Türkçe | Français | EnglishΕλληνική Alerta.gr

Mer­al Şimşek, bir Kürt kadın yazar. 1980 Diyarbakır’da doğ­du. Ede­biy­at dünyasın­da adın­dan şiir, roman ve öykü­leri ile söz ettiriy­or. Çeşitli der­gi ve yayınev­lerinde edi­to­ryal çalış­malarının yanı sıra, şarkı sözü yazarlığı ve bestel­er de yaptı.

Gös­ter­diği başarılar son­rası birçok yarış­ma­da şiir ve öykü jüril­iği yapan Mer­al Şimşek’in yazıları ve şiir­leri birçok dile çevril­di. Kürt PEN, Kürt Ede­biy­atçılar Derneği ve Mezopotamya Yazarlar Derneği üye­si.. Nar Leke­si (Roman), Mül­te­ci Düşler (Şiir), İnc­ir Karası (Şiir), Ateşe Bulut Yağdıran (Şiir) kita­pları yayın­lanan Mer­al, aynı zaman­da fark­lı tar­ih­lerde  Irak’­ta Deniz Fırat Şiir Ödülü, Türkiye’de Bin Çiçek­li Bahçe Yaşar Kemal Şiir Ödülü, Altın Toprak Ödül­ler­i’n­den Diyarbakır’ın En İyi Yazarı, Almanya’­da AABF Öykü, UNESCO AABF/KSK Hacı Bektaş‑i Veli Mek­t­up Ödülü, Der­sim Gemeinde e V.Köln Der­sim Terte­le­si Öykü Ödülü, İngiltere’de Com­ma Press Öykü Seçk­isi, gibi birçok ede­biy­at ödülüne layık görüldü.

Toplum­sal hakikat üzer­ine çokça yazı ve şiir yazan Mer­al Şimşek, yazıları ve bazı ödül­leri yüzün­den uzun­ca bir zaman yargı­landı, ceza aldı ve yargılan­maya devam ediyor.

Kedis­tan’da, fark­lı dillerde çevir­i­leri­ni okuyu­cu­lara sun­maya çalıştığımız ve bu arşivde bula­bile­ceğiniz öykü­lerin etk­i­leyi­ci kale­mi Mer­al Şimşek ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sevgili Mer­al, yazdık­ların, kita­pların ve söylem­lerin nedeniyle Türkiye mahkemelerinde yargılanıy­or­sun. Bir yan­dan da bir çok ödül aldın… Sayısız Kürt ve ileri­ci yazar gibi, senin de yaşadığın sıkın­tıların yeni olmadığını biliyorum. 

Özel­lik­le Avru­pa ana basının­da sürek­li karşımıza çıkan, taham­mül edemediğimiz bir ifade var. İyi niyetle yorum­larsak, bir “yan­lış anla­ma”, “bil­gi­si­z­lik”, ya da söyleşilere, haber­lere, hat­ta belge­sellere, “bil­inçli” sokuş­tu­ru­lan, satır araların­da, “Türkiye çok demokratik bir ülkey­di ama Erdoğan bunu boz­du” oku­ması olan bir cüm­le : “Her şey 15 Tem­muz darbe teşeb­büsüyle başladı”… Erdoğan ve AKP reji­minin Türkiye’de baş­tan beri varolan mil­liyetçi, faşist poli­tikaları sahiple­nen, ve aynı “geleneğe” devam eden bir rejim olduğunu bık­madan usan­madan tekrar etmek gerek­tiği­ni düşünüy­oruz. Bu yüz­den bir kez daha altını çizmek istedim. 

Bu “devam­lılığın” gerçek­liği bir kadın, Kürt ve yazar kim­lik­ler­ine, senin yaşam akışın­da da mev­cut. Yaşadığın baskılar, tehditler, tutuk­la­malar nasıl ve ne zaman başladı?

