Hiçbir şey yok olma kesinliğinden daha kötü olamaz…

Amerika’nın kol­o­niza­sy­onu, insan uygar­lığının yakın tar­i­hin­de­ki en önem­li bölüm­ler­den biriy­di. Her ne kadar Fetih savaşları ve yer­li halkın sömürü süre­ci iyi bilinse de, epi­demiy­olo­jik fak­törün üzerinde­ki etk­isi hakkın­da çok az şey söylenir, ve daha da azı, sömürge­ci­lerin geniş toprak­ları ele geçirmeler­ine ve doğal kay­nakları kon­trol etmeler­ine izin ver­di. Dünya çapın­da Covid-19 pan­demisinin dur­du­ru­la­maz iler­leme­si bağlamın­da, en savun­masız olan­ların kim olduğunu ve kısa ve orta vad­ede potan­siyel tüken­mesinin ne gibi sonuçları doğura­bile­ceği ird­e­len­m­eye değer bir gerçek­lik halinde iler­lerken, tar­ih­sel bir bellek olarak insan­lığın karşılaştığı ölüm­cül sal­gın­lar ve sonuçları daha çok mer­ak konusu olacaktır.

Çevre sorun­larının küre­selleşmesinde sal­gın hastalık­lar kusurlu insan­lık tar­i­himizin en eski ve en ölüm­cül sorunudur. Ortaçağ­dan günümüze dünyayı sürek­li bir kör döngü halinde altüst eden bu sal­gın­lar, hiç kuşkusuz insanın eko­sis­tem­le ve onun hücre­sel bütün­lüğü ile olan ego-patolo­jik kav­gasının bir sonucuydu…

Şim­di gelin, tar­ih­sel bir izlek halinde, impara­tor­luk­ların ve eski-yeni sömürge­ci­lerin epi­demiy­olo­jik fak­tör üzerinde­ki ekolo­jik ve sosyal etk­i­leri­ni bir inceleyelim.

Bölüm­leri üç başlık altın­da topladım.

  • Öncü ve uğur­suz kehanet: veba, ve Avru­palı sömürge­ci­lerin Latin Amerika’­da yarat­tık­ları ekolo­jik sosyal yıkım
  • Yeni yüzyılın “büyük belası” Koron­avirüs ve korun­ması gereken yer­li halk­lar: Küba’­da otorit­er sistem
  • Kuşatılmış halk­lar: Ama­zon yerlileri, son durum…

İlkini hemen alt­ta göre­ceksiniz. İki­nci ve aslın­da var­mak iste­diğim nok­ta olan üçüncü bölüm­lere bir­in­ci bölümün altın­da yer alan başlık­la tık­larayak ulaşabilirsiniz.

Öncü ve uğursuz kehanet: veba, ve Avrupalı sömürgecilerin Latin Amerika’da yarattıkları ekolojik sosyal yıkım

Öncü ve uğursuz kehanet: veba

Fetih­ler ve keşi­fler önce­si impara­tor­luk­ların öncü, uğur­suz kehaneti olarak anılan ve insanın şuur­suz ben­liği­ni müzmin bir iç virüs halinde kemiren ve onu bütün toplum­sal serüveni boyun­ca baş­ka baş­ka sal­gın­lar­la tanıştıran, ilk ölüm­cül hastalık, hiç kuşkusuz vebaydı.

Özel­lik­le Moğol ve Roma İmp­arat­orl­ukl­arı döne­minde yaşanan veba sal­gın­ları impara­tor­luk­ların etki alan­ların­da büyük kırım­lara nedeni olmuştu.

Moğol, Çin ve Roma, Konstantinopolis veba salgınları

Moğol impara­tor­luğu­nun kurul­masıy­la Moğol­ların Çinlilerin başı­na getirdiği en büyük felaket olan vebanın Orta Asya’dan Çin’e doğru iler­ley­işi­ni sağlayan yol­un açıl­ması göründüğü kadarıy­la kısıtlı değil­di. Veba Moğol ege­men­liği altın­da­ki Çin’in nüfusu­nun 23 milyon­dan 63 mily­ona doğru sert düşüşünün muhteme­len bir­in­cil nedeniy­di. (Gerçi bu düşüş o dönemde bile hissedilen yük­sek nüfus baskısını bir kaç yüzyıl için rahat­lat­mıştır). Veba 1346’da ilk defa bir Avru­pa ken­tine Kırım’daki Kufe’ye ulaştı ve bir kaç yıl gibi kısa bir zaman­da ordan yayılarak tüm Avrupa’yı kırıp geçir­di. Tıp­kı bugün Çin’de başlayıp Önce Avru­pa’yı son­ra bütün dünyayı etk­i­sine alan koron­avirüs sal­gını gibi..

Vebanın doğru­dan ilk insan taşıyıcısı, Cen­giz Han’ın bir­lik­lerinden doğ­muş olan Tatar Altın Orduy­du; daha genel anlam­da, İpek Yolu boyun­ca yapılan ve ve Moğol ege­men­liği altın­da can­lanan ticaret de hiç kuşkusuz yayıl­ma yoların­dan biriydi.

Gerek vebanın gerek diğer sal­gın hastalık­ların yayıl­ması, dünya üzerinde­ki karşılık­lı bağlan­tılı olma halin­in giderek yoğun­laş­masının ve gelenek­sel alan­ları arasın­da­ki sınır­ların (tıp­kı günümüzde olduğu gibi) ortadan kalk­masının bir sonu­cud­ur. Böylece mikro­plar, onlara karşı henüz bağışık­lık geliştirmemiş eko­sis­tem­lere girerler.

Akd­eniz böl­gesinin ilk kez 542’de Konstantinopolis’te ortaya çıkan ve “Justinyen vebası” olarak tabir edilen yıkıcı veba sal­gın­ları­na daha 6.ve 8. yüzyıl­lar arasın­da maruz kalmaya baş­landı. Ancak ortaçağın son­ların­da­ki veba sal­gın­larının ter­sine, bu sal­gın­lar ortak hafıza da yer etmemiştir. Çağımızın tar­i­hçi­leri, 14. yüzyıl­da Kara Ölüm’üne kıyasla muhteme­len çok daha şid­detli sonuçları olması­na rağ­men, çoğun­luk­la bun­ları unuturlar. Bu sal­gının Akd­eniz böl­gesinin zayıfla­masın­da ve ikti­dar merke­z­lerinin yer değiştirmesinde, Kabil’e doğru göçlere kıyasla çok daha mühim bir payı olduğu­na ilişkin pek çok gösterge vardır. William Mc Neill’in işaret ettiği gibi, Roma impara­tor­luğu­nun geniş böl­geleri daha MS 2. yüzyıl­da ard arda gelen sal­gın hastalık­lar sonu­cu yer­le yek­san olmuş­tur. Bu, Pax Roma’nın dünyaya bir armağanı olan yayıl­manın, uzun vad­ede epi­demiy­olo­jik bedeli­ni sal­gın hastalık­lar şek­linde ödediği anlamı­na gelebilir.

Bunun­la bir­lik­te, dünya giderek bir­birine bağım­lı hale geldikçe, isti­lacıların eko­sis­tem­leri ele geçirme tehlikesinin, bir süre son­ra sür­priz bir biçimde azaldığı sonu­cu­na varıla­bilir, çünkü bin yıl­lar boyun­ca dünyanın geri kalanın­dan yalıtılmış geniş alan­lar artık bulunmamaktadır.

Avrupalı sömürgecilerin Latin Amerika’da yarattıkları ekolojik sosyal yıkım

Sarı humma, grip, kızamık, sıtma

Sömürge­cil­iğin uzun vadeli ekolo­jik-sosyal etk­i­leri, çoğun­luk­la sömürge son­rası dönemde ortaya çık­mıştır. Güney ve Kuzey Ameri­ka daki ilk fetih­ler, yeni dünyanın keş­fi ve sömürge­cil­er­le gelen sal­gın­lar, bilindiği üzere, ilk sömürge­ci­lik hareket­leri 1415 yılın­da bir Portek­iz filo­su­nun Kuzey Afrika’daki zen­gin ticaret merkezi Ceuta’yı ele geçirme­si ve ardın­dan yeni dünyanın keş­fi olarak adlandırılan Atlas Okyanusu’ndaki ilk keşi­fler (Azor­lar ve Madeira) ile başlamıştır.

