Medreseden 5 No’luya Nuri Yoldaş”, “Dağın Kadın Hali” “Devrim­in Roja­va Hali” adlı kitap çalış­malarıy­la tanıdığımız gazete­ci Arzu Demir, 20 Tem­muz 2015 tar­i­hinde Suruç’ta katledilen 33 devrim­cinin hay­atı­na dair bir grup arkadaşı ile bir­lik­te belge­sel ve kitap çalış­ması yaparken iki kitabı nedeniyle 6 yıl hapis ceza­sı­na çarp­tırıldı. “Suruç’­ta kalan­ların dilin­den: Kobanê’ye Git­mek” kitabını İstanbul’da kaçak kaldığı gün­lerde hazırladı.

1998 yılın­dan bu yana gazete­ci­lik yapan Arzu, özel­lik­le Kürt sorunu ile ilgili haber­ler yap­tı, dosyalar hazır­ladı. Suruç belge­seli­ni bitirme aşa­masın­da olan Arzu, hakkın­da­ki hapis cezaları nedeniyle şu anda sürgünde. Arzu Demir ile geliri Suruç gazisi Güneş Erzurumluoğlu’nun sağlık gider­ler­ine aktarılan kitabı ile gazete­ci­lik, hakikat ve Orta­doğu üzer­ine konuştuk.

Her gazetecinin ilgilendiği alan ve yön­te­mi fark­lıdır. Alana giderek alan­dan yazıy­or­sun. Hakikatin için­den olan ve tanık­lar­la görüşerek çalış­malarını yapıy­or­sun. Alana inmek ve alan­dan yaz­manın zor­luk­ları ve hissiy­atı nasıl?

Gazete­ci­lik faaliyeti soruy­la başlar. Ben soru­ları­ma cevap bul­mak için sahaya iniy­o­rum. Olayın olduğu yer­den tanık­lar­la ve hissederek yazıy­o­rum. Tanık­lık etmek ve bel­gele­mek istiy­o­rum. “Dağın Kadın Hali” ve “Devrim­in Roja­va Hali” kita­pları aklım­da­ki soru­lara yanıt bul­mak için çık­tığım yol­cu­luğun sonun­da ulaştı. Hakikatin peşinde olan insan­ların peşine ken­di hakika­ti­mi bul­mak için düştüm ve gördük­ler­i­mi, din­ledik­ler­i­mi yazarak başkaları ile pay­laştım. Öze­tle, şu dünya­da kendime var­lık hakkını yazarak, anlatarak kazanacağımı düşündüğüm için hakikat ne ise anlat­maya çalışıyorum.

Suruç’­ta kalan­ların dilin­den: Kobanê’ye Git­mek” kitabını nasıl hazır­ladın? Nel­er yaşadın bu sırada?

arzu demir kobaneye gitmekBu kitap bir belge­sel çalış­masının bir parçası. Yola çıkarken amacımız, katliamlar coğrafyasın­da insan­ların birkaç yıl son­ra sadece bir­er sayıya dönüşme­sine engelle­mek­ti. “Suruç’ta 33 kişi ölmüştü” cüm­lesinin ötesinde bir şeyler bırak­mak iste­dik. Kim­di bu insan­lar? Bil­in­mesi­ni ve hatır­lan­masını iste­dik. İki­li bir yüküm­lülük altın­day­dım kişisel olarak. Bir­in­cisi gazete­ci­lik göre­viyle ilgili; bel­gele­mek sorum­lu­luğuy­du. İki­nc­isi de vic­dani bir sorum­lu­luk. Suruç’ta katledilen­lerin bazıları arkadaşlarımdı, yoldaşlarımdı, dost­larımdı. Bu bel­geleme çalış­ması onlara bir vefa bor­cu­nun da öden­me­sidir. Kitap, 1,5 yıl­lık bir çalış­manın ürünü. Belge­sel kap­samın­da­ki görüşmelere katliamın 6. ayın­da başladık. Suruç katliamı, DAİŞ’in Türkiye’deki ilk katliamıy­dı. Elbette 6 ayda insan­ların acıları son bul­maz ancak hem kendimize hem de görüşe­ceğimiz insan­lara biraz zaman tanı­mak için 6 ay bek­ledik. Kitap, katliamın ikin­ci yılın­da yayın­landı. Kita­ba belge­selin bir bölümünün dökümü diyebiliriz.

Önce Kürt ailel­er­le görüşmelere başladık. Kızıl­te­pe, ardın­dan Muş. Hem biz­im bakımın­dan hem de ailel­er bakımın­dan zor­du. Çocuk­larını anlatırken, onların hay­at­ları­na dahil olduk. Bir yan­dan zor­du onlar için ancak bir yan­dan da anlat­manın iyi geldiği­ni fark ettik. Kızıltepe’de Murat Yurtgül’ün ailesinde üç gün kaldık. Murat’ın annesinin, ekipte­ki bir arkadaşa sürek­li bak­tığını gördük. Son­ra anladık ki, arkadaşımızın saçları uzun olduğu için anne bakıy­or­du. Çünkü, Murat’a ben­zetiy­or­du. Çocuk­larının en çok sevdiği yemek­leri bize yap­tılar. Tüm bun­lar ailel­er ile biz­im aramız­da da özel bir bağ kur­du gerçek­ten. Yaralılar ile görüşmeyi daha da son­raya bırak­tık. Çünkü onlar bir vahşeti yaşamışlardı ve devlet onların kay­bet­tik­leri yoldaşlarının, arkadaşlarının yasını tut­maları­na bile izin vermemişti.

Tanık­lar­la görüşmel­er sırasın­da dikka­ti­ni çeken­ler nel­er oldu?

Katliamdan sağ çıkan­lar çok genç insan­lardı. Büyük bir acıya tanık­lık ettil­er. Son­ra yoldaşlarını defnet­til­er, yaralarını bir­lik­te sar­maya çalıştılar. Tüm bu süre içinde de hep devletin hedefinde oldu­lar. Hala ceza­evin­de tutu­lan Suruç gazi­leri var. Devlet, bu genç­lerin yaslarını tut­ması­na bile izin ver­me­di. Katliam anını anlatırken… O ana kadar her şeyi ayrın­tılarıy­la anla­tan­lar katliam anı geldiğinde susuy­or­du. Kam­pa­nyanın çağrısını yapan SGDF’li genç­lerin çok güçlü olduk­ları­na tanık oldum. Çok genç yaş­ta bu kadar büyük bir acıyı yaşayıp, devletin baskıları­na tes­lim olmadan mücade­leyi devam ettirmek çok önem­li. Katliamdan sağ çıkan genç­lerin büyük bir kıs­mı bunu yaptı.

Evrim Deniz’in annesi, “Bütün okyanus­lar mürekkep olsa, bütün ağaçlar kalem olsa ve bütün yaprak­lar kağıt olsa acılarımız anlat­maya yet­mez” diy­or­du. Belge­sel ve kitap çalış­maları çok değer­lidir. Suruç’ta katledilen­ler için baş­ka nel­er yapılabilir?

Muş’taki evin­de söylemişti bu sözü. Gerçek tam da bu. Çünkü bir insan ömrünü anlat­maya çalışıy­or­sun, bir de gence­cik ömür­ler­ine koca bir dünyayı sığdır­mayı başar­mış insan­ları anlat­mak. Bir devrim düşünün peşine düşmek, koca­man bir yüreğe sahip olduğunu gös­terir. Bir gazete­ci olarak ben­im yapacak­larım, unut­tur­ma­mak. Az önce de söyled­im, bu insan­lar bir­er raka­ma dönüşmemeli. Hay­al­leri, öfkeleri, sev­inç­leri, umut­ları, umut­su­zluk­ları, cesaret­leri, korku­ları ile yaşa­malılar. Bel­ki bunun için bir Suruç Hafıza Merkezi kuru­la­bilir. Suruç katliamı Türkiye ve Kürdis­tan halk­larının gele­ceği bakımın­dan bir dönüm nok­tası. Dolayısıy­la o gün ora­da ne yaşandığının bel­geleriyle bir yerde toplan­ması önem­li. İkt­id­ar, ken­di tar­i­hi­ni yazıy­or ve toplum­sal hafıza­yı yeniden oluş­tu­ruy­or. “Fan­tastik bir gerçek” yaratıy­or. Gazete­ci­lerin, yazarların üzer­ine gitmesinin bir sebe­bi de budur. İkt­id­arın ken­di gerçek­lik ve tar­ih yaratımı­na karşı ezilen­lerin tar­i­hi­ni bel­gele­mek de biz devrim­ci, muhalif gazete­ci­lerin, yazarların görevi.

Bir diğer nok­ta da adalet arayışı. Adaletin ve hukukun katledildiği bir yerde Suruç için adalete erişe­bilinir mi?

Hukuk, sınıflar üstü ya da siyaset dışı bir kavram değildir. Hukuk, bir toplum­sal ve siyasal ilişk­i­lerin sonu­cud­ur. Özel mülkiyetin ve devletin bekasının insan­dan önce geldiği bir toplum­da, hukuk da, insanı değil devleti ve ser­mayeyi korur. Ben­im için adalet, Türkiye’de ve Kürdistan’da faşizmin ger­ileme­si, Saray dik­tatör­lüğünün son bul­masıy­la varıla­cak bir nok­tadır. Bu da bir mücadele ve hesaplaş­madır. Elbette, tetikçi­lerin yargılan­masını isteye­ceğiz, yargı­landık­ları mahkemeleri takip ede­ceğiz. Ancak bu mücadelem­iz, Türkiye’de Saray dik­tatör­lüğüne karşı mücade­lenin bir parçasıdır. Adalet mücade­le­si poli­tik özgür­lük­ler mücade­lesinin bir bileşeni­dir. Suruç katliamının yıl dönümünde SGDF, “Suruç için adalet, herkes için adalet” slo­ganını belir­lemişti. Bu çok anlam­lı bir slo­gandı. Nefret cinayet­lerinden Cizre bodrum­ları­na, iş cinayet­lerinden kadın cinayet­ler­ine herkes için adalete ulaştığımız­da Suruç için de adalete kavuş­muş olacağız.

Kitabın ismi neden “Kobanê’ye Git­mek”?

Hem Suruç’ta katledilen­lerin Kobanê’ye gitme eyle­mi hem de kitap bir yol­cu­luğu anlatıy­or aslın­da. Bu insan­lar, bir devrime tanık­lık etm­eye gidiy­or­lardı. Roja­va’daki yeni yaşamı mer­ak ediy­or­lardı ve görmek, bir yerinden parçası olmak istiy­or­lardı. Bu aynı zaman­da her birinin ken­di devrim­ci­lik­leri ya da kadın­lık­ları bakımın­dan da bir yol­cu­luk­tu. Bu neden­le kitabın adın­da “Git­mek” kelime­si olmak zorun­day­dı. 33 kişinin tamamı SGDF’li ya da sosyal­ist değil­di. Yurt­sev­er, anarşist gençler, annel­er, babalar, Çerkesler, Ara­plar, Karad­eni­zli gençler de vardı. Karad­eniz ile Roja­va arasın­da kardeş­lik köprüsü kur­mak isteyen­ler, kadın devri­m­inde ken­di kadın­lık sınır­larını görmek isteyen­ler… Her birinin yola çıkışın­da ortak nok­ta, bir devrime tanık­lık etmek. Ben Rojava’da iki ay kaldım. Bir gazete­ci olarak her gidiş gelişimde değiştiği­mi, sınır­larımı daha da zor­ladığımı fark ediy­or­dum. Çünkü, devrim demek sınırsı­zlık demek­tir. Herkesin her şey ola­bile­ceği bir yerdir devrim.

Devrim­in Roja­va Hali” han­gi dillere çevrildi?

Devrim­in Roja­va Hali”, İtalyanca ve Almanca’ya çevril­di. İtalya’da çok okun­duğunu biliy­o­rum. “Suruç’­ta kalan­ların dilin­den: Kobanê’ye Git­mek” kitabı da İtalyanca basıla­cak. Bun­lar beni çok sevin­diriy­or. Çünkü, böylece, halk­ların, kadın­ların, devrim­in hakikati daha çok insana ulaşıyor.

Senin için Roja­va nedir? Roja­va nasıl bir yerdir?

Bu soru­nun yanıtı çok uzun. Ancak az önce söylediğim sözü tekrar­la­mak istiy­o­rum; Roja­va, herkesin her şey olduğu yerdir. Ben Rojava’da devrim­den önce evin­den dışarıya çık­mamış kadın­ların, devrim­le bir­lik­te omu­zların­da silahları kadın kurum­larının önünde nöbet tut­tuğunu gördüm. 60’ını aşkın kadın­ların, oku­ma yaz­ma öğren­m­eye çalıştığı­na tanık oldum. Onlar­dan birine “Neden bu yaş­ta oku­ma yaz­ma öğreniy­or­sun?” diye sor­duğum­da bana “Hay­a­ta katıl­mak istiy­o­rum” demişti. Serekaniye’de mahkemel­er­den önce sorun­ların çözülm­eye çalıştığı uzlaş­ma komite­sine katılan bir kadının adalet duy­gusu­nun ne kadar güçlü olduğunu gördüm. Bir erkeğin, eşi­ni kast­ed­erek, “Artık eskisi gibi davranamıy­o­rum, çünkü onun YPJ’si var” dediği­ni duy­dum. Roja­va devri­mi her şey­den önce kadın­ları erkek­lerin nes­ne­si, köle­si olmak­tan kur­tar­ma yol­un­da atılmış çok büyük ve önem­li bir adımdır. Roja­va devri­mi, ben­im için kadın devrim­idir, kadın özgür­leşmesinin özgür­leşme yol­unu gösteren önem­li bir deneyimdir.

Kitabın kapağın­da “Biratî” adın­da bir duvar yazılımı var. Neden kitap kapağı olarak bunu seçtin?

Bu fotoğrafı Serekaniye kentinde çek­tim. Bir grafi­ti çalış­ması gibiy­di ve çok hoşu­ma git­mişti. Suruç’ta katledilen gençler, Gezi direnişin­den geçtil­er. İsyan etmeyi Gezi’de öğrendil­er ve ardın­dan da Gezi’den Rojava’ya bir kardeş­lik köprüsü kur­mak iste­dil­er. Serekaniye’de çek­tiğim fotoğrafın, Suruç’ta katledilen genç­lerin mesajını en iyi anla­tan görün­tü olduğunu düşündüğüm için kapak fotoğrafı olarak kul­landık. Ancak elbette ki, bu kardeş­lik, “Hep­imiz kardeşiz” anlamın­da soyut bir kardeş­lik değil. Kardeş olmak için önce­lik­le eşit olmak zorundayız.

Zor bir soru ile devam ede­lim. Rojava’da Tqi­la adın­da bir LGBTİ askeri bir­i­m­inin “Bu ibnel­er faşist öldürüy­or” yazılı bir pankart ile açık­la­ma yap­tığını basın­dan okuduk. Bu bir­ime ilişkin ayrın­tılı bir bil­gin var mı? Toplum­sal cin­siyet ve LGBTİ konusun­da Roja­va devrim­ine ilişkin nel­er söyleyebilirsin?

Ben de ulus­lar arası basın­da bir haber olarak gördüm, ayrın­tılı bil­gim yok. Böyle bir bir­im­in ilanının olduğunu duy­dum. Ancak şu anda böyle bir askeri bir­im var mı, yok mu açıkçası bilmiy­o­rum. DAİŞ’in eşcin­sel­leri binalar­dan attığını gösteren kimi görün­tüler daha önce yayın­landı. Bun­lar gerçek­ti, mizansen değil­di. Bu neden­le LGBTİ’lerin de DAİŞ’e karşı savaş­ta yer alması gerekiy­or­du. Ivana Hoffmann’ın pratiği çok önem­lidir bu anlam­da. Almanya’da yaşayan Afrikalı bir gençti. Lezbiyen­di. MLKP savaşçısı olarak Rojava’da DAİŞ’e karşı savaştı ve ölüm­sü­zleşti. Şehade­tinin ardın­dan Ivana’ya ilişkin olarak MLKP tarafın­dan yapılan açık­la­malar­da, eşcin­sel kim­liğine de vur­gu yapılıy­or­du. Bence bu önem­liy­di. DAİŞ’in yenil­gisi, Rojava’da herkes gibi LGBTİ’lerin her şey­den önce can güven­liği bakımın­dan önem­li. Bunun yanı sıra Roja­va devri­mi, toplum­sal cin­siyet ile mücadele konusun­da çok önem­li işler başardı. Ancak het­erosek­sizm ile mücadele hiç de kolay değil. Bu anlam­da alın­ması gereken çok yol var.

Rojava’daki Kürt özgür­lük güç­ler­ine “ABD işbir­likçisi” diye saldıran­lar az değil. Bu konu­da ne düşünüyorsun?

ABD’nin DAİŞ’e karşı savaş­ta Demokratik Suriye Güçleri’ne yöne­lik silah desteğin­den dolayı, “PKK ABD işbir­likçisi” diyen­ler var. Ancak ben böyle düşün­müy­o­rum. ABD’nin, DSG’ye silah desteği, Roja­va devri­m­inin bir sonu­cud­ur. Roja­va halk­larının DAİŞ’e karşı mücade­le­si, ABD’yi bunu yap­maya zor­lamıştır. Bu işbir­liği, saha­da yaşanan askeri bir işbir­liğidir. Artık şu gerçek ki, Ortadoğu’da hiçbir poli­ti­ka, Kürtler ve Roja­va dikkate alın­madan yapıla­maz. Bu silah yardımının gös­ter­diği gerçek budur. Emperyal­istler elbette, halk­ların devri­m­i­ni çal­mak isteye­cek­tir. Kuzey Afri­ka halk­larının devri­m­i­ni çal­mayı başardılar. Halkı kim örgütlerse, devrim onun­dur. Roja­va devri­mi hala tehdit altın­da. Ancak Rojava’da halk örgütlü ve silahlı. Ayrı­ca, devrim­in önder­liği­ni, Ortadoğu’da 40 yıldır böl­genin sömürge­ci devlet­ler­ine karşı savaşan Kürt özgür­lük güç­leri yapıy­or. Mücadele deney­im­leri var ve olası tehlikeleri görüy­or­lar. Bu neden­le de, tüm halkı, komün­lerde örgütle­m­eye çalışıy­or­lar. Devrim­in gele­ceği­ni, örgütlü halk gücü ile güvenc­eye almak istiy­or­lar. Emperyal­ist devlet­lerin plan­ları ve irade­si varsa, ezilen­lerin de irade­si ve plan­ları var. Roja­va devri­m­inin dünyaya gös­ter­diği en önem­li gerçek budur, ezilen­lerin, halk­ların, kadın­ların da bir irade­si ve gücünün olduğudur.

Adet­tendir, son sorum şu: Yeni bir kitap hazır­lığın var mı?

Ortadoğu’da, Kürdistan’da, dünya­da unutul­masın, hatır­lan­sın diye yaza­cak o kadar olay ve kişi vardı. Dolayısıy­la elbette yaz­maya devam ede­ceğim. Aklım­dan geçen, hazır­lığını yap­tığım bazı konu­lar var elbette. Zamanı geldiğinde günışığı­na çıkacak.

Suruç'la ilgili bir başka yazı : 
Suruç katliamın 3. duruşması 13 Kasım’da Urfa Hilvan’da

Français : Inter­view avec Arzu Demir sur le livre “Aller à Kobanê” Cliquez pour lire (tra­duc­tion en cours)

Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Ji kerema xwere dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas.
You may use and share Kedistan’s articles and translations, specifying the source and adding a link in order to respect the writer(s) and translator(s) work. Thank you.
Rosida Koyuncu on Twitter
Rosida Koyuncu
Auteure
Activiste LGBTIQ+, jour­nal­iste et cinéaste, en exil à Genève. LGBTIQ+ aktivist, gazete­ci ve sinemacı. Cenevre’de sürgünde bulunuyor.