Français | Türkçe
Carmen Castillo, ana dili Kürtçe şarkı söylediği için “terör” suçlaması ile 19 yıl hapis cezası alan sanatçı Nûdem Durak’a destek için kaleme aldığı ve okuduğu bir metni bizlere armağan ediyor. Nûdem beş yıla yakındır zindanda ve cezası 2034’te bitecek…
Carmen Castillo, Şili asıllı bir yazar ve sinemacı. 1976’dan bu yana Fransa’da yaşıyor. Augusto Pinochet’nin CIA desteği ile 11 Eylül 1073’te gerçekleştirdiği darbenin ardından, eşi ve Şili Devrimci Sol hareketinin lideri Miguel Enriquez, 5 Ekim 1974 günü evlerine yapılan bir askeri operasyonda öldürüldü. Bu ağır saldırıda hamile olan Carmen de yaralandı. Aralarında Régis Debray, Simone Signoret et Angela Davis gibi isimlerin de bulunduğu destekçilerin sürdürdüğü bir uluslararası kampanyanın sonucunda, Carmen 27 Ekim 1974’de Şili’den İngilitere’ye sınırdışı edildi.
Bizler, Nûdem’in destekçileri, sanatçıyla dayanışmak amacıyla bir kampanya başlatıyoruz. Bir sanatçının yeri cezaevi değildir. Tıpkı Türkiye’de siyasi rehin alınan ve cezaevlerini dolduran bütün sanatçı, yazar, gazeteci, hak savunusu ve aydınlar için olduğu gibi…
Kampanya, baskı ve şiddeti şahsen yaşamış bir sanatçı kadının sözleri ile başlıyor. Tüm sanatçı, yazar ve aydınları katılıma davet ediyoruz.
İşte Carmen’in etkileyici sözleri…
Nûdem, burada, bahar güneşinin ortamı daha da gerçek dışı kıldığı bir şehirde, seni izlerken ve şarkını dinlerken, başka yöreler, dünya, senin halkın gözlerimin önünde beliriyor. Yaşayan ve acı çeken bedenin, sonu görünmeyen bir şimdiki zamanı yok ediyor.
Portrene gözlerimi dikiyorum, şarkı devam ediyor ve notalar arasına Rosa Luxembourg’un cezaevi mektuplarından birkaç satır saklanıyor. Teşekkürler Nûdem, bu karanlık sabahta bana Rosa ve öfkesini getirdiğin için: “İnsan olmak yazıyor Rosa, her şeyin üzerindedir. Ve bu kararlı, duru, dürüst ve neşeli olmak demektir, evet her şeyle ve her şeye karşı neşeli olmak, çünkü sızlanmak zayıfların işidir. İnsan olmak ise, gerekirse tüm yaşamını kaderin büyük terazisine neşeyle atmak demektir ve aynı zamanda her günün aydınlığından ve her bulutun güzelliğinden sevinç duymak.”
Rosa gibi sen de, yıllardır atıldığın Bayburt cezaevinde, özgür olduğun hissini haykırıyorsun. Ve söz konusu olan bizim özgürlüğümüz. Hiç bir iktidar, hiç bir duvar, hiç bir gardiyan bu mucizeye engel olamadı: sesin uzaklıkları yok ediyor. Hassasiyetinin gücü. Şarkının gücü.
Şarkı söylüyorsun Nûdem, Kürtçe. Anlamadığım bir dil. ama buna rağmen, bir kaç gündür her şarkıyı bütünsel bir deneyim gibi yaşıyorum. Mesajının içine kayarak giriyorum, ve böylece halkının hikayesi bu anımı dolduruyor. Beni ailene bağlıyorsun, arkadaşlarına, manzaralarına, mücadelene. Beni, mahremiyetinde misafir ediyor, ve bana düz zamanın ve akışının dışında bir sığınak veriyorsun. Gelecek, şimdiki zaman, ve geçmişin, seninkinin ve benimkinin karşılıklı teselli bulabilecekeği, kışkırtabileceği, birbiriyle şakalaşabileceği bir sığınak.
“Bir şarkının alıcısı, diyor hep yardıma çağırdığım John Berger, yokluktur. Şarkıyı esinlendiren ve onun yollandığı adrestir yokluk. Aynı zamanda (ki ‘aynı zamanda’ terimi burada çok özel bir anlama bürünüyor) şarkının paylaşılma anında, yokluk da paylaşılır, ve o andan itibaren şarkı dönüşür; daha az tiz, daha az yalnız, daha az sessiz. Ve şarkı paylaşıldığında, birincil yokluğun bu indirgenişi kolektifçe bir çeşit zafer olarak yaşanır. Kimi zaman tatlı bir zaferdir, çoğu zaman, kaçak, gizli bir zafer.
Nudem Durak’ı destekleyebilirsiniz