Türkçe | Français

Zehra Doğan’ın bu röpor­taj serisi 3 mart 2015 tar­i­hin­den itibaren dört bölüm halinde JINHA tarafın­dan yayın­landı. Aynı yıl Zehra serinin ilk bölümü olan “DAİŞ’in esir pazarların­da kaçan Ezi­di kadın­ların çığlığı” ile Metin Gök­te­pe gazete­ci­lik ödülüne layık görüldü.

Zehra’nın, ödül töreninde de belirt­tiği gibi (video), o dönemde basın, “konunun gün­demde olmadığını” ileri sür­erek, DAİŞ’in Ağus­tos 2014’ten itibaren Ezi­di halkı­na yöne­lik soykırım saldırılarıları konusun­da, haber yap­madığı gibi, bu röpor­ta­jı da yayın­la­mak­tan kaçındı. Dolayısıy­la, uzun süre boyun­ca, Türkiye’de ve ulus­lararası basın ve kamuoyu Ezi­di kadın­ların sesine gerek­tiği gibi yankı ver­ilme­di. Bugün JIN­HA’ya destek olmak ve JINHA arşivine ek olarak erişi­mi ve görünür­lülüğü genişlet­mek amacıy­la röpor­ta­jın bütün bölüm­leri­ni fark­lı dillerde yayınlıyoruz.

Diğer bölüm­lere erişmek için “Zehra Doğan inter­view” etike­tine tık­la­yarak ulaşabilirsiniz.


DAİŞ’in esir pazarlarından kaçan Ezidi kadınların çığlığı

DUHOK — DAİŞ’in elin­den kaç­mayı başaran kadın­lar anlattı:

Siyah çarşaf giy­dirdil­er, eller­im­izi bağlayıp tek sıraya koy­du­lar ve 10 dolar­dan başlayan fiy­at­lar­la bizi sat­tılar. Kaç defa satıldığımızı artık hatır­lamıy­oruz. Tecavüz edilen­ler içinde 3 yaşın­dan 6 yaşı­na kadar çocuk­lar­da var. Bizi Tıl Alfer, Baaj, Asey­ba, Rabia, Şen­gal, Koço, Tıl Azêr, Suu­di Ara­bis­tan, Suriye’nin baş­ta Rak­ka ken­ti olmak üzere birçok nok­ta­lar­da kuru­lan pazarlar­da satıy­or­lardı. Ellerinde hala bin­lerce kadın var.”

DAİŞ’in 3 Ağus­tos’­ta Şen­gal’e yöne­lik saldırıların­da gayri res­mi ver­ilere göre 7 binin üzerinde­ki kadın ve çocuk kaçırıldı. Esir alı­nan kadın ve çocuk­lar Tıl Alfer, Baaj, Asey­ba, Rabia, Şen­gal, Koço, Tıl Azêr, Suu­di Ara­bis­tan, Suriye’nin baş­ta Rak­ka ken­ti olmak üzere birçok nok­ta­lar­da kuru­lan köle pazarların­da satıl­maya devam ediy­or. Son zaman­lar­da 500 kadın çete­ci­lerin elin­den çeşitli yol­lar­la kaç­mayı başardı. JINHA olarak bu kadın­lar­la konuş­mak için Fed­er­al Kürdis­tan Böl­ge­si ve Rojava’­da bir dizi görüşmel­er yap­tık. Savaş mağ­du­ru bu kadın­lara ulaş­mak ise oldukça zor. Zaxo, Hewler ve Süley­maniye’de yetk­ilil­er­le yapılan görüşmel­erde izin ala­mayın­ca fark­lı yön­tem­ler­le bu kadın­lara ulaşarak, insan­lık dışı koşullar­da çete­ci­lerin zul­münü bir­in­ci ağız­dan din­ledik. Ardın­dan ise Şen­gal dağı­na çıkarak, ‘Bir daha asla’ diyen kadın­ların kur­duğu meclis ve öz savun­ma sis­tem­i­ni konuştuk.

