Korona virüs sal­gınının yarat­tığı küre­sel sosyal kriz koşulların­da, Fransa Atlantik-Loire böl­gesinde, her gününü ve gecesi­ni Loire nehrinin eko­sis­tem­i­ni savun­maya adadığımız yeni ZAD’ımız Carnet’den ayrılıp, ikin­ci dal­ga zorun­lu karan­ti­na gün­leri­ni geçirmek, ve küçük bir din­len­me molası ver­mek üzere eski ZAD Notre-Dame-des-Lan­des’a geri döndüm.

Eski direniş gün­lerinin buruk, kırık anılarıy­la yük­lü bu büyük orman­da, üzer­ine son­ba­harın hüznü ile yağan sarı yaprak­ların düştüğü o yorgun küçük yaşam barı­nağının kapı eşiğine iliş­tim ve sizler­le pay­laş­mak için, “ZAD Carnet“yi yazıyorum…

Tırmanan yasaklar, şiddet ve yok edilen özgürlükler

Bütün kıta­ları etk­i­sine alan ve şimdil­erde muta­sy­ona uğrayıp, ikin­ci bir atak evre­sine geçen Covid-19 sal­gını, devlet­lerin 1 yıldır devam eden yan­lış ve taraflı kriz yöne­tim anlayışlarını ve ted­bir­leri­ni sol­layıp ölüm­cül iler­ley­işine devam ediyor.

Eko­sis­temin ezeli bütün uyarıları­na kulak tıkayan devletler, bir yıl boyun­ca bu olağanüstü hızla ilerleyen sağlık krizi­ni çözme kap­a­site­sine sahip ola­madık­larını gös­ter­dil­er. Dahası mev­cut krizi çözmek yer­ine ona kay­naklık eden ekolo­jik sosyal sorun­ların etrafın­da olağanüstü “yük­sek ger­il­im­li güven­lik duvar­ları” konuş­landır­maya başladılar. Krizin etrafın­da kur­duk­ları kon­t­role day­alı boğu­cu gözetleme sis­tem­leriyle çürüm­eye yüz tut­muş bir aygıtı koru­ma telaşı­na düştüler. Çünkü ken­di kusurlu tar­ih­lerinin yarat­tığı felaket­lerin bir çığır halinde büyüyüp ekositemin önünü hay­ati dere­cede tıkadığının farkın­dalar. Artık bun­dan son­ra ne onlar için ne de bizler için hiç bir şey eskisi gibi olmay­a­cak, bu kesin…

Dolayısıy­la devlet­lerin yan­lış ve taraflı kriz yöne­tim­leri, özel­lik­le en alt­ta­ki sınıfları vuruy­or. Bir­d­en bire herşey­leri­ni kay­bet­m­eye başlayan ve devletin saç­ma yasaları tarafın­dan çare­si­zliğe itilen bu kes­im­lerde inti­har­ların gün­deme geldiğine de tanık oluy­oruz artık. Tıp­kı bu yazıyı kaleme aldığım gün­lerde Belçika’nın Liège kentinde koronavirüs’le gerekçe­lendirilen yasak karar­nameleri nedeniyle her şeyi­ni kaybe­den ve son­ra da hay­atı­na son veren 24 yaşın­da­ki Alysson gibi. Genç kadın korona krizinin büyüm­eye başladığı Ağus­tos ayın­da kim­se­siz çocuk­lar için bir berber dükkanı açtı. Açılış­tan sadece birkaç haf­ta son­ra Alysson, yönet­melik emriyle “gerek­siz” diye atfedilen iş yeri­ni kap­at­mak zorun­da kaldı. Birik­miş fat­u­ralarını borçlarını ödeye­meyen genç kadın 16 Kasım 2020 günü inti­har etti.

