Türkçe | Français | English
Dosyanın diğer yazılarına ulaşmak için bu linki izleyiniz

Özgür­lük, ondan ne anlıy­or­sak o olandır. Bu, onun kendine ait ayrı bir var­lığı olmadığı anlamı­na gelir. Söz geli­mi ağacın, biz­im ondan anladığımız şey­den bağım­sız bir var­lığı vardır. Buna muk­a­bil özgür­lük, ken­di­sine ait anlayışımız ölçüsünde var ola­bilen toplum­sal bir var­lık olmanın öte­sine geçemez.”
Emrah Günok, Duvar 2018

Başka Bir Dünya Mümkündür” Diyenlerin LGBTİQ+lar ile İmtihanı

Türkiye’de kendi­ler­ine demokrat, lib­er­al, sosyal­ist, komünist, anarşist diyen­ler açısın­da “Kürt sorunu” nasıl ki bir tur­nu­sol kağıdı işlevi­ni görüy­or, günümüzde evrensel insan­lık, “baş­ka bir dünya mümkündür” diyen­ler içinde LGBTİQ+lara yak­laşım bu işle­vi görmek­te­dir. 20. yüzyılın başın­da, “kap­i­tal­izme mecbur değiliz, bir baş­ka dünya kura­cağız ve bura­da herkes özgür ve mut­lu yaşay­a­cak” diyen­ler ne yazık ki karşıtı olduk­larını söyledik­leri sis­tem­lere dönüştük­leri için yıkılıp git­til­er. Onların yıkılıp gitmesin­den temel bir etken; mod­ern zaman­ların inşası olan çift cin­siyet üzerinden kuru­lu heteronormatif/patriarka sis­tem­i­ni çöze­memiş olmalarıdır.

Günümüz dünyasın­da, özel­lik­le de 68 kuşağı diye ifade ettiğimiz özgür­leşme sürecinde Batı toplumu, kadın­lar­dan, LGBTİQ+lardan gelen mücadele­den kay­naklı cid­di bir dönüşüm içine gir­di. Kim­lik, cin­siyet, yöne­lim, aidiyet­lerin belir­len­mesi gibi konu­lar­da artık otoritelerin değil, kişi­lerin ken­di beyan­ları temel alın­maya baş­landı. Ancak Orta­doğu coğrafyası için ne yazık ki aynı şey­leri söyle­mek mümkün değil. Kim­lik ve aidiyetler çatış­ma, şid­det, savaşların bir­in­cil nedeni olmaya devam ediy­or. Konu bu kadar cid­di olması­na rağ­men ne zaman­ki bir Kürdis­tan­lı ya da Türkiyeli sosyal­ist, demokrat, muhalif ile konuş­mak iste­sen bu konuyu; “Ama heval! Şim­di bunun zamanı mı?”, “Yoldaşım dedik­leri­ni elbette bizler de biliy­oruz, ancak biliy­or­sun ki kap­i­tal­ist emperyal­ist sis­tem büyük bir saldırı içinde, özel­lik­le de bu kim­lik mese­leleri­ni çok eşele­m­eye başladılar, Sosyal­izm mücade­lesi­ni bölmek için bir oyun olmasın bu LGBTİQ+lar meselesi?”

Kim­lik ve aidiyetler Ortadoğu’nun en yakıcı mese­le­si olmaya devam ederken Kürt Özgür­lük Hareketi, özel­lik­le devrim­ci Kürt kadın­ların­larının şah­sın­da sosyal, kültürel ve siyasal anlam­da bir devrim gerçek­leştir­di. Bu gerçeği, dünyanın her yerinde yaşa­ma özgür­lük­ler­den doğru bakan herkes de kab­ul eder. Bu başarısın­da bir yüzyıl­lık geleneğe sahip olan Sosyal­izme dair; “Reel sosyal­izmin eleştirisi üzerinden demokratik moder­nite kuramı ve demokratik sosyal­izm geliştir­il­di. Artık devlet ile sosyal­izmin bir ara­da ola­bile­ceğine hiç kimse inan­mıy­or. Yani devletçi sosyal­izm anlayışı tar­i­he karıştı. Sosyal­izmin özgür­lük, fark­lılık­lara day­alı eşit­lik ve pay­laşım ilkelerinin devlet gibi bir baskı ve zor aracıy­la gerçek­leşe­meye­ceği herkesçe anlaşılır oldu. Sosyal­izmin devlet aracın­dan kur­tarıl­ması insan­lık düşünce­si açısın­dan çok önem­li bir gelişmedir” anal­izi önem­li bir yer tutar.

