Teneffüsü uzatmak için, dizinin diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Varol­manın dayanıl­maz hafi­fliği­ni artık kolay kolay hissedemiy­oruz değil mi? Dünyanın taham­mül edilmez ağır­lığı hep­imizin üzerinde çünkü… Pan­de­mi, gün­deme otu­ran savaşlar ve görmeme­z­lik­ten geli­nen savaşlar, talan edilen biri­cik geze­gen, sömürü, hak­sı­zlık, sefalet, açlık içinde kıvranan toplum­lar, şid­det, nefret, öfke… İns­anl­ığın karan­lık yüzü her döne­meçte karşımıza çıkıyor.

Size iti­raf ede­bilir­im, ben­im bu kap­kara gökyüzü altın­da nefes­im kesiliy­or. Yorgunum. Yorgunuz… Ama zaman zaman, kurşun karası bulut­ların arasın­dan ince­cik de olsa, bir anlık da olsa, bel­li belir­siz de olsa, bir ışık, bir insan­lık, bir güzel­lik gördüğümde, karnımın derin­lik­lerinde şeye rağ­men koru­maya çalıştığım umut, salyan­goz gibi içine çek­ilmiş umut, şöyle bir başını çıkarıyor.

Bugün, 2010’da kaleme aldığım, son­ra da tama­men unut­tuğum bir yazımı bul­dum. Her­han­gi bir zamana ait olmayan, kesin­lik­le gün­dem dışı bir yazı… Akla gelmez soru­lar sorup, bir de üşen­meden cevap aramışım… Okurken san­ki ten­ef­füse çık­mış gibi oldum. Sizler­le bu paran­tezi pay­laş­mak istedim.

NEDEN?

Kökeni­ni bilme­den inandığımız, nere­den çık­tığın­dan haber­im­iz olmadığı halde yap­tığımız o kadar çok şey var ki… Uzu­u­un bir soru lis­te­si yap­tım ve cevap aradım. Kah şaşırdım, kah güldüm. Öğrendik­ler­im­den hangi­leri­ni size ilete­ceğime karar ver­mek ise imkan­sızdı. Ben de rast­lantı­dan yardım iste­d­im. İşte tombal­adan çıkanlar…

iç geçirmek soupirNeden iç geçiririz?

Ruh hali ile ilgili elbette ama asıl neden fizik­selmiş: Akciğer­ler­im­izi çalıştıran, göğüs boşluğunu karın boşluğun­dan ayıran ve nefes almamızı sağlayan diyafram kasını gevşet­mek için… Sıkıldığımız­da ve üzüldüğümüzde, şöyle iyi bir iç geçir­iş, bizi rahat­latır hem de bol oksi­jen almamızı sağlarmış.

Neden ceketlerin manşetlerinde düğme dikilidir?

Bu adet Napolyon’a kadar uzanıy­or­muş. İmp­arat­or, asker­lerin akan burun­larını manşet­ler­ine sildik­leri­ni görünce çok sinir­len­miş. Bu çirkin harekete çareyi de manşetlere düğme dik­mek­te bulmuş.

Neden dilimiz dondurucudan henüz çıkan metal buz kabına yapışıverir?

Met­al­in çok güçlü bir ısı ileti­cisi olduğunu eli ve dili yanan herkes az çok bilir. Eğer met­al bir cisim sıfır derecenin altın­da ise, onun­la temasa geçen her şey hemen soğur­muş, üste­lik ken­di ısısını met­ale aktara­madan. Yani, mesela met­al buz kabını yalay­a­cak olur­sanız, tükürüğünüz donar ve dilin­iz de buz kabı­na yapışır!
Not: Bu para­grafa res­im ararken hiç bilmediğim bir şeyle karşılaştım. Soğuk ülkel­erde, özel­lik­le çocuk­lar sokak­lar­da­ki direk­leri yal­adığın­da, dil­leri direğe yapışır kalır­mış. Direk yala­mak nere­den akıl­ları­na geliy­or­sa! İnanam­adım. Çok sık rast­lanan bir kaza olsa gerek, bir çok İnt­ern­et sitesinde, bu durum­da zarar ver­me­den dili kur­tar­mak için ilk yapıla­cak müda­haleleri veriy­or­lar. Nefesle dilin yapıştığı yeri ısıt­mak, ılık su ile dili çözmek gibi…

Blootooth’un adı neden “Blootooth”?

