“Zindanları kalemim ve fırçamla yıkacağımı biliyorum !” Zehra Doğan, 2016’da Mardin cezaevinden JIHNA’ya yazdığı mektupta işte böyle diyordu.
141 gün süren bu ilk tutsaklığı boyunca sanat malzemelerine ulaşabilmiş, ve çıktığında Diyarbakır’da sergileyeceği resimleri gerçekleştirebilmişti.
Mardin Cezaevi resimleri
Photos ©Jef Rabillon
Yaptığı resim ve haberlerde, yani icra ettiği iki mesleğiyle bağlantılı çalışmalarında delil aranarak, örgüt propagandası ve üyeliği ile suçlandığı mahkeme devam ederken, bir süre İstanbul’da kalmış ve 12 haziran 2017 tarihinde, yani tam bir yıl önce, ailesine yaptığı ziyaretten dönerken yeniden tutuklanmıştı. Halen Diyarbakır E Tipi Kapalı cezaevinde bulunan, ve 2 yıl, 9 ay 22 günlük hapis cezası devam eden Zehra’nın önünde bir yıldan fazla tutsaklık var…
2017 baharında Zehra Kedistan’a İstanbul’da gerçekleştirdiği resimleri emanet etmişti. Tuval ve gazete sayfalarına resmedilmiş, sayıları elliye yaklaşan bu eserlerin orijinalleri ve bir bölümünün yüksek kalite baskıları, bir yıldır Avrupa’da sergileniyor. Örneğin eserlerin baskıları sergi şu anda Almanya’nın Detmold kentinde Af Örgütü tarafından düzenlenen bir etkinlikte sergileniyor. Temmuz 2017’de bir sanat yayınevinden çıkan kitabı ise tükendi bile. Zehra bugün hala Amed Zindanı adıyla anılan, Diyarbakır cezaevinde, ama eserleri farklı ülkelerde özgürce dolaşmaya devam ediyor.
Zehra’nın Avrupa’ya ulaşan tüm resimlerinin, fotoğrafçı Jef Rabillon tarafından, dayanışma olarak, profesyonel bir dijital arşivinin gerçekleştirildiğini de belirtmek isteriz.
Orijinal eserlerin tümü önümüzdeki Eylül ve Ekim aylarında gerçekleştirilecek ve yakında programını açıklayacağımız, Zehra Doğan’a ithaf edilen bir festivalde sergilenecek. Bu geniş çaplı sergide, sanatçının “Kaçak Günler” diye adlandırdığı döneme ait eserler yanında, hiç görülmemiş yeni eserleri de yer alacak.
Amed zindanında malzemeleri verilmeyen Zehra, inatla çizmeyi, direnmeyi sürdürüyor. Yiyecek ve doğal malzemelerden, hazırladığı karışımlardan renkler elde ederek, kahveden zerdeçala, nemden oluşan yosunlardan, regl kanına kadar, alternatif malzemeler kullanarak, ve bulabildiği tüm yüzeyleri resimleyerek üretmeye, yaratmaya devam ediyor. Tüm zorluklara, baskınlara, el koymalara, imhalara rağmen, kararlılığından ve sanatından ödün vermedi. Ne kuş tüylerinden fırça yapmaktan vaz geçti, ne de renkleri günlük hayatın kısıtlı imkanlarında aramaktan…
“Kaçak günler” ve daha önceki dönemlere ait resimler, Bakur şehirlerinde sürdürülen operasyonların gerçekliklerine tanıklık ederek, sanatsal ve tarihi bir arşiv oluşturuyordu. Bu çalışmalarda gazeteci ve sanatçı Zehra’nın iki mesleği birbirinden ayrılmaz şekilde örülüyordu. İstanbul dönemi, bir evin kısıtlı şartlarında da olsa, akrilik, tuval ve özel bir seçenek olarak gazete sayfalarını kullanmasına imkan veriyordu. Bu eserlerin hepsinde hissedilir bir aciliyet duygusu ve tanıklık arzusu mevcut.
“Kaçak Günler”
Photos ©Jef Rabillon
Bugün, Zehra’nın Amed zindanında, bir Sisifos mücadelesi verircesine ürettiği resimler, sansür, baskı ve kısıtlamalara rağmen, destekçilerine ulaşmaya devam ediyor. Zehra’nın sanatı cezaevi şartlarında nefes almayı sürdürüyor. Avrupa’ya ulaşanlar, kullanılan kağıt, karton, kumaş gibi malzemelerin el verdiği boyutları, uygulanan teknikler ve malzemelerin etkisi ile, ilk dönemlerinden farklı sanatsal niteliklere sahip ve farklı bir plastik bir arayış içeriyor. Zehra’nın çalışmalarını görme şansına sahip olanların algılamaları da, sanatçının içinde bulunduğu şartlar dolayısı ile farklı duyarlılıklar gösteriyor.
Zehra’nın, genellikle daha küçük boyutlar kullanma zorunluğu ile, ve ranza altı, dolap üstü, merdiven aralığı gibi dar çalışma mekanların etkisiyle, grafik arayışında ayrıntılara daha çok yer verdiğini, bir çok resimini dantel gibi işlediği gözlemleniyor. Işığın yetersiz olduğu bu mekanlardan bu kadar etkileyici ince ayrıntılarla dolu resimlerin ortaya çıkabilmesi çok etkileyici.
