaçlarımız için şehri turlay­a­cağız. Ve, çakar çak­mazımızı yine iki seferde ateş­leyip, kar­tal yuvasın­dan düze iniyoruz.

Briançon’da mültecilerin konuk evi

Fotoğraf baskılarını yap­tırdık­tan son­ra Bri­ançon’­da­ki mül­te­ci dayanış­ma loka­line (Accueil des migrants) uğruy­oruz. Bri­ançon merkezinde belediy­eye ait bir kültür merkezinin yanın­da yer alan bu lokal, her gün İtalya’d­an Fransa’ya geçen Afrikalı mül­te­ci­leri ağır­lıy­or. Chez Marchel ve Tous Migrants kollek­ti­fleriyle sürek­li eşgüdüm halinde çalışan bu lokalde her gün olduğu gibi bugün de hum­malı bir hareketlilik var.

Clav­ières’de­ki Chez Jesus kollek­tifine uğrayan bazı mül­te­ci­leri bura­da da görüy­oruz. Bahçede bir grup Afrikalı genç top oynuy­or. Lokalin gir­işinde mül­te­ci dayanış­masını sem­bolize eden çok çarpıcı bir duvar res­mi var. İzin isteyip duvar­da­ki bu res­mi görün­tülüy­o­rum. Bu ara­da Kek­ou, daha önce­den tanıdığı genç mül­te­cil­er­le soh­bet ediy­or, şakalaşıy­or. Lokalde bir grup mül­te­ci yemek yiy­or… Lokalin gönül­lü çalışan­ları onlara hizmet ediy­or… Selam­laşıp bir süre soh­bet ettik­ten son­ra Chez Marchel’e dön­mek üzere ayrılıyoruz.

Sınır boylarında

Öğle­den son­ra Kek­ou ve Miguel Ven­nes’e dön­mek üzere hazır­lanıy­or­lar. Ben ise bir gün daha bura­da kalıp tekrar İtalya’ya Clav­ières’e döneceğim. Balkon­da, tekrar görüşmek üzere diy­erek, biralarımızı tokuş­tu­ruy­oruz. Hemen son­ra da, kucak­laşıp vedalaşıy­oruz. Kul­li’yide unut­muy­o­rum tabii ki. Yüzümü gözümü yalayıp en önden fır­lıy­or yine…

Sınır boyunda Blessing için doğrudan eylem : Yol işgali

Bir kaç gün öncesin­den başla­mak gerekirse…
Birançon mül­te­ci dayanış­ması bileşen­leri, Bless­ing Math­ew için Bri­ançon’­da­ki kültür merkezinde bir araya gelmiş ve acil eylem çağrısı yap­mıştı. Bu toplan­tıya Kedis­tan oto­me­di­a’sı olarak bende katılmıştım.

Bugün ise bu çağrıya kulak vere nİt­alyan ve Fran­sız aktivistler, Mont­genèvre sınır kapısın­da bir araya gelip bir yürüyüş gerçek­leştire­cek­ler. Chez Jesus kollek­tifind­en gönül­lü birey­lerin de katıldığı bu buluş­ma önce­si İtalyan jan­dar­ması, sınır kapısı­na herkesten önce gelmiş ve yığı­nak yap­mış. Sınır kapısı­na jan­dar­ma araçlarıy­la ade­ta barikat kur­muş. Kam­er­ayı hazır­layıp çekim yap­mak için Chez Jesus ‘dan çıkıy­o­rum. Sınır kapısı­na çekim yaparak iler­liy­o­rum. Sınır kapısın­da jan­dar­ma özel tim­leri ve araçları ile ben­im de dahil olduğum bir kaç gazete­ci dışın­da kimse yok henüz. Bir süre görün­tü alıp, Chez Jesus’e doğru geri dönüy­o­rum. Kilis­enin bulun­duğu park­ta hareketlilik var. İtalya Tori­no şehrinden ve diğer yakın şehirler­den gelen İtalyan anti faşist anarşistler ve kollek­ti­fler, araçlarıy­la gelm­eye başlıy­or­lar. Park­ta ve Chez Jesus kollek­tifinde sıcak bir hazır­lık başlıy­or. Yak­laşık bir saat son­ra araçlar­la Fransa Mont­genèvre sınır kapısı­na doğru hareket ediy­oruz. İtalyan jan­dar­ması araç sürücü­lerinin ehliyet ve kim­lik­leri­ni kon­trol edip geçiş izni veriy­or. Tüm araçlar kon­voy halinde beş kilo­me­tre ilerde­ki Mont­genèvre sınır kapısı­na doğru iler­liy­oruz. Ve işte Montgenèvre…