Kürt Özgür­lük Hareketi, Ortadoğu’daki bütün çatış­ma, şid­det ve savaşların bir gerekçe­si olan fark­lı inanç ve etnik yapıları çatış­ma ve kav­ga gerekçe­si olmak­tan çıkararak demokratik ulus par­a­dig­masıy­la söz ve eyle­mi yeniden kur­du. Demokratik ulus par­a­dig­ması­na, cin­siyet özgür­lükçülüğü ve ekolo­jiyi yer­leştir­erek nihai hedefi­ni de çoğul­cu, eşit­likçi, özgür­lükçü, demokratik bir kon­fed­er­al­izm olarak ifade etti. Bu poli­tik ve de ide­olo­jik donanım ile Ortadoğu’da hay­atın her alanın­da muaz­zam bir dönüşüme imza atarken yer­leşik ırkçı, militer sis­tem­ler bun­dan rahat­sız olmaya başladılar.

Türkiye baş­ta olmak üzere bölgede­ki bütün devlet­lerin bir şek­ilde kol­ladık­ları, büyüme­sine vesile olduk­ları DAİŞ gibi, inançlara, baş­ka kültür­lere, kadın­lara, LGBTİQ+lara düş­man bir yapı ile mücadelelerinde dünyanın emek ve özgür­lük diyen bütün birey, yapı, par­ti ve gru­pların ide­olo­jik ve moral kay­nakları oldu­lar. Dünyanın birçok yerinde sosyal­istler, anarşistler, LGBTİQ+ bireyler devrim­ci Kürt kadının şah­sın­da somut­laşan Roja­va devri­mi ile “baş­ka bir dünya/yaşam“ın mümkün olduğu­na görüp bu mücadele içinde yer­leri­ni aldılar. Bugün dünyanın baş­ka baş­ka şehirlerinde Roja­va deney­im­lerinden edindik­leri­ni anlatarak, tartışarak, örgütley­erek bu mücadele içinde yer almaya da devam ediyorlar.

Orta­doğu coğrafyasın­da en özgür­lükçü ve kap­sayıcı olan Roja­va Anayasasın­da “cin­siyet eşit­si­zliği” birey­lerin cin­siyet­ler­ine göre maruz kaldık­ları eşit olmayan davranışlar, tutum­lar ve algıları anlat­mak için kul­lanılmıştır. Cin­siyet sis­tem­lerinin kadın ve erkek­ler üzerinden inşa edildiği­ni ifade ederek; “İki­li cin­siyet sis­te­mi gün­lük yaşamın sayısız boyu­tun­dan ken­di­ni gösteren eşit­si­z­lik­leri yan­sıta­bilmek­te­dir. Cin­siyet eşit­si­zliği deney­sel temellere dayandırılmış ya da toplum­sal olarak kab­ul edilmiş ayrı­calık­lar­dan kay­naklanır” şek­linde tanım­la­mak­tadır.

Bu ide­olo­jik poli­tik per­spek­tif içinde neden bu mücadele içinde aktif olarak da yer almış LGBTİQ+lar yok? Cin­siyet eşit­si­zliği kadın ve erkek, yani salt iki cins üzerinden patri­arkal sis­tem­ler tarafın­dan inşa edil­di ve bura­da şid­det, çatış­ma ve savaşlar­dan baş­ka bir şey çık­madı. Kadın özgür­lükçü par­a­dig­ma ile bütün bu sis­teme karşı olduğunu ifade eden poli­tik hat­tın bunu aşmak için kur­duğu sis­tem de yukarı­da­ki yak­laşım ve ifadel­er ile bu iki cins üzerinden yeniden inşa edilm­eye çalışılmıy­or mu? Böyle­si bir sis­temin, tıp­kı 20. yüzyılın başın­da ve devamın­da­ki Sosyal­ist devrim­ler gibi karşıtı­na ben­zeme tehlikesi­ni ortadan kaldır­mak için gerçek anlam­da, amasız, fakat­sız cin­siyeti, cin­sel kim­liği ve yöne­li­mi ne olur­sa olsun bütün insan­lar için özgür­lük talep etmesi gerek­mez mi?