Bir inşaatın her katında 10 aile

Soğuk bir kış günü, yol boyu kar yağıy­or. Arabamızın kaloriferi ısın­mamız için yeter­li olmuy­or. Nihayet adres­imize ulaşıy­oruz, Duhok’­tayız. İnşaat halinde bir binaya sığı­nan Şen­gallil­er bura­da ken­di imkan­larıy­la nay­lon barakalar oluş­tur­muş şek­ilde yaşa­maya çalışıy­or. Her katın­da neredeyse on ailenin yaşadığı bu inşaat­ta, her baraka­da ayrı bir tra­je­di sak­lı. Kay­nağımız bizi ikin­ci kat­ta çıkarıy­or. Bat­taniyen­den kapının aralan­masıy­la beraber kendimizi katliam, tecavüz ve köle pazarı konu­lu tra­je­di-korku film sah­nesinin içinde buluy­oruz. Filmin ilk sah­ne­si bu baraka­da başlamış oluy­or. Sıvasız duvar­lar, ken­di­ni rüz­gara siper etmiş nay­lon pencerel­er, ince bir kil­im, bat­taniye­den kapı, birkaç eski yastık, ken­di­sine dahi yararı olmayan gaz sobasının ısı­ta­madığı buz gibi odanın içinde korku filmin özne­si biri kız çocuğu üç kadın…

Yaralarını saracak kimse yok

Babaları, erkek kardeş­leri, amcaları ve kuzen­lerinin kaçırıldık­ları gün kafaları kesilerek katledilen ve kız kardeş­lerinin hala DAİŞ’in elinde olan 17 yaşın­da­ki V.X., 20 yaşın­da­ki H.X. ve 24 yaşın­da­ki Z.X., bu baraka­da 12 yaşın­da­ki erkek kardeş­leri ve anneleriyle yaşam mücade­le­si veriy­or. Üç ay önce kaç­mayı başaran bu kadın­lar hala her­han­gi bir reha­bilit­e­den geçmemiş ve üste­lik hiç kimse yardım için kapılarını çalmamış.

DAİŞ ansızın etrafımızı sardı”

Uzun bir ses­si­zliğin ardın­dan diğer kardeş­lerinden daha güçlü duran 23 yaşın­da­ki Z.X, “neden geldiğinizi biliy­o­rum” derce­sine başın­dan geçen­leri anlat­maya başlıy­or. Bizde haber­leştirme­den, Şen­gal­li kadın­ların yaşadık­larını onların ağzın­dan veriy­oruz: “O gün saldırıların başladığını duy­muş­tuk. Babam sabahın ilk ışığıy­la bizi arabası­na bindir­di, Sin­car dağları­na doğru yola koyul­duk. Yol üstünde bulu­nan amcamın köyüne de uğradık, öğle yemeğin­den son­ra amcamın ailesi­ni de alıp kaç­mayı plan­lıy­or­duk. Fakat olay iste­diğimiz gibi gelişme­di. Çok geçme­den DAİŞ etrafımızı sardı ve eve ateş açmaya başladı. Çok korkunç­tu. Babam­lar da kendi­leri­ni savun­du fakat yenik düştüler. DAİŞ içeri girip kadın­ları ve çocuk­ları dışarı çıkardı. İçerde kalan 27 erkeği ise bir odaya kil­i­tle­di. Ardın­dan daha yaşlı kadın­lar ve çocuk­lar ayrı, genç kadın­lar ise ayrı tutu­la­cak şek­ilde bizi iki gru­ba ayırdılar. Bir yıl­dan üç yıla kadar yeni evli olan kadın­lar da biz­im grubun içine aldılar.”

Kadın ve çocukların üstüne benzin döktüler”

Annem ve amcamın eşinin de içinde bulun­duğu daha yaşlı kadın­ların ve çocuk­ların içinde bulun­duğu grubun üzer­ine ben­zin dök­tüler. Biz­im grubu bir arabaya koy­du­lar ve bek­ledil­er. Biz­im grup 23, anne­min bulun­duğu grup ise 12 kadın­dan oluşuy­or­du. Onların grubun­da sayısını aklım­da tuta­madığım kadar çok çocuk bulunuy­or­du. Tam anne­min içinde bulun­duğu grubu yaka­cak­larken tele­fon­ları çaldı ve , ‘genç olan­ları Siba Şeyh Xıdır köyüne getirin ve ardın­dan diğer kadın­ları yak­mak için geri dönün’ den­di. Onlar bizi Siba Şeyh Xıdır köyüne bırakıp dönene kadar ise annem­ler kaç­mayı başar­mıştı. Fakat babamın içinde bulun­duğu 27 kişi­lik erkek grubu kil­itli olduk­ları için kaça­mamışlar. Onların kafalarını kesip öldürdüler. Babam, amcam ve kuzen­i­mi öldürdüler. Bir kuzen­im ise babasının ölüsünün altın­da sak­la­narak sağ kalmayı başarmış.”

Bakire ve olmayanları ayırdılar’

Bizi daha son­ra Baaj köyüne götürdüler. Ora­da 2 saat kaldık­tan son­ra diğer kadın­ları Musul’a götürdüler. Biz kadın ve kız çocuk­ları olarak 500 kişiy­dik. Bizi bodrum katı­na koy­du­lar. Sabah ve akşamın ne zaman olduğunu bilmiy­or­duk. Ardın­dan bakire ve bakire olmayan­ları ayırdılar. Kız kardeş­ler­i­mi ve amcamın kızını ben­den kopardılar. Bir amcamın kızı hamile olduğu için beni pazara sat­maya götürmedil­er. Ben kalıp amcamın kızı­na bak­tım. Biz 300 kadın Baaj köyünde kaldık. Her günümüz dayak­la geçiy­or­du. Dedik­leri­ni yap­sak da yap­masak da dayak yiy­or­duk. Bir gün amir­leri gel­di ve 24 yaşın­da olan Cilan adlı arkadaşımı kendinse seçti. Arkadaşım bu duru­mu kaldıra­madı ve ken­di­ni bany­oya kap­atarak inti­har etti.”

Kız çocuklarının sayısı çok fazla”

Baaj köyünde 8 gün kaldık­tan son­ra 27 kadın Tıl Kasır köyüne götürüldük. Bura­da sürek­li kadın değişi­mi oluy­or­du, yüzlerce kadın ve çocuk vardı. Altı ila 9 yaş arasın­da pazarlanan kız çocuk­larının sayısı çok fazlay­dı. Bir amir beni sadece yemek yap­mak için satın almıştı. Ben önce amir­lere ardın­dan esir kadın­lara ve çocuk­lara yemek yapıy­or­dum. Bura­da geçen 10 günün ardın­dan Tıl Azir’e bağlı Verdiye köyünde olan birine satıldım. Ora­da 3 gün kaldım. Her gün dayak yiy­or­dum. Ardın­dan Tıl Kasır köyün­de­ki eski satıldığım adam yeni adama tele­fon açtı ve kendine birkaç kız çocuğunu satın aldığını ve ben­im onlara yemek yap­mam gerek­tiği­ni söyley­erek geri çağırdı. Bu çocuk­lar­dan 7 yaşın­da olan sağır dil­siz­di ve sürek­li tecavüze uğruyordu.

Ellerimi ve kollarımı bağladı, tecavüz etti”

Kız çocuk­larının yanın­da 5 gün kaldım. Ardın­dan beni bir amir götürdü. Eller­i­mi, ağzımı ve göz­ler­i­mi bağladı ve yol­da bana tecavüz etti. Ardın­dan eşine tele­fon açtı ve kendine de bir kadın seçtiği­ni ve eve getirmek iste­diği­ni söyle­di. Eşi beni kab­ul etmey­ince geri getirmek zorun­da kaldı. Döndük­ten son­ra daha önce inti­har ettiği­ni söylediğim Cilan adlı arkadaşımın 9 ve 6 yaşın­da­ki kız kardeş­lerinin yanın­da kaldım. Ardın­dan bir adam gel­di beni, 12 yaşın­da­ki Ğali ve 14 yaşın­da­ki Cihan ve Şaha adlı arkadaşlarımı arkadaşımı bilmediğimiz bir yere götürdü. Bu kişi bizi kandırıp, ‘sizi Şen­gal’e götürüy­o­rum’ dedi. Kaldığımız yer Şen­gal değil­di her defasın­da bize, ‘yol­lar bozuk sizi daha son­ra götüre­ceğim’ diyordu.