1492 yılı İsp­anyol tar­i­hi bakımın­dan fetih yılıdır; hem Granada’nın Müs­lü­man­lar­dan geri alınışı ki yeniden fetih olarak adlandırılır (recon­quista) hem de Yeni Dünya’nın keş­fi aynı yıl içinde gerçekleşmiştir.

Kolomb, Orta Ameri­ka, Karayi­pler ve Honduras’taki tüm büyük adalara ulaştı. Amerika’nın yeni bir kıta olduğunu ortaya çıkaran ise İsp­anya ve Portek­iz Kral­lık­ları yöne­ti­minde Yeni Dünya’ya keşif gezi­leri yapan İtalyan deniz­ci Ameri­go Vespuc­ci oldu. Kıtanın da Ameri­go Vespucci’nin ismin­den dolayı Ameri­ka olarak adlandırıldığı ileri sürülmek­te­dir. Bunun­la beraber Ger­ar­dus Mer­ca­tor adlı bir har­i­tacının da 1538 yılın­da kıtanın har­i­tasını çizdiği ve tüm kıta için Ameri­ka adını kul­landığı da bilinmektedir.

İsp­anya Kral­lığı, Kolomb’un bırak­tığı yer­den devam etmek üzere pek çok deniz­ciyi yeni kıtayı bul­mak üzere teşvik etti. Keşif hareket­leri­ni gerçek­leştiren İsp­anyol deniz­cil­er, Ameri­ka Kıtası’nda zamanın oldukça gerisinde bir dönemde yaşayan halk­lar­la karşılaştılar. Kendi­leri­ni oldukça mis­afir­per­v­er karşılayan yer­li halkı bar­bar, gelişmemiş ve sap­kın bul­du­lar. Bunun­la bir­lik­te İsp­anyo­ll­ar kıtaya ayak bastık­ların­da Latin Amerika’da üç büyük uygar­lığın var­lığı söz konusuy­du: Maya, İnka ve Aztek uygar­lık­ları. Keşif hareket­lerinin ardın­dan fetih hareket­leri­ni başla­tan İsp­anyo­ll­ar ilk fetih­lerde önce bu uygar­lık­ları ortadan kaldırdılar.

Keşfet­tik­leri toprak­lar­da karşılaştık­ları uygar­lık­ları görmez­den gelen İsp­anyo­ll­arın, fethi meşru­laştır­mak için sık sık sarıldık­ları sav, onların tören­ler yaparak insan kur­ban ettik­leri, yamyam­lık, sodo­mi ve ens­est uygu­la­maları­na başvu­rarak, tabii yasaları çiğnedik­leri savıdır. İsp­anyo­ll­ar bun­dan dolayı yerlilerin, kıta üzerinde hiçbir hakkı ola­may­a­cağını savun­muşlardı. Bu düşünceyle, her­han­gi bir engel tanı­madan fetih hareket­ler­ine giriştiler.

İsp­anyol fetih­leri çok süratli ve acı­masız oldu. Fetih­ler askeri teknolo­jiye dayanıy­or­du ve değişik gru­plar­dan oluşan yer­li halk­lar arasın­da­ki düş­man­lık­tan yararlanıyordu.Bununla beraber yer­li halk­ların ve yer­li uygar­lık­ların direnci­ni kıran bir diğer önem­li husus sal­gın hastalık­larıy­dı. Avru­palıların beraber­lerinde Amerika’ya getirdik­leri ve Avrasya’da yaygın olan kıza­mık, kabaku­lak, veba, grip ve çiçek gibi hastalık­lara karşı Amerikan yerlilerinin hiçbir diren­ci yok­tu. Bu hastalık­lar Karayip Adaları’nda yayıldı ve oradan Orta ve Güney Amerika’nın daha yoğun nüfus­lu böl­geler­ine sıçra­yarak bazı yer­lerde yer­el nüfusun neredeyse yüzde 90’ını öldürdü. Dolayısıy­la teknolo­jik üstün­lük ve hastalık­lar, İsp­anyo­ll­arın, Ameri­ka kıtasın­da­ki yer­li uygar­lık­ları kısa sürede ortadan kaldır­maların­da önem­li rol oynadı.”
(Doğa ve ikti­dar, Joachim Rad­kaou)

Kıta­da Colomb ile başalayan ilk erken dönem ispany­ol sömürge­cil­iği ve onyed­in­ci ve ve onsek­iz­in­ci yüzyıl­lar­da­ki diğer Avru­palı sömürge­ci­lerin tropikal böl­gelere taşıdık­ları sarı hum­ma baş­ta olmak üzere grip, kıza­mık sıt­ma ve ben­z­eri sal­gın hastalık­lar­la kıtanın hem demografik yapısını hemde olağanüstü eko­sis­tem­i­ni büyük oran­da harap etti.

Avru­palılar tarafın­dan Amerika’ya ithal edilen tifüs, çiçek hastalığı, kıza­mık ve hıyarcık­lı veba gibi hastalık­lar, feti­hin ilk 130 yıl­ların­da yarımkürenin nüfusu­nun %95’ine kadar azal­ması­na neden oldu. Bir örnek ver­mek gerekirse, çiçek hastalığı sal­gını, 1520’teki ilk İsp­anyol saldırısının başarısı­zlığın­dan, Moctezu­ma’nın ölümün­den ve yeni Aztek İmp­arat­oru Cuitláhuac’ın gücü elegeçirmesin­den son­ra­ki döne­mi altüst eden bir sal­gın olarak kayıt­lara geçti.

İsp­anyol Tıp bil­i­mi insan­larının ilk gözle­mi, bulaşıcı hastalık­ların yer­li halkı Avru­palılar­dan fark­lı şek­ilde etk­ilediğiy­di. Kolom­b’a ikin­ci yol­cu­luğun­da eşlik eden bir dok­tor olan Diego Alvarez Chan­ca, bize ilk doğru­dan haberi veren ve grib­in kızılder­ilileri Span­ish-13’ten daha yoğun etk­ilediği konusun­da uyaran kişidir.

Sal­gın hastalık­larını inceleyen bil­im dalı Epi­demiy­olo­ji lit­er­atürüyle açık­la­mak gerekirse, bu dönemde­ki Avru­pa sal­gını, bir yan­dan egzotik pato­jen­leri, yani hastalık yapan madde veya mikroor­ga­niz­maları ve diğer yan­dan da savun­maları olmayan pato­jen­ler tarafın­dan enfek­siy­on geçiren yeni nüfus­ları etk­ile­mek­le bir­lik­te, yer­li bit­ki örtüsü ve hay­van­lar­da var olan dinamik dengeyi değiştirdiği­ni söyleye­bil­i­riz. Yani Avru­pa ve Afrika’­dan gelen sal­gın hastalık­lar Amerika’ya ve oradan baş­ka taraflara doğru ölüm­cül dra­matik etk­il­er bırakarak yayılmıştır.

Colom­b’un kıtaya gelişin­den bu yana neredeyse 550 yıl geçti ve askeri kam­pa­nyalar, sal­gın­lar, sömürü, ırkçılık yani yer­li nüfusa karşı yapılan bütün suis­ti­maller, kısacası toprak­ların yağ­malan­ması ve yer değiştirme­si, kıta halk­larının nüfus­larını ve kültür­leri­ni büyük ölçüde yok etti. Ama öte yan­dan aynı halk­lar, sömürge­ci­lerin getirdiği aman­sız sal­gın­lara rağ­men doğayı yüzyıl­lar boyun­ca den­geleyen, onurlu ve alter­natif bir yaşamın mümkün olduğunu da gösterdiler.

Bugün, bir iklim ve ekolo­jik krizin ortasın­da, biy­oçeşitlilik ve doğal kay­naklar açısın­dan en iyi korunan böl­gelerin, yer­li halk­ların hala yaşadığı bu böl­gel­er olduğu ortaya çıkmıştır.

