Français | Castellano | English | Türkçe
Moira Millán Mapuche halkının “Buen Vivir — İyi Yaşam” için sürdürdüğü toprak ve özgürlük mücadelesindeki kadın liderlerden ve aynı zamanda, Mapuche kadın hareketinin önemli temsilcilerinden biri.
İnkalara ve İspanyol yerleşimcilere karşı doğanın koruyucuları ve tarihe direnmiş olan Mapucheler, Güney Amerika kıtasının “yerli” halkıdır. Bu topraklardaki varlıkları birkaç bin yıl öncesine dayanıyor. Bununla birlikte, meşruiyetleri hala Şili ve Arjantin hükümetleri tarafından sorgulanıyor, bu da katliamlarla ve büyük ölçekli yöresizleştirmeyle sonuçlanıyor.
Peki, “Buen Vivir” tam olarak ne?
Kavram, And Dağları’nda yaşayan Quechua halkının, topluluk odaklı, ekolojik olarak dengeli ve kültürel olarak duyarlı yaşamı tanımlayan, İspanyolcası “buen vivir” olarak çevrilen “sumak kawsay” dünya görüşüne dayanıyor. İngilizce’ye “good living” ya da “well living” olarak çevrilmiş olsa da Batı’nın refah anlamında kullanılan welfare ya da iyilik, sağlık anlamında kullanılan “wellbeing” kelimelerinin siyasi bağlamı ile birey odaklı perspektifleri değerlendirildiğinde, buen vivir’i tam da karşılamıyor. Çünkü buen vivir bireylerin iyilik halinin, pazar odaklı kapitalist sistemdeki gibi rekabet edilebildiği takdirde sağlanması yerine, kendi topluluğunun sosyal bağlamı ve içinde yaşadığı biricik çevresel koşullar gözetildiği takdirde mümkün olduğunu işaret ediyor. Ekvator ve Bolivya Anayasalarında da yerini alan buen vivir bugün, Şili ve Arjantin’deki Mapucheler, Ekvador’da Quichualar, Bolivya’da Aymara halkları ve iyi yaşam hakkı ile sadece insanlar değil, tüm yeryüzü için adalet talep eden birçok toplumsal hareketin gündeminde yer alarak ilham kaynağı oluyor.
“Terricide” (terrisit) terimine kısa bir not:
Fransız Marksist düşünür Henri Lefebvre, De l’État isimli eserinde terrisit fikrini Dünya’nın katledilmesi, yok edilmesi, ölümü olarak tartışır. Lefebvre bu kavramı 1970’lerde Soğuk Savaş çatışmaları bağlamında ele alarak gerilimi uluslararası devlet sistemine yerleştirmiş olsa da, tüketim karşıtı perspektifiyle çevresel bozulma, modern teknoloji, kalkınma yerine büyüme ve kapitalizm gibi bağlamlarla da ilişkilidir. Yabancı kaynaklarda da çok az yerde kullanılan bu kelime, bazı kaynaklarda a harfi ile terracide kelimesinin kullanıldığı görülmektedir. Çevre ve jeopolitik ile bağlantılı şekillerde kullanılan bu kelime, 1972’de Birleşik Devletler’in Vietnam’daki varlığı için kullanılmıştır. Türkçe’ye uyarlamak da tereddüt etmekle birlikte bu metindeki kullanımıyla ve mevcut kaynaklarda terimin güncel konulardaki kullanımı itibariyle yeryüzü-kırım olarak düşünülebilir.
İlgilenebileceginiz diğer yazılar:
• Doğaya ses olan Mapuçe Moira İvana Millán ile söyleşi
• Moira Millán hakkında farklı dillerden…
Moira ve arkadaşları geçtiğimiz günlerde, henüz hazırlama aşamasında oldukları “Basta terridicio”, “Terrisite Son!” yürüyüşü için destek çağrısı yapmış ve Kedistan da dayanışmayla bu çağrıyı yayınlamıştı. 20 Mart günü başlayan yürüyüş 25 Mayıs’ta Buenos Aires’e ulaşacak.
Aşağıda tam metnini bulacağınız manifesto, “Terrisite Son!” yürüyüşlerinde Buen Vivir için Yerli Kadınların Hareketi’ne destek olmak amacıyla akademisyenler, aydınlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından kaleme alınmıştır.
Çeviri ve dayanışması için İlayda Gülsüm Çamlı’ya çok teşekkür ederiz.
“Buen Vivir” — İyi Yaşam, Manifestosu
Bugün ortaya çıkan toplumsal öncelik yeryüzüdür ve bizler, onun acısının sözcüleriyiz.