Çocuklara defalarca tecavüz ettiler”

Son­ra bir gece yarısı birkaç erkek Ğali ve Şaha’yı aldılar. Bana ‚‘onlar bu gece biz­im yatağımız­da uyuy­a­cak’ dedil­er. Ben de bunu kab­ul etmed­im. Bu yüz­den eller­i­mi ve ayak­larımı bağladılar. Ebu Kerem ve Ebu Abbas adlı DAIŞ çeteleri beni saatlerce dövdü. Şu anda bile hala rahat şek­ilde yürüyemiy­o­rum. Kafamı kırdılar. Saba­ha kadar Ğali ve Şaha’ya defalar­ca tecavüz ettil­er. Haykırış ses­leri­ni duyuy­or fakat hiçbir şey yapamıy­or­dum. Sabah ise Ğali ve Şaha’yı kendi­leriyle beraber Musul’a götürdüler, ben ve Cihan’ı da tekrar Til Kasır’a geri gön­derdil­er. Onlar­dan bir daha hiç haber almadım.”

9 yaşında çocuğa tecavüz

15 yaşın­da­ki Naz­dar adlı arkadaşımın tecavüz­den dolayı akli den­ge­si bozul­du. 9 yaşın­da­ki Şilan adlı bir kız çocuğu­na ise kuran der­si bahane­siyle defalar­ca tecavüz edil­di. Adam ona kuran der­si öğretiy­o­rum diye onu odaya kap­atıy­or­du. Bir arkadaşım onu tek bırak­mak isteme­di. Üç günün ardın­dan onu tek odaya kapadı elleri­ni bağlayıp ona tecavüz etti. Ardın­dan Musul’­da yaşayan yaşlı bir Suriyeliye sat­tı. Ondan da bir daha hiç haber alamadım.”

Sağır ve dilsiz çocuklara tecavüz ettiler”

Yine satıldım ve yine çocuk­lara bak­maya başladım. Çocuk sayısı çok fazlay­dı ve bu çocuk­ların hep­si tecavüze uğruy­or­du. Kaldığım bir evde dil­siz olan 7 ve 8 yaşın­da­ki kız çocuk­ları­na tecavüz ettil­er. Kuzen­leri buna karşı çıkın­ca onu dövdüler ve kafasını iki yer­den kırdılar. Daha son­ra 13 yaşın­da­ki bir kızla beni baş­ka çocuk­ların olduğu yere götürdüler. Bize sürek­li, ‘sizi daha son­ra Suu­di Ara­bis­tan veya Suriye’ye götürüp sat­a­cağız’ diy­or­lardı. Bir gece dayana­madım ve kaçış yol­larını aradım. Nasıl oldu bilmiy­o­rum ama bir kaçış yol­unu bul­dum ve den­e­mek iste­d­im. Yanı­ma 13 yaşın­da­ki bir kız çocuğunu da alıp kaç­maya başladım. Diğer­leri­ni yanı­ma ala­madım, onlar kaldı. Yürüy­erek bir eve ulaştık. O ev bize sahip çık­tı fakat sabah bizi de öldürür­ler diy­erek bizi bir sokağa bırak­tılar. Ardın­dan sokak­lar­da susuz ve aç şek­linde iki gün yürüy­erek Kasım Şeşo grubuna kendimizi ulaştırdık ve kurtulduk.”

Ben ordayken esirlerin sayısı beş bindi”

O gün­lerin geride kaldığı­na hala inanamıy­o­rum. Düşüns­enize her defasın­da suyu­muza atık karıştırıy­or­lardı ve bize içiriy­or­lardı. Soğuk su ile bize işkence yapıy­or­lardı. Ben ordayken 5 bin kadının esir olduğunu gördüm. Geçen­lerde bir arkadaşım bana tele­fon açtı ve Tıl Alfer­’de olduk­larını söyle­di. Şu an kesin ve net bir şek­ilde hala kadın­ların Tıl Alfer, Baac, Asey­ba, Rabia, Şen­gal, Koço, Tıl Azêr, Suu­di Ara­bis­tan, Suriye’nin baş­ta Rak­ka ken­ti olmak üzere birçok kentinde ve Katar’­da satıldık­larını biliy­o­rum. Bakire olan­lar 2 bin 5 yüz dolara satılıy­or­du. Birçok kadın hamile kaldık­larını söyley­erek satıl­mak­tan bu şek­ilde kaç­mayı başarıy­or­lardı. Bir süre son­ra inan­madık­ları için hamile olduk­larını söyleyen­ler­den test için idrar iste­dil­er. Zat­en yüzlerce hamile kadın vardı. Bazıları hamile kadın­ların idrarını ken­di idrar­ları olarak gös­terip yine satıl­mak­tan bu şek­ilde kur­tul­mayı başardı. Ben bir defasın­da 700 dolara satıldım. Neredeyse 30 defa satıldım. Satışlar 10 dolara kadar iniyordu.”