Kimi sözde “farkın­dalık” çalış­maların­da, sömürge­ci­lerin kıtaya getirdik­leri ve yer­li halk­ları kırıp geçiren sal­gın hastalık­lar alay­cı bir dille, “Amerika’daki çeşitli antik uygar­lık­lar, 1 492 yılın­da, çevreleri­ni tahrip etme sınırı­na gelmişler­di ve Yeni Dünya’nın eko­sis­tem­lerinin yüzyıl­lar boyun­ca korun­abilme­si ancak hastalık­lara yol açtığı ‘demografik çöküş’ sayesinde olmuş­tu” şek­linde açıklanmaktadır.

Bütün kıta halk­larını kırıp geçiren sal­gın­ları, gerçek sahib­i­ni perdeleye­cek şek­ilde yorum­layan ve doğal dünyanın korun­masını yal­nız­ca “beyaz adam“dan yana yon­tan bu yak­laşım­la, Haiti ile Dominik Cumhuriyeti arasın­da­ki sınır geçişi­ni, “bu tarafta tozlu, gri, kireçli arazi, diğer tarafta yeşil dağlar, orman­lar ve tar­lalar” diy­erek açık­layan bir seya­hat rehberi, sömürge­ci­lerin şek­er kamışı tarımının bedeli­ni, Haiti’nin “ekolo­jik felaketiyle” ödemiş olduk­ları sonu­cu­na varır. Dolayısıy­la sözde farkın­dalık adı­na eko­sis­tem­lerin koru­macılığı­na işaret eden bu yanıltıcı yak­laşım­ları dikkate alma­mak gerekir.

Yeni yüzyılın “büyük belası” Koronavirüs ve korunması gereken yerli halklar: Küba’da otoriter sistem

20. yüzyılın ikin­ci yarısın­da ve 21. yüzyılın başın­da bile, yer­li hareketler eko­sis­tem­lerinin ve kültür­lerinin korun­ması için olağanüstü bir direniş gös­ter­dil­er. Özel­lik­le Amazon’unun yer­li halk­larının eko­sis­tem­le bir­lik­te var olma direnişi, en önem­li hay­at­ta kalma strate­ji­lerinden biri olmuş­tur. Orman onlara birçok yön­den hay­at­ta kalmak için, ölüm ve baskı­dan kaç­ma imkanı veren aşıl­maz bir coğrafi alan sağlamıştır.

Ancak şim­di, özgür­lük­leri belir­tilen tüm tehditler­le kısıt­lan­maya ve giderek daha fazla azal­maya devam ederken, bu yer­li insan­lar küre­sel Covid-19 pan­demisinin gelişiyle her zamankinden daha fazla tehdit ediliy­or ve onları bir kez daha mak­si­mum güven­lik­siz bırakıyor.

21.Yüzyılın mod­ern sömürge­cil­iğinin insan­lığın başı­na sardığı yeni büyük bela, koronavirüs’le geldi.

Çin’den başlayıp önce Avrupa’ya ve son­ra bütün kıta­lara hızla yayılan bu biopa­to­jenik insan kırımı, bin­lerce insana ade­ta domi­no taşları gibi yıkıcı bir etkiyle doku­narak, onları çare­siz ve hızlı bir ölüme uğurla­mak­ta. Şim­di evler­ine kapanan mily­on­lar­ca insan bu bulaşıcı korkunç ölüm­den kendi­leri­ni koru­maya çalışıy­or. Ancak sorun şu ki, hay­at­ta kalmanın giderek daha da zor­laştığı bu sürece son derece hazır­lık­sız yakalanan insan­lık, devlet­lerin sal­gı­na karşı sergiledik­leri otorit­er yan­lış önlem­leri nedeniyle daha da savun­masız hale gelmekteler.

Açık bir iletişim sistemi yerine otoriter sistem

Yeni yüzyılın bu ölüm­cül sal­gınının ilk ortaya çık­tığı Çin’de, halk ile yöne­tim arasın­da açık ve serbestçe bir iletişim sağlanamadı.

İst­at­ist­ikl­eri manipüle ettil­er. Komşu­ların bir­bir­leri hakkın­da casus­luk yap­malarını iste­dil­er. Çin Devlet Başkanı Şi Jin­ping, bunu baş­ka ülkel­erde de yapıl­ması gereken­ler için tavsiye niteliğinde ‘mod­el’ olarak sunuy­or. Ama her şey­den önce bu bir “mod­el” bile değil. Bu, bir acil durum karşısın­da Çin’in daha önce­den hazır­lığı, planı yapıl­madan olağanüstü önlem­ler almasıdır, mod­ern tıp bil­i­mi uygu­la­ması değildir.

Bu yeni bir virüs ve bunun karşısın­da kendimizi koru­mak için önlem­ler almalıyız’ diyen dok­tor­lar sus­tu­rul­muş­tur. Kamu sağlığı serbestçe iletişim halinde olmaya, bil­gi pay­laşımın­da olmaya bağlıdır. Bu tip otorit­er önlem­ler bu bil­im­in inkarı, birey­lerin iletişim hak­ları ile kendi­leri­ni savun­ma fır­sat­larının ihla­lidir ve gele­cek­te yaşanacak baş­ka sorun­lara da katkı sağlamaktadır.”
(BBC Türkçe-Prof.Frank Snowden)

1.437.932.539 insan nüfusuy­la dünyanın %18.49’unu oluş­tu­ran bir ülkede koron­avirüs nedeniyle ölen insan sayısının yalnlız­ca 3.300 kişi ile sta­bi­lize edilmiş olması kimi matem­atikçi yak­laşım­lar için hafi­fleti­ci ve şükredi­ci bir rakam olarak algılansa da, 3.3000 insanın yaşamının koruna­ma­ması insan­lık aile­si açısın­dan yine de büyük bir kayıptır.

Sosy­olo­jik olarak bak­tığımız­da ise, Çin’in bu sal­gını az sayı­da bir kayı­pla atlat­mış olmasını tek başı­na otori­ta­rizm­le açık­la­mak da yeter­li olmay­a­cak­tır kanaatindey­im. Bu duru­mu Çin’deki aile bağlarına day­alı disi­plin­li iş ahlakı ve çalışma pren­si­p­leriyle de ilişk­ilendirmek gerekiy­or sanırım. Günümüzde “Kon­füçyen kap­i­tal­izm” olarak da adlandırılan bu çalışma pren­si­bi ve iş ahlakı, başta Çin olmak üzere, doğu devlet­lerinin mali ve ikti­sa­di çıkar­larını koru­mak için bireylere empoze ettik­leri “disi­plin”, “kolek­tivizm” ve “sosyal hüman­izm” gibi Kon­füçyanist eğitim ve liyakati teşvik eden, (öze­lik­le de baskıcı Maoist devlet geleneğinin karak­ter­ize ettiği), otorit­eye saygıyı öğütleyen “ahlakçı disi­plin” kültürünün de payı olduğunu belirt­mem gerekiyor.

Küba da Çin mod­eli­ni uyarla­mak­ta gecikme­di. Bir taşla iki hedef: koron­avirüse ve iç muhalefet’e karşı, “Devrim­ci Göze­tim Sistemi”

Küre­sel korona krizi ile bir­lik­te bütün Neo-Lib­er­al­ist devlet­lerin evlere hapset­tiği mily­on­lar, devletlere, baş döndüren yeni teknolo­ji­leri yardımıy­la, gözetle­m­eye day­alı kon­trol sis­tem­ler­ine “özel misy­on­lar” yük­lemeleri için uygun bir fır­sat yarat­tı. Küba devlet otorite­si de ben­z­er bi şek­ilde bu sürece ken­di iç sorun­larını ve daha çok ta muhalif kes­im­lerin hareket alan­larını kısıt­la­mak için “devrim­ci (!) göze­tim sis­te­mi” ne, yani o eski baskıcı, tas­fiye­ci fab­ri­ka ayarları­na dönüyor.