Adalet olmadan İyi Yaşam olamaz!Buen Vivir için Yerli Kadınların Hareketi
Hafıza ve şeyler
Latin Amerika, Afrika ve Asya, sömürgecilik dramının tarihsel olarak ve bugün de bir yanından öbür yanına uzandığı üç kıtayı oluşturmaktadır. İnsanların yaşamlarında derin etkileri de olan bu teorik kategori, tarihten etkilenen coğrafya olarak da düşünülebilir. Tarih ve coğrafya boyunca, cumhuriyetçi ve demokratik aşamalarındaki ulus devletlerin bile reddetmek istemediği ya da reddetmeye karar vermediği bilginin yok edilmesinin 1 , soykırımın, eko-kırımın, kültürün yok edilmesinin 2ve kadın cinayetlerinin farklı biçimlerini gösteren teori ve praksistir. Toplumlar, sessizlikleriyle bunun devam etmesine olanak sağlamaktadır.
Sömürgecilik, belki de bu kelimeyi çoğul olarak ifade etmek daha geçerli olurdu, çok sayıda halkın yaşamsal ve bilişsel deneyimlerinin kaybını belirlemiştir. Bu, kendi bilgilerinin ve nüfuslarının oldukça önemli bir kısmının yok edilmesidir. Latin Amerikalı 21. yüzyılın kendisi (daha spesifik olarak Hint-Amerikan), kıtamızı oluşturan devletlerin büyük çoğunluğunda sentezlenen zihniyetlerde, öznelliklerde, kültürlerde ve epistemolojilerde bulunan aktif sömürgecilik temelinde yönetilmektedir. Bu, karşılaştığımız sorunlarla ilgili yönetenlerle diyalog halinde gerçekleşmesi gereken çözüm arayışımızda bizleri ihtiyacımız olan bilgiden mahrum bırakmaktadır.
Sömürgecilik dediğimizde, aşırı emek sömürüsüne, siyasal egemenliğe ve toplumsal baskıya maruz bırakılan Yerli nüfusun yabancılar tarafından istila edilmesiyle tanımlanan tekil bir toplumsal oluşumu kastederiz. Bu genel tanıma rağmen, en az iki alt birimden oluşan makro bir kategori olan “sömürgeyi” uygun bir bağlama yerleştirebilmek için ayrımlara ihtiyaç vardır: sömürgeleştirme ve sömürgecilik.
Sömürgeleştirme, sömürgelerin genişlemesi ve fiili olarak işgal edilmesi, başka bir bölgeye zor kullanılarak veya ekonomik üstünlük yoluyla boyun eğdirilmesi sürecidir. Bu nedenle, sömürgeleştirme, farklı, alternatif veya yeni bir dünyayı kontrol etme, manipüle etme ve tabi kılma iradesini ifade ettiği için, ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir sistemi pekiştirme eğiliminde olan bir saldırganlık hareketini gösterir. Çeşitli güç türleri arasında eşitsiz bir alışverişi ifade eder: “Bizim” neyi iyi yaptığımıza dair fikirler ve “onların” nasıl yapacaklarını bilmedikleri ya da yanlış yaptıkları fikirler arasında. Sömürgecilik 3 ise bunun yerine, kültürel ve siyasal bir gerçekliktir. Doktrini ve siyasal – kurumsal sömürgeleştirme uygulamasını ifade eder. Zaman içinde varlığını sürdüren sistematik bir tahakküm örgütlenmesi olarak hayal etmek mümkündür. En genel anlamıyla, bir imparator ya da sömürgeci devletin, “uzak” medeniyetlere mensup halklar üzerindeki kurumsallaşmış hâkimiyetidir. Bu bağlamda, bir metropolden aşağı yukarı uzak bir bölgede yaşayan işgal edilmiş bir halkın üzerinde, işgal edenin siyasi, idari, finansal, ekonomik, ticari, askeri ve kültürel hâkimiyetini ifade eder.
Diller tarafından detaylandırılan bu teorik kategorilerin, bilişsel ve dolayısıyla siyasal biçimlerde bir etkisi vardır. Karar gücünün akla yatkın biçimlerine dokunurlar. Pek çok Latin Amerika devleti, sömürge boyunduruğundan kurtulup bağımsızlaşmış olmaktan gurur duyar ancak açgözlü kapitalizmleri, ataerkil eğilimleri, neden oldukları telafisi imkânsız hasarı onarmayan bir ilerleme ve gelişme anlamına gelen modernite fikirleri yoluyla, sömürge miraslarını ve uygulamalarını almış ve çoğaltmışlardır. Öte yandan diğerleri, feraset, iletişim ve başka bir sabırla, en azından bazı kıvrımlarında, kıtamızı oluşturan ulus-devletlerin yapısal koşullarından kaçmayı başarmıştır.
