Türkçe | Français | English

Bildiğin her şeyi unutur­sun, bilmediğin onca şeyi öğren­m­eye başlarsın.
Sahi ney­dim ben öncesinde?
Bir gazete­ci mi?
Nasıl yazılırdı bir haber, anlat­mak iste­diğin en önem­li şey neydi?

Arkadaşım, gazete­ci arkadaşım, hayır, mül­te­ci gazete­ci arkadaşım Arzu Yıldız’ın “Dünya’daki Tan­rılar çok adalet­siz!” başlık­lı yazısın­dan alın­tı bu sözler… Aylardır kafamın içinde bir tar­la ve tır­mık­la yaşıy­o­rum. Kafamın içi aylardır inatçı bir tır­mık tarafın­dan parça pinçik ediliy­or. Bu tır­mık, kafamın için­de­ki tar­layı inat­la kazıyan, kazıdıkça “sahi ney­dim ben öncesinde?” sorusu dışın­da bir şey bula­madığı için her seferinde daha güçlü dar­bel­er­le bana saldıran bir tırmık.

Aylar önce çık­tığım mül­te­ci­lik serüveninin ilk bölümü olan “yol­cu­luk” Fransa’da “son bul­du”, şimdi­lik… O yol­da nel­er yaşadım, nelere tanık oldum bun­ları anlat­may­a­cağım. Çünkü bu yazının yeni yol­cu­luk­lara çık­mak için bekleyen­ler, mül­te­ci­lik serüven­lerinin ilk bölümünü tamam­la­mamış olan­lar­la ilgili olmasını diliyordum.

Ken­di mül­te­ci­lik serüven­imin başladığı tem­muz 2021 tar­i­hin­den bu yana tek bir kez bile kalem oynat­madım, oynata­madım. Yürüdüğüm yol­lar­da bırak­tım san­ki kelimeler­i­mi. Yanın­dan geçtiğim ağaçlar harfler­i­mi emdi, üzer­ine uyuduğum toprak içimde ne bir nok­ta ne bir virgül bırak­tı. Bana bir tek ne yapacağımı bilmediğim soru işaret­leri kaldı o gün­den bu yana.

Şim­di Fransa’da “mül­te­ci krizinin”, hayır mül­te­ci krizinin değil, “insan hak­ları ayıbının” en yoğun yaşandığı Calais’ye gidiy­o­rum. Kay­bet­tiğim kelimeleri baş­ka bir mül­te­ci rotasın­da bula­bilir miy­im bilmiy­o­rum. Bu ne kadar önem­li onu da bilmiy­o­rum, buradan bakın­ca çok önem­siz dur­sa da çoğu zaman bir mül­tecinin en önem­li öde­vi devam ede­bilmek oluy­or. Devam ede­bilmek için “sahi ben ney­dim öncesinde?” sorusuna yeni kim­liğiniz ve bazen tek kim­liğiniz gibi his­set­tiren mül­te­ci­lik göm­leği­ni giy­dir­m­eniz gerekiy­or bazen.

Fransa’ya vardığımın ilk haf­tası yaşadık­larımı yakın bir dos­ta anlatırken şöyle demişti, “Boşver sen şanslısın, şan­sı­zlar öldü”. Bel­ki hak­lıy­dı, trav­malar­la, hay­aletler­le boğuş­mak boşu­nay­dı. Ken­di göç yol­unuz­da ne kadar acı çek­tiğiniz, ne kadar üzüldüğünüz, ne kadar hay­al kırık­lığı yaşadığınız, hır­pa­landığınız eğer ulaşa­cağınız nok­taya “sağsal­im” vardıysanız önem­siz oluy­or. Çünkü aştığınız deni­zler, orman­lar, çöller bir­er mezarlık… Son­ra zat­en bunu konuş­maya bile utanır hale geliy­or­sunuz, ken­di hikay­eniz size zül geliy­or.  O yüz­den Arzu’nun yazısın­da­ki ikin­ci soruya dönüy­o­rum yüzümü “Nasıl yazılırdı bir haber, anlat­mak iste­diğin en önem­li şey neydi?”

Ken­di ormanım­dan çıkıp baş­ka bir ormana yol­cu­luk ediy­o­rum Calais’ye.

  • Calais 2022 / Ceren Karlıdağ

Kamp­tan ayrıl­maya zor­lanan göç­men­lerin çıkardığı söyle­nen yangın­lar devam ederken, yıkım çalış­maları da sürüyor”.

Pas-de-Calais Val­isi Fabi­enne Buc­cio, ‘görevin başarıy­la tamam­landığını’ açıkladı”.

Olayın şimdiye kadar Manş Denizi’nde mey­dana gelen en kötü kaza olduğu açıklandı”.

Hangar­da yaşayan göç­men­lerin kamu sağlığı tehdi­di oluş­tur­duğu, kamu düzeni­ni boz­duğu ve çevrede yaşayan 50 kadar ailenin kamp­tan şikayetçi olduğu aktarıldı”.

Bu cüm­lel­er Calais ile ilgili çeşitli yıl­lar­da çıkan haber­ler­den. Soğuk, ürper­ti­ci kelimel­er. “Başarıy­la tamam­lanan görev” diye bahsedilen “orman” olarak bili­nen Calais mül­te­ci kam­pının boşaltıldığı 2016 tar­i­hi­ni işaret ediy­or. “Öyle başarılı bir görev ki”, aradan geçen beş yıl boyun­ca insan­ların yaşam koşullarını iyileştirmek adı­na sahi­ci han­gi adım atıldı?

Geçtiğimiz haf­ta­lar­da “Calais Herkes için Barın­ma” kolek­ti­fi yıl­lardır kul­lanıl­mayan on katlı bir binayı işgal ederek göç­men­lerin kul­lanımı­na açmak iste­di. 11 Şubat Cuma günü polis helikopter destek­li bir operasy­on ile binayı boşalt­tı. Zat­en eylem­ci­lerin içeride olduğu süre boyun­ca binayı çevreleyen polis, içeri gir­iş çıkışı kap­at­mış ve dışarı­dan gelebile­cek yardım­ları engellemişti. Nel­er yaşandığını mer­ak eden­ler Streets Politics’in vide­o­ları­na göz atabilir.

göç calais mülteci

Calais 2022 / Ceren Karlıdağ

Beş yılın ardın­dan bir görev daha “başarıy­la” tamam­landı. Ancak kolek­tifin işgal ettiği bir baş­ka bina­da göç­men­lerin barın­ması­na şimdi­lik “izin” ver­il­di. Yak­laşık 20 kişinin kaldığı binayı ziyaret ettiğim günün arefesinde Calais Belediye Başkanı Nat­acha Bouchart, Calais genç­lik yur­dunun gerekirse tüm haf­ta boyun­ca Ukray­nalıları ağır­la­maya hazır olduğunu açık­ladı. Ben­z­er bir karşıla­mayı görmeyi ne çok ister­di hal­bu­ki Sudan­lı, Kürdis­tan­lı, Etiy­opy­alı, İranlı, Suriyeli göçmenler…

Elek­triğin dahi olmadığı genel­lik­le Sudan­lı göç­men­lerin barındığı işgal evin­de tanıştığım Rojavalı Ahmed örneğin… Hay­atının son dokuz yılı bir ülke­den baş­ka bir ülk­eye sürük­lenerek geçmiş. En son durağının İngiltere olmasını hay­al ediy­or o da, bir çok­ları gibi. Fakat bu sürük­leniş hikayesi soh­be­timiz­den bir gün önce Manş’ın suların­da son buluy­or. Res­mi rakam­lara göre, bugüne dek Calais’­den İngiltere’ye ulaş­maya çalışırken hay­atını kaybe­den 344 kişi­den bir kıs­mını yutan Manş suların­da, dokuz yılının bir ülke­den baş­ka bir ülk­eye savru­luşu­na inat “‘Tutu­na tutu­na’ karaya vardım” diy­or Ahmed:

Kaçakçı önce 30 kişi ola­cağımızı söyle­di. Sayı her an biraz daha art­tı. En son 48 kişiyi küçücük bir bota tıkıştırdılar ve yola çık­tık. Henüz fazla ilerleyeme­den bot su almaya başladı. Suyu tahliye etm­eye çalıştık ama nafile…”

Yine deneye­cek misin?” diye soruy­o­rum, “Evet” diy­or. “Ne olur­sa olsun vazgeçmeye­ceğim” inadı bir kere bu yola adım atan­ların ortak duygu­ların­dan biri sanırım. En azın­dan bana çok tanıdık geliy­or. Baş­ka “tanıdık” bir duyguyu daha pay­laşıy­oruz, aslın­da tanıdık bir tadı. Ülkem­iz­den kilo­me­trel­erce uza­k­ta, Fransa’nın kuzeyinde, Kürtçe konuş­tuğu­muz bir akşa­ma közlen­miş patlı­can koku­larını da katarak “baba­gan­nuş” pişiriyoruz…

göç calais mülteci

Calais 2022 / Ceren Karlıdağ

BBC tarafın­dan der­lenen ver­ilere göre, 2021 yılın­da en az 28 bin 431 göç­men, küçük bot­lar­la Manş Deniz­i’n­den geçti.