Bu isim Dan­i­mar­ka kralı 1. Harald’dan geliy­or­muş. Kralın tak­ma adı Har­ald Blå­tand, yani “mavi dişli adam” imiş ve Danimarka’daki fark­lı kabileleri bir araya getirmek ve Norveç ile de bir­leştirmek­le tanınıy­or­muş. Eh bir yerde Blootooth da fark­lı aygıt­ları bir­leştire­biliy­or… Blootooth’un logo­su da Har­ald Blåtand’ın baş harflerinin runik alfabe ile yazılışın­dan esinleniyormuş.

fuck you fingerBirine kızınca parmak göstermek de nereden geliyor?

1337 ile 1453 arasın­da aslın­da ve 116 yıl sür­müş olan, ama her­halde “Yüz On Altı Yıl Savaşları” dile tuhaf geldiği için 16 yılı indirime uğrayan “Yüzyıl Savaşları” sırasın­da, İngiltere ve Fransa bir­birine karşıymış. Fran­sı­zlar, İngiliz okçu­ları ele geçirip savaş esiri aldık­ların­da, bir daha yay çekip, ok ata­masın­lar diye orta par­mak­larını keser­ler­miş. Savaş­tan önce iki ordu karşı karşıya geldik­lerinde, İngiliz okçu­lar, Fran­sız asker­lere orta par­mak­larını göster­erek, hala ok ata­bildik­leri­ni, ve onları dar­madağın ede­cek­leri­ni ima eder­ler, “sıkıysa gelin de kesin” diye kışkırtır­lar­mış. Yavaş yavaş yayılan bu el hareketi, aslın­da hep­inizin bildiği, hat­ta bu satır­ları okurken gözünüzün önüne gelen, bir Türkçe karşılığı olduğu halde biz­im “iletişim ede­biy­atımıza” da gir­miş. Küre­selleşme işte…

Neden zamk her yere yapışır da kendi şişesinin içine yapışmaz?

Bir damla su alıp, açık­ta bir yere koyarsak kurur değil mi ? Ama aynı damlayı su şişesinde bırakır­sak, buhar­laş­maz… Zamkın da yapıştır­ması için, hava ile temasa ve kuru­maya gereksin­i­mi vardır. Eh, hava da bir tüpte, ya da şişede, bütün mik­tarı kuru­ta­cak kadar yok tabii…

marineDenizci kazakları neden hep çizgili olur?

Çizgili deniz­ci giysi­lerinin kay­nağı Fransa’nın batı böl­ge­si Bre­tanya. 18 inci yüzyıl­da, bu bölge­den İngiltere’ye sarım­sak ve soğan sat­maya giden deniz­ci­lerin giy­sisi olarak ortaya çık­mışlar. Deniz­cil­er, bu seçi­mi, denize düşen adamın daha iyi görülebildiği gerekçe­si ile açık­lıy­or­lar. “Lacivert-beyaz çizgili triko”, 27 Mart 1858 tar­ih­li bir karar­nameyle Fran­sız Deniz Kuvvet­leri erlerinin giysi­leri lis­tesinde resmileşmiş. İşin ilginç tarafı, söz konusu karar­name, çizgi­lerin kalın­lığını, aralık­larını bile düzen­liy­or:  Beden kıs­mın­da, “20 mm kalın­lığın­da 21 beyaz çiz­gi, 10 mm kalın­lığın­da 20 veya 21 lacivert çiz­gi”, bulun­ması gerekiy­or, kol­lar­da ise “15 beyaz, 14 veya 15 lacivert çiz­gi”.

Sıfır nereden çıkmış?

Sıfır sem­bolü “0”, sayıların “sırala­ma tarzı” ile yazıl­maya başla­ması ile çık­mış ortaya. Yani, 1 sem­bolünün ya da bir diğerinin yazıldığı yere göre baş­ka değer­ler taşıya­bilme­si ile ilgili yaz­ma tekniği. Nasıl anlat­sam? 21 yazdığımız­da 1 sem­bolünün değeri “bir”, 312’de “on”, 1453’de ise “bin”… Sıfır 10, 100, 1000 yazdığımız­da bir değer kazanıyor.
2000 yıl önce­sine kadar insan­lar “yok” anlamın­da­ki sıfırı yaz­ma ihtiy­acı duy­mamışlar. İlk sıfırın Maya’larda kul­lanıldığı­na dair kanıt­lar var­mış. M.S.800 civarın­da ise Hintlil­er sıfıra ben­z­er bir sem­bol kul­lan­mışlar. Buradan yayılan sıfır, M.S. 1400 yıl­ların­da Avrupa’da da ben­im­sen­miş ve kul­lanılmış. Sıfır sözcüğü büyük olasılık­la Ara­pça sifr sözcüğün­den türemiş. Sifr ise Hin­tçe’de “boş” anlamı­na gelen sun­ya sözcüğünün tercümesiymiş.

