Türkçe | Français | English | Türkçe
Zehra Doğan Mart 2012’de sadece kadınlardan oluşan JİN Haber Ajansı’nın kurucularından biri olmuştu. JİNHA, 29 Ekim 2016 günü, yani tam bir yıl önce KHK ile yasaklandı ve kapatıldı.
Zehra, Kedistan gazetecisi ve yazı işleri ekibi üyesi Sadık Çelik ile 2013 Gezi direnişinin ardından, bir söyleşi gerçekleştirmiş, ve 2016’da Kedistan ekibine katıldığında, bu kez kendisi Zehra’ya söz vererek, onunla bir röportaj yapmıştı.
Yakın dostluğumuz, bu mesleki ve insanca karşılaşmadan yola çıktı. Ve elbette, Zehra’yla kadın, kürt, gazeteci ve sanatçı olarak uğradığı haksızlıklara karşı dayanışmak için, Kedistan’a artı bir neden de gerekmiyordu…
2016’da Mardin cezaevinde 141 günlük bir tutukluluktan, ve davasının 2 yıl 9 ay 22 gün mahkumiyetle sonuçlanmasından sonra, zor ve kısıtlı şartlarda da olsa durmaksızın resim yaptığı bir geçiş döneminden sonra, Zehra, Haziran 2017’de, bu kez Diyarbakır cezaevinde tutsak edildi. Bu dönemler Fransa’da Ocak ayında kitapçılara ulaşacak, şu anda on başımı Kedistan’da satışa sunulan “Gözler dört açık” kitabında anlatılıyor. Zehra’yla dayanışma kampanyası farklı biçimlerde desteğe açık.
İşte JİNHA yasaklanıp kapatılