Dövme hem bir sanat hem de kişinin kendini ifade etme yöntemlerinden biri.
Şöyle bir düşününce, dövmenin hayatının ve kaderinin insanınkilere paralel olduğu hemen fark ediliyor. Yani geçici… Onu taşıyan bedenle birlikte yok oluyor.
Duvar resimleri yüzyıllara meydan okuyarak bize eski kültürlerden bilgiler getirmiş. Dövme de sanat tarihinin bir parçası ama geçici özelliği yüzünden onun tarihi tanıklığının değeri pek bilinmiyor… Ancak mumyaların üzerinde keşfedildiğinde, ya da Heredot, Marco Polo veya bize daha yakın tarihlerde James Cook dövmeleri söz konusu ettiğinde bir fikir sahibi olabiliyoruz…
Etnografik araştırmalar dövmenin eski ilkel kültürlerden beri var olduğunu kanıtlamış. Dövme “evrensel” olarak kabul ediliyor. Darwin bile zamanında yeryüzünde dövmenin bilinip uygulanmadığı hiç bir kültür olmadığını ifade etmiş.
Avrupa dillerinde dövme karşılığı olan tattoo sözcüğü Tahiti dilindeki tautau’dan geliyormuş.
Dövmeli ata, Ötzi
Ötzi’nin mumyalaşmış bedeni 1991’de 3210 metre yükseklikteki Dolomitos’ta (Alpler) erimiş bir buz kütlesinin içinde bulunmuş. Ötzi’nin MO 4000’lerde yaşadığı belirlenmiş. Güney Amerika’da Şili’nin kuzeyinde tesbit edilen Chinchorro kültüründen gelen Ötzi’nin bedenindeki 61 dövme bu güne dek bulunan en eski dövmeler olarak kayda geçmiş. Bilim insanları kömür ve farklı otların kullanımıyla ve genelde çizgi grupları şeklinde gerçekleştirilen bu dövmelerin, estetik arayıştan çok, tedavi amaçlı olduğunu düşünüyorlarmış. Kireçlenmeye karşı bir tarz akupunktur gibi…
Zevkler farklı, teknikler aynı
Dövme kültürlere göre, insanlarda hayret, beğeni, hayranlık, saygı, rahatsızlık, tiksinti gibi farklı tepkiler uyandırıyor. Dövmeli bir insan bazılarının yüzünde sevecen bir ifade uyandırırken, bazılarının kaşları çatılıyor. Siz hangilerindensiniz acaba?
Tepkiniz ne olursa olsun, akla hemen bazı sorular geliyor. Nasıl karar verilmiş ? Neden bu motif seçilmiş ? Taşıdığı kültürel simge ya da kişiye özel anlam nedir ? Nasıl yapılmış ?
Teknik olarak dövme yüzyıllardır bir değişim göstermemiş. Kısaca; renk pigmentlerini deri altına işlemekten ibaret. Tabii ki; toplumların teknik ilerlemeri ile kullanılan maddeler ve aletler gelişmiş. Gözlenilen ikinci değişiklik noktası da motiflerin, yapıldığı dönemin estetik anlayışına göre seçilmesi. Bunlara bir de ustalık ekleniyor. Aletlerin ve malzemenin en iyi şekilde kullanılması ve dövmeyi taşıyacak olanın estetik seçimine doğru yanıt verilmesi ustalığa bağlı. Genelde şöyle bekleniler var; dövme özenle çizilmeli, hatlar ince, siyah ve düzgün olmalı. Gerekli pigment miktarı kullanılmalı, deri altında doğru derinliğe girilmeli, kas, sinir ve kemiklere zarar verilmemeli…
Inuit toplumlarda is ve iğneyle dövme
Kimi yerel toplumların teknikleri son derece hayret verici. Örneğin Eskimolar yanak ve karın bölgesi üzerinde çalışırken, ise bulanmış bir teli bir iğne yardımı ile derinin altına geçiriyorlarmış. Sonra dövmeyi nakış işler gibi yani nokta nokta gerçekleştiriyorlarmış. Bu tip dövmelerle figüratif motifler değil, çizgi, nokta gibi elemanları bir araya getirerek soyut ya da geometrik motifler yaratıyorlarmış. Tekniklerden bir başkası, motifin dış hatlarını deriyi incecik keserek oluşturmak ve iç bölümleri pigmentleyerek biçim vermek. Bu teknik kertenkele, yıldız gibi motifler için kullanılıyormuş.
Uzak Doğu’nun motifleri
Kamboçya, Tayland, Birmanya’daki bazı toplumlarda dövme, derinin ince uçlu bir aletle kazınması ile yapılıyor ve motifler genellikle nokta, spiral gibi şekillerden oluşan oldukça karmaşık biçimler. Büyük yüzeylerin bütünüyle boyanmasına pek elverişli olmayan bu teknik Avrupa’da tarih öncesinden beri biliniyor, Kuzey Amerika Yerlileri tarafından da kullanılıyor, ayrıca kaligrafi tarzı dövmelere de uygun.
Uzak Doğu’da üzerine kemik ya da fildişinden iğneler takılı tarak biçiminde bir alet de mevcut. Dövme ustası, diğer elinde tuttuğu bir aleti hızlı şekilde tarağa vuruyor ve pigmentler asistanların gergin tuttuğu deriye uygulanıyor. İyi yapıldığı takdirde bu teknik çok güzel ve çabuk sonuç veriyor.
Japonların bagetli tekniği de oldukça ilginç. Dövmeci bir demet ucu sivri bageti bir motif oluşturacak şekilde bir araya getiriyor. En basit motifler üç baget gerektirirken, çizgiler için daha çok sayıda baget kullanılıyor. Bokhasi sanatında dünyanın en güzel tonları elde etmek için 27 baget gerekiyor. Dövme aletinin icadından sonra, bu teknik, Japonya’da çok az sayıda dövme ustası tarafından kullanılır olmuş.
Kürt kültüründe, kadim ve köklü bir çok halkta olduğu gibi, kültüre özel motifler kullanılıyor. Anlamlı bir yere sahip ve Kürtçe “dêk” denen dövmelere biraz daha yakından bakmadan geçmeyelim.
Burada sözü 2012’de Amar Dergi’de bir yazısı yayınlanan Yektanurşin Duyan’a vermek istiyorum. Alıntılarla yetinmeyip makalenin bütününü okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.
“Yeşil renkte yapılan ve “dêk” olarak bilinen dövmenin sadece Kürtlerde olduğunu sanıyordum. Fakat araştırmaya devam ettikçe Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşayan 50 yaş ve üstündeki birçok Kürt, Arap, Ezidi, Alevi ve Süryani kadının dövmesi olduğunu öğrendim” diyor Yektanurşin.
“Dêk/dövmeler görüntüleriyle estetik, taşıdıkları anlamlarla da önemli bir beden süsüdür. Güneydoğu Anadolu bölgesinde yapılan ve kadına ayrı bir güzellik katan bu süsün, bir çiçek, yıldız, haç, tarak, kalp gibi onlarca simge ile kendileri hakkında veya toplum, din gibi konularda konuşmaları engellenen kadınlar için ne gibi bir anlamı vardı? Yapılan bu dövmeler, göğsündeki bir çiçeğin aslında sevgilinin baş harfi olması, sıra sıra dizilmiş tarak görüntüsünün aslında köyün ağasıyla evlenme hayali anlamına gelmesi gibi söylemek istenip de söylenemeyenleri yansıtır. Görüştüğüm 70 yaşındaki bir teyze “eskiden kalem kâğıt yoktu biz de vücudumuzu kullanıyorduk” dedi. Belki bir şekilde bedenleri onların hiç kimseye okutmak istemedikleri bir günlüktü.
Dêk/dövme nasıl yapılır, hammaddesi nedir diye sorduğumda, tüm kadınlar ortak üç şeyi söylediler: Kız çocuğu doğurmuş lohusalı kadın sütü, birbirine sıkı bağlanmış 2–5 tane yorgan iğnesi ve lamba/tencere isi. Alevi ve Ezidi kadınlar süt ve ise ek olarak bahar ayının ilk yeşilliklerini de koyduklarını söylediler. Ayrıca dövmenin her zaman yapılmadığını, ilkbahar veya sonbaharda yapıldığını anlattılar. Bunun nedeni, bahar ayında vücudun yenilenmesi ve kan dolaşımının hızlanmasıymış. Kız çocuğu ile erkek çocuğu sütünün ne farkı olduğunu sorduğumda, erkek çocuğu sütünün yağsız olduğunu, bu yüzden de dövmenin renginin net çıkmadığını söylediler. Kız çocuğu ve erkek çocuğu sütü arasında herhangi bir fark olup olmadığı birkaç doktora sordum. Doktorlar, anne sütünün çocuğun cinsiyetine göre bir değişiklik göstermediğini söylediler. Kız çocuğu sütü kullanmayı vurgulamalarının nedeninin sadece kadınlara özgü bir süslenme çeşidi olduğunu düşündükleri dövmeye, erkeklerle ilgili bir şey katmak istememe ve kız çocuklarının önemini ön plana çıkarma olduğunu düşünüyorum .
Bedenlerine işledikleri figürlerin anlamlarını kesin olarak bilmediklerini söylediler. En sık rastlanan figürler, tavşan, şahmeran, tarak, dudak/kalp, yıldız (haç), güneş ve ay. Figürlerin anlamlarını bilmediklerini söyleyen kadınlardan bu figürleri yorumlamalarını istedim. Tavşanın doğurganlık, şahmeranın güç ve direnç, tarağın güzellik, dudak/kalbin kocalarının onlara karşı sevgilerinin artırma, yıldızın ve ayın şans getirme, güneşin kaderlerini aydınlatma anlamına gelebileceğini açıkladılar.
Yektanurşin, Dêk geleneğinin, bölgedeki kadınlar için, bir “isyan etme” yöntemi olduğunun altını çizerek bitiriyor yazısını: “Söylemek isteyip de söylemediklerini bedenlerine işledikleri bir motifle dillendiriyorlar”.
Ritüel dövmeden, elektrikli dövme makinasına
Elektrikli dövme makinası ilk kez Samuel O’Reilly tarafından 1891’de patentlenmiş ve yavaş yavaş yaygınlaşmış. Seri imalat makinalar ve aksesuarları bugün oldukça geniş bir pazar oluşturuyor. Bir asırdan fazladır hep aynı elektromıknatıs ve spiral yay sistemi kullanılıyor. En yaygın, profesyonel düz hareketli bu makinalar yanında dairesel hareketli makinalar da var. Bunları daha çok amatörler kullanıyor. Örneğin hapishanelerde traş makinesi, kasetçalar ya da elektrikli diş fırçası gibi aletler küçük değişikliklerle dövme makinasına dönüştürülüyor. Amatör de olsa, bazen elde edilen sonuç oldukça başarılı olabiliyor.
Dövme için kullanılan doğal pigmentler, is karası, yakılmış ceviz kabuğu, reçine, külden geliyor. Ya da hayvansal, bitkisel ve organik maddelerin alkole, suya karıştırılması ile elde ediliyor.
Ritüel dövmeler
Ritüel amaçlı dövmelerin gerçekleştirilmesinde, tükürük, sidik, sperm, kan, veya bitki özsuları da kullanıldığı görülüyormuş.
Ritüel dövmelerin uygulanmasının genellikle, özel bir tören eşliğinde yapıldığını hemen hayal edebilirsiniz. Dövme anının seçimi ise bazen ayın dönemleri ile bağlantılı, bazen mevsim, yaş, yas, mutlu bir olay, zafer ya da yenilgi ile de ilgili.
Dövme uzun bir düşünce döneminin meyvesi olabildiği gibi, alkol ya da başka maddelerin etkisi altında kafaya esip de yapılabiliyor. Veya dini, geleneksel nedenlerle ve batıl inançların yönlendirmesi ile… Christophe Scott, Skin Deep Art adlı kitabında bize çok ayrıntılı bilgiler vermiş. Scott’ın ilk ele aldığı neden: av amaçlı kamuflaj, yani vücut boyasının devamı sayılabilir. Av sahneleri ya da av başarılarının temsil eden dövmeler de var. Savasçı dövmeleri, düşmanın kafasının kesilmesi gibi canhıraş dövmeler “ritüel dövmeler” grubuna ait.
Borneo’da esir olarak çalıştırılmak üzere çocuk kaçıran yerliler, konuyla ilgili dövmeleri gururla göğüslerinde sergilerken, bu dramın kurbanı ana-babalar çocukları taşımakta kullanılan ve slengdang adı verilen bir yerel kumaşın motiflerini dövmeletiyorlar göğüslerine… Dini içerikli dövmelerin genelde bir işlevi var. Örneğin tanrının dikkatini çekerek gökyüzünde bir yeri garantiye almak! Kısacası bu tip dövmeler cennete giriş bileti gibi bir şey… Oynadıkları rol o kadar önemli olabiliyor ki; dövmesiz göçüp gidenlerin bile vücutlarına bu çok önemli dövmenin sonradan yapıldığı oluyor. Ölenlerin hatırasını dövme ile sürdürmek de başka bir gelenek. Bu İn memoriam dövmeler genellikle, haç, gül veya kaybedilen insanın ismi, bazen kişinin portresi, iskelet kafası, mezar taşı gibi semboller olabiliyor.
Koruma amaçlı dövmeler
Batıl inançlara dayanarak, yani korunmak amacı ile yapılan dövmelere örnek olarak kurşun geçirmez stop-bullet tatoo ya da bulletproof tatoo’yu verebiliriz. Bu dövme kurşunla ölmeyi engelliyor ! Karen halkının Birmanya’ya kahramanca karşı gelip bağımsızlığını kazanmasında bu dövmenin rolünün büyük olduğuna inanılıyor. Tayland ve Kamboç askerlerinde buna benzer “koruyucu” dövmelere çok sık rastlanıyor.
Basit ve günlük tehlikelerden korunmaya yarayan dövmeler de var: köpeklerden, yılanlardan, vahşi hayvanların ısırmasından, boğulmaktan, hatta trafik kazalarından koruyan, yani bir yerde göz boncuğu rolü oynayan dövmeler….
Batı ülkelerinde de koruyucu dövmelere rastlanıyor. Örneğin Amerikalı denizciler boğulma tehlikesine karşı bir ayaklarına horoz, diğer ayaklarına domuz dövmesi yaptırıyormuş. İsa dövmesi dövülmekten koruyormuş. Korur tabii, hangi kaptan miçoyu dövmek adına İsa’ya el kaldırır? Balkan ülkelerinde dövmeyle cadılar, büyücüler uzaklaştırılıyormuş. Edo, yani bugünkü Tokyo’da itfaiyecilerin yanıklardan koruyan dövmesi varmış. Malezyalı balıkçılar da köpekbalıklarından korunmak için yunus dövmesine sahipmiş.
Hindistan ve Tibet gibi birçok ülkede dövmeler hayatın zor dönemlerini kolayca atlatmaya yarıyor: bluğ çağı, doğum, hastalık, yaş vb… Bu dövmelerde amaç, zor olarak algılanan dönemde fiziki acı ile olayların acısının silik hale getirilmesi.
Dünyanın birçok bölgesinde dövme geleneksel olarak belli bir gruba giriş işareti olarak kullanılıyor. Genç kızlıktan kadınlığa, delikanlılıktan erkekliğe, kadınlıktan anneliğe geçişin altını çizen dövmeler en yaygın gelenek. Belli bir yaşa gelen genç, yeni dövmesi ile yetişkinlere katıldığını belirtiyor. Bu dövmeler genellikle cesareti, kendi başına ayakta durmayı simgeleyen semboller. Doğumla ilgili dövmeler yine semboller aracılığı ile doğacak çocuğun sağlıklı olmasını diliyor, büyüden uzak kalmasını sağlıyor ve cinsiyet tercihlerini dile getiriyor. Sosyal içerikli dövmelere örnek olarak, evli ya da hala bekar olduğunu belirtmek amacıyla yapılanları verebiliriz.
Bütün bu simgeler yanında dövmelerin aşı rolü oynayanları da var. Berberler ve başka toplumlarda, örneğin Samoa’da, romatizmaya karşı bir dövme yaptırabilirsiniz. Mısır’dan, Güney Afrika’ya kadar, baş ağrısı ve göz sorunlarına karşı koruyucu dövmelere sık rastlanıyor. Sudan’da ve diğer Afrika ülkelerinde genç kızların yüzünde taşıdığı kesikler de bir çeşit aşı. Yüzde ince kesikler açmanın, vücudun direnç gücünü arttırdığına ve kadınlık hayatında yani cinsel ilişki, hamilelik, doğum gibi olaylar sırasında rastlanabilecek enfeksiyon risklerini azalttığına inanılıyor.
Dövmeyle göz dağı vermek
Dövme düşman korkutmaya da yarıyor. Bunun örnekleri geçmişte de var bugün de. Dövmeci Henk Schiffmacher 1001 Dövme kitabında şöyle diyor : “Bir sineğe bile dokunamayacak yapıda kaç kişiye korku ve saygı uyandıran dövmeler yaptım bir bilseniz. Panter, kartal, iskelet kafası, bıçak…”. Bu dövmeler “Bak benimle kavga etmeye kalkışman senin için pek iyi olmaz ha !” mesajını dolaylı olarak veriyor. Bazen mesaj oldukça açık : “Fuck you !”, “Doğuştan cani”. Biraz bizim kamyon arkası yazıları gibi…
Henk, bu dövmeleri isteyen insanlardan bazılarının bir damlacık kanı görünce düşüp bayılmasına çok gülüyormuş.
Japonya’da yasak bir kumar oyunu olan hanfuda partisi sırasında, japon gangster Yakuza’lar, kimonolarını çıkararak rakiplerini dövmeleriyle etki altında bırakmaya çalışırlarmış.
Kozmetik, erotik, dinsel ve politik…
Dövme bazen bir yara izini ya da ciltteki bir sorunu kapatmak için kozmetik çözüm olarak da kullanılabiliyor. Erotik araç olarak da sergilenen dövme, vücudu daha çekici kılma amacı yanında, cinsel tercih gibi mesajları iletebiliyor. Rolling Stones’un dili en çok rastlananlardan.
Ülke isimleri, bayraklar, milli sembollerle milliyetçilik dile getirilirken, politik görüş de pankart taşır gibi açık açık belirtilebiliyor. İsterseniz milliyetçi ve ırkçı dövmeleri, bayrakları es geçelim. Bu yazıya ay-yıldız, üç hilal, Mustafa Kemal imzası, gamalı haç, gibi şeyler eklemek istemedim… Vatansever, “bizden taraf” politik duruşlar ve haklı davalarla ilgili dövmeler de “yaşın yanında kuru da yanar” misali eksik kalacak ama ne yapalım…
Dini dövmelere gelince, onlar da kaligrafik dualar, haç, İsa, yıldız, tanrı tasvirleri ile bağnazlıkla felsefi yaklaşım arasında geniş bir yelpaze içinde çeşitleniyor…
Şaşırtıcı dövmeler de var…
Eskiden sirkte çalışanlardan bazıları dövmelerini sergileyerek hayatlarını kazanmak için bütün vücutlarına dövme yaptırırlarmış. Bu integral dövmeler bugün oldukça nadir. Jim Rose Circus Side Show’un 1969’da bu dünyadan göçen, puzzle adamı Horace Ridler, nam‑ı diğer Great Omi, ya da Zebra Adam saymaya değer integral dövmelilerden biri.
Bir örnek de ender rastlanan bir gelişim hastalığı olan Poland sendromuyla mücadele ederken, hastalığın yarattığı malformasyonları dövme ile kapatma yolunu seçen, Matt Gone, “damalı adam”… Yani Matt için dövme, bir nevi terapi.
Buradan ulaşabileceğiniz yazı fransızca, ama bu saydığım örnekler yanında birçok fotoğraf bulabilirsiniz.
Henk Schiffmacher 1975’de “Suratına gözlük dövmeletemezsinnn !” iddiasını kazanan bir Belçikalı ile tanışmış. İddiayı kazandıktan sonra adam gözlüklerini sildirmeye çalışmış ama Henk dövmenin konturlarının hala göründüğünü anlatıyor. Umarım iddiadan iyi bir şeyler kazanmıştır…
Yakın zamanda da buna benzer yüz dövmeleri gündemden kuyruklu yıldız gibi geçti, ve herkesi güldürdü… 2015’te Galler ülkesinde, içkili bir gecenin ardından yapılan Rayban gözlük dövmesi gibi… Adam iki yıl sonra lazerle gözlüğü sildirmiş. Belçika’da, 22 yaşındaki bir genç kızın “uyuyup kalmışım dövmeci ben istemediğim halde 56 yıldız yapmış” diyerek ailesinin öfkesinden kurtulmak için dava açarken, dövme sanatçısının “kendi istedi, dövme yapılırken nasıl uyunur?” diyerek suçsuzluğunu ispat etmeye çalışması… Ve yüzlerce yaşaması kolay olmayan dövme fikri…
İnsan bedeni reklam panosuna dönüşünce
Rayban demişken… Marka dövmeleri yaptırarak reklam panosuna dönüşmek de var. Harley Davidson başta olmak üzere, Jack Daniels, Gauloise, Lucky Strike, Chanel, Durex, Heineken, Nike sıkça rastlanan markalar. Araba markaları da gönül alanlardan : Mercedes, Cadillac, Ferrari, Thunderbird, Jaguar, Rolls Royce… Marka dövmelerin en komikleri de sol göğüste taşınan La Coste timsahı ile sağ popoya yaptırılan Wrangler etiketi. Bedenini reklama açanların cebine birşey girmediği gibi, üstüne para veriyor, dövme masrafını da kendileri karşılıyorlar gibi görünüyor. Henk Schiffmacher de “Benim de dünyanın en iyi filmi olarak gördüğüm Kodak dövmem var ama bana bir kuruş bile kazandırmadı” diyor.
Yazım hatasına dikkat
Hangi dil olursa olsun, o kadar çok yazım hatalı dövme var ki. Bunda dövme sanatçısında suç aramamak gerek, dil bilmek, yazım uzmanı olmak zorunda değil.
Hayatınızın en önemli cümlesinin, hani birlikte yaşlanacağınız, özene bezene seçtiğiniz, sizi anlatan o sözcüklerin anlamsız ya da gülünç bir hale gelmesi bir harf meselesi…
Dövmenin sosyal algılanması
Dövme endüstrileşme döneminde alt sınıfa ait bir unsur olarak görülmüş. Suçlular, seks işçileri, askerler, maceracılar ve denizciler, marjinaller tarafından benimsenmiş.
Asır başında “elit” kesimde moda olmuş. Prensler, çarlar, zengin Amerikalı kadınlar arasında yavaş yavaş yayılmış. Hatta Lady Churchill bile dövmenin büyüsüne baş eğmiş: sonsuzluğu simgeleyen ouroboros, dönüp kendi kuyruğunu ısıran yılan dövmesi olduğu iddia ediliyor. Bu bir efsane mi, gerçek mi bilinmiyor, çünkü hiç bir fotoğrafında görünmüyor.
Bugün dövme demokratik bir konuma sahip. Mickey Rourke, Sean Connery, Sean Penn, Denis Hopper, Whoopi Goldberg, Johnny Depp, Julia Roberts, David Bowie, Lenny Kravitz… Dövme taşıyan ünlü isimler saymakla bitmiyor. Bazı motiflerin birdenbire moda olması için bir “star” üzerinde görülmesi yetiyor. Bu isimlerden bazılarını yine bizim Henk Schiffmacher dövme sahibi yapmış.