Neden el sıkışırız ?

Çok eskil­er­den gelme sem­bo­lik bir adet. İki kişi karşılaştığın­da, silah­sız olduk­larını ve barışçı neden­ler­le yak­laştık­larını belirt­mek için el sıkışırlarmış.

Louis de Funès salut militaireAskerler neden selam verir?

Bunu anla­mak için Ortaçağ’a uzanıp, şöva­lyelerin tur­nu­vaları­na göz atmak gerekiy­or. Şöva­lyel­er zırh giyiy­or biliy­or­sunuz, ayrı­ca takımı tamam­layıp bir de başlık takıy­or. Bu başlığın, göz­leri koruyan ve indirilip kaldırıla­bilen bir bölümü var. Rak­ibi ile boy ölçüşm­eye başla­madan önce her şöva­lye, bu oynak bölümü, eliyle yukarı kaldırıp, kim­le muhat­tap olduğunu bilsin diye rak­ib­ine yüzünü gös­terir­miş. Bu hareket “silah insan­larının” sela­ma dönüşerek bu güne kadar yol katet­miş. Yol boyun­ca da bir sürü anlam yüklenmiş…

Muzun neden çekirdeği yoktur?

Olmaz olur mu? Aslın­da var da farkın­da değilmişiz… Yakın­dan bakarsanız muzun üzerinde mini mini siyah nok­tacık­lar görürsünüz. Çekird­ek­ler onlar­mış işte… Tabii yerken dişimizi kırmıyorlar.

ortieIsırgan otu neden ısırır?

Isır­gan otu­nun sapı ve yaprak­ları ince­cik tüyler­le kaplıdır ya… Bu tüy­lerin kökü formik asit içeren bir kanala bağlıymış. Dolayısıy­la cildimiz ısır­gan otu­na değer değmez yan­ma duyuy­oruz ve bu kaşın­maya dönüşüy­or. Ama far­ket­tiniz mi bilmem, ısır­gan otu kuruyun­ca ısırmıyor!

Neden gemilere, teknelere, kayıklara illa ki isim verilir ?

Gemil­er deniz­ci­lik büro­ları­na isim­leri ile kayıtlıymış. Her­han­gi bir kaza­da veya yardım gerek­tiren tehlike­li bir durum­da, gemide­ki ya da çevre­de­ki deniz­cil­er kolay­ca bildirimde bulun­abilsin­ler diye isim gerek­liymiş. Yelkenlil­er için bir mecburiyet yok­muş, hele kayık­lar için hiç mi hiç yok­muş ama gelenek­sel olarak onlara da isim verilir…
Uzay gemi­leri için de öyle olsa gerek, ne de olsa onlar da gemi.

Neden aynı kibritle 3 sigara yakmak uğursuzluk getirir derler?

Bir­in­ci Dünya Savaşı sırasın­da, cephede, bir asker sigarasını yak­tığın­da, düş­man­lara siper­lerde bir­i­leri ola­bile­ceği­ni göster­miş oluy­or­muş. Aynı kib­ri­tle arkadaşın sigarası da yakılır­sa, düş­mana iyice yön gös­ter­ilmiş oluy­or­muş. Aynı kib­ri­tle sigarasını üçüncü olarak yakan birçok askerin ise çoğun­luk­la şehit olduğu anlatılıy­or. Çünkü düş­man, üçüncüye gelene kadar, duru­ma uyan­mış, yeri tes­bit etmiş ve ateş ede­cek kadar zamanı da bul­muş oluyor…

goldwyn aslanNeden bazı Hollywood filmlerinin başında bir aslan senelerdir kükrer durur?

Metro Gold­wyn May­er fir­masının film­lerinin başın­da gördüğümüz o artiz aslan MGM’in kuru­luşun­da fir­maya logo olan Slats isim­li ilk aslanın şere­fine kükr­ermiş meğer bize ekran­lar­dan. Bugün film­lerin gir­iş jener­iğinde boy gösteren aslan parçalarının sek­iz­in­ci­sine ulaşmış bulunuy­oruz… 1916–1928 yıl­ları arasın­da kükreyen Slate’i izleyen yedi koca sar­man : Jack­ie (1928–1956), Bill (1928–1930), Tel­ly (1930–1932), & Cof­fee,  (1932–1935), Tan­ner (1934–1956), George (1956–1958) ve 1957’den bu yana da Leo…

Neden rimel sürerken o ağız hep açıktır?