Kadınlara yakarak işkence yapıyorlar”

Onların ellerinde kalmak çok acı. Kız kardeş­ler­im hala Suriye’de ve onu kur­taramıy­oruz. Kız kardeşim ne kadar kaçsa da her defasın­da yakalanıy­or. Her gün dayak yiy­or ve tecavüze uğruy­or. Ben ora­dayken kadın­ları yakarak işkence yap­tık­ları­na dahi şahit oldum. Kaldığım evde 3 ve 6 yaşın­da­ki çocuk­lara dahi tecavüz edil­di. Birkaç defa inti­har etmeyi düşündüm fakat yanım­da kalan küçük çocuk­ları gördükçe onları yal­nız bırak­ma­mak için vazgeçiy­or­dum. Hala şok­tayım. Bu duru­mu bir tür­lü atlatamıy­o­rum.” Z.X.‘nin söz­leri­ni bitirmesinin ardın­dan kaldığımız odayı uzun bir süre ses­si­z­lik kaplıy­or. Biz din­lerken, “ne olur sus anlat­ma” diye içimiz­den fer­y­at ederken o “çay içer misiniz ?” diye soruyor.

Ardın­dan 20 yaşın­da­ki H.X. anlat­maya başlıy­or elleri­ni ovuş­tu­rup yere bakarak… Her defasın­da başları­na gelen­leri yardım etme amaçlı gelen ve onları bir daha hiç ara­mayan heyetlere başı­na gelen­leri anlatıp o anı tekrar tekrar yaşa­maları­na nen­den olan­lar­dan biri olmanın verdiği mahcu­biyetle din­liy­oruz H.X.‘yi.

Kaç defa satıldığımı hatırlamıyorum”

Anladın değil mi babamın kafasını kopardılar” diy­erek söz­ler­ine başlayan H.X. yaşadık­larını şöyle anlatıy­or: “Ablam ve üç kız kardeşim­le beraber Baac köyünde 10 gün kaldık­tan son­ra beni ve kardeşi­mi ablam­dan ayırıp Musul’a götürdüler. Çok korkuy­or­duk. Yak­laşık 500 kişiy­dik, bizde zor­la şahadet getirt­til­er, şahadet getirmeyen­leri ise dövüy­or­lardı. Şahadetin ardın­dan sadece göz­ler­im­izin dışarı­da kala­cağı şek­ilde hara çarşaf giy­dirdil­er. Eller­im­izi bağlayıp pazar­da bizi otuz kişi­lik fark­lı gru­plara ayırıp bir kişiye sat­tılar. O kişi de bizi tek tek pazar­da sat­tı. Kaç defa satıldığımı hatır­lamıy­o­rum. Defalar­ca pazarlar­da satılıyordum”.

Kuzenim ve kardeşimle aynı adama satıldık”

Beni Suriye, Baac, Şen­gal ve Tıl Alfar ve Musul’­da sat­tılar. Bizi çok ucuz fiy­a­ta satıy­or­lardı. Beni ilk olarak bir şey­he sat­tılar. Onun elinde 3 ay kaldım. Kız kardeşim ve amcamın kızı da satıldığım şey­he satıldı ve bize tecavüz etti. Son­ra bizi alan şeyh bizi arkadaşları­na hediye etti. Bu kişil­er ise biz kura çek­erek seçti. Para döndürdüler ve bilen kişi ilk seçen oluy­or­du. Bize bu şek­ilde sahip oldular.

Çok kötü gün­ler geçirdim. Kahır, dayak ve tecavüz saldırılarıy­la geçen gün­ler fark­lı nasıl ola­bilir ki? İrademiz dışın­da bize sahip olan insan­ların içinde dayak­la geçen gün­ler­im­iz oluy­or­du. Bize, ‘kâfir­ler’ diye hitap ediy­or­lardı. Onların elindeyken kendi­mi çok çare­siz ve ölü gibi hissediy­or­duk. Son­ra beni çok yaşlı birine sat­tılar. O kişi de daha bana tecavüz etmeden öldü. Ardın­dan baş­ka birine…Bir gün tepem­izde hava saldırısı başladı. Hava saldırısın­da beni satın alan kişi öldü. Bu sayede ben de kaç­mayı başardım. Kara çarşaf giy­dim ve yalın ayak bir şek­ilde gücüm yet­tiğince kaç­maya başladım ve kurtuldum.”