21. yüzyılın salgın koşullarındaki Arjantin’inde, bir Yerli kadın hareketi bugün, tarihe geçen en az 500 yıllık mücadeleler birikimini titreterek ulus-devletin sömürgeci koşullarını krize sokuyor. Bunu, dilin dokusunu, dolayısıyla bilişsel ve politik biçimlerini kesen bir kelimeye başvurarak yapıyor: terrisit.
Sentezler
Terrisit bir sentezdir. Tarih boyunca meydana gelen bilginin yok edilmesinin, soykırımların, eko-kırımların, kültürlerin yok edilmesinin, kadın cinayetlerinin ve kıtamızın sömürgeci bugününün. Bu, bir ormanın yaşam dolu varlıkları gibi hem somut hem de algılanabilir ekosistemin ve kültürel, dilsel ya da kutsal olsun, maddi olmayan yönleriyle tüm yaşam biçimlerinin sistematik olarak yok edilmesi anlamına gelir.
Terrisit soykırımdır çünkü ulus-devlet tarafında Yerli halkları sistematik olarak yok etme dürtüsü vardı ve hala vardır. Bu, ayrıntıya girmemek için baskıcı güçlerinde yoğunlaşan bir dürtüdür. Terrisit eko-kırımdır çünkü tüm bölgeler ayrım gözetmeksizin, orman, dağ, vahşi yaşam, sulak alanlar, geri döndürülemez bir şekilde tamamen tahrip edilir ve kirlenir; ölüm ekonomisinin yayılan biçimleriyle bölgeleri işgal ve ihlal eden şirketler tarafından gerçekleştirilen yıkımlardır. Terrisit bilginin yok edilmesidir çünkü sömürgeleştirme ile Yerli halkların yaşamı anlama ve kavrama yolları ortadan kaldırılmıştır. Bugün bu baskı, ritüelleriyle her halk için geçmişe ait maneviyat biçimlerini ve kutsal mekânlarını koruyup aktarma olasılığını kapan baskıcı dinler aracılığıyla sürdürülmeye devam etmektedir. Terrisit, kadın bedenlerinin-tarlalarının sistematik olarak katledilmesi nedeniyle, zulüm ve özel kazanç gibi tipik toplumsal ilişkilerin sonucu olan kadın cinayetleridir.
Özneler
Terrisiti devam ettirenler kolektif öznelerdir.
Kendi sömürgeci uygulamalarının, dillerinin, bilişsel biçimlerinin ve politikalarının ötesinde bir yaşamı hayal edemeyen hükümetler ve devletlerdir. Politikaları ve anlaşmalarıyla Dünya’nın ve yaşayan her şeyin yok olmasına katkıda bulunanlardır. Onlar aynı zamanda, baskıyı sürdüren, kendi yörelerinde karşılıklılığı ve uyumu sağlayan halklara uygulayan çıkarım endüstrisi şirketleridir. Bunu, istişareyi uygulama yükümlülüğünü, çevrede meydana gelen felaketlere maruz kalacakların önceden, özgür ve bilgilendirilmiş rızasını önemsizleştirerek veya ortadan kaldırarak yaparlar.
Talepler
Yerli kadınlar, korkunç terrisit eylemlerinin yargılanmasını ve cezalandırılmasını talep ediyor. Terrisitin, doğaya ve insanlığa karşı bir suç olarak kanunlaştırılmasını ve uygulandığında hem insan hem de insan dışı yaşam, ayrımcılık yapılmadan ve dikkate alınmadan öldürüldüğü için zaman aşımına uğratılamaz bir suç olmasını talep ediyor. Bu hepimize, geleceğimize ve gelecek nesillere meydan okuyan bir taleptir.
Pluriversite 4
Bu yürüyüşçülerin bize söylediği gibi,
Buen Vivir için Yerli Kadınlar, 36 özgün halkın Yerli kadınlarından oluşmaktadır. Terrisit kelimesiyle aynı zamanda acımızı ve toprağın, maneviyatımızı ve bedenlerimizin maruz kaldığı tahribatı da adlandırıyoruz çünkü Batılı sistemin sahip olduğu, yaşamı öldürmenin tüm yolları onda şifrelenmiştir.
Hareketimiz, en kuzeyinden ve en güneyinden ülkeyi yürüyor. Arjantin’in çok sayıda Yerli grup ve halkın yaşadığı bir ülke olduğunu göstermek için bir farkındalık artırma mitingini kışkırtmak istiyoruz. Arjantin Devleti’ni, bilgelik ve dayanışma ile yönetmekten uzak, halkı ve topraklarını işgal eden, yağmalayan, kirleten ve yok eden işgalci bir devlet olarak görüyoruz. Bu Devlet, gücünü Dünya’nın diğer bölgelerinde merkezileştiren çıkarıcı ve ölüm saçan şirketokrasiye 5 mutlak bir bağımlılık göstermektedir.