Kaçakçılar, bot­la geçiş ücreti için iki bin euro civarın­da bir meblağ istiyorlar.

Fakat İngiltere’ye açılan tek kapı bu değil. Bazı göç­men­ler İngiltere’ye giden kamy­on ve tır­lara sak­lan­mayı deniy­or­lar. Sadece bir haf­ta içerisinde iki kez bunu denediği­ni ancak başara­madığını söylüy­or İranlı bir mülteci.

Savaş tar­i­fi imkan­sız acılar getiriy­or, tar­i­fi imkan­sız eşit­si­z­lik­ler. Çatış­maların ve savaşların tüm mağ­durlarını, Avru­pa’ya veya daha uzak toprak­lara aidiyet­ler­ine göre ter­aziye koy­mak, adalet­siz bir seçim yap­mak­tır. Oysa biz mül­te­cil­er, bir­bir­im­izi bir bakış­ta tanırız, göz­ler­im­iz mavi olsun, ya da olmasın…

Güzel gözlü çocuk­lar gördüm Calais’ye yak­laşık 30 km uza­k­lık­ta­ki Grande Synthe’de. Bir demiry­olu hiza­sı­na sıralan­mış çadır­lar­da kalıy­or­lar. Kadın­lar, erkek­ler, çocuk­lar yak­laşık 50–60 kişi. Bir çoğu Başur (Güney Kürdis­tan) ve Rojhılat’dan (Doğu Kürdistan).

Bir aile “Neden Başur’dan ayrıldınız?” sorusuna “Özgür­lük için” yanıtını veriy­or. İki kardeş, eşleri ve toplam­da dört çocuk ile 6 aydır yol­lardalar. Bir aydır ise bu kamp­ta çadır­da yaşıyorlar.

En çok çocuk­lar için zor oluy­or, hele geceleri çok soğuk…” diy­or içlerinden biri. Geride bırak­tığımız işler­im­iz­den, hay­at­larımız­dan konuşuy­oruz. Kardeşler­den biri “Sen gazete­ci miy­din?” Diye soruy­or. “Evet, artık mül­te­ciy­im” diyorum…

Başur ve Rojhılatlı ailel­er İngiltere’ye neden git­mek iste­dik­leri­ni şöyle açıklıyor:

Avru­pa ülkeleri bura­da daha önce bulu­nan bir çok tanıdığımıza red yanıtı ver­di. Veya prosedür çok geç işliy­or biz­im için. Bunun sebe­bi­ni bilmiy­oruz ama deney­im­ler­den yola çıkarak en kısa sürede otu­rum ala­bile­ceğimiz ve iş bulup hay­atımızı devam ettire­bile­ceğimiz bir ülk­eye git­mek istiyoruz.”

Hay­ali kuru­lan o ülke şimdi­lik bura­da bekleyen insan­lar için İngiltere. Ben­imse Paris’e dönüş yol­un­da Kon­stan­ti­nos Kavafis’in “Yeni bir ülke bula­mazsın, baş­ka bir deniz bula­mazsın. Bu şehir arkan­dan gele­cek­tir.” dizeleri dönüy­or aklımda.
Yanıl­masını diliyorum…


Kedistan’ı destek­leyin, bağışlarını­zla yaşatın

Kedistan’ı ve arşivlerini elimizden geldiğince yaşatmaya çalışıyoruz. Kedistan bağımsızlığını koruma kaygısı ile fon ya da reklam almıyor, habere ulaşma hakkının karşılıksız olması gerektiği prensibi dahilinde abonelik zorunluluğu getirmiyor ve tüm katılımcıları da gönüllü. Bugüne dek en aza indirgediğimiz masrafları, dayanışmak isteyen okuyucularımızın bağışlarıyla karşılayabildik. Sizler de destek olabilirsiniz.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
Ceren Karlıdağ
Jour­nal­iste | Gazeteci 
İstanbul’da doğ­du. Ege üniver­site­si gazete­ci­lik bölümünü bitir­di. 2014 yılın­dan bu yana gazete­ci­lik yap­mak­ta. 2021’den beri sürgünde. Née à Istan­bul, diplômée de la fac­ulté de jour­nal­isme de l’U­ni­ver­sité d’Egée. Elle exerce le jour­nal­isme depuis 2014. En exil depuis 2021. Born in Istan­bul, grad­u­ate of the fac­ul­ty of jour­nal­isme at Uni­ver­si­ty fo the Aegean. She has prac­ticed jour­nal­ism since 2014. In exile since 2021.