Aslın­da en büyük toplum­sal yanıl­gı, zul­mün mev­cut ikti­dar­la bir­lik­te ortaya çık­tığını san­mak­tır. Çünkü ikti­dar­lar sadece var olan sis­temin koruyu­cu­ları ve sürdürücü­leridirler. Bugün Türkiye’de yaşanan­ları yeni sayan­lar, sorunu çözüm­sü­zlüğe daha çok sürük­le­mek­te­dirler. Zulüm yeni değil, sadece daha çok “tarafa” yöneltilmiş durum­da. Çok değil sadece 40 yıl­da Kürtlere yaşatılan­lara bile baka­cak olur­sak, vahşetin ne den­li derin ve sis­tem­atik olduğu anlaşıla­cak­tır. Hafıza tazele­mek için çok daha eskilere git­m­eye gerek yok bu yüzden.

Ben­im yaşadık­larım da ne yazık ki bir başı­na son süreçte yaşadık­larım­dan ibaret değil. Bu süreç geniş aileme ordan da çekird­ek aileme dayanıy­or. İlk gözaltı ve işkence sürec­i­mi henüz 13 yaşım­dayken yaşadım. Defalar­ca kez res­mi ya da gayri res­mi yaşadığım gözaltılar­da tecavüz de dahil işkencenin her tür­lüsü üzer­imde uygu­landı. Bir abim ve ablam yine aynı yıl­lar­da üç yıl aray­la katledil­di. Abimin henüz bir mezarı bile yok. Geniş ailemde çok sayı­da insan işkence gördü, uzun yıl­lar hapis yat­tı ve katledilen­ler oldu.

Ancak ede­biy­at yaşamı­ma dair somut­laşan cid­di saldırılar 2019 yılın­da başladı. Malatya’da emniyet güç­leri tarafın­dan yasa dışı bir şek­ilde kaçırıldım, ölüm­le tehdit edildim, şan­ta­ja uğradım. Eğer iste­dik­leri­ni yap­mazsam ve sus­mazsam ede­biy­at hay­atımın bitir­ilme­siyle tehdit edildim. Bunun karşısın­da elbette ses­siz kalmadım. Avukat­ların aracılığı ile yasal gir­işimde bulun­dum ve bunu basın yayın yoluy­la da kamuoyu­na duyur­dum. Ama ne yazık ki bu şahıs­lar hakkın­da bir tür­lü gerçek man­a­da ve somut bir soruş­tur­ma başlatıl­mazken tam aksine bir zaman son­ra ben­im hakkım­da örgüt üye­si olmak ve örgüt pro­pa­gan­dası yap­mak­tan davalar açıldı. Bir nok­ta­da tarafı­ma sus­madığım için intikam operasy­onu düzen­len­di diyebilirim.

Türkiye’de ceza­ev­leri, gazete­ci, poli­tikacı, sanatçı, yazarlar­la dolup taşıy­or. Ver­ilen bir destek, bir imza, bir kitap, hat­ta bağlamın­dan çıkarılmış bir cüm­le, bir res­im, bir sosyal medya pay­laşımını bahane eden rejim, “barış” diye haykıran sayısız muhalif insanı “terörist” etiketi ile mahkemelere gön­deriy­or. Sen tam olarak han­gi “bahanel­er­le” neden yargı­landın? Ne ceza aldın? Halen süren davan var mı?

Yukarı­da da değindiğim gibi ne yazık ki zulüm “çok­lu taraflara” yöneltilmiş durum­da. Muhalif görü­nen her ses terörist olduğu gerekçe­siyle kon­trol altı­na alın­maya ve sus­tu­rul­maya çalışılıy­or. Ben­im ede­biy­a­ta dair yargılan­ma sürec­im de bu bahanel­er­le 9 Aralık 2020 günü evime yapılan baskın­la başladı. Son­rasın­da ede­biy­at üre­tim­ler­im, aldığım bazı ödüller ve katıldığım ede­biy­at etkin­lik­leri gerekçe gös­ter­il­erek hakkım­da silahlı örgüt üye­si olmak ve silahlı örgüt pro­pa­gan­dası yap­mak suçla­masıy­la davalar açıldı.