Yine aynı zaman aralığın­da baş­ka bir ülkede, Türkiye’de, yöne­tim yal­nız­ca pan­de­mi krizi­ni değil artık hiç bir krizi yönetemediği­ni gösteren taraflı, ayrıştırıcı kutu­plaştırıcı bir karar­nam­eye daha imza attı. Eğlence mekan­larını hede­fleyen, müz­iğe içkiye ve sigaraya yasak getiren baskı hükümeti, yeni bir sosyal krize yol açtı. Uygu­la­maya konan yasak­lar­la bir­lik­te kafe, bar ve sokak­lar­da müzik yapan müzisyen­lerin ekonomik ve sosyal özgür­lük­leri ellerinden alındı. Bu mağ­duriyetler bir süre son­ra zin­cir­leme bir şek­ilde baş­ka kes­im­leri de etk­ileye­cek kuşkusuz. Krizin fat­urası yine alt sınıflara yük­len­m­eye devam ede­cek. Yani kısaca Türkiyelilerin dey­i­mi ile, “dünyanın çivisi çık­tı”.

Kap­i­tal­izmin yarat­tığı bu anti eko-sosyal cen­derede orman­lar, hay­van­lar ve nehirler­le bir­lik­te insan­lar ve ekonomik sosyal özgür­lük­ler de ölüy­or. Öldürülüy­or. Geriye sadece korku­nun , para­noy­anın ve ön yargının yöne­ti­mi kalıyor.

Bolivyalı anarşist aktivist gazete­ci Maria Galindo’nun şu söz­leri bu süre­ci çok iyi tanım­lıy­or: “Pan­de­mi ile bir­lik­te birey sadece ken­di­ni koru­mak için değil, her şey­den önce ‘ken­di­ni koru­mak için kork­maya’ çağrıldı.”

Devlet­lerin hep­si, bir gün maske tak­mayı emrediy­or­lar ve erte­si gün tam tersi­ni emrediy­or­lar, sal­gın­dan koru­ma adı­na sokak­lar­da, park­lar­da bir araya gelmeyi, şarkı söyle­meyi, içki sigara içmeyi, dans etmeyi, serbest çalış­mayı “tehlike­li” buluy­or ve yasak­lıy­or­lar. Odağın­da devlet­lerin olduğu küre­sel ekokırım­lar ve yarat­tık­ları olağandışı semp­tom­lar, soru­nun kay­nağı olan endüstri devlet­leri­ni, eko­sis­te­mi ve toplum­ları koruy­a­cak gerçekçi ve akıl­cı çözüm­ler bul­maya değil, daha baskıcı ve daha militer bir alana çek­tik­leri otoriteleri­ni ve onu besleyen elit sınıfları ve “mülkiyet­leri­ni” koru­maya sevkediy­or. Bunu Ameri­ka, Kana­da, Avus­tralya, Ama­zon ülkeleri, Endonezya, Patagonya (Şili-Arjan­tin), Afri­ka, Çin, Küba, Hong Kong, Fransa, İtalya, İsp­anya ya da Yunanistan ve Türkiye gibi ekolo­jik sosyal sorun­ların odağın­da­ki ülkel­erde çok daha net görmekteyiz.

Öze­tle devletler “sal­gı­na karşı güven­lik önlem­leri” bahane­siyle büyük sosyal çatış­malara yol aça­cak yeni bir küre­sel kon­trol ve gözetleme sis­tem­ine geçiy­or­lar. Bütün devlet­lerin baş­ta mül­te­ci sorun­ları olmak üzere, ayakkabıların­da­ki taşlar­dan kur­tul­maya çalışa­cak­ları açık. Hedef kitle olarak yine her zaman olduğu gibi mül­te­ci dayanış­masını ekolo­ji mücade­le­si ile bir­lik­te yürüten ZAD ve ben­z­eri dayanış­maları seçe­cek­ler. Yal­nız­ca Avru­pa’­da değil, diğer kıta ülkelerinde de aynı süreç işleye­cek ve devletler kon­trol­ler­ine aldık­ları hak ve özgür­lük­ler­le bir­lik­te buna kaşı çıkan yaşam savunucu­larını da etk­i­siz hale getirmek için bit tür iç savaş yürütecekler.