Bir çok eser, Zehra’nın yaratıcılığı ve tanıklığı yanında, tutsak arkadaşlarının da heyecanını, desteğini taşıyor. Her ne kadar gardiyanlar özenle hazırlanmış doğal boyaları “tahammül edilemeyecek derecede pis kokan, bozulmuş” maddeler olarak niteleyerek atsa, resimleri ise “çöp” olarak kabul edip imha etse de, dışarıya ulaşabilen eserler, onları görenleri derinden etkiliyor.
Zehra’nın yeni dönem eserleri, bir önceki dönemlerle organik bağlarını koparmadan gelişiyor. Bu çalışmaların, dışarıda akan yaşamla ilişkisini her daim koruyan bir kadın koğuşundaki komün hayattan, okuma, tartışma gibi paylaşımlardan da beslendiği hissediliyor. Kısacası, gözlerimizin önüne geldiklerinde, nefes alan, hayal eden, düşünen kolektif bir direnişin bir parçası olarak hissediliyor.
Biliyorsunuz, Zehra yazmaya da devam ediyor. Öyküler, hayat öyküleri, koğuş arkadaşları ile röportajlar… İletişim yasaklarına rağmen, dışarıdaki dostları ve destekçileri ile de yazışmaya devam ediyor. Zehra’nın her mektubu, adeta bir davetiye gibi. Her biri, bizleri, kadın, feminist, Kürt kültürüne ait ve onunla beslenen bir gazeteci ve sanatçı olarak, hem Zehra’nın düşüncelerine, sorgulamalarına, hem de Amed zindanındaki kadın tutsak arkadaşlarının yoğun beyinsel faaliyetine eşlik etmeye davet ediyor… Ve resimleri de bu kolektif yaşamın görsel uzantıları olarak, neşeli ve hüzünlü anlarla bezenmiş devamlı bir direnişi anlatıyor.
Eylül-Ekim aylarında yine Bretanya bölgesinde gerçekleşecek festivaldeki sergide yer alacak eserlerden bir kaç örnek…
Amed Zindanı
Photos ©Jef Rabillon
Zehra Doğan hakkında sayfalar dolusu yazabiliriz. Bu ifadesi güçlü, inatçı genç kadın, diğer tüm siyasi rehinler gibi, en temel hakkı, özgürlüğü elinden alınmış, tehdit altında kafese kapatılmış, ama bugün ismi Türkiye’deki baskı ortamının sembolü olarak tüm dünyada anılıyor.
İki yıl önce, Mardin cezaevindeyken, tutsak arkadaşlarıyla birlikte, el yapımı bir “Özgür Gündem — Zindan” çıkarma özgürlüğünü kendilerine ve dünyaya armağan ediyorlardı. Bugün, Zehra Dogan’ın yüzü ve ismi tanınıyor. Haber, mesaj, destek çağrıları, ve hatta başka sanatçıların eserlerinin kanatları üzerinde Zehra, yalnız kendi yüzü ve ismini değil; haksızca zindanlara atılmış, tüm gazeteci, aydın, yazar, sanatçı, politika adam ve kadınlarının yüzünü ve ismini de gündeme taşıyor. Küçücük damlacıklar, nehir, nehirler okyanus oluyor.
Birbirinden bağımsız ama aynı yürekle hissederek, paralel yollardan ilerleyen bu uluslarötesi destek, kimi zaman bir derneğin çağrısı, bir ödülün haberi, bir yazı, bir şiir, kimi zaman bir kartpostal atölyesi, bazen de özgürlük şarkıları söylenen bir eylem olabiliyor. Kedistan’ın düzenlediği sergiler, küçüklü büyüklü, dünyanın birçok yerinde gerçekleşen sayısız etkinlikten yalnızca birkaçı… Zehra’nın ve diğer tutsakların özgürlüklerine kavuşabilmesi için, artık, tüm bu destek girişimlerinin birbirlerini güçlendirebilecek şekilde bir araya gelmelerinin zamanı geldi. Uluslararası düzeyde birlikte birlikte düşünme ve birlikte hareket etme hedefinin gündeme gelmesi çok önemli.
Zehra’nın eserlerinin, farklı boyut ve biçimlerde sergilenmesi, bu etkinliklerin Türkiye’deki güncel bağlamı gündeme getirmesi için emek vermeye devam edecek olan Kedistan, dernekleri, uluslararası kuruluşları, sanatçı ve gönüllü destekçileri, Zehra Doğan’la dayanışmayı ortaklaştırmaya davet ediyor.
Zehra Doğan bir gazeteci ve bir sanatçı. Gazetecilik ve sanat suç olamaz. Bu yüzden, Zehra şu anda rehin alınmış bir tutsak. Zehra’nın özgürlüğünü istemek, bir lütuf dilemek değil, bir taleptir.
Zehra Doğan özel dosyasına buradan ulaşabilirsiniz. (Fransızca, İngilizce, İspanyolca, Türkçe, Kürtçe) Zehra'nın İnternet sitesi şurada : zehradogan.net (Fransızca, İngilizce, Türkçe) Zehra'yı ayrıca sosyal medyada da bulabilirsiniz. Facebook : @freezehradogan | Twitter @zehradoganjinha
Zehra Doğan • Crear es resistir, ser libre Haga clic para leer
Zehra Doğan has been in jail for one year Click to read
Zehra Doğan • Créer c’est résister et rester libre Cliquez pour lire