COR, hede­fleri kuru­luşun­dan bu yana tanım­lan­mış ve koşullar değişmiş olsa bile o eski par­lak “devrim ve kahra­man­lık” yıl­larının gizlediği, “bil­in­meyen Cas­troist despo­tiz­mi” yeniden işlevli kıl­mak üzere pro­gram­lanıy­or. Böylece karan­lık bir döne­min anıları, yeni kur­ban­lar döne­miyle aralan­mış oluyor…
Devrim­ci Göze­tim Sis­tem­i­nin başı­na usta başı olarak atanan genç dik­tatör Ger­ar­do Hernán­dez 1hüküme­tinin bir STK olarak sun­duğu örgütün tasarım­larını açıkça şöyle ortaya koyuy­or: “Kolek­tif bir devrim­ci göze­tim sis­te­mi kura­cağız”“Emperyal­izmin saldır­gan­lık kam­pa­nyaları2karşısın­da, ada­da yaşayan herkesin, her kişinin kim olduğunu ve ne yap­tığını bilen, devrim­ci kolek­tif uyanık­lık sis­tem­i­ni uygulayacağız”
Küba siv­il toplum örgüt­leri, COR’U “vatan­daşların özel hay­atı­na müda­halenin ceza­sız kala­cağı”, yaşam­ları üzerinde “kon­trol işle­vi” göre­cek bir baskı aracı olarak tanımlamaktalar..

Parti devleti Küba’nin beyaz önlüklü ithal köleleri: doktorlar

Koron­avirüsle bir­lik­te Küba’nın seçkin dok­tor­ları İtalya’ya yardı­ma koş­tu­lar. Ağır­lık­lı olarak tur­izm baş­ta olmak üzere, şek­er, nikel, kobalt, tütün, biy­otıp ürün­leri, deniz ürün­leri, rom ve naren­ciye ihra­catı gibi temel gelir kay­nakları­na day­alı Küba ekonomisinde, küre­sel Koron­avirüs en önem­li döviz kay­nağı olan tur­izm gelir­leri­ni bloke etmiş oldu. Böylece Küba Par­ti Devleti, alter­natif bir çözüm olarak her zaman tur­izm­le yan yana yürüt­tüğü yedek­te­ki par­lak gelir kay­nağını “devrim­ci dok­tor­ları” yoğun­laştırılmış bir ihtiy­at ve pro­pa­gan­da ile allayıp pul­layıp, günün en hay­ati ihtiy­acı­na par­lak bir cevap olarak dünya piyasası­na sürdü.

Bu durum Küba’nın koron­avirüse karşı “enter­nasy­on­al dayanış­ma” mı, yok­sa yeni bir “ithal dok­tor tur­iz­mi” mi sun­duğu üzer­ine, soru­ları da gün­deme getir­di. Peki, insan­lar­da yanıltıcı bir hayran­lık duy­gusu yaratan bu, “kahra­man-laştırılmış ‑dok­tor­lar” nasıl bir algı operasy­onunun sonucuydu?
Yanıtını Kübalılar­dan alalım:

Oysa Küba’­da­ki dok­tor­lar, yaşanan hüman­izm ve dayanış­ma için temel koşullar­dan yok­sun­dur ve bu, insan için içkin bir durumdur.”

Koron­avirüs gürültüsünün ortasın­da, res­mi Küba medyası, Kübalı dok­tor­ların hüman­izmi­ni ve dayanış­masını vur­gu­la­mak için diğer ülkelere misy­on­lar gön­der­m­eye devam etti. Kam­pa­nya, Küba’nın içinde ve dışın­da, Küba hüküme­tinin Brezilya’­da­ki “daha fazla dok­tor” pro­gramı­na atadığı 8,332 dok­torunu geri çek­tiği 2018’te gerçek­leşen tartış­mayı yeniden canlandırdı.

Böyle has­sas bir konuy­la ilgili tartış­ma, her şey­den önce, insanı ken­di başı­na bir son olarak değil, diğer amaçlara ulaş­mak için bir araç olarak yer­leştirmeyi zorun­lu kıl­mak­tadır. Bu yak­laşım iki fark­lı gerçeği ortaya koymaktadır :

Bir yan­dan : Küba sağlık sis­te­mi her yıl çoğu ülke­den daha fazla sayı­da dok­tor yetiştiriy­or, bu da bu uzman­lığın sosyal refah için öne­mi nedeniyle takdire şayan. Akra­baların­dan ayrılan on bin­lerce Kübalı dok­tor, gönül­lü olarak yaşam­ları ris­ki altın­da geze­genin en uzak köşeler­ine git­ti. Bu davranışın değeri kuşkusuz Küba için­de­ki ve dışın­da­ki insan­lar tarafın­dan alkışlanıy­or ; bu, dok­tor­larımız hakkın­da çok şey söylüy­or ve dünya­da yan­sıt­tık­ları olum­lu ima­jı açıklıyor.

Öte yan­dan: diğer ülkel­er­den gelen dok­tor­ların aksine, Kübalılar sadece Küba hüküme­tinin bir devlet Ajan­sı tarafın­dan seçildik­lerinde, işe alındık­ların­da ve gön­der­ildiğinde göreve devam eder­ler; yani, ne zaman, nerede ve han­gi koşullar altın­da gide­cek­ler­ine kendi­leri karar ver­me­zler. Maaşları, onları kiralayan devlet tarafın­dan toplanır ve bu da kazanılan paranın yak­laşık dörtte üçünü tah­sis eder. Kübalı dok­tor­lar da – nadir istis­nalar dışın­da- aileleriyle bir­lik­te seya­hat edemiy­or­lar, evlerinden uzun süre­li ayrım­lar pahası­na. Her ne sebe­ple olur­sa olsun, misy­on­ları terk etm­eye karar veren­ler, firari olarak sınıflandırılır ve sek­iz yıl boyun­ca ülkeler­ine dön­meleri yasak­tır; baş­ka bir dey­işle, bir ordunun bir parçasıdır.

Küba siyasi-ekonomik mod­elin­in doğasın­dan haber­siz her­han­gi bir izleyicinin ken­di­sine sora­bile­ceği soru şu: neden git­mek zorun­da değilse, red­det­mek yer­ine bu koşullara boyun eğmeyi kab­ul ediy­or ? Cevap temeldir. “Gönül­lü olarak” gidiy­or­lar, ancak bu “irade” bir gerçeği gizliy­or: Küba’­da kaldık­ları süre boyun­ca aldık­ları maaşlar, ülkenin en yük­sek­leri arasın­da olsa da yetersiz.

Ken­di evleri­ni satın alma veya inşa etme, bir ulaşım aracı edin­me veya ev alet­leri satın alma özlem­leri, maaş ve fiy­at­ların olum­suz oranı nedeniyle bu tür dok­tor­lar için imkan­sızdır. Çıkar­larını savun­mak için devlet­ten bağım­sız gerçek sendikaları veya diğer dernek­leri yok­tur. Buna ek olarak, red­detme, gönül­lü olsa bile, sonuçları vardır. Küba sağlık sis­te­mi tama­men devlet tarafın­dan yönetiliy­or ve her­han­gi bir red­detme cid­di zor­luk­lara yol aça­bilir. Küba dok­toru­nun bu özerk­lik eksik­liği, devletin sal­gın hastalık­lar ve doğal afetler gibi fenomen­lere der­hal müda­hale etmek için dünyanın önünde büyük bir kap­a­site göster­mesi­ni sağlar. Yani, dayanış­ma neden­ler­ine ek olarak, kendi­leri­ni bu kadar açık bir şek­ilde göster­meyen başkaları da var; ancak bu aynı dok­tor­lar­dan bazıları görev­leri­ni terk ettiğinde, yük­sek bir bedel öde­m­eye hazır olduğun­da dağılır: firari olarak adlandırıl­mak ve çocuk­larının, ebeveyn­lerinin, eşlerinin, kocalarının veya basit arkadaşlarının sek­iz yıla kadar olduğu menşe ülkeler­ine geri döne­memek. Küba hüküme­tinin Brezilya’­da sahip olduğu dok­tor­ları geri çek­m­eye karar ver­me­siyle ve yak­laşık dörtte biri geri dön­mem­eye karar verdiğinde büyük bir örnek oluştu.