Bu refleks mekanik bir rast­lantı­dan ibaret­miş. Ağzımızı O şek­linde açın­ca baş­ka bir refleks tama­men duruy­or: göz kırp­mak… Eh, bu durum­da rimel sürmek için ağzın açık kalması çok doğal değil mi ?

cadeauNeden hediye paketinin kurdelesi makası sürtünce kıvır kıvır kıvrılır ?

Makasın ya da bir bıçağın, rafya kur­de­lenin bir tarafı­na sürtülme­siyle ısın­ma oluşuy­or­muş. Dolayısıy­la de moleküllerde bir değişme oluy­or, bir­birine yak­laşan moleküller, kur­de­lenin sürtün­m­eye maruz kaldığı bölümünün kıvrık dur­ması­na yol açıy­or­muş. Küçükken bana sihirli bir işlem gibi gelir­di, büyülenerek seyred­erdim… Bazen her şeyi bilmemek daha mi iyi sanki?

Fırınlar neden yandan açılmaz?

İlk neden güven­lik. Yan­dan açıl­say­dı, açar açmaz içerde­ki sıcak hava, büyük­lerin bacak­larını, küçük­lerin vücut­larını yak­a­bilir­di” diy­or açık­la­malar… Yukar­dan açılım çok az arala­mayı, yani içerde­ki duru­ma çabu­cak göz atmayı da mümkün kılıy­or. Bir pratik yön daha var, tama­men açılmış bir fırın kapağı minik bir raf göre­vi de üstlenebiliy­or bazı zamanlarda…

pirateNeden korsanların bir gözünde hep bir bant vardır ?

Efendim, kor­san­lar o zaman­lar, zor şart­lar­da yaşayan insan­lar­mış. Öyle kolay kolay dok­tor yüzü görmedik­leri gibi, hem tem­i­z­lik ve beslen­me açısın­dan pek şanslı değiller­miş, hem de meslek tehlikeleri onları sık sık, hastalık, yaralan­ma gibi sorun­lar­la yüz yüze bırakıy­or­muş. İşler çare­siz bir duru­ma gelince, sorun çıkaran uzu­vdan bir an önce kur­tul­mak en emin yol değil midir? İste bu yüz­den, kan­ca el, tah­ta bacak, göz bandı kor­san­lar­da sık rast­lanan aksesuarlar…

Neden futbolda kalecilerin forması, oyunculardan farklıdır?

Bu sadece FIFA’nın kural­ları ile ilgili… Bu fark­lılık hakemin ve seyircinin, diğer oyun­cu­lar­la topa eli değe­bilen tek oyun­cu olan kale­ciyi karıştır­ma­ması için gerek­li bulunmuş…

Neden trafik ışıkları sarı, kırmızı ve yeşildir?

Çok ilginç, sarı, kır­mızı ve yeşil beyn­i­mizin en kolay ve çabuk algıladığı ren­kler­miş. Trafik ışık­ları Londra’dan kay­naklanıy­or­muş. Sıkça rast­lanan sis duru­mun­da trafiği yön­lendirmek için düşünülen ışık sis­te­mi daha son­ra dünyaya yayılmış.

Java programlama dilinin adı neden “Java”?

SunMicroSystems’in pro­gram­cıları, özel­lik­le Bill Joy bu pro­gram dilin­in geliştir­ilme­si sırasın­da çok kahve içiy­or­muş. Kahvelerinin markası Java’ymış. Pro­gram­ları­na da bu ismi vermişler.

Silgi neden siler?

Hani gözle görülmese bile kağıdın bir dokusu vardır ya, kalemin kurşunu ise kar­bon­la karıştırılmış kil, yani grafit­tendir ya… Silme işle­mi sırasın­da, kağıt­tan ince­cik parçacık­lar kop­uy­or, kar­bon kağıdın dokusu­nun hapsin­den kur­tu­luy­or, sil­gi, kar­bon ve kağıt parçacık­larını yakalıy­or ama bir yan­dan da ken­di yapısın­dan da biraz kaybe­diy­or. Bu yüz­den say­famızın üzerinde bu üç ele­mentin karışımın­dan artık­lar kalır. Üfler­iz, elim­izin ter­si ile çak­tır­madan yere doğru süpürürüz…

Tiyatroda piyes başlamadan önce neden üç vurma sesi duyulur?