Bugün Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de LGBTİQ+lar üzerinde büyük bir şid­det ve zulüm devam ediy­or. DAİŞ bölgede ikti­dar olduğun­da LGBTİQ+ları binalar­dan atarak ceza­landırdı. Türkiye Cumhuriyeti’nin şefi; “LGBT, yok öyle bir şey, bu ülke mil­lidir, mane­v­idir diy­erek bu insan­lara karşı şid­de­ti ve linçi dav­et ederken ülkenin ırkçı/faşist ikli­minde ken­di­sine yol açan Per­inçek bir akıl tutul­ması ile; “ABD’nin küre­selleşme döne­minde, 1980’den son­ra Türk toplumu­na mezhep­sel etnik kim­lik­ler­le bir­lik­te uyuş­tu­ru­cu, fuhuş, inti­har ve eşcin­sel­lik day­atıldı” açık­la­masını yapabiliyor.

Dünyanın her yerinde kapitalist/patriarkal sis­teme karşı Kürt halkının yanın­da yer alarak mücadeleleri­ni büyüten birey ve gru­plar Kürt Özgür­lük Hareketi’nin LGBTİQ+lara dair sözünün ve duruşu­nun demokratik moder­nite teorisi çerçevesinde otur­tu­la­cağı doğru bir per­spek­ti­fi bek­le­mek­te­dirler. Kurdistan’ın her bir parçasın­da LGBTİQ+lar kuru­lu sis­tem­lerin olduğu kadar, ken­di aileleri, sosyal, poli­tik çevreleri tarafın­da da cid­di bir baskı ve şid­det görmek­te­dirler. “Ben Kürdüm, devrim­ciy­im, sosyal­is­tim” diyen ebeveyn­lerinden gördük­leri şid­det ile hay­at­ları karartılan, öldürülen bu insan­ların en doğal yaşam hak­ları daha ne zamana kadar görmez­den gelinecek? Bu konuyu şid­dete uğrayan LGBTİQ+ların Diyarbakır Barosu’na yap­tık­ları başvu­ru­lar üzerinde bir son­ra­ki yazı­da ele alacağım.

Türkiye Sosyal­ist Hareketi’nin de sokak mücadelelerinde ‑Gezi/Boğaziçi direniş­leri vs.- yan­ların­da bul­duk­ları yoldaş LGBTİQ+ları seçim­den seçime değil, hay­atın ve de mücade­lenin her alanın­da özne olduk­larını kab­ul edip buna uygun söz ve pratik bir hat kur­masının zamanı gelme­di mi?

Dosyanın diğer yazılarına ulaşmak için bu linki izleyiniz

Kedistan’ı destek­leyin, bağışlarını­zla yaşatın

Kedistan’ı ve arşivlerini elimizden geldiğince yaşatmaya çalışıyoruz. Kedistan bağımsızlığını koruma kaygısı ile fon ya da reklam almıyor, habere ulaşma hakkının karşılıksız olması gerektiği prensibi dahilinde abonelik zorunluluğu getirmiyor ve tüm katılımcıları da gönüllü. Bugüne dek en aza indirgediğimiz masrafları, dayanışmak isteyen okuyucularımızın bağışlarıyla karşılayabildik. Sizler de destek olabilirsiniz.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
Ercan Jan Aktaş
Auteur
Objecteur de con­science, auteur et jour­nal­iste exilé en France. Vic­dan retçisi, yazar, gazete­ci. Şu anda Fransa’da sürgünde bulunuy­or. Con­sci­en­tious objec­tor, author and jour­nal­ist exiled in France.