Covid-19 kod’lu küresel sosyal savaş, güvenlik ve gözetleme sistemleri

Fransa devleti, ülkenin batısın­da bulu­nan Atlantik böl­ge­si Saint Nazaire-Loire nehri boyun­da, endüstri hay­dut­ları­na karşı Ağus­tos ayın­dan beri, Loire nehri eko­sis­tem­i­ni koru­maya çalışan ZAD Car­net aktivist­ler­ine karşı operasy­onel bir tas­fiye strate­jisi sürdürüyor.

direnis fransa

Büyüt­mek için tıklayınız

Yasal ve yasadışı bütün devlet yön­tem­lerinin iç içe uygu­landığı bu, “anti eko­sis­tem­ci endüstri operasy­onu”, pan­demiye dayandırılan yasal gerekçel­er­den çok “yaşam savunucu­luğunu tas­fiye etmek” için sefer­ber edilmiş durum­da. Örneğin ZAD Car­net yaşam savunucu­ları­na yöne­lik operasy­on hazır­lık­ları devam ederken, yine Loire-Atlan­tique böl­gesinde, ve Car­net yakın­ların­da­ki bir baş­ka ZAD savun­ma alanı olan Zad du Vil­lage du Peu­ple (Halkın köyü) Donges’­da­ki direnişçil­er Ekim ayın­da jan­dar­ma operasy­onuy­la çıkarılıp gözaltı­na alındı, yer­leşkede­ki kollek­tif binalar doz­er­ler­le yer­le bir edil­di. Bir yan­dan, Fransa’nın güney ken­ti Mont­pel­li­er ve güney­doğu­da­ki Roy­bon ZAD’ların­da­ki direnişçil­er de aynı gün­lerde, ve aynı şek­ilde, jan­dar­ma ve doz­er­ler eşliğinde gerçek­leşen operasy­on­lar­la bulun­duk­ları savun­ma alan­ların­dan zor­la çıkarılıp gözaltı­na alındılar.

Elbette ki sıra­da ZAD Car­net vardı. Bek­liy­or­duk. Ancak burada­ki direnişin, teknik, lojis­tik ve huku­ki gibi fark­lı alan­lar­da çok yön­lü koor­dine olması, yer­el kolek­ti­flerin potan­siyel dayanış­masının öyle pek de kolay kırıla­may­a­cağını göstermekteydi.

Ağus­tos ayın­da ZAD direnişçi­leri, Carnet’deki barikat­lar­dan birinin yakın­ları­na gizlice yer­leştir­ilmiş ikişer kam­er­alı iki gözetleme grubu bul­du­lar… Tesadüfen bulu­nan bu kam­er­alar, sahte bir ağaç kütük­leri ve sahte taşlar­la kamu­fle edilmişti. Dört kam­era da sürek­li çekime ayarlan­mıştı ve gömülü kablo­lar­la, büyük pillere ve modem­lere bağlı olarak, görün­tü­lerin doğru­dan uzak bir ista­sy­ona gön­der­ilmesi­ni sağlay­a­cak şek­ilde gizlen­mişti. ZAD Car­net alanı­na yöne­lik bu video casus­luğu ile ilgili bul­gu­lar, jan­dar­mayı, ve dolayısıy­la yeni kon­trol ve gözetleme sis­tem­i­ni işaret etmekteydi.