Fransa’­da gelenek­leşen, “üç vuruş”, özel­lik­le perdeli sah­nel­erde, piyesin başlay­a­cağı­na dair seyircinin dikka­ti­ni çek­mek içindir. Orta Çağ’a dayandığı düşünülen bu gelenek­te o zaman­lar Kilise tarafın­dan pek iyi görülmeyen oyun­cu­luk mesleği­ni icra eden­lerin, başları­na birşey gelmesin diye, oyun­dan önce Hris­tiyan­lık­ta­ki tes­lis inancının üç ayağı, “Baba”, “Oğul” ve “Kut­sal ruh” unsurlarını şöyle bir anıy­or olma ihti­mali var­mış. Baş­ka bir iddi­aya göre ise üç vuruş­tan birinin kral için, ikin­cisinin kral­içe, üçüncüsünün de seyir­ci için olduğu söyleniyor.

Bir çatalın neden 4 dişi vardır?

Çatal 14. Yüzyıl’a doğru Venedik’te icat edilmiş. İsmi ilk, yani prim­i­tif halin­den geliy­or­muş, “iki dişli” anlamın­da. Dört dişli hali­ni, yiye­cek­leri daha iyi yakalaya­bilme­si için 17. Yüzyıl’da almış. Sadece kaşık ve bıçak­la yemek yenen bir dönemde çatalın ortaya çıkışının bir skan­dal yarat­mış olması çok ilginç…

Neden rapçiler bir paçalarını yukarı kaldırır?

Bu adet Afro-Amerikalı rapçil­er­den çık­mış. Esareti yaşamış halk­larının anısı­na, ayak bilek­lerinde­ki zin­cir­leri hatır­lat­mak için bir paçalarını kaldır­mışlar. Aşağı­da duran diğer paça ise, esaret­ten kur­tu­luşlarını vur­gu­luy­or ve bugünkü özgür­lük­leri­ni simgeliyormuş.

Tren raylarının altında neden hep çakıl taşları olur?

Tren ray­larının altın­da­ki çakıl­lara bal­ast denir. Bal­ast tre­ni­lerin geçişi ile oluşan zor­la­manın zem­ine zarar ver­memesi­ni sağlıy­or ve çök­meyi önlüy­or. Ayrı­ca ray­ları taşıyan tra­ver­s­lerin de sağlam­ca otur­ması­na da yarıyormuş.

Golf sahalarında neden 18 çukur vardır?

Dünyada­ki ilk golf klübü İskoçya’da St-Andew’da açılmış. Dolayısıy­la ilk kural­lar da 1754’de bura­da çık­mış ortaya… Parkurların çimi biçilmiy­or­muş, otların icabı­na koyun­lar bakıy­or­muş. Bu “doğal” parkurlar­da 11 çukur mev­cut­muş. Bir de dönüş oynanın­ca 22 çukur ediy­or­muş. Ama St-Andrew klübü komşu kav­gasın­da arazinin bir bölümünü kaybe­d­ince 2 çukur da elden git­miş. Kalmış geriye 9 çukur. Gidiş-dönüş etti mi size 18 çukur? Gol­fun ebeveyni olan St-Andrew dünya kural­larını işte bu şek­ilde 18 çukur olarak belirleyivermiş…

Deniz kabuklarının içinde neden dalgalar duyulur?

Bu ses efek­ti, ben­im sandığım gibi, hava akımı ile ilgili değilmiş. Çünkü deniz kabuk­larının labiren­tinin tek kapısı var. Ayrı­ca iç bölümün basıncı dış basınç ile eş… Eee, en kesif ses­si­z­lik­te bile duy­duğu­muz nedir o zaman? Dal­gaların değil ama ken­di kan dolaşımımızın şarkısı…

İçeri girince şapka çıkarılır kuralı da nereden çıkmış ?

Ortaçağ’da zırhın kaskını çıkar­mak feo­dal efen­di­sine bütünüyle tes­lim olmanın sim­ge­siymiş. Boyun açık, baş eğik “efen­dinin kılıcı­na tes­lim oluy­o­rum” anlamın­da… Bu gelenek zaman­la, saygı gös­ter­ilme­si gereken kişi­lerin önünde, şap­ka, kas­ket çıkar­maya ardın­dan da bir “görgü kuralı­na” dönüşmüş.

Neden pantolonların sağ cebi üzerinde bir tane de minik cebi vardır ?