Bu nok­ta­da, görünüşte açık­lana­mayan bir gerçek­le karşılaştık. Kübalı dok­tor­lar hüman­izm ve Dayanış­ma için bir ön koşul­dan yok­sun­dur: İns­an için içkin olan ben ve haysiyet­ten.. Bir kavram olarak, haysiyet, birinin ne düşündüğü ile ne yap­tığı arasın­da­ki ilişkiyi ifade eder, her­han­gi bir dış güç tersi­ni zorlayamaz.

José Martí bu tezi usta­ca bir cüm­le haline getir­di: “Cumhuriyetimizin ilk yasasının, insanın tam onu­ru için Kübalılar için bir ibadet olmasını istiy­o­rum”. Ve İns­an Hak­ları Evrensel Bildir­ge­si ilk makale­si de bunu içerir : “tüm insan­lar özgür­lük, onur ve hak­ları bakımın­dan eşit doğar­lar”. Önce ne gelir, insan mı yok­sa ide­olo­ji mi ? Küba duru­mun­da, cevap açık­tır: ide­olo­ji, her şeyin tabi olduğu nihai bir hedeftir.

Küba devleti, dok­tor­ların kiralan­masın­dan iki büyük temet­tü elde etti: devlet mod­elin­in ver­im­si­zliği­ni kıs­men değiştirmek ve tüm dünya­da hay­at kur­tar­maya hazır dok­tor­ların ima­jını dünyaya sat­mak. Dok­tor­ların Brezilya’­dan çek­ilme­si ve Bolivya ve Ekvador gibi diğer ülkel­er­le yapılan anlaş­maların kırıl­ması, dok­tor­ları covid-19 ile savaş­maya gön­der­menin iste­nen etk­i­sine rağ­men yeni büyük keşi­fler­le değiştirilemez.

Bugün, sürdürüle­mez bir ekonomik mod­el ve onu değiştirmek için siyasi irade eksik­liği nedeniyle, pro­fesy­onel hizmet­lerin ihra­catı, ülke için ana gelir kay­nağı olmasa da, biri haline gel­di. Bu hizmetler için – özel­lik­le tıb­bi – Küba reji­mi yıl­da mil­yarlar­ca dolar aldı; şek­er, nikel ve diğer ürün­lerin ihra­catın­dan daha kazançlı bir faaliyet, ancak gerçek­lerin gös­ter­diği gibi sürdürülebilir değil.

Küba, yurt­dışın­da­ki dok­tor­ların var­lığını artıra­bilir, ancak mod­ern köle­lik koşulların­da değil. Bu neden­le, tüm sağlık çalışan­larının ve nüfusun destekleye­ceği radikal bir değişime ihtiyaç vardır: diğer ülkelere serbestçe seya­hat etmek için işe alın­abilir­ler veya tek­lif edilebilir­ler ve devlet aldık­ları ücretlere ver­gi uygulayabilir.Bu önlem­le dok­tor­lar, Akit ülkel­er ve Küba devleti kazanacaktır.Ve her şey­den önce, hüman­izm, dayanış­ma ve haysiyet arasın­da­ki kab­ul edile­mez ayrım kırılacaktır”

Dimas Castel­lanos, Diario de Cuba

Kuşatılmış halklar: Amazon yerlileri, son durum…

Etrafı koronavirüs, silahlı şiddet, sel taşkınları ve petrol sızıntılarıyla kuşatılmış halklar: Amazon Yerlileri…

Hay­van­lar öldü, avlana­madık, balık tuta­madık, hep­si nehirlerde öldü ve mah­sul­ler­im­iz mahvoldu”

Ekvator Amazonu

14 Şubat 2011’de, Ekvador, Sucum­bíos Eyaleti Nue­va Loja Mahkeme­si’n­den Yargıç Nicolás Zam­bra­no, 2001’te Tex­a­co’­nun hisseleri­ni satın alan Kuzey Ameri­ka ulusöte­si şir­keti Chevron’un 1964 ve 1990 yıl­ları arasın­da Ekvador Ama­zon’­da neden olduğu kirlilik­ten suçlu olduğu­na karar verdi.

Tex­a­co, o yıl­lar­da orman­da­ki bir mily­on hek­tar­lık bir imtiyaz­dan yarar­landı ve birçok uzman tarafın­dan Nisan 2010’da Mek­si­ka Kör­fez­i’n­de­ki British petrolün neden olduğu dökülme­den on kat daha büyük bir ekolo­jik felakete neden oldu. Hakim, petrol şir­ke­tinin neden olduğu hasar için 8.646 mily­on dolar ödeme­si gerek­tiğine ve ayrı­ca Çevre Yöne­ti­mi Yasası’nın day­at­tığı 10%u 9.150 mily­on dolara çıkar­ması gerek­tiğine karar verdi.

Ahla­ki açı­dan, yargı, Chevron-Tex­a­co’­nun işle­nen suç için mağ­durlara “kamu özür dileme­si” gerek­tiği­ni ve bunu yap­mayı red­ded­er­se iki kat ödeme yap­ması gerek­tiği­ni belir­mişti. Ancak aradan geçen 16 yıl son­ra bu kararın gereğinin yer­ine getir­ilme­si bek­lenirken bölge yeni imtiya­zlar gel­di. Her şey, Ekvador devle­tinin Orta ve büyük maden­ci­lik­te (met­al ve met­al olmayan) ilk keşif aşa­ması için Ulusal Maden­ci­lik şir­ke­tine (Ena­mi EP) iki maden­ci­lik imtiyazı verdiği 3 Mart 2017’de başladı.

Mag­dale­na Nehri adı ver­ilen pro­je-Mag­dale­na 1 ve Mag­dale­na 2 imtiya­zları ile — Imbabu­ra eyaletinde­ki Cota­cachi Kan­to­nunun Llurimagua sek­törün­de­ki koruyu­cu orman Los Cedros’­ta yer almak­tadır. Bu ormanın %68’ini tem­sil eden yak­laşık 3,568 hek­tar kiralanmaktadır.

Suc­cum­bíos eyaletinde­ki Gon­za­lo Pizarro böl­gesinin Pan­duy­acu kich­wa yer­li toplu­luğu Başkanı Hol­ger Gal­lo, toplu­luğu­nun geçmişte bazı dökülmel­er­den muz­darip olduğunu, ancak bu büyük­lük­te bir şey görmediği­ni söyle­di. “Farkın­dalığı artır­mak ve bu çevre­sel tal­ih­si­zliği kab­ul etmek için yetk­ililere ihtiy­acımız var. Koka Nehri harap oldu, Nisan 8 sabahı toplu­luk­tan bazı arkadaşlar ölü balık topladı” diy­or Gallo.

Covid-19 medeniyle ilan edilen “evde kal” uygu­la­ması nedeniyle Kich­wa toplu­luk­larının şehirlere çık­ması mümkün değil.

Yer­li Kich­wa halkının ana besin kay­nağı olan balık, petrol sızın­tısı nedeniyle artık zehirlen­miş durum­da. Kichwa’lı balıkçılar, “Petrol her tarafta. Sorum­lu olan­ların tanım­lan­masını ve çevre­sel iyileştirmeyi ve etk­ile­nen doğanın restorasy­onunu istiy­oruz” diyor

IUCN Güney Ameri­ka için su pro­gramı Koor­di­natörü Emilio Cobo ise, petrol sızın­tısının Ama­zon Nehri’ne ulaş­masının engel­len­mesi gerek­tiği­ni söylüy­or. Cobo, bugün Coca ve Napo nehirlerinde yaşanan şeyin, San Rafael şelalesinin çök­tüğü zaman­dan beri Ekvador hükümeti tarafın­dan bili­nen bir durum­dan geldiği­ni ve bunun “ihmal” sonu­cu olduğunu söylüyor.