Bu tür yasadışı göze­tim, 2018’te Fransa’nın doğusun­da­ki Bure’de­ki ZAD alanın­da da de tespit edilmişti. Oysa Fransa’­da “gizli kam­era kay­dı” ile ilgili yasalar mev­cut. “Görün­tü­lerin özel bir yerde kaydedilme­si, ‘terörizmin önlen­mesi’ gibi iç güven­lik Kanunu’­nun L. 811–3.maddesinde lis­te­le­nen yedi amaç­tan biri için yal­nız­ca ‘ulusun temel çıkar­larının korun­ması ve teşvi­ki’ için uygu­lan­abile­cek teknikler­den biridir. Bu teknik yal­nız­ca, bil­gi yasal olarak yetk­ilendirilmiş bir yol­la toplana­mazsa kul­lanıl­malıdır.” şek­linde açık­lan­mak­ta. Ancak, devletler yazılı sözleşmelere göre hareket etme­zler. Ken­di yasalarını da önce kendi­leri ihlal eder­ler. Tıp­kı Fran­sız devle­tinin içinde bulun­duğu­muz gün­lerde, yürür­lüğe koy­maya çalıştığı güven­lik yasasının ile Fransa anayasası­na uzun mücadelel­er­le kazandırılmış hak ve özgür­lük­ler­den biri olan basın özgür­lüğünü ihlal ettiği gibi…

Fransa’­da Macron yöne­ti­minin ve onu destekleyen sağcı ve ırkçı kes­im­lerin uzun süredir manipüle ederek yasalaştır­maya çalıştık­ları yeni bir güven­lik yasası söz konusu. Bu yasa ile, halk mahal­leler­ine, mül­te­cilere yöne­lik, git­tikçe yoğun­laşan olan polis-milis saldırılarının önü tama­men açıl­ması sağlanacak. Basın özgür­lüğüne getir­ilen olağanüstü kısıt­la­malar­la da, halkın üzer­ine çöken polis şid­de­tinin, kamuoyu­na ulaş­masını engelle­meyi hede­fliy­or. Uzun süredir, “bize bir şey olmaz” zih­niyeti ile hukuk­suz ve key­fi ve ırkçı saldırılar­dan kaçın­mayan kol­luk güç­lerinin, “görevdeyken görün­tülen­melerinin yasak­lan­ması” işe, en azın­dan bazı olay­ların gün ışığı­na çık­masını da engelleye­cek. Kısacası polisin şid­det uygu­la­ması ve şid­de­tinin ceza­sız kalması kolay­laşa­cak. Ayrı­ca, mesleği­ni yap­mak­ta karar­lı gazete­ci­leri de devlet şid­de­tinin pençe­sine atmayı “yasal” hale getire­cek. Yeni yasaya göre gazete­cil­er polis görün­tü­leri­ni ancak polis­lerin yüzünü bulanık­laştırdık­tan son­ra dolaşı­ma sok­a­bile­cek. Şid­det uygu­layan polis­lerin fotoğrafları sosyal medya­da pay­laşıla­may­a­cak. Pay­laşan­lar için bedel ağır: 1 yıl hapis ve 45 bin avro para cezası.

Bu yasa tasarısı son gün­lerde çok geniş bir şek­ilde protesto edil­di. 28 Kasım cumarte­si günü, Fransa’nın sayısız kentinde, sal­gı­na rağ­men çok sayı­da insan yürüyüşlere katıldı (sendikalara göre 500 bin, valilik­lere göre 125 bin). Paris yürüyüşü ise, valilik tarafın­dan “sal­gın” gerekçe­si ile yasak­landı, ancak düzen­leyi­ci­lerin başvur­duğu Paris Mahkeme­si, protestoc­u­lara hak ver­erek, yasak kararını iptal etti.

Tele­vizy­on kanal­ların­da, “Özgür­lük­ler Yürüyüşü“ne katıl­mayan yasa yan­lısı “gazete­cil­er”, “Birkaç bin kişi protesto ediy­or” derken, Paris’ten gelen görün­tüler şöyleydi…

Yasa pro­je­si par­la­men­to­dan geçti, sen­a­toya gide­cek­ti, şu anda hükümet yetk­ilileri tarafın­dan bazı mad­delerin göz­den geçir­ile­ceği, yeniden yazıla­cağı gibi, pek net olmayan açık­la­malar yapılıy­or… Ve 5 Aralık Cumarte­si günü protesto gös­ter­i­leri devam ede­cek gibi görünüyor.