Bizi bir hak olarak iyi yaşama yaklaştıran yeni bir uygarlık matrisi önermek için yürüyoruz. Adalet yoksa iyi bir yaşamın olamayacağı gerçeğini görünür kılmak için yürüyoruz.
Yürüyüşümüz bir tür ütopyadır. Halkların ve bölgelerin ilk özgürlük çığlığını atmak için 24 Mayıs’ta Buenos Aires’e varacağız. İyi yaşamın en büyük insani öneme sahip gerçek olduğu, hakikaten özgür ve adil bir insan toplumu inşa etmek üzere geri dönmemiz, tekrar ısrar etmemiz, düşünceyi ve dili yansıtmamız gerektiğini zaten biliyoruz.
Yerli kadınlar olarak ne talep ediyoruz? TERRİSİT EYLEMLERİNİN YARGILANMASINI VE KINANMASINI! TERRİSİTİN DOĞAYA ve İNSANLIĞA karşı bir suç olarak görülmesini! Ayrım yapılmaksızın insan yaşamını ve insan dışı yaşamı katletmek için girişimde bulunulmaktadır. Terrisitin daimi bir suç olmasını talep ediyoruz.
Bu nedenle, “Adalet olmadıkça onlar için barış olmayacak,” diyoruz.
Araçlar
Hareket, hükümetin ve toplumun duyarlı aktörleriyle diyalog içinde, Yerli halklar tarafından desteklenen bir aracı, terrisitin sorumlu öznelerini belirlemek ve kınamak, adalete ulaşmak amacıyla mücadele etmek için somut hale getirmeyi istiyor.
Bu manifesto, Buen Vivir için Yerli Kadınlar Hareketi’nin taleplerini kendine has kılıyor ve yayılmasına, eşlik edilmesine ve çoğaltılmasına davet ediyor. Kaçınılmaz bir şekilde, iyi yaşamın bir hak olarak mümkün olduğu bir toplum inşa etmek bir gerekliliktir.
Ses çıkarmak için bir araya geliyoruz
Terrisite karşı, iyi yaşamın olumlanması ve bölgelerin çokulusluluğunun tanınması için savaşıyoruz.
(Bu metni yazdırmanız gerekiyorsa, yeniden kullanılan veya geri dönüştürülmüş kağıt üzerinde yapmayı unutmayın. Çevreyi korumak; azaltmak, yeniden kullanmak, geri dönüştürmek demektir.)
EYLEMİ TAKİP İÇİN • Movimiento de Mujeres Indigenas por el buen vivir Facebook, Twitter @mmindigenas, Instagram @mmujeresindigenas • Moira Millàn Facebook, Twitter @millan_moira, Instagram @moiraivanamillan
Çeviri aşağıdaki videodan özetlenerek alınmıştır:
“Terörizm havayı nefes alınamaz hale getirdiğinde, sorunu oksijen maskeleriyle çözmezsiniz. Havanın temizlenmesi, toprağın temizlenmesi gerekir. Her şey çürük kokar. Bu kadar cezasızlık midemizi bulandırıyor. Ancak hala, topraklarımızı temizlemek ve onları terrisitten ve ölmekte olan vurgunculardan temizlemek için korkumuzun üstesinden gelemiyoruz.
Binlerce yanmış hektar var ve binlercesiyle daha milyonları buluyor.
Yeryüzü ölümcül acısıyla inliyor. Biz Yerli kadınlar, bizim ölümlerimizi, kızlarımızın ve oğullarımızın ölümlerini anlatan çığlıklarla haykırmaya başlıyoruz. Artık sadece kıtlık, kirlenme, suyumuzun kökünden kesilmesi ya da ırkçı şiddet yüzünden değil. Artık, topraklarımızı ateşe vererek ruhlarımızı yakıyorlar.
Adalet olmaksızın, tek kullanımlık vücutlar, kurban edilmiş topraklar ve tek kullanımlık hayatlar haline geldik. Toprağı ve onun koruyucularını öldürüyorlar ve pek de önemliymiş gibi görünmüyor.
Yangınlar bir yandan devam ederken, bu yaz hepsi kasıtlı olarak yakılmış olan alanların tam sayısını hâlâ bilmiyoruz. Ayrıca kadın cinayetlerine ilişkin istatistiklere de sahip değiliz çünkü bizi öldürmeye devam ediyorlar.
Bu kanlı ülkenin doğması için Yerli soykırımının gerekli olduğunu söylüyorlar. Peki, şu anda sürmekte olan terrisitten, bu toprak katlinden neyin doğmasını umuyorlar?
Bu kadar çok ölümü durdurmak için bir şeyin yapılması zorunludur.
Biz, Yerli kadınlar, diyoruz ki: Biz adalete kavuşana kadar, onlar için barış olmayacak.”
https://youtu.be/cinfImWZzwE
Photographie : Sadık Çelik