31 Mart’­ta yayın­lanan bir bildiri­de, Ama­zon Havza­sı yer­li örgüt­leri Koor­di­natörü (COICA), üye ülkelerin hükümet­ler­ine sağlık önlem­leri­ni almak ve yer­li halk­ların özel duru­mu­na uygun olarak acil durum plan­ları hazır­la­mak için acil bir çağrı yap­tı. Bölge­sel yer­li örgüt tarafın­dan öner­ilen önlem­ler arasın­da, özel­lik­le bu toplu­luk­lara ait olmayan insan­lar için, yer­li halkın tur­izm yer­ler­ine veya kal­a­balık­ların bulun­duğu yer­lere erişi­mi­ni sınır­la­manın yanı sıra, yer­li böl­gelere gir­iş ve çıkışın sıkı bir kon­trolü yer almak­tadır. Ek olarak, koron­avirüsün olası sal­gın­larıy­la başa çık­mak için özel plan­ların hazır­lan­ması için öner­il­erde bulundular.

Ekva­tor Amazon’unun Yer­li Halk­lar Kon­fed­erasy­onu — Con­fe­ni­ae, en büyük zor­luk­lar­dan birinin barı­naklar­da­ki toplum­sal yaşam biçim­leri olduğunu anlamıştı. Bu neden­le, toplu­luk ista­sy­on­ları ve What­sApp mesajları yoluy­la yayıl­maya çalışılan ve Ama­zon boyun­ca konuşu­lan düzinel­erce dile çevrilen önlem­ler­den “meclislere ve min­galara katıl­ma­mak, aynı kaseden yemek ve içe­cek pay­laş­ma­mak ve günde birkaç kez el yıka­mak” gibi pratik önlem­lere özel­lik­le dikkat çektiler.

Buna ek olarak, Ekvador hüküme­tine köylere içme suyu ve tıb­bi malzeme tedarik edilebilmesi­ni sağla­mak için çağrı­da bulundular.

Ekvador Ama­zon’­da­ki Sarayaku’­nun kich­wa lid­eri Patri­cia Gualin­ga, Sarayaku ve Papayaku’­da­ki şid­detli yağışlar­dan yak­laşık 3 bin yer­li halkın etk­ilendiği­ni açık­ladı. Con­fe­ni­ae ise yayın­ladığı koron­avirüs önlem­leriyle ilgili açık­la­masın­da “diğer popülasy­on­lar­dan gelen bu bireyler de virüsü kap­mış ola­bilir ve henüz bilmiy­or­lar” diy­or­du. Ekvador’­da şu ana kadar 1211 onay­lan­mış vaka var, ve bu neden­le, Ekva­tor Amazon’unun Yer­li Halk­lar Kon­fed­erasy­onu, yer­li halkın da toplu­luk­ları­na girm­eye karar ver­me­den önce koron­avirüs test­leri yap­maya önce­lik ver­mesi­ni talep etti. Buna ek olarak, Ekvador hüküme­tine köylere içme suyu ve tıb­bi malzeme tedarik edilebilmesi­ni sağla­mak için çağrı­da bulundu.

koronavirüs

Kendimizi Savunma Hakkımız Var”

Geçtiğimiz Şubat ve Mart aylarını kap­sayan Ekva­tor Amazon’u yol­cu­luğu­mun ana güz­er­gahları olan Puyo- San­ta Clara Aki Piat­ua nehri, yaşayan orman Saryaku ve Yasuni’de görüştüğüm yer­li lid­er­ler ve yer­el halk, böl­genin hidroelek­trik, petrol ve maden­ci­lik tarafın­dan tehdit edilen nehirlerinin, Ama­zon’un yıkıl­masının ana iti­ci güç­lerinden biri haline gelen Ekvador hüküme­tine karşı önem­li bir mücadele olan korunan alan­lar (ZAD’lar) ilan edilmesi­ni talep ediy­or­lar. Bu neden­le, yer­el halk “kendimizi savun­ma hakkımız var” diy­or. Özel­lik­le son yol­su­zluk davası göz önüne alındığın­da “adaletin Piat­ua Nehri’ni sat­ması adil değil ” diyen yer­li halk, suyun kendi­leri için ve yaşayan her can­lı için doğal bir hak olduğu­na vur­gu yapıyor.

Bu neden­le bölge halkı, bir yan­dan maden­ci­lik şir­ket­ler­ine ve üç petrol kuyusuna imtiya­zların bulun­duğu böl­gel­erde sürdürülebilir, ken­di ken­di­ni orga­nize eden doğa sporları ve kültür tur­iz­mi gibi pro­jelere yönelirken bir yan­dan da “böl­genin imtiyaz kapısı olarak aralanan hidro elek­trik ve petrol pro­jelerinin tümüyle sona erdirilme­si” için mücadele ediyorlar.

Brezilya Amazonu

Şimdiye kadar, yer­li sağlık özel Sekreter­liği (SESAI), yer­li toplu­luk­lar­da dört şüphe­li koron­avirüs vakası bildirmiş. Bağım­sız bir çevre gazete­cil­iği por­talı olan Mongabay’a göre, bun­lar­dan biri Brezilya’nın Ata­la­ia do Norte kentinde Marubo’­da, Rio de Leti­cia, Kolom­biya’ya şehrine dört saat uza­k­lık­ta yaşıy­or ve rehber olarak çalışıy­or. Has­ta, Brezilya, Peru ve Kolom­biya sınırın­da­ki bir grup Kuzey Amerikalı ile temas halindeymiş. Test­leri 1,138 kilo­me­tre uza­k­lık­ta­ki Man­aus’a götürülme­si birkaç gün süre­cek. Rehber, Brezilya’nın en önem­li orman şehirlerinden birinde yaşayan 2.500’den kişi­den biri olarak bilinmektedir.

Başkan Jair Bol­sonaro’­nun korunan alan­ları sona erdirerek Ama­zon’u “mega üretken” hale getirme konusun­da­ki sürek­li tehdit­ler­ine bugün koron­avirüs tehdi­di de eklendi.

Brezilya yer­li halk­larının koal­isy­onu (ABIP), “yer­li toprak­ların kara avcıları, yasadışı işgal­cil­er, maden­cil­er ve kaydedi­cil­er tarafın­dan işgal edilmesine
karşı çıkıl­ması” çağrısın­da bulundu.

Brezilya Ama­zo­nun­da yer­li bir toplu­luk­ta yaşayan bir kadın­da COVİD-19 enfek­siy­onunu doğru­layan 1 Nisan 2020’deki haber­ler, bu pan­dem­i­nin yer­li halk için, hat­ta izole Ama­zon popülasy­on­ları için felaket sonuçları doğura­bile­ceği­ni gös­teriy­or. BM’ye göre, 50 yaşın üzerinde­ki yer­li halkın yüzde 35’inden fazlası tip 2 diya­bet has­tası olduğu için özel­lik­le savun­masız. Buna ek olarak, yer­li halk­lar yük­sek düzeyde anne ve bebek ölüm­leri, yeter­siz beslen­me, kardiy­ovasküler hastalık­lar ve sıt­ma ve tüberküloz gibi diğer bulaşıcı hastalık­ları yaşamaktalar.

Koronavirüs riskine aldırmadan hala temassız yerli kabilelere ulaşmaya çalışan Misyoner Evangelistler

Jair Bol­sonaro Hükümeti tarafın­dan destek­le­nen bir Amerikan Evan­ge­lik Örgütü, koron­avirüse karşı savun­masız yer­li halkı kir­letme risk­ine aldır­mak­sızın Ama­zon’un uzak böl­geler­ine doğru seya­hat etm­eye devam ediyor.