Bütün özgür­lük­leri tehdit eden bu “olağanüstüsü dönem” de daha pek çok hak ihlali ile karşılaşa­bile­ceğimizi düşünüy­o­rum… Peki bu Covid-19 zırhlı küre­sel devlet dik­tatör­lüğünün hak ve özgür­lük­ler­im­ize karşı başlat­tığı kuşat­mayı, hapsedildiğimiz evlerde­ki tv ve bil­gisa­yar ekran­larının karşısın­da çekird­ek çitley­erek mi karşılay­a­cağız? İşte bütün mese­le bu!…

carnet

Fotoğraf: Sadık Çelik

Yükselen bir direniş ve dayanışma ZAD Carnet

Ben ken­di adı­ma bu soruyu, pek çok arkadaşım gibi ZAD Car­net direnişi ile cevap­la­mayı ter­cih ettim.

Yak­laşık iki ay önce uzun süredir yaşadığım Notre-Dame-des-Lan­des ZAD’ın­dan 40 km uza­k­lık­ta­ki yeni savun­ma alanı Car­net ZAD’ı­na geçtim.

Car­net ZAD’ı, 110 hek­tar­lık bir doğa parçasının “Nantes Saint-Nazaire Büyük Liman” işletmesi tarafın­dan, endüstri alanı­na dönüştürülmek amacı ile beton­lan­ma pro­je­si ile mücadele etmek için doğ­du. Devasa bu şan­tiye de endüstri mekaniz­ması ile işleyen beyin­ler tarafın­dan hay­al edilen ve ısrar­la day­atılan gerek­siz ve zarar­lı sayısız pro­j­eye katılmış oluyor.

Loire, Fransa’nın güney­doğusun­da bulu­nan, 1.020 km ile ülkenin uzun nehri. Ve bugün Avru­pa’nın en az zarar gör­müş, doğasını aşağı yukarı koruya­bilmiş nehri. Car­net ise, Loire nehrinin Nantes kentin­den Atlantik Okyanusu’n­da­ki ağzı­na uzanan ve nehrin son nok­tası olan hal­içte bulu­nan bir ada…

1970 ve 1990 yıl­ların­da, Loire nehrinin adayı anakaradan ayıran kolu, kıs­men ve yasadışı olarak doldu­rul­muş. Bunun nedeni ise, bu nok­ta­da bir nük­leer santral inşa etmek! Yoğun bir halk mücade­lesin­den son­ra santral pro­je­si 1997’de iptal edilmiş. O tar­i­ht­en son­ra, ada zarar­dan korunabilmiş.

Burası da, tüm “nem­li böl­gel­er” gibi, suyun niteliği­ni art­tıran, taş­ma ve sel­l­eri den­geleyen tam­pon böl­gel­er­den biri. Ayrı­ca, yaban açısın­dan ayrı bir öne­mi var, zira alan, 116’sı korun­ma altın­da olan, yüzlerce hay­van ve bit­ki çeşi­di­ni barındırıy­or ve tüken­mek­te olan göç­men kuşların kon­akla­ması­na elv­eren nadir ekolo­jik kori­dor­lar­dan biri­ni oluşturuyor.

Santral pro­jesinin iptalin­den son­ra, alan­da doğa ken­di tem­po­sun­da gelişmesi­ni devam ettirmiş.

Ta ki bu güne gelene dek… Yani geze­genin sayısız şu ve nefes alanı yok ediliy­orken, hay­van, bit­ki, insan, tüm yaşayan­ları tehdit altın­dayken, Car­net bu yok edil­işin bir hede­fi haline getir­i­lene dek.

Fotoğraflar Sadık Çelik

Carnet hangi projenin kıskacında?