Aslın­da cevap sanıldığın­dan basit. Bu minik cep aslın­da cep saa­ti­ni koy­maya yarayan saat cebinden cepler­den “bluejean“lere atlamış. Cepte bulun­ması zor olan küçük bir nes­neyi yer­leştirm­eye yarıy­or. Üste­lik de bu nesne yanıcı madde ile dolu olduğu için, dik dur­masın­da yarar var… Tah­min ettiniz : Zip­po! Kot pan­tolonu da aşıp spor, klasik tanı­madan habire karşımıza çıkan 5 inci cebin hala tamı tamı­na çak­mak boyut­ların­da olduğu dikka­tinizi çekmiştir.

Neden “parmağınla gösterme öyle, çok ayıp” denir?

Bebel­er daha konuş­mayı doğru dürüst becere­mezken iste­dik­leri­ni par­mak­la gös­ter­ince iyi de, neden azıcık daha büyüyünce biri­ni par­mak­la göster­mek ayıp olu­veriy­or diye düşünebil­i­riz… Cevap geçmişten geliy­or. Eski zaman­lar­da işaret par­mağını birine doğru yönelt­mek, büyücü­lerin, cadıların kur­banını lan­etlemeleri ile bağ­daştırılıy­or­muş. O zaman­lar olur da büyücü, cadı zannedilir­ler diye çocuk­lara bu hareketi yap­ma­maları öğretilir­miş. Zaman­la bu hareket “çirkin”, “ayıp” diye nite­lendirilir hale gelmiş.

Neden saatin kolları o bildiğimiz yönde döner?

Saatin akrep ve yelko­vanı sol­dan sağa doğru dön­er, çünkü saat Kuzey yarım kürede icat edilmiş… Akrep ve yelko­van­lı saat, güneş saa­tinin kad­ran teme­line daya­narak ortaya çık­mış. Kuzey yarım küre toprak­ların­da saati gösteren gölge güneşin hareke­tine ters olarak iler­ler. Hal­bu­ki güney yarım kürede durum tam tersi…

Yeni evlenen çiftin üstüne ne diye pirinç atılır?

Eski bir pagan geleneği ile karşı karşıyayız. Yeni evlilerin üzer­ine eski­den buğ­day, mısır, arpa taneleri atılır­mış, “tohum­ların bereketi evlilere de bulaşsın” diye… Zaman­la pir­inç diğer tohum­ların yeri­ni almış, ardın­dan da gül yaprağı, kon­feti gelmiş… Şim­di bir de büyük ban­knot dolar, euro falan da atılıy­or, gözlere şoka soka. Nere­den nereye.

Ayna kırmak neden uğursuzluk getirir?

Eski­den aynanın kötü ruh­ları hapset­tiğine inanılır­mış. Eh, tabii ki ayna kırılın­ca kötü ruh­lar da özgür­lük­ler­ine kavuşuy­or değil mi? Hat­ta kötü tal­i­ht­en kur­tul­mak için, ayna parçalarının toplanıp, bir su birik­in­ti­sine, göle atıl­ması tavsiye edilir­miş. Yani, kötü ruh­ların bir yan­sı­maya yeniden hapsedilme­si… Böyle yazın­ca da pek şiirsel durdu…

Olimpiyat halkaları neden 5 tanedir?

Olimpiy­at bayrağın­da beyaz zemin üzerinde 5 değişik renk­te hal­ka var. Bu bayrak olimpiy­at­ların evensel­liği ilkesi­ni simgeliy­or­muş. Han­gi ülkenin bayrağı­na bakarsanız bakın, olimpiy­at bayrağın­da­ki unsurlar­dan en azın­dan bir tanesi­ni buluy­oruz, ya hal­kalar­dan birinin biçi­mi veya ren­gi, ya da en azın­dan beyaz yüzey… Her halka­nın bir kıta simgelediği düşünce­si yan­lış bir inançmış. Kıta fikri daha sevim­liy­di sanki.

Düğünlerde neden badem şekeri verilir ?

Birçok kültürde halk inançları­na göre, badem şek­eri, bol­luğun, bereketin ve mut­lu­luğun sim­ge­si. Yunan mitolo­jisinde Demophon ve prens­es Phyllis’in aşk hikayesi bu geleneğin kökeninde ola­bilir: Delikan­lı ölen babasının cenaze töreni için Atina’ya git­mek zorun­da kalır. Yola çıkarken evlilik tar­i­hinde döneceğine söz verir ama gecikir. Döndüğünde genç kızın ken­di­ni astığını öğrenir. Tan­rılar iki gencin aşkın­dan çok duygu­lanır­lar ve gelin kız Phyllis’i bir badem ağacı olarak tekrar hay­a­ta getirir­ler. Demophon, ağacın önünde aşkının son­suz ola­cağı sözünü ver­ince badem ağacı ilk çiçek­leri­ni açar… ve badem son­suz aşkın sem­bolü olur.