Ari­zona merke­zli ve “yeni kabilel­er misy­onu” olarak da adlandırılan Amerikan Evan­ge­lik misy­on­er Örgütü “Ethnos360”, Ama­zon’­da­ki her kabi­leyi dönüştürm­eye çalışıy­or. Bu misy­on için on yıl çalışan Ricar­do Lopes Dias’ın, geçen Şubat ayın­da, yer­li halkın korun­ması için Brezilya Devlet ajan­sı Funai’nin Başkanı olarak atan­ması tartış­malara yol açtı. Örgüt, geçen yıl bağışlar sayesinde satın ala­bildiği helikopter­le “Eth­nos 360” yeni izole kabilelere ulaş­mak­tan gurur duyuyor…

Brezilya haber der­gisi Epoca, 2017’ten başla­yarak Yeni Kabilel­er Misy­onunun tanıtım vide­o­larının dolaş­maya başladığını, ve 66 helikopter için bağış topladığını açık­ladı. Bir pilot, Jere­mi­ah Diedrich, yeni kabilel­er misy­onunun uçağı neden iste­diği­ni şöyle açık­lıy­or­du: “Batı Brezilya’nın bu kıs­mı, dünyada­ki en yük­sek temassız insan gru­plarının yoğun­luğu­na sahip olarak Sur­vival Inter­na­tion­al tarafın­dan lis­te­leniy­or… Güney Amerika’nın tamamın­da en karan­lık, en yoğun, ulaşıl­ması en zor yer. Bu yüz­den bir helikoptere ihtiy­acımız var.”

Sur­vival Inter­na­tion­al, Ethnos360 gir­işimine şid­de­tle karşı çıkıy­or. Sur­vival Savun­ma Direk­törü Fiona Wat­son, Mongabay, “Yeni kabilel­er misy­onunun, temassız kabileleri bul­mak için bir helikopter kul­lan­ma planı tehlike­li ve sorum­suz. Açıkça bu yer­li halk­ların Yal­nız kalma arzusuna saygı gösterme niyet­leri yok. Teması zor­la­mak için her­han­gi bir gir­işim, onları ölüm­cül hastalık­lar­la enfek­te etme riski­ni taşır. NTM’nin son 60 yıl içinde Güney Amerika’­da­ki zor­la temasların korkunç tar­i­hi, birçok temassız halkın ölümü ve yok edilme­siyle sonuç­landı ve bu savun­masız kabilelerin yakının­da her­han­gi bir yere izin ver­memek için keskin bir uyarı olarak anlaşıl­malıdır. Brezilya hükümeti NTM’nin soykırım plan­larını dur­dur­mak için şim­di harekete geçmeli”, diyor.

Bu kabilel­er, kıza­mık veya grip gibi yaygın hastalık­lara karşı çok savun­masız. São Paulo Fed­er­al Üniver­site­si’nde bir halk sağlığı uzmanı olan Dr. Dou­glas Rodrigues, “her­han­gi bir bulaşıcı hastalık bu yerlil­er için felaket ola­bilir” diyor.

Kolombiya Amazonu

Bir haf­tadan daha kısa bir süre önce, San José del Guaviare (Kolom­biya) kasabasın­dan 20 daki­ka uza­k­lık­ta­ki Boni­ta çiftliğinde bulu­nan yer­li etnik Nukak halkı, 2005’te silahlı şid­det hareket­leri nedeniyle sığındık­ları ormanın derin­lik­ler­ine dön­m­eye karar ver­di. Bu kez, mikrosko­bik ve ses­siz bir düş­man olan koronavirüs’ten kaç­mak için…

Bu, Nukak­ların bir pan­demi­den ilk kaçışı değil. 30 yıl önce, dokunul­mamış bir kasaba­da yaşarken, 1988’te sakin­lerinden 40’ı, bir grip sal­gının­da öldü. Bu neden­le bu yeni sal­gın­dan korun­mak ve tıb­bi bakım için Guaviare böl­gesin­de­ki ormana (Cor­regimien­to de Cala­mar) git­m­eye karar verdiler.

Kolombiya’daki Nukak’lar gibi, Embera toplu­luğu­nun insan­ları da 25 Mart’­ta Kolom­biya’­da başlayan zorun­lu karan­ti­naya uymaya hazır­lanıy­or­du, ancak bölgede­ki FARC ger­il­laları ile paramiliter güç­lerin çatış­maların­dan kay­naklı riskli güven­lik koşulları, onları evleri­ni terk etm­eye ve ormanın derin­lik­lerinde­ki sığı­naklar­da kendi­leri­ni koru­maya zorladı.

ONIC — Kolom­biya Yer­li Halk­lar Kon­fed­erasy­onunun 5 Nisan’­da Twit­ter hesabın­dan pay­laştığı bir video­da bu gru­pların Embera nüfusunu çapraz ateş hat­tın­da bir insan kalka­nı olarak yer­leştirdiği­ni ve onları bir alan­da toplu hapset­m­eye yön­lendirdiği görün­tüler yer almak­tay­dı. ONIC sözcüsü Luis Kankui ise, yap­tığı video açık­la­ma­da, “Chocó’­nun bu böl­gesinde yaşayan Embera halkının hay­atını koru­mak için acil insani yardım çağrısın­da bulunuy­oruz” diy­or­du. Yine aynı Twit­ter hesabın­dan pay­laşılan bil­gilere göre, 3 Nisan Cuma gecesin­den bu yana ger­il­la grubu ile paramiliter arasın­da çatış­ma vardı ve hat­ta 10 ailenin yaşadığı Nue­va Jesuralén kasabasın­da 37 parçalı el bom­bası patlatılmıştı.

Ayrı­ca, toplu­luğun bölgede­ki nehirlerde harekete geçirdiği teknelerin “bu gru­pların üyeleri tarafın­dan hareket­siz hale getir­ildiği­ni” ve çok az sayı­da sakinin “küçük çocuk­larını ve yaşlıları dağlar­da sırt­ların­da taşıyan uzun yürüyüşler yap­ma seçeneğine sahip olduğunu” iddia ediyorlar.

Fed­erasy­on, koron­avirüsün neden olduğu sağlık acil duru­mun­dan dolayı ülkenin yer­li ve afro toplu­luk­ları için bu kri­tik zaman­lar­da hay­a­ta saygı talep etmek için insani yardım kurum­ların­dan yardım iste­di. ONIC sözcüsü Luis Kankui Twit­ter hesabın­dan yap­tığı açık­la­ma­da, “S. O. S. bu, Chocó’­nun Emberas köy­lerinde geçen sert gerçek­lik­tir. Pan­demi­den korunuy­or­lar, mer­mil­er­den kaçıy­or­lar ve yardım etmesi için dünyaya sesleniy­or­lar ” diye yazdı. Embera toplu­luğu, 25 Mart’­ta Kolom­biya’­da başlayan zorun­lu karan­ti­naya uymaya hazır­lanıy­or­du, ancak çatış­malı güven­lik koşulları onları evleri­ni terk etm­eye ve orman­da kendi­leri­ni koru­maya çalış­maya zor­ladı. Luis Kankui’nin verdiği son bil­giye göre, “Birçok aile çapraz ateş altın­da ora­da kalmaya devam ediy­or, sadece 37 Aile La Piñi­ta toplu­luğu­na kaç­mayı başardı”

Şimdiye kadar Kolom­biya Ama­zon­da­ki yer­li halk toplu­luk­ların­dan koronavirüs’ten etk­ile­nen olduğunu gösteren hiçbir çalış­ma yok, ancak Kolom­biya Ama­zon’­da tama­men tecrit altın­da yaşayan en az 75 yer­li toplu­luk bulunuy­or ve sakin­lerinin bağışık­lık sis­te­mi hastalığa karşı çok daha savunmasız.

Peru Amazonu

18 Mart’­ta Peru ormanının gelişi­mi için etnik gru­plar arası dernek olan AIDESAP, Ama­zon Pas­taza Quechua Yer­li Fed­erasy­onu lid­er­lerinden Aure­lio Chino’nun Hol­lan­da’ya yap­tığı bir gezi­den son­ra yap­tırdığı test sonu­cu­nun poz­i­tif çık­tığını duyur­du. Yer­li lid­er Aure­lio Chi­no, şu anda ülkenin Kuzey ormanın­da Tara­po­to şehrinde bir has­tanede tedavi edilmekte.

Bu, yer­li bir bölgede bili­nen ilk koron­avirüs vakasıy­dı. Peru’­nun 55 yer­li halkı­na sahip olduğunu ve 51’inin Ama­zon böl­gesinde olduğunu düşünürsek, bulaş­ma risk­leri abartı değildir.