Nantes Saint-Nazaire Büyük Limanı” göz­leri­ni Car­net’ye çevirme­den önce 12 fark­lı alan seçmiş. Bu alan­ların çoğun­luğu daha önce­den yapay­laştırılmış ve zat­en Büyük Liman’a ait. Yet­memiş ve Car­net gibi korun­ması gereken bir alana pençesi­ni atıyor…

Endüstriyel platform

Bu pro­je “Anahtarıy­la tes­lim” diye çevire­bile­ceğim, “Clé en main” isim­li devlet pro­jelerinden biri. 2020 yılının ocak ayın­da, Fransa hükümeti, “bürokratik yük­leri hafi­flet­mek ve yatırım­cıları çek­mek” için, “endüstri dünyası­na şehir­ci­lik, önleyi­ci arke­olo­ji ve çevre­ci­lik­le ilgili bürokratik prosedür­leri kolay­laştır­mak” adı­na, bir pro­gram geliştir­di. Pro­gramın amacı gayet net: şir­ketlere 6 aydan kısa bir sürede alan­lara yer­leşerek ülkeyi çabuk ve yoğun bir şek­ilde endüstrileştirme imkanı ver­mek. Şu anda tüm Fransa’­da 78 “anahtarıy­la tes­lim” alanı mevcut.

Bu, çevre ve ekolo­ji için gerçek bir huku­ki ve hak­sal ger­ileme. Alan­lar kim ola­cağı, ne yapacağı bel­li olmayan her tür endüstrinin yer­leşme­sine açık… Mükellefin ver­gi­sine de etki eden bir pro­gram olmak yanın­da, bölge yaşayan­larının yüz yüze gele­ceği riskler­le ilgili gerçekçi bir ÇED araştır­ması yapıl­ması da imkan­sız hale geliy­or. Buna, bir de, hükümetin çıkardığı bir karar­name ile valilere verdiği her rüz­gara açık yet­ki ekleniy­or. Bu yet­ki ile vali, tek taraflı ala­bile­ceği basit bir karar­la, bir pro­jeyi “halk yararı­na” nite­lendirerek, öngörülen çevre ve halk sağlığı önlem­lerinden muaf tutabiliyor.

carnet zadCar­net alanı konusun­da, Loire-Atlan­tique val­isi de, bir çok karara imza­sını kon­dur­du. Bun­ların içinde su, arsenik atık­ları gibi konu­lar­da önlem öngören kanun­lar­dan muafiyet de var, korun­ma altın­da­ki hay­van ve bitk­i­lerin yok edilmesi­ni önleyen kanun­lar­dan muafiyet de…

Car­net sit alanının eko-teknolo­jilere ve eko-endüstriye ayrıla­cak bir plat­form ola­cağı açık­landı. Car­net halkı ve onlar­la mücadele eden direnişçil­er “yeşile boy­an­mış teknolo­ji” kavramını red­dediy­or. Ayrı­ca, alanın gerçek­ten yenilenebilir ener­ji ile ilgili endüstril­er tarafın­dan kul­lanıla­cağının ne her­han­gi bir kanıtı ne de göster­ge­si var. Bu yönde çalışan hiç bir endüstri kuru­luşu pro­jede ken­di­ni göster­me­di, aksine ilk pro­je çağrısın­da sunulan etkin­lik alan­ları “hidro­jen”, “yakıt hücreleri”, ya da “tem­iz araç parçaları” gibi konu­lar­la ilgili… Önce­den düşünülerek kur­gu­lanan “Anahtarıy­la tes­lim” pro­gramının elverdiği gibi, ve vali yetk­isi ile yolu açılan, her tür endüstri, özel­lik­le kir­leti­ci endüstril­er, varolan yasal önlem­lerin tama­men dışın­da tutu­larak, buraya yerleşebilir.

Proje askıya alındı

4 Kasım tar­i­hinde, Car­net açısın­dan olum­lu bir gelişme oldu, ve açıkçası için­den geçtiğimiz kap­kara gün­lerde hep­imize çok iyi geldi.