Neden takım elbise giyildiğinde, ceketin en üst düğmesi iliklenmez?

Bir İngiltere kralı, dav­et edildiği res­mi bir yemek­te, fazla yemek­ten ceket sıkın­ca üst düğmesi­ni açmış. Bir yan­dan da yap­tığının kabalık sayıla­cağının farkın­da, rahat­sız olmuş… Bu rahat­sı­zlığı hisseden sub­ay­ları da üst düğmeleri­ni açarak kralın yardımı­na koş­muş. O zaman­dan son­ra İngiliz terzil­er takım elbisel­erde ilik­len­meye­cek bir ilik ve düğme dik­m­eye başlamışlar. Bu adet bugüne kadar gelmiş, takım elbis­enin en üst düğmesi­ni açık bırak­mak “şık­lık” olarak algılan­mış. Çok önem­li, mut­la­ka bil­in­mesi gereken bir şey öğren­miş olduk…

Bun­lar­dan daha düzinel­erce var. Hatır­latırım, soru-cevap­ları tombala ile çek­tim, şan­sınıza küsün. Devam edelim…

Çeşmelere, havuzlara neden bozuk para atılır?

Antik Çağ’dan gelen bir adet. Eski­den su kay­nakları, kuyu­lar, havu­zlar ve çeşmelerin hemen hep­si ya bir tan­rı ile ya da küçük­lü büyük­lü kut­sal kişi­lik­ler­le bağ­daştırılır­mış. Bazen suya iyileştiri­ci, gençleştiri­ci gibi nite­lik­ler de ver­ilir­miş. Atılan par­alar ya da bırakılan adak­lar kut­sal kişil­iği şere­flendirme anlamı taşır­mış. Antik Çağ sonun­da bu adetler pagan özel­lik­ler kazan­mış. Ardın­dan bölgede­ki dini inançlara göre fark­lı ama az çok eski­ler­ine ben­z­er sek­ilde korun­muş, günün inançları­na uygun kut­sal kişi­lik­lere bağla­narak bugüne kadar gelmiş.

Ata neden sol taraftan binilir?

Zamanın­da kılıcı sağ elle çeke­bilmek için kın­lar sol­da taşınır­mış. İşte bu yüz­den ata sağ diz bükülerek sol taraftan bin­mek daha kolaymış. Bugün moto­ra aynı şek­ilde biniliy­or gal­i­ba değil mi?

Neden “içerde şemsiye açmak uğursuzluk getirir” denir?

Bu batıl inancın kökeninde şem­siye imalatçıları olduğu­na inanılıy­or. Eğer doğruysa oldukça akıl­lı­ca ve ticari! Şem­siye mekaniz­malarının ilk mod­el­leri demir­d­en­miş. Şem­siyenin içerde açıl­ma­ması demek, nem­le­nen mekaniz­manın paslan­ması, şem­siyenin kul­lanıl­maz hale gelme­si, atıl­ması ve yeni şem­siye satışları demek!

Sarışın fıkraları nerden çıkmış?

Sarışın­ları konu alan espril­er Quebec’te ortaya çık­mış. Quebec’te “Sarışının nasıl?” dendiğinde, kız arkadaşın, sevgilin, esin anlamı­na geliy­or…  Bu hikayel­er Avrupa’ya ulaştığın­da doğru anlaşıl­mamış yani bire­bir anlam­da sarışın­lar­dan bahsedildiği algılan­mış… Evet, bir çoğu cin­siyetçi bu fıkralar, “aptal sarışın” efsanesi­ni doğur­muş. Hal­bu­ki aslın­da tüm kadın­lar­dan bahsediy­or, hani şu saçı uzun aklı kısa kadın­lar var ya, işte onlar…

Neden kadın mantoları sağdan sola, erkeklerinki ise soldan sağa kapanır?

Bu da eskil­er­den kalma… Aslın­da önceleri bütün düğmel­er sağ tarafa dik­ilir­miş, erkek­ler giysinin önünü sol tarafa doğru açarak silah çeke­bilsin diye… Ama kadın­ların giy­in­me­sine yardım eden hizmetçilere kolaylık sağla­mak üzere, kadın düğmeleri diğer tarafa dik­ilm­eye başlamış.

