15“Yüzünü Kürd halkına çeviren onlara destek olmayı düşünen herkese bir ders vermek istediler.”

Suriye’deki savaş­ta yer­le bir olmuş, Türkiye-Suriye sınırın­da­ki Kobani ken­tiyle dayanış­mak için Türkiye’nin ve Kürdistan’ın dört bir yanın­dan yola çıkan çoğu genç 318 kişi 20 Tem­muz 2015 günü sabahı Suruç’ta Ama­ra Kültür Merkezin’de buluşmuştu.

Kobanê’ye, kütüphane kur­mak, çocuk parkı inşa etmek ve hatıra ormanının ilk fidan­larını dik­mek üzere Suruç’ta bek­liy­or­lardı. 20 Tem­muz 2015 öğlen saat­lerinde IŞİD’li bir can­lı bom­banın inti­har saldırısı sonu­cun­da gerçek­leşen pat­la­ma­da çoğu olay yerinde olmak üzere 33 kişi hay­atını kay­bet­ti ve birçok insan­da ağır yaralanmıştı.

Suruç Katliamı’nın üzerinden 29 ay geçti. Suruç Katliamı dosyasın­da bugüne kadar beş savcı değişti. Katliamın ardın­dan 17 ay geçtik­ten son­ra Suruç iddi­aname­si hazır­landı ve ilk duruş­ma 4 Mayıs 2017 tar­i­hinde Hilvan’da gerçekleşti.

33 Düş Yol­cusu 29 aydır Kadıköy Hal­i­tağa Caddesi’nde 33 dakikalık bir otur­ma eylemiyle anılıy­or. Her ayın 20’sinde gerçek­leşen anmaya Suruç yaralıları, tanık­ları ve aileleri ile bir­lik­te birçok siv­il toplum kuru­luşu tem­sil­cisi, genç­lik örgüt­leri, siyasi par­ti tem­sil­cil­er katılıyor.

Suruç

Koray Türkay

”Faşizmin blok saldırısı­na karşı bir­leşik devrim­ci bir oluşu­ma ihtiy­acımız var”

Kobanê için Suruç’ta yapılan nöbetlere daha önce 3 defa gidip gelmiş. Daha son­ra SDGF’nin (Sosyal­ist Genç­lik Dernek­leri Fed­erasy­onu) yap­mış olduğu çağrıy­la bir­lik­te Kobanê’nin yeniden inşaası ve kur­tu­luşu için yola çıkan, Komünist ve Sosyal­ist örgütlü bir mücade­lenin içinde 20 yıl çalışmış, vücud­un­da hala yedi tane bilye ile yaşayan, katliamdan ağır yaralar­la kur­tu­lan Koray Türkay o günü şöyle anlatıyor:

Suruç’a Türkiye’nin değişik şehirlerinden ve İstanbul’dan 3 oto­büs hareket ettik. Yol boyun­ca marşlar ve türküler söyledik. Oraya vardığımız­da hep­imiz Kobanê’ye gidip bir şek­ilde varolan duru­ma destek olmayı düşünüy­or­duk. Gelen herkes bir şek­ilde yardım malzemeleri ve çocuk oyun­cak­ları ile sağlık ve tem­i­z­lik malzemeleri getir­mişti. Bütün malzemeleri Ama­ra Kültür Merkezi’ne taşıdık. Son­ra bahçede otur­duk. İmece usulü bir kah­valtı hazır­ladık herkes için ve son­rasın­da SDGF’ li arkadaşlar Kobanê’ye geçmek için izin başvu­ru­larının devam ettiği­ni söyledil­er. Eğer hep beraber geçe­mezsek grup grup gide­bile­ceğimizi söyledil­er. O esna­da hep beraber bir basın açık­la­ması yap­mak ve son­rasın­da sınır kapısı­na doğru hareket ede­bile­ceğimiz söylen­di. Pankart­ları açtık ve hep­imiz pankartın arkası­na geçtik. Slo­gan­lar ile bir­lik­te basın açık­la­mamızı yap­tık. Ve slo­gan­lar­la bir­lik­te içimizde bom­ba patladı.”