Bölge Doğal Var­lık Bil­im Kuru­lu, pro­jenin tekrar göz­den geçirme­si gerek­tiğine dair görüş bildir­di. Kurul, plan­la­ma anal­i­z­leri için kul­lanılan ver­i­lerin, 10 yılı aşkın süre önce toplanan ver­il­er olduğunu da işaret ediy­or. Buna cevap olarak Nantes-Saint Nazaire Büyük Liman yöne­ti­mi “örnek şek­ilde hareket etm­eye karar­lı” olduk­larını ve çalış­maları gecik­tire­cek olsa bile bu öner­iye uya­cak­larını belirt­ti. Ve çalış­malar en azın­dan bir süre­liğine askıya alındı.

Car­net ZAD’ın­da derni bir nefes aldıran bu haber üzer­ine kolek­tif “Bu haberi sev­inçle karşıladık, karar­lılığımızı daha da güçlendir­di. Bu karar Sanayi Böl­ge­si pro­jesi­ni önle­mek çabalarımızın meşruiyeti­ni bir kez daha kanıtlıy­or! Ancak, mücadelem­iz sadece Sanayi Pro­je­si kalıcı olarak iptal edildiğin­den son bula­bilir.” dedi. Kolek­tif tarafın­dan başlatılan sefer­ber­lik ve ZAD’ın kurul­ması kamu oyu­nun bil­gilendirilme­si, ekolo­jik zarar­lar konusun­da farkın­dalık kazandırıl­ması, poli­tik güç den­gelerinin kurul­masını sağladı, ve meyveleri­ni veriy­or. Ama kolek­tif, temkin­li, pro­je gerçek­ten iptal mi edile­cek , yok­sa ortalık sakin­leştik­ten son­ra pro­je yeniden mi gün­deme getir­ile­cek, bel­li değil. Her şey mümkün. Elbette ZAD’ın her an tahliye edilme ihti­mali de var olmaya devam ediyor.

Rüzgar çiftliği

Gelişmeleri bek­lerken, endüstriyel plat­form pro­jesin­den önce gerçek­leştir­ilmiş bir pro­je­den daha bah­set­mek istiyorum.

Yine bu alan­da yer alan “Saint-Nazaire rüz­gar çiftliği” pro­je­si. Saint-Nazaire ken­ti yakının­da, nehir ağzın­da bulu­nan Car­net rüz­gar sahası, rüz­gar türbin­lerinin yer­leştir­ile­ceği deniz altı ortamı­na çok ben­zeyen coğrafi özel­lik­leri nedeniyle seçilmiş.

Car­net ZAD’ındaki dünyanın en büyük rüz­gar tribünü ise yedi yıl önce inşa edilmiş. Alston şir­ke­tinin web sitesinde rüz­gar tribünü ile ilgili şu bil­giler yer alıy­or: “25 metre­lik alt kon­strük­siy­on (jack­et olarak bilinir) zem­ine 30 metre­den fazla gömülmüş olan ayak­ların üzer­ine yer­leştir­il­di. Daha son­ra bunun üzer­ine kademeli olarak 75 metre yük­sek­liğinde bir kule monte edil­di. Naselin (motor yuvası) yer­den yük­sek­liği 100 metre, rüz­gar türbi­ni ile destek yapısının toplam ağır­lığı ise 1,500 ton.” Bura­da yazıl­mayanı da ben yaza­yım: “söz konusu met­al yığını Car­net rüz­gar sahasın­da­ki toprak, bit­ki ve can­lı eko­sis­te­mi yok edildik­ten son­ra yer­ine dökülen ton­lar­ca beto­nun üzer­ine inşa edilmiştir.”