Cin­siyet sis­tem­li dünya­da dolaşıy­oruz… Her köşe başın­da karşımıza çıkıyor.

Neden at nalı uğur getirir?

Eski­den met­al pahalı bir malze­meymiş. Bütün atlar nal­lı değilmiş, sadece hali vak­ti yerinde olan­lar atlarını nal­lat­tıra­biliy­or­muş. Bu yüz­den atın ayağın­dan düşen nalı bulan ken­di­ni şanslı sayıy­or­muş, çünkü demir­ciye götürüp iste­diği parça eşyayı yaptırabiliyormuş.

cravateKravat da nereden çıkmış ki?

Kra­vat, hır­vat sözcüğün­den geliy­or. 17 inci Yüzyıl’da, Fransa kral­ları 13. ve 14. Louis’nin hizmetinde slav ve kato­lik bir bir­lik var­mış. Bu bir­liğin ismi de “Roy­al-Cra­vate” (yani Hır­vat). Bu asker­lerin gelenek­sel kıyafet­lerinin yakaların­da bir kra­vat gibi bağlanan siyah bir kor­don var­mış. Saray halkının da yavaş yavaş ben­imsediği bu bağcık, daha son­ra renk ve biçim değişik­lik­leri ile dünyaya yayılmış.

Alyans neden sol elde taşınır?

İbrani’ler evlilik halka­sını işaret par­mak­ları­na takar­mış. Hindistan’da evlilik yüzüğü baş­par­mak­ta yer alır­mış. Batı kültür­lerinde alyan­sın yüzük par­mağı­na takıl­ması da Yunan­lılara dayanıy­or­muş. 3. Yüzyılın Yunan­lı dok­tor­ları, yüzük par­mağını doğru­dan kalbe bağlayan bir damar olduğunu düşünüy­or­lar­mış. Bu durum­da, bir­lik­teliği simgeleyen halka­nın bu par­mağa takıl­ması man­tık­lı… Roma­lılar da Yunan vücut res­im ve şemaları­na güvenerek sorgusuz sual­siz aynı geleneği ben­im­semişler. Hıris­tiyan­lar ise bu yüzük ade­ti­ni sürdür­müş ve birçok kültüre yayılmış…

Neden kadeh tokuştururuz ?

Bar­dak­ları tokuş­tur­ma Orta Çağ’a uzanıy­or. O zaman­lar herkes zehirlen­mek­ten korkar ve herkesten şüphe­lenir­miş. Gerçek­ten de zehir kul­lanılarak işle­nen cinayetlere de çok sık rast­lanıy­or­muş. Bu yüz­den feo­dal efendil­er güven sağlayıcı bir adet edin­mişler. İçmed­en önce her bar­dağın için­de­ki sıvı­dan biraz diğer bar­dağa dök­erek zehir olmadığını kanıtlıy­or­muş. Bu hareket son­radan tokuş­tur­maya dönüşmüş.

İşte böyle. Buraya kadar sabır­la okuduğunuz için teşekkür etmeyi borç bilirim…
Umarım bir kaç dakikalığı­na da olsa bir nefes alma anı yaşa­manıza vesile olmuşumdur…

 Teneffüsü uzatmak için, dizinin diğer yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.

Bu makale ilk olarak 2010’da Hillsider dergisinin 58. sayısında yayınlamıştır. 

Kedistan’ı destek­leyin, bağışlarını­zla yaşatın

Kedistan’ı ve arşivlerini elimizden geldiğince yaşatmaya çalışıyoruz. Kedistan bağımsızlığını koruma kaygısı ile fon ya da reklam almıyor, habere ulaşma hakkının karşılıksız olması gerektiği prensibi dahilinde abonelik zorunluluğu getirmiyor ve tüm katılımcıları da gönüllü. Bugüne dek en aza indirgediğimiz masrafları, dayanışmak isteyen okuyucularımızın bağışlarıyla karşılayabildik. Sizler de destek olabilirsiniz.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
Naz Oke on EmailNaz Oke on FacebookNaz Oke on Youtube
Naz Oke
REDACTION | Journaliste 
Chat de gout­tière sans fron­tières. Jour­nal­isme à l’U­ni­ver­sité de Mar­mara. Archi­tec­ture à l’U­ni­ver­sité de Mimar Sinan, Istanbul.