Her şey çok korkunçtu”

H.X.‘in konuş­malarının ardın­dan sıra 17 yaşın­da­ki W.X.‘e sıra geliy­or. Bize, “kur­tul­duğu gün­den bu yana tek kelime dahi konuş­madı. Öylece ses­siz bir şek­ilde duruy­or. O konuşa­maz” diy­or­lar. Fakat W., bir­d­en yerinden kalkıp yanı­ma yak­laşıy­or ve “bende konuş­mak istiy­o­rum” diy­or. “Beni kardeş­ler­im­den ayırdılar. Çok korkuy­or­dum, hala korkuy­o­rum. Musul’­day­dım, her gün pazarlar­da satışlara şahit oluy­or­dum. Ben­im­le beraber kalan 10 yaşın­da­ki bir çocuğu 50 yaşın­da­ki bir adama sat­tılar. Çocuk bağıra bağıra ağlıy­or­du. Çok korkunç­tu her şey…”

W.X. bir süre tır­naklarını kemirdik­ten son­ra tekrar konuş­maya başlıy­or. “istersen konuş­ma” diy­oruz fakat din­lemiy­or ve devam ediy­or: “Beni kura çek­erek aldılar. Ablamı da öyle aldılar. Git­mek istemed­im bu yüz­den bana dayak ata ata beni zor­la götürdü. Bir adam beni Musul’a götürdü ve evde hiç kimse yok­tu. İki­nci gün ablamı da yanı­ma getirdil­er. Bir arkadaşım da onun­lay­dı. Bir gece yanı­ma gel­di, eller­i­mi bağladı ve bana tecavüz etti.”

Çok ama çok korkuyorum…”

Birçok kız çocuğu­nun bir ara­da olduğu evde 2 ay kaldık ve bura­da defalar­ca tecavüze uğradım. 45 yaşın­da olan bir adam tarafın­dan defalar­ca eller­im bağlı bir şek­ilde tecavüze uğradım. Çok kaç­maya çalıştım fakat başara­madım. Yanım­da 10 yaşın­da­ki kız çocuğu vardı ve o 40 yaşın­da­ki adam tarafın­dan defalar­ca tecavüze uğruy­or­du. Gece sesi­ni duyuy­or­dum. Şen­gal’de önce­ki hay­atım çok güzel­di. Okuy­or­dum ve hay­al­ler­im vardı. Babam vardı. Şim­di o yok ve hay­al­ler­im de yok. Oku­lum da yok. Psikolo­jik olarak kendi­mi hiç iyi his­set­miy­o­rum. Onlara ben­zeyen tüm erkek­ler­den nefret ediy­o­rum. Her gece kabusum oluy­or­lar. Tecavüze uğradığımı görüy­o­rum ve beni tekrar kaçıra­cak­larını görüy­o­rum. Onlar­dan söz ederken dahi çok korkuy­o­rum. Çok ama çok korkuyorum…”

W.X. bir süre ses­siz kalıy­or, tır­naklarını kemiriy­or ve yak­laşık on saniye öylece dalıp git­tik­ten son­ra kafasını kaldırıp gülüm­sey­erek bakıy­or. Hiç kimse tarafın­dan yardım görmeyen bu çocuğun bu hareketler­le ken­di ken­disi­ni iyileştirm­eye çalıştığını ve iyileşmek için gülmek zorun­da olduğunu anlıyoruz.

Zehra Doğan

Kedis­tan Zehra Doğan özel dosyası (Fran­sız­ca, İngilizce, İsp­anyo­lca, Kürtçe, Türkçe)


Kay­nak : JINHA arşivi
DAİŞ’in esir pazarların­da kaçan Ezi­di kadın­ların çığlığı (1)

Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Zehra Doğan on FacebookZehra Doğan on Twitter
Zehra Doğan
Auteure, mem­bre d’hon­neur de Kedistan
Jour­nal­iste, artiste. Jour­nal­ist, artist. Gazete­ci, sanatçı.