Bir açık­la­ma­da, 15 yer­li halkı tem­sil eden “Doğu Yer­li Halk­larının Bölge­sel Örgütü”, ulus­lararası işbir­liği ve yardım çağrısın­da bulun­du “böylece toplu­luk­lar onları en yakın sağlık nok­ta­ları­na taşı­mak için yakıtı karşılaya­bile­cek”. Orga­ni­za­sy­ona göre, bazı barı­naklar bir sağlık merkezin­den ve diğer yer­ler­den tekneyle en az altı saat, hat­ta üç gün uzaklıktadır.

COVİD-19’a karşı sosyal dayanışma ve sosyal grev

Koron­avirüs sal­gını, genel­lik­le mil­liyetçi ve ırkçı bir man­tığa cevap veren baskıcı ve otorit­er tep­ki dal­galarını tetikledi.

Koron­avirüs hakkın­da­ki haber­ler ve yan­lış bil­giler yeni yıl­dan son­ra yayıl­maya başladığın­da, Çin’li ve Asyalılara yöne­lik ırkçılık ve yabancı düş­man­lığı artışıy­la başa çık­ma ihtiy­acı hakkın­da konuş­maya başladık.

Geçtiğimiz haf­ta­lar boyun­ca, bir düzine­den fazla Avru­pa ülke­si ve Avru­pa Bir­liği, yeni seya­hat kısıt­la­maları ve sınır kon­trol­leri uygu­ladı. Yıl­lar­ca popülist yabancı düş­man­lığı ve giderek artan Avru­pa Bir­liği karşıtlığını yan­sı­tan bu önlem­ler, aşırı sağcı poli­tikacılar tarafın­dan selam­landı. İtalya’da, Kuzey Ligi’n­den Mat­teo Salvinio, “göç­men­lerin virüsün var­lığının tey­it edildiği Afrika’­dan inme­sine izin ver­menin sorum­su­zluğu” olduğunu söyle­di. Avru­pa Par­la­men­to­su ve Fin Par­tisi üye­si Lau­ra Huh­tasaari, “pan­de­mi sınır­lara duyu­lan ihtiy­acı doğru­ladı” diy­erek, “küre­selleşme çöküy­or” şek­linde yorum­ladı. Macaris­tan Başbakanı Vik­tor Orbán, “biri göç olarak adlandırılan ve diğeri koron­avirüse ait olan iki cephede bir savaş yürütüy­oruz. İki­si arasın­da man­tık­lı bir bağlan­tı. var.” diy­erek, yabancıları ve göç­men­leri Macaris­tan’­da virüsü yay­mak­la suçladı.

Kanada’da Pan-Asya Kolek­ti­fi, Mon­tre­al’de bu haf­ta iki Kore­li erkek bıçak­landığını belirten ve Güney Kore Kon­solosluğu Korelil­er­den bu dönemde dikkatli olmalarını isteyen bir uyarı yayın­ladı. Geçen ay, Mon­tre­al’de bir Kore restoranı olan GaNaDaRa iki kez soyul­du. Bu uçuşların ırk­sal olarak motive olup olmadığı henüz bel­li değil, ancak Mon­tre­al’de­ki Asyalılar gergin­liğin yük­seldiği­ni açıkça hissediy­or. Buna ek olarak, son haf­ta­lar­da bir dizi heykel ve kültürel sem­bolün tahrip edildiği Mon­tre­al’in Çin mahallesinde nefret suçları işlen­di ve en az üç Bud­ist tapı­nağı­na saldırılar düzenlendi.

  • korona

COVİD-19 krizine ilk devlet dışı yanıt, Kira grevi

Kanada’­da ‘Kira Grevci­leri’, sosyo-ekonomik tale­p­leri­ni bir deklarasy­on­la ilan ettil­er. Kuzey Ameri­ka genelinde toplu­luk­lar çok sayı­da karşılık­lı yardım ve Dayanış­ma ağları kur­du­lar. Aynı zaman­da, fark­lı toplu­luk­lar engellere rağ­men kendi­leri­ni orga­nize ettil­er. Örneğin, Laval’­da­ki göç­men­ler için ceza­evin­de gözaltı­na alı­nan kişil­er tarafın­dan başlatılan açlık grevi­ni ve Kuzey Amerika’­da­ki mahkum­ların “kur­ban” olarak kab­ul edildik­leri koşulları göz önüne almayan düzen­lemeleri kab­ul etmeyi red­de­den çeşitli gir­işim­leri de not ede­lim. Yunanistan, Almanya, Fransa, ve İngiltere’de göç­men dayanış­ma ağları baş­ta olmak üzere, pek çok sosyal grup, koron­avirüse karşı alter­natif sosyal dayanış­ma kam­pa­nyaları başlat­tı. Örneğin Fransa’daki “evde kal”  uygu­la­masın­da, yal­nız yaşayan yaşlı insan­ların acil bir yardı­ma ihtiyaç duy­duk­ların­da hızlı bir iletişim kur­maları için pencereler­ine “kır­mızı bez “ asmaları için, uygu­la­malı ve örnek bir çağrı başlat­tılar. Yine ayrı­ca Paris, Bor­do ve Nantes gibi alter­natif sosyal dayanış­ma orga­ni­za­sy­on­larının bulun­duğu şehirlerde işgal evleri, kollek­tif fırın ve mut­fak­lar, hijyenik ve sosyal mesafeyi koru­yarak, yardı­ma ihtiy­acı olan insan­lara ulaştılar. Ücret­siz ekmek, yemek, maske ve hijyen malzemeleri dağıttılar.

Kaybedilen hayatlar ve sosyal etki

Virüsün kaybe­dilen ve kaybe­dile­cek olan sayısız hay­at­lara mal ola­cağı doğru olsa da, sosyal etkinin de büyük ola­cağı beklenmelidir.

Ege­men toplum­sal düzenin şimdiye kadar bildiği en büyük kri­zler­den biriyle karşı karşıyayız. Öyle­ki, hay­at­ta kalmak her kes için nerdeyse bir şansa dönüşürken, sis­te­mi hak­lı çıkar­maya çalışan ide­olo­jik temel, insanoğlu­nun yaşadığı ve tama­men sömürgeleştirdiği bir geze­gende, hızla büyüyen ekolo­jik bir felaketin kanıtı olarak çökmekte.

Bu kaçınıl­maz çöküşte geze­genin dost­larının tek tek bireyler ve gru­plar olarak geze­genin gele­ceği için hay­at­ta kalmaları ne kadar hay­ati bir önemde ise, sis­temin insan­ların yaşam­ların­dan çok, ken­di gele­ceği için ve tama­men olası bir “iç güven­lik tehdi­di” nedeniyle başlattığı,“evde kal” sıkıyöne­timine ve yarat­a­cağı olası semp­tom­lara karşı nasıl cevap ver­ile­ceği ve ne şek­il de orga­nize olu­nacağı da bir o kadar hay­ati önem taşı­mak­ta. Öyle ya, ölüm­cül bir virüsten korun­mak adı­na hay­at­larımızı “otorit­er kon­trol sistemleri”ne emanet edip, her gün kat­la­narak devam eden mev­cut diğer hay­ati sorun­larımız­dan kendimizi bu şek­ilde daha ner­eye kadar yalıtabiliriz?

Dolayısıy­la korona krizi ile sosyal mücadelel­er arasın­da ortaya çıkan paradok­sal durum, mut­lak sür­git bir hareket­si­z­lik olarak kab­ul edilmemeli. Tam ter­sine, bütün kıta­ları etk­i­sine alan bu ölüm­cül virüs’ü yal­nız­ca bir sağlık sorunu olarak görmeyip, yarat­tığı bu tar­ih­sel sosyal duru­ma kay­naklık eden sorun­lu insan­lığımı­zla yüzleşmek için bir fır­sat olarak değer­lendirmeliy­iz. Kısacası ve özce­si bu küre­sel krizi, kıta­lar arası etkin bir DAYANIŞMA ile eko­sis­tem­le yüzleşen nihai küre­sel bir mücadel­eye dönüştürmeliyiz.

Sağlı­cak­la ve dayanış­ma ile kalın!


Fotoğraf : Sadık Çelik, Ama­zon­lar, 2020.

Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.