Yargılan­ma süre­ci boyun­ca yurt dışı yasağı ve karakol imzalarıy­la karşı karşıya bırakıldım. Aslın­da bu bir nok­ta­da yarı tutuk­lu olmak­tır. Çünkü bütün yaşam alanınız kısıt­lan­mış oluy­or. Bu sürece psikolo­jik olarak daha fazla dayana­madım ve yurt dışı­na çık­maya çalıştım. Ancak çık­mayı başardığım ülkede yani Yunanistan’da polisin işkence­sine uğradım yetme­di Mer­iç Nehri’ne ölüme atıldım. Yine de hay­at­ta kalmayı başararak Türkiye tarafı­na geç­tim ama ne yazık ki ceza­evine yol­landım. Hakkım­da süren davalar yet­mezmiş gibi bir de askeri yasak bölge sınırını ihlal etmek­ten yeni bir dava daha açıldı.

Ekim ayın­da örgüt üyeliği ve pro­pa­gan­dasın­dan yargı­landığım dava yer­el mahkeme tarafın­dan karara bağ­landı. Üye­lik­ten beraat alırken, pro­pa­gan­dadan 15 ay ceza aldım, ancak bu karar­lar henüz kesin değil bölge isti­naf mahkemesin­den çıka­cak kararı bek­liy­oruz. Sonuç lehime ya da aley­hime mi ola­cak bilmiyoruz.

Tabii bir de Yunanistan süre­ci ile ilgili hakkım­da açılan dava­da 5 yıla kadar ceza iste­nen davanın ilk iki duruş­ması yapıldı, bir son­ra­ki duruş­ma 11 Ocak’ta sonuç ne ola­cak bir fikrim yok.

Savaş, yağ­ma, baskı, şid­det gibi neden­ler­le yer­lerinden yurt­ların­dan kop­mak zorun­da kalan mül­te­ci­lerin ölüme kadar vara­bilen kad­er yolu, insan­lık dışı zor­luk­lar­la dolu. Sen de 2021 Hazi­ran ayı sonun­da, Yunanistan’a geçmek isterken inanıl­maz bir şid­det yaşadın. Çıplak ara­ma, yanın­da­ki paraya, tele­fo­nuna el konul­ması, dahası, ilti­ca başvu­rusu yap­ma hakkının çiğ­nen­mesi, dövülerek Mer­iç nehrine atılman…

Yaşadık­ları­na yeniden dön­menin, trav­malarını yeniden yeniden can­landır­mak olduğunu biliy­o­rum. Ben de bura­da sende bu korkunç anları tekrar uyandıra­cak soru­lar soruy­o­rum. Bunun için özür diler­im. Buna cesaret buluy­o­rum, çünkü, yaşadık­larını o muhteşem kaleminle yaz­maya başladın ve biz de Kedis­tan’da çevir­i­leri­ni yayın­lıy­oruz… O anlara geri dön­mek sana nel­er hissettiriyor?

Meral ŞimşekÖnce­lik­le Şunu belirt­mek ister­im, bir bir­im­iz­den özür dileme­si gereken bizler değiliz. Evet yaşadık­larımız oldukça zor ve acı veri­ci ama tüm bu olan­ları dil­lendirmezsek hakikat­leri ortaya çıkar­mak mümkün olmay­a­cak. Yunanistan süre­ci ben­im için elbette korkunç bir hay­al kırık­lığı. Çünkü uzun yıl­lar Türkiye’de devletin her tür­lü şid­de­ti­ni yaşamış ve yaşa­maya devam eden biri olarak, Avru­pa ben­im için hukuk işley­işi nok­tasın­da umut beslediğim bir yaşam alanıy­dı. Ancak yaşadık­larım şunu gös­ter­di, şid­detin ve faşizmin biz dire­nen­lerin için coğrafyası yok.