Aylar­ca has­tanede tedavi gören Koray söz­leri­ni şöyle bitiriyor:

Bu sis­temin çark­ları içinde erimeme karar­lılığı daha net bir biçimde ortaya çık­tı. Mücadele karar­lılığı daha yük­sel­di. Suruç’­ta ve Ankara’­da insan­ların boşu­na ölmediği­ni göster­mek bel­ki de herşey­den çok daha önem­li. Bunu göstere­bil­menin baş­ka şey­lerin de dönüşümünü tetikleye­bile­ceği­ni düşünüy­o­rum. Bu bağlam­da faşizmin blok saldırısı­na karşı bir­leşik devrim­ci bir oluşu­ma ihtiy­acımız var.”

Suruç

Dr. Çağla Sev­en ve Tory Kılıç

”Orada hekimliğimi sağlık hizmetlerinin eksikliğini yüreğimde hissettim ve her şeyi sorgulamaya başladım”

Suruç Katliamı’ndan geri dönüşüm­süz ağır yaralar­la kur­tu­lan­lar­dan biri de Dr. Çağla Sev­en. Tedavi süre­ci hala devam eden Çağla katliamdan son­ra­ki bir sene içerisinde yir­mi­den fazla ağır ameliy­at­lar süre­ci yaşadı, vücud­un­dan yüze yakın bilye çıkarıldı.

İstanbul’un gece kon­du mahallesinde emekçi bir babanın dört kız çocuğun­dan birisi olarak doğ­muş şim­di ise çocuk hastalık­ları uzmanı olarak görev yapıy­or. Daha önce Kasım 2014’te Tabib Odası’nın çagrısıy­la Suruç’ta çadırkentte revirde kısa bir süre görev yapmış.

Çağla pat­la­manın olduğu günü şöyle anlatıyor:

Sabah yedide Suruç’a vardık ve bu pat­la­manın olduğu saat on ikiye kadar hiçbir önlem alın­madan hep­imiz o bahçede bek­ledik. Saldırıyı gerçek­leştirmek isteyen­lere bir şek­ilde uygun bir ortam oluş­tu. Etrafta hiç polis yok­tu. Sadece ben birkaç sokak öteye dışarıya bankaya para çek­mek için git­tiğimde sokak­ta polisler biz­im üstümüzü arayıp kim­lik kon­trol­leri yap­tı. Pat­la­ma olduk­tan ve son­radan anladığımız kadarıy­la dışarı­da siv­il polis ve araçlarının olduğunu öğrendik. Yaralıları has­tanelere götürmek için o araçlar­dan yardım isten­miş fakat havaya ateş ederek uza­k­lar­mışlar çünkü ambu­lans gelme­di. Gelen­lerde pat­la­mamın olduğu sokağa gireme­di. Suruç’ta yaşamını yitiren 33 kişi­den son­ra 34. kişi ben­im. En ağır yaralanan ben ve Güneş Erzurumluoğlu’dur.. Ben de sağlıkcı emekçi arkadaşlarımın büyük uğraşların­dan son­ra hay­a­ta geri döndüm. Vücud­um­dan yüze yakın bilye çıkarıldı. Özel­lik­le sağ bacağım paramparça olmuş­tu. Bom­badan önce sağlık­lı bir insandım şim­di ise hastalık­la mücadele ediy­o­rum. Poli­tik kıs­mıy­la mücadele ve dava süre­ci ile mücadele eden bir insana dönüştüm.

Biz­im o gün gördük­ler­im­iz­den son­ra ve şim­di ki mücadele­den son­ra inanıy­o­rum ki hay­at­ta kalan hiç bir arkadaşımın yaşamı eskisi gibi olmadı. Bizi öldürüp kalan­ları da korkut­mak iste­dil­er. Yüzünü mazlum Kürd halkı­na çeviren onlara destek olmayı düşü­nen herkese bir ders ver­mek iste­dil­er. Fakat onlar­dan kork­madığımızı ve Suruç tanık­ları olarak mücadele­den asla vazgeçmeye­ceğimizi belirt­mek istiy­o­rum. Batı­da­ki devrim­ci kişi­lerinin Kürd halkıy­la buluş­masın­dan ve bir­leşmesin­den kork­tu­lar. Düş­leri yarım kalmış yoldaşlarımızın arkasın­dan mücade­leyi yük­sel­te­ceğimize kim­s­enin şüph­e­si olmasın. Has­tan­eye yaralı kadırıldığım zaman herkesin görme­si için zafer işareti yap­tım. Dün ben hiç kim­sey­dim fakat şim­di artık daha da büyüdüm ve bu katliam bize hak­lı ve onurlu bir yol­da olduğu­muzu gösterdi.