Bil­im insan­ları arasın­da da tartış­malı olan rüz­gar tribün­leri üretilen ener­jiyle karşılaştırıldığın­da abartılı, özel­lik­le Car­net gibi göç­men ve yer­leşik kuş tür­ler­ine ev sahipliği yapan yaşam alan­ları için için yıkıcı bir etkiye sahip. En güzel ekositeleri yok eden bu beton orman­lar, ayak izi devasa plan plat­form­lara ekilmek­te. Rüz­gar tribün­lerinin çevre­sel etk­isi gerçek­ten de her seviyede bir felaket, ancak yenilenebilir ener­jiyi dene­tim­ler­ine almak isteyen Alston gibi yeni tip büyük ekonomik çıkar çevreleri bu yıkıcı süre­ci yeşile boy­ayıp yönet­mek istiy­or­lar. Yani yeşil teknolo­jil­er, sözde “ener­ji ver­imlil­iği ve sürdürülebilir gele­cek için” şek­linde for­müle edilse de gerçek­te mev­cut kap­i­tal­izmin sürdürülebilir­liği için tasarlanmıştır.

carnet

Nereye doğru?

Kovid pan­demisinin muta­sy­ona uğrayıp ken­di­ni yeni atak­lar­la yenilediği bu kaotik aralık­ta, küre­sel düzeyde yaşadığımız ekolo­jik-sosyal kriz gerçek­ten de hay­ati açı­dan daha cid­di bir nok­taya doğru evrilmek­te. Bu süreçte daha ne gibi olağanüstü sosyal sonuçlar­la karşılaşa­cağız bunu kaçınıl­maz bir şek­ilde hep bir­lik­te yaşa­yarak öğreneceğiz. Ancak her aşa­masını her açı­dan sarsılarak yaşadığımız ve yaşay­a­cağımız bu kusurlu insan­lık tar­i­hin­den şu ana kadar öğrendik­ler­im­iz var. Bun­ların içinde en tayin edi­ci ve en vazgeçilmez hay­at­ta kalma refer­an­sımız, devlet­lerin pan­de­mi bahane­siyle biz­leri evler­im­ize hapsederek başlat­tık­ları, yani day­at­tık­ları güven­lik ve gözetleme sis­tem­lerinin, biz­leri biz­zat ken­di yarat­tık­ları küre­sel ekolo­jik yıkım­dan doğan sal­gın­lar­dan koru­maya değil, hiç bir şeye aldır­madan devam ettik­leri ekoyıkı­ma karşı olası başkaldırılarımızın önüne geçmek için yap­tık­larını biliy­or olmamızdır. Ve dahası, etrafımıza ördük­leri bu korku duvar­larını yık­manın mümkün olduğunu biz­zat pratik bir deney olarak yⒶşıyor olmamızdır.

ZAD CⒶRNET direnişi işte böyle bir imkan­sızı gerçek­leştir­menin, eko­sis­teme karşı dost ve kardeşçe bir yaşamın özverinin ve kollek­tif bir emeğin başarısıdır.

Rüzgar çıkıyor…
Başıma sarı yaparaklı bir sonbahar
çıplak çam dallarına kuşlar yağıyor…
Ve az ötemde
kuru sarı sonbahar yaprakların üzerinde
titrek mavi kara kanatlı küçük bir kuş geziniyor…
Artık bitiriyorum…
Özgürlüğümün asi yurdunun hatırasına,
toprak ve özgürlük kokan Mapuche çayına uzanıyorum.
Şimdi Mate zamanı.
Kalbimde
Şili isyan günlerinin
baştan çıkaran coşkusu,
gözlerimde
asi özgürlüğümün
Aşkla tüten Mapuche yurdu.

Yakın­da tekrar Car­net ZAD’ının kardeş­lik sofrası­na, direniş ormanı­na geri döneceğim. Baş­ka bir yazı­da buluş­mak dileğiyle.
Korona’dan çok devlet­ten sakının.  Sev­gi dostluk ve dayanış­ma ile kalın.

ZAD Car­net direnişi ile ilgili özel bir sorgu­la­manız, bil­gi isteğiniz olursa:
Col­lec­tif Stop Car­net » zadducarnet(@)riseup.net | stopcarnet.fr | Twit­ter | Face­book

sadik celik


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.