O anlara dön­mek elbette canımı yakıy­or. Tıp­kı geçmişte yaşadığım vahşet­leri hatır­ladığım gibi. Evet geçmişte olduğu gibi mucize bir şek­ilde hay­at­ta kaldım. Ölme ihti­mal­im o kadar yük­sek­ti ki kur­tul­duğu­ma hala inanamıy­o­rum. Bu yüz­den şu an psikolo­jik destek almaya devam ediy­o­rum. Çünkü geçmiş trav­malarım da bu bahaneyle yeniden ortaya çık­mış durum­da. Hat­ta geçtiğimiz aylar­da yeniden cid­di bir ameliy­at olmak zorun­da kaldım. Bu tüm yaşamım boyun­ca geçirdiğim dokuzun­cu ameliy­at aslın­da çünkü beden­im oldukça hasar gör­müş durum­da. Yani bu süreç hem ruhu­mu hem de beden­i­mi yeniden yaralamış oldu.

Ede­biy­atın, genel­lik­le doğup büyüdüğün toprak­lar, Kürdis­tan, ve men­sup olduğun halk, Kürt halkı üzerinde yoğun­laşıy­or. Senin­le soh­bet ederken bana “Kürdis­tan’ın ve Kürt­lerin gerçek­liği­ni işliy­o­rum” demiştin. Bu gerçek­lik, yıl­lardır süren bir baskı, zulüm, kıyım, bir halkın dilin­in, kültürünün, kim­liğinin, kısacası var­lığının red­di­ni içeriy­or. Faili meçhuller, işkencel­er, yok­sul­luk, kadın­lar, ve elbette bun­lara karşı kuvvet olarak yük­se­len, güçlü bir direniş ruhu, ve pes etmez bir mücadele ve söz konusu. Senin ailen de bu bütünün için­den bir parça, öyle değil mi ?

Evet ne yazık ki ben­im ailem de bin­lerce Kürt aile­si gibi çok acı yaşadı. Ablam ve abim öldürüldük­lerinde her ikisi de henüz 19 yaşın­day­dı. Bu hem biz geride kalan kardeşler hem de anne­m­iz için yaşam boyu süre­cek olan bir trav­madır. Babam hay­at­ta değil ancak o da acı çek­erek ter­ket­ti yaşamı.

Tüm bu kayı­plar ardın­dan hala diren­m­eye devam ede­bilmek aslın­da Kürtler için bir baş­ka tar­avmadır, düşüns­enize ölüy­or­sunuz, işkence görüy­or ve yok sayılıy­or ama buna rağ­men diren­m­eye devam ediy­or­sunuz, diren­meyi bırak­tığınız an yok olmanız kaçınıl­mazdır çünkü.

Yaz­maya, fark­lı biçim­lerde ifade etm­eye iten moti­vasy­on ve devam etmek için bul­duğun güç nere­den besleniyor?

Elbette yaz­mak bir başı­na yetenek­ten ibaret değil, onu besle­mek zorun­dasınız. Genelde besleme aracı da ken­di yaşamınız, tanık­lık ettik­leriniz ve elbette dünye­vi bakışınız oluy­or. İşlediğim konu­lar, evet, acı hikayel­er ancak ben sadece acıyı işle­mem­eye çalışıy­o­rum. Tam aksine umudun var olduğunu ve yer yüzünün güzelleşe­ceği inancını aşıla­maya çalışıy­o­rum. Çünkü bun­ca acıya ve zulme rağ­men hala dire­nen insan­lar varsa umut hala çok güçlü bir şek­ilde var­lığını sürdürüy­or demek­tir. Ben sadece bu umudun bir parçası olmaya çalışıy­o­rum. Ve bunu yap­mayı içimde büyüyen ve asla sön­meyen inancı­ma borçluyum diyebilirim.

Kita­pların henüz Fran­sız­ca’ya çevrilme­di. Tüm kalbim­le diler­im ki bu söyleşi bir yayınevinin dikka­ti­ni çeksin… Yeni bir öykün kitabının çıka­cağını öğrendim: “Arzela”. Bu kitap Türkiye’de yargılanır ve ceza alırken, bir yan­dan da kitabın içinde yer alan ve aynı ismi taşıyan Arzela isim­li öyküm İngiltere’de Com­ma Press Yayınevi tarafın­dan hazır­lanan Kürdistan+100 Antolo­ji­sine girm­eye hak kazandı. Arzela adını bir çiçek­ten alıy­or ve özel bir kon­sep­ti var. Bize tanıta­bilir misin?

Kita­plarımın Fransızca’ya çevrilme­si ben­im için elbette müthiş bir mut­lu­luk olur. Yazan herkes yazdık­larının fark­lı dillerde­ki oku­ra ulaş­masını elbette çok ister. Ancak Fran­sız­ca ben­im için büyü­leyi­ci diller­den biri ve bu ben­im için çok kıymetli ola­cak­tır. Sizin yap­tığınız çevir­il­er son­rası bunu daha belir­gin şek­ilde anlamış oldum.

Evet yedi öykü ve bir sunum yazısın­dan oluşan bir öykü dosyası Arzela. Dosya da bulu­nan öyküler­den biri olan ve dosyaya da adını veren Arzela öyküm İngiltere’ de çok önem­li bir seç­ki olan Kürdis­tan +100 antolo­ji­sine girm­eye değer görülmüştü. Ancak Arzela öyküm henüz Türkiye’de okurla hiçbir şek­ilde buluş­madığı halde yargılan­ma ve ceza alma sebe­p­ler­im­den biri oldu. Sadece Arzela değil birçok ödülüm ve çalış­mam yargı sebe­bi yapıldı. Arzela’ya gelirsek evet bir çiçek ismi özel bir “karagül” çeşi­di. Ve dünya­da doğal olarak yetiştiği tek yer Kürt coğrafyası bu bağlam­da anlam bütün­lüğü açısın­dan da çok önem­liy­di ben­im açım­dan, okur açısın­dan da öyle ola­cağını düşünüyorum.

Önümüzde­ki gün­ler için ne gibi pro­jelerin var?

Yakın­da 5. Kitabım ve ilk öykü kitabım ola­cak olan Arzela isim­li öykü kitabım çıka­cak. Son­rasın­da da tüm baskıları tüke­nen ve yargı süreç­ler­im ve yaşadık­larım yüzün­den yeni baskıları 2019 yılın­dan bu yana yapıl­mayan ilk dört kitabımın yeni baskıları yapıla­cak. Bun­lar dışın­da baskıya hazır birkaç kitabım daha var, son­rasın­da da bun­ları okurla buluş­tur­mayı plan­lıy­or­dum. Bunun yanı sıra yaz­maya devam ediy­o­rum, aynı zaman­da editör olarak çalış­maya da devam ediy­o­rum. Bir yan­dan da dünyanın çeşitli ülkelerinde üre­tim­ler­im­in parça parça çevir­i­leri yapılıy­or, bunun kitap bütün­lüğü kazan­ması adı­na da çalış­malar yürütüyorum.

Aslın­da şöyle söylemeliy­im ne yaşarsam yaşayayım ben ede­biy­atın ve sanatın kalbinde gez­in­m­eye devam etm­eye çalışıy­o­rum, asla pes etmeden ve yorulmadan..

Bu söyleşi için, sana okuyu­cu­larımız adı­na tüm kalbim­le teşekkür ediyorum.


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Naz Oke on EmailNaz Oke on FacebookNaz Oke on Youtube
Naz Oke
REDACTION | Journaliste 
Chat de gout­tière sans fron­tières. Jour­nal­isme à l’U­ni­ver­sité de Mar­mara. Archi­tec­ture à l’U­ni­ver­sité de Mimar Sinan, Istanbul.