Ünlü dövmeciler içinde Zeke Owen, Sailor Jerry gibi büyük ustalar yanında yetişmiş Ed Hardy, Horihide Kazuo Oguri’yi buluyoruz. Hardy’nin Tattoo Time adlı kitabı büyük bir başarı elde etmiş. Bazı desinatörler de dövme konusunda özel bir yetenek göstermiş : Bob Roberts, Mike Malone, Jack Rudy, Dave Shore… Orda burda yayınlanmış “Dövmeli ünlüler” listelerinden muaf tutuyorum sizi. Nasılsa kendiniz iki tık ile bulursunuz…
Kısacası, yukardaki markalı, gözlüklü, yazım hatalı, “yaptım oldu” örnekler yanında, sanat içeren ve başarıyla gerçekleştirilmiş dövmeler de var, hem de milyonlarca…
Güncel örneklerden biri: Suicide Girls (SG) adı altında artık markalaşan bir akım. Piercingli ve dövmeli ve çıplak poz veren genç kadınları ön plana çıkaran sitede sayısız fotoğraf bulabilirsiniz. Bu isim de nerden çıkmış diye merak ederseniz, “sosyal intihar” yani “sosyal normlara girmemek” gibi protest bir duruşu ifade ediyor. Terim, ilk kez Chuck Palahniuk’un Gösteri Peygamberi, (Survivor, 1999), kitabında yer almış. Bu akım, cinselliğe olumlu bir bakış açısı ile yaklaşan underground bir kültüre dayanıyor. Kuruluşundaki ana fikir, “akıl, kişilik ve yaratıcılığın, güzellik ve çekicilikle ters düşmeyen kavramlar olduğu” inancı. Ama son yıllarda, dövme sanatçıları, bu prensibi içselleştirmek için çok genç olan kızlara yanlış bir örnek olabilecekleri konusunda alarm zilleri çalmış.
1996 yılında açılan Amsterdam Tatoo Museum ve kütüphanesi dövme sanatının şerefine yükselen bir anıt! Müze çok sayıda fotoğraf içeriyor. Genellikle amatörler tarafından çekilen bu fotoğraflar için hem fotoğrafçıya, hem dövme ustasına, hem de dövmeyi taşıyana teşekkür etmek gerek!
Haaa bir de, “sahibi” olunan hayvanlara dövme yaptırmak diye bir delilik var. Özellikle ABD’de yaygın olan bu “moda” ile mücadele eden hayvan hakları koruyucuları sık sık imza kampanyası açmak zorunda kalıyor…
Hayır lütfen… Gotik kedilere hayır, hipster köpeklere hayır !
“Şahsımın” dövme hikayesi eksik kalmasın…
On sene kadar önce, dövmenin büyüsüne genç yaşta kapılmış olan kızım “anne sana ithaf edeceğim bir dövme yaptırmak istiyorum. Lütfen sen çizer misin?” dedi. Hayat boyu taşıyacağı motifi çizmek de bir sorumluluk hani… Düşündüm, düşündüm, gönlüm rahat önerebileceğim bir resim çıkaramıyorum. Aradan uzun bir süre geçti, bizim kız peşimi bırakmıyor. “Olmuyor, güzel bir şey yapamıyorum, sen fikir ver” deyince “Hadi ya, sanatçı sensin!” dedi. Israrından kurtulabilmek için kıvırtmak istedim: “Madem öyle imzamı at gitsin. Sen benim en başarılı eserim değil misin?” diye takıldım. Ciddiye aldı ve yaptırdı. Böylece sağ bel kemiğinin çıkıntılı kıvrımına imzamı atmış oldum. Aynalı imza ince bele… Bu da, “çağdaş sanat çarşısında” bir çeşit performans sayılır herhalde…
Akşam bizim kız bir de bakmış, babası masanın köşesine ilişmiş bişeyler karalıyor. “Omuzunun üzerinden eğilip baktım ki, bir kağıda habire imza atıyor” diye anlatıyor. “Bak ama benim de imzam güzel” demiş, boynunu büküp. Kıskanmış meğer…
Bir kaç yıl sonra, birlikte Galatasaray’da dolaşırken, kızım beni yaka paça Babylon Tatoo’ya çekiştirdi. Şimdi onun bedenindeki imzama cevap olarak, benim bileğimde de onun ismi var…
Ya sizin hikayeniz ?
Anlıyoruz ki, iyisiyle kötüsüyle, dövmeler hayal gücünün genişliğine ve ustanın yeteneğine göre çeşitlenmeye, insan denen yaratık varolduğu sürece o da varolmaya, ve kişinin yaşamı boyunca onun özel mesajını vermeye devam edecek.
Peki siz hangi motifi seçtiniz, ya da seçerdiniz?
Bu makalem güncellenmemiş hali ile Hillsider dergisinin 52inci sayısında yayınlanmıştır.