Sınır Kapısın­da güven­lik önle­mi alan Fran­sız jan­dar­ması, araçların geçişine izin ver­miy­or. Tek tek araç sürücü­lerinin ve aktivist­lerin kim­lik­leri­ni kon­trol ediy­or­lar. Bu ara­da ben­im bulun­duğum aracı da dur­du­ran jan­dar­ma, “araç­ta Fransa’­dan gelen var mı?” diye soruy­or. (Ben­den baş­ka her kes İtalya’d­an…) “Var” diy­o­rum. “Kim­liğini­zle bir­lik­te aşağı inin” diy­or jan­dar­ma. Elimde fotoğraf mak­i­nası iniy­o­rum ve jan­dar­maya ulus­lara arası basın kartımı gös­terip, gazete­ci olduğu­mu söylüy­o­rum. Jan­dar­ma FİJ kartımı alıp jan­dar­ma şefinin yanı­na gidiy­or ve kim­liği gös­teriy­or. Şef, jan­dar­mayı büroya yön­lendirdik­ten son­ra bana doğru yak­laşıp, “han­gi gazetede çalışıy­or­sunuz” diye soruy­or. Ona, ” ben free­lens çalışıy­o­rum” diy­o­rum. Şef , “biraz bek­leyin kim­liğiniz biraz­dan alırsınız” diy­or. Ben kam­er­ayı kay­da alıp görün­tü kay­det­m­eye çalışırken şef , araç sürücü­ler­ine ve aktivistlere, “araçlarınızı burada­ki par­ka çekin ve ne yapacak­sanız bura­da yapın. Araçlar­la devam etm­enize izni ver­miy­oruz” diy­or. Araçlar­dan inen aktivistler şefin bu yasak açık­la­ması üzer­ine onun­la bir süre tartışıy­or ve geçişe izin ver­meleri­ni istiy­or­lar. Ancak jan­dar­ma kesin bir dille bu iti­ra­zları da red­dediy­or. Bu ara­da jan­dar­ma FİJ kartımı getirip tes­lim ediy­or. Kon­voyun geçişine izin ver­ilmeme­si üzer­ine araçlar önce par­ka çek­iliy­or, son­ra da ani bir karar­la sınır kapısı fiili olarak işgal ediliyor.

Sınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarında

Pankart­lar­la çift şer­itli yolu işgal eden aktivistler trafiği tama­men dur­du­ruy­or­lar. Bu sıra­da Bri­ançon’­dan gelen Fran­sız aktivistler de araçların­dan inip pankart­larıy­la yol­un Fransa’ya gidiş yönünü işgal ediy­or­lar. Bel­li başlı ana akım tv ve gazeteleri ve alter­natif gazete­ci­lerin de takip ettiği yol işgal eylem­ine jan­dar­ma küçük çaplı bir müde­halede bulun­sa da çok fazla ısrar­cı ola­madan izle­mek­le yetiniy­or. Mül­te­ci dayanış­ması bileşen­lerinin mega­fon­la yap­tık­ları ortak basın açık­la­masın­dan son­ra, dayanış­ma gru­plarının tem­sil­ci­leri de tek tek açık­la­malar yapıy­or­lar. Bu ara­da aktivist­lerin yan­ların­da getirdik­leri yiye­cek ve içe­cek ler yol kenarı­na kuru­lan sey­yar maslara konulup bir­lik­te pay­laşı­ma sunuluy­or. İşg­al eyle­mi sınır trafiği­ni altüst ederken aktivistler, yol boyun­ca uzun bir kon­voy oluş­tu­ran araçların sürücü­ler­ine, polis ve jan­dar­ma baskılarının bir sonu­cu olarak yaşamını yitiren Nijerya’lı mül­te­ci, Bless­ing’le ilgili bildiril­er dağıtıy­or­lar. Aynı zaman­da bire­bir konuş­malar­la da sınır­lar­da­ki mül­te­ci ölüm­lerinin engel­len­mesi için duyarlılık çağrısı yapıy­or­lar. Yol işgal eyle­mi, yak­laşık iki saat son­ra dayanış­ma bileşen­lerinin ortak kararıy­la sona erdiriliyor.

Blessing’in kızkardeşi Chez Jesus’de

Mont­genèvre’de­ki sınır işgal eylem­i­nin ardın­dan tekrar Chez Jesus’dey­iz. Akşam kar­a­vanası için hazır­lık yapıy­oruz. Akşa­ma kal­a­balık bir grup bek­liy­oruz. Anon­i­ma ben ve Gineli bir mül­te­ci, mut­fak erzak rafların­da­ki kasalardan patates, soğan, havuç, kabak soyu­la­cak ne varsa masaya getirip başlıy­oruz soy­maya… Anon­i­ma o her zaman­ki anaç insiy­at­ifçil­iğiyle mut­fağı ve bizi orga­nize ediy­or… Bir ara gelip kar­a­vana malzemeler­ine bakıy­or ve gidip mut­fak erzak rafların­dan iri bir sarım­sak deme­ti­ni alıp geliy­or. Sarım­sak deme­ti­ni bana uza­tıp,“Çelik, bun­ları da unut­may­alım” diy­or. Ona espiriyle, “Oui maman” (Evet anne) diy­o­rum. Bir­lik­te gülüşüy­oruz bu espriye. Bu esprinin bir anlamı var tabii ki… Daha önce uğurladığımız bir mül­te­ci grubun­dan Nijeryalı genç bir erkek, bir teşekkür konuş­masının sonun­da Anon­i­ma’ya dönüp, “Mer­ci maman!” demişti. Bu söz, mül­te­cil­er için gös­ter­ilen dayanış­maya karşılık, çok yerinde ve anlam­lıy­dı gerçek­ten de. Şim­di olduğu gibi bu espriyi kahka­halarımı­zla karşılamış ve sıcacık kucak­lamıştık genç Nijeryalıyı ve arkadaşlarını.

Kar­a­vanamızı ocağa koyup dışarıya bahç­eye çıkıy­oruz. Bir süre son­ra kilis­enin yan yol­un­da sırt çan­ta­ları ve val­i­z­leri ile gelen kal­a­balık bir Afrikalı mül­te­ci grubunu karşılıy­oruz. Anon­i­ma ve Orso­la gelen­ler­le İngilizce, Fran­sız­ca ve İtalyanca konuşarak kollek­tifte kala­cak­ları süre içinde işley­işle ilgili nelere dikkat etmeleri gerek­tiği anlat­tık­tan son­ra, onlara yat­a­cak­ları yer­leri ve freeshop’u gösteriyorlar.

Akşam düşüy­or… Ve yemek­tey­iz. Bol kepçe kar­a­vanamızın başın­da, yemeği bir­lik­te hazır­ladığımız Gineli arkadaş var. Her zaman olduğu gibi en son bizler otu­ruy­oruz masaya. Kapı­da bir hareketlilik oluy­or. Anon­i­ma ve Orso­la gidip bakıy­or­lar. Evet, işte Bless­ing’in kızkardeşi ve arkadaşı da geldil­er… Anon­i­ma ve Orso­la onları yemeğe dav­et ediy­or. Buruk bir an… İngilizce ve İtalyanca konuşuy­or­lar. Anon­i­ma ara­da ben­im kulağı­ma eğilip, Fran­sız­caya çeviriy­or konuşmalarını.

Yemek­ten son­ra Bless­ing’in kızkardeşi ile kısa bir röpor­taj yapıy­oruz. Soru­lara İngilizce olarak cevap veren kızkardeş, ara­da Bless­ing’in yaş gününde çek­ilmiş bir fotoğrafını gös­teriy­or tele­fo­nun­dan. Ken­di fotoğrafını çek­mem­ize de izin veriyor.

Anon­i­ma’nın söylediğine göre yarın sabah kızkardeşle bir­lik­te avukat­lar­la eşliğinde jan­dar­maya gidile­cek. Ancak hiç bir gazete­ci istemiy­or kızkardeş. Dolayısıy­la yarın sabah onlara eşlik ede­meyecğim. Yarın akşam yine ayrı­ca Bless­ing için Bri­ançon-La Vachette ırmağın­da bir saygı töreni düzenlenecek.