Ben sağlık emekçisiy­im daha önce de gönül­lü sağlık hizmet­leri veren oluşum­lar­la çalıştım. Kobanê’ye destek çağrısı geldiğinde cevap ver­mek iste­d­im. Daha önce kısa bir süre Suruç’ta çadır kentte çocuk­lar için sağlık hizmeti verdim. Mesela çocuk­ların altın­da­ki bez­lerin değişmemesin­den dolayı çoğu bebek pişik olmuş­tu. Biz onlara tedavi için krem verdik fakat alt­ların­da ki bezler değişmediği için çok yeter­li olmadı. İmkans­ız­lıkl­ar beni çok üzüy­or­du. Ora­da hekim­liği­mi sağlık hizmet­lerinin eksik­liği­ni yüreğimde his­set­tim ve her şeyi sorgu­la­maya başladım. Banyo yapa­madık­ları için çocuk­ların vücud­un­da lezy­on­lar vardı. Tem­iz suya ve yeter­li gıdaya ulaşa­ma­maların­dan dolayı çoğu ishaldi.”

Suruç

Mehmet Lüt­fü Özdemir

Bütün bunları gördükten sonra adaletin mahkemelerde olmayacağını anladım”

Suruç Katliamı’ndan hafif yaralı olarak kur­tu­lan Yazar Mehmet Lüt­fü Özdemir ise katliamın ardın­dan bir yıl son­ra ‘Hiçbir Düş Yarım Kalmay­a­cak’ adıy­la hazır­ladığı belge­sel kitap­ta, Suruç Katliamı’nın öncesi­ni, katliam anını ve son­rasını tanık­larıy­la ve siyasi arka planıy­la ortaya koy­muş birisidir.

Özdemir:

Kobanê’ye hem hikaye bul­mak için, hem de dayanış­ma çağrısın­da yer alan işlerde gönül­lü çalış­mak için git­meyi düşünüy­or­dum. 20 Tem­muz günü Gezi’den Rojava’ya kurul­mak iste­nen köprüyü havaya uçur­du­lar! Fakat yıka­madılar, yıka­may­a­cak­lar! Suruç’un ve Ankara’nın ve Kürdistan’da yapılan soykırım­ların hesabı bir gün mut­la­ka sorulacak. 

Önümüzde­ki gün­lerde, 13 Kasım tar­i­hinde Hilvan’da Suruç’un 3. duruş­ması var. Şah­sen ben yer almay­a­cağım ama bu dava çok önem­li. Yer almay­a­cağım çünkü 10 Ekim Ankara katliamı davası, Ethem’in Ali İsmail’in, Berkin­lerin davasın­dan da gördüm ki tüm bu dava ve duruş­malar yargı tiy­a­tro­suna dönüştürülüy­or. Halk­ların vic­danın­da son­suz kere lan­etlenip yargı­landılar ama gerçek­te hukuk sadece devleti koruy­or dolayısıy­la ben bu tiy­a­troyu seyret­meye­ceğim. Bildiğiniz gibi daha önce Suruç eski emniyet müdürü Mehmet Yapalıal’ın da duruş­ması oldu iki defa ama sonuç, sonuç para ceza­sı verdil­er, elinde isti­h­barat olması­na rağ­men, katliam geliy­o­rum deme­sine rağ­men hiçbir şey yap­mayan emniyet amiri ödül­lendiril­di. Bütün bun­ları gördük­ten son­ra adaletin mahkemel­erde olmay­a­cağını anladım.”

Tory Kılıç

 Suruç

Suruç


Français : 3e audi­ence du mas­sacre de Suruç à Hil­van le 13 novem­bre Cliquez pour lire

Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Auteur(e) invité(e)
Auteur(e)s Invité(e)s
AmiEs con­tributri­ces, con­tribu­teurs tra­ver­sant les pages de Kedis­tan, occa­sion­nelle­ment ou régulièrement…