Türkçe | Français  | English

Deniz Poyraz’ın hay­atı bir kez daha bizlere coğrafyanın bir kad­er olduğunu gös­ter­di. Özgür­lük ide­al­ler­ine sahip, aile/halk olarak yaşadık­ları bütün baskı ve şid­dete rağ­men umut ile dire­nen genç bir Kürt kadınıy­dı Deniz Poyraz.

Bizler onun kalleşçe hay­at­ta koparıl­masın­dan son­ra tanıdık. Aile­si, arkadaşları, par­tisi HDP’nin emekçi­leri Deniz’i çok iyi tanıyorlardı.

deniz poyrazDeniz’in geride kalan fotoğrafların­dan hay­at hikayesi­ni anla­mak hiç de zor değil. Özel­lik­le bir fotoğrafı bize bütün hay­at hikayesi­ni özetliy­or aslında.

Ken­disinin yaşın­da devletin kurşun­ları ile hay­atını çaldığı Dilan Kortak’ın fotoğrafı Deniz’in ellerinde… Deniz arka­da devrim­ci örgüt­lerin bayrak­larının olduğu bir kor­te­jin önünde boy­nun­da kesk sor u zer 1puşisi, göz­lerinde akan yaşlar, elinde ken­disi gibi hay­a­ta inat gülüm­seyen Dilan’ın fotoğrafı ile yürüyor.


Başlık res­mi : Deniz Poyraz, Dilan Kor­tak’ın cenazesinde. Arka­da sol­da, YAK-DER eşbaşkanı Hase Bingöl Tekin, sağ­da döne­min HDP İzmir il eşbaşkanı Dilek Aykan. Aralık 2015


Dilan Kor­tak, 7 Aralık 2015 tar­i­hinde İst­anb­ul Sancaktepe’de evler­ine yapılan polis baskın­da polis kurşun­ları ile hay­atını kay­bet­ti. Hani biz Kürtler ve de halk­ların bir ara­da onurlu ve de barış içinde yaşay­a­cağı­na inanan ve bunun kav­gasını veren mily­on­lar 7 Hazi­ran 2015 tar­i­hinde büyük bir zafer ile büyük bir mut­lu­luk yaşamıştık ya!

Türkiye Cumhuriyeti devleti Dilan’ların, Agit’lerin, Şoreş’lerin, Zilan’ların ve Deniz’lerin bütün mut­lu­luk­larını kayd­ed­er ve son­rasın­da “nasıl hala mut­lu ve de umut­lu ola­biliy­or­sunuz?” diye hay­at­larını çalar, bizler bunu ne kadar iyi bilsek de hep unut­mak iste­dik, isteriz.

Deniz, Dilan Kor­tak için gözyaşları içinde yürürken aynı kaderin ken­disi­ni bek­lediği­ni bilmiy­or­du elbette…

Kor­tak aile­si de tıp­kı Poyraz aile­si gibi 1990’lı yıl­lar­da Mardin’in Ömer­li ilçe­sine bağlı Berti (Kocakuyu) köyün­den İzmir’e göç eder­ler. Dilan Kor­tak 18 yaşı­na geldiğinde babasını alıp karşısı­na otur­tur ve der ki; “Baba artık ben 18 yaşını geç­tim. Bana çocuğum deme, bana artık ‘heval’ 2de”.

Türkiye Cumhuriyeti sınır­ları içinde yaşayan ve kendi­ler­ine “heval” denilmesi­ni isteyen onurlu, diren­gen, sis­teme tes­lim olmamış, halkının özgür­lüğü için kav­gayı seçen her Kürt bireyi bir gün devletin işkencesinin, karakol­larının, ceza­ev­lerinin, bir kurşu­nun gelip ken­disi­ni bula­cağını bilir aslın­da, ama buna takılı yaşamaz.

O her şeye rağ­men “bugün” olmadı “yarın” bu coğrafyanın bütün onurlu ve diren­gen birey­leri ile barışı bu ülk­eye getire­ceği­ni, ken­disinin yaşaya­madığı çocuk­luğunu şim­dinin çocuk­larının yaşay­a­cağının hay­ali ile yaşar. Onları bu kadar diren­gen, onurlu ve de mücad­ele­ci kılan da bu idealleridir.

Aynı mücade­lenin bir parçası olan Deniz’in annesi Fehime Poyraz: “25 yıl önce gözaltı­na alındığım­da devlet bana ‘o kadar çocuğu ne için doğur­dun? ‘diye soruy­or­du ondan son­ra 3 çocuğu­mu ceza­evine koy­du­lar. Deniz’imi de elim­den aldılar”.

Deniz’in yaşadık­ları­na, ailesinin yaşadık­ları­na bak­tığımız­da Türk devle­tinin Kürtler üzerinde­ki bütün poli­tikaları ortaya çıkıy­or. Ve bizler Dilan’ın olduğu gibi, Deniz’in de katil­leri­ni çok iyi tanıy­oruz. Hani bir çeyrek asırdır Kürt halkının kanı ile ken­di­sine ikti­dar tahtı kuran zamanın post mod­ern Dehak’ı3var ya, Rizeli uzun ve korkak “mil­li” ve “yer­li” şefi.

Bu “mil­li” ve “yer­li” şef 2006 yılın­da kin ve öfke­den kızarmış yüzü, alnın­da nefretin izleri ile, “kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapıla­cak­tır!” diye haykırıy­or­du ya, o haykırdıkça Kürt kadın­ları, Kürt çocuk­ları ölm­eye devam etti.

deniz poyraz

Deniz’in mor renge bürün­müş, çiçek­ler­le bezen­miş cenaze­si kadın­lar tarafın­dan taşındı…

O ve ortağının büyük bir emek ve de çaba ile erkek­liğin bütün ilkel, çirkin, çürümüş hal­leri ile üret­tik­leri tetikçi­leri başların­da Kuran, ellerinde türk bayrak­ları, yürek­lerinde kin ve öfke ile her gün bizler­den hay­at­lar eksilt­m­eye devam ediyorlar.

Hani polis­lerin Hrant’ı katli­ni kut­la­mak için bir­lik­te fotoğraf çek­tik­leri o tetikçi var ya, İzmir’de onun­la aynı “ulusal has­sasiyetler” içinde bir başkası, genç bir Kürt kadınını hay­atın­dan etti. Abisi polislere; “içi­mi soğut­tum, beni serbest bırakın” diyor.

Hay­atın içinde asalak/kötürüm olmak dışın­da hiç bir katkısı olmayan bu tetikçi­leri yetiştiren, sokak­lara salan devletin iki reisi Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’dir.

Berkin Elvan, Mazlum Akay, Doğan Tey­boğa, Umut Furkan Akçil, Ahmet İmre, Enver Turan, Canan Saldık, Birem Basan, Oğuz­can Akyürek, İzzettin Boz, Mehmet Nuri, Cey­lan Önkol, Uğur Kay­maz, Dilan Kor­tak, Kemal Kurkut,… Deniz Poyraz, Türkiye Cumhuriyeti devle­tinin öldürdüğü genç kadın ve de çocuklarımızdır!

Onlara bor­cu­m­uz var. Bu ülkenin sokak­ların­da koşan bütün çocuk­lara barış, Deniz Poyraz’a bir hay­at bor­cu­m­uz var!

 


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Ercan Jan Aktaş
Auteur
Objecteur de con­science, auteur et jour­nal­iste exilé en France. Vic­dan retçisi, yazar, gazete­ci. Şu anda Fransa’da sürgünde bulunuy­or. Con­sci­en­tious objec­tor, author and jour­nal­ist exiled in France.