La Vachette ırmağında Blessing için göğe salınan fenerler

Sabah erk­enden kalkıp Clav­ières’de bir yürüyüşe çıkıy­o­rum. Güneşli ama kar serin­liğinde bir sabah… Clav­ières’in içler­ine doğru akan küçük çayı takip ederek zirvesinde küçük bir kilis­enin olduğu yük­sek bir tep­eye tır­manıy­o­rum. Kilis­enin taş­tan mer­di­ven­lerinde otu­rup derin vadiyi seyrediy­o­rum. İki yani dağ sil­sile­siyle kaplı ortasın­da küçük bir tepe­si olan vadi, derin­lerinde şırıl­da­yarak akan küçük çayı ile bir boğazı andırıy­or. Alnımı güneşe yaslamış, göz­ler­im kapalı vadiyi din­liy­o­rum… Rüz­gar çıkıy­or… Artık dön­meliy­im. Topar­lanıp, rüz­gar­lı tepeyi arka­ma alıy­or, aşağıya, ana yola iniy­o­rum. Chez Jesus’e geldiğimde bahçede bir grup gazete­ci ile karşılaşıy­o­rum FR3 tele­vizy­on kanalının kam­era­manı ve muhabiri ile daha önce ZAD direnişinde karşılaştığım Paris­li kadın fotoğrafçı Valenti­na Camu. Selam­laşıy­oruz. Valenti­na beni görünce, “hey Çelik bu ne tesadüf” diy­erek gelip kucak­lıy­or beni. İki direniş fotoğrafçısı, bahçede­ki çim­lere otu­rup, gaz, ateş, ve taş yağ­murları altın­da koş­tur­duğu­muz barikat gün­leri­ni yad ediy­oruz. “Senin bura­da olduğunu Face’de­ki pay­laşım­ların­dan öğrendim ve çok sevin­dim” diy­or.  Ben de, “evet, ZAD’­dan son­ra Bor­do’ya üniver­site işgal­leri­ni takip etm­eye git­miş­tim. Daha son­ra­da buraya geldim. Yak­laşık on gündür buralar­dayım.” diy­or ve ekliy­o­rum, “sana sınır boy­ları­na hoş geldin demek ister­dim ama,ne yazık­ki sınır boy­ların­da ölüm var” diy­o­rum. “Evet, ne yazık ki öyle” diy­or. Valenti­na bir haf­talığı­na gelmiş. Son­ra tekrar Paris’e dönecek­miş. Bu akşam­ki Bless­ing’i anma töreni­ni bir­lik­te izleyeceğiz.

Akşa­ma doğru Valenti­na’nın aracıy­la La Vachet­te’ye doğru yola çıkıyoruz.
Kar­lı dağlar ve çağlayan ırmak­lar diyarın­da ine çıka, kıvrıla, döne, varıy­oruz La Vachet­te’e. Kuşluk vak­ti ve henüz kim­sel­er yok ortalık­ta. Arabayı ırmağın geçtiği köprünün yanın­da­ki par­ka çekip, ırmak­ta Bless­ing’in düştüğü yeri bul­maya gidiyoruz.

Sınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarında

Irmak boyun­da biraz görün­tü kaydedip tekrar köprünün olduğu yere dönüy­oruz. Bu ara­da “Mediapart“ın kadın muhabiri ile karşılaşıy­oruz. Köprünün yanın­da­ki evin sakin­leriyle röpor­taj yapıy­or. Ve işte, kollek­ti­fler­den ve yakın çevre­den gelen kadın erkek, çocuk duyarlı pek çok insan… Ellerinde çiçek­leri ve mum­larıy­la gelip çiçek­leri­ni köprünün par­mak­lık­ları arası­na bırakıy­or­lar… Son­ra da mum­larını yakıp köprü par­mak­lık­larının üzer­ine şiar sıra diziy­or­lar… Irmağın gürley­erek akan sesi kulak­larımızı işgal ediy­or. Valenti­na ile bir­lik­te bu son derece hüzün­lü töreni kaydediy­oruz. İns­anl­ar gru­plar halinde gelm­eye devam ediy­or hala. İşte Anon­i­ma, Orso­la, Mar­ti­na, Julien, Max, Alex ve afrikalı mül­te­cil­er… Herkes yeri­ni aldığın­da “Tous migrant” ve “Chez Marchel”, “Chez Jesus” ve “Accueil des migrants” gru­plarının ortak ve ayrı açık­la­maların­dan son­ra şiir­lerin okunuy­or. Bir dakikalık saygı duruşu­nun ardın­dan Bless­ing ve sınır boy­ların­da yaşamını kaybe­den bütün mül­te­cil­er anısı­na gökyüzüne fen­er­ler yollanıyor.

La Vachet­te’­den ayrılırken “Sınır­boy­ların­da ölmek yada ölmemek” diye iç geçirdiğim bu dayanış­ma yük­lü, buruk tören akşamını unutmayacağım.

Devamı gele­cek…

| Sınır boy­ların­da • Ölmek ya da ölmemek
2 | Sınır boy­ların­da • Irkçı bariy­er­ler ve dayanışma
3 | Sınır boy­ların­da • Par­mak ucun­da yürümek
4 | Sınır boy­ların­da • Özgür­lüğün diğer adı ölüm
5 | Sınır boy­ların­da • S O S …— …
6 | Sınır boy­ların­da • Pusu­lar ve kadın dayanışması
7 | Sınır boy­ların­da • Dayanış­ma suç değildir!


Başlık fotoğrafı: Chez Jesus — Rifu­gio Autogestito

Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Ji kerema xwere dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas.
You may use and share Kedistan’s articles and translations, specifying the source and adding a link in order to respect the writer(s) and translator(s) work. Thank you.
Por respeto hacia la labor de las autoras y traductoras, puedes utilizar y compartir los artículos y las traducciones de Kedistan citando la fuente y añadiendo el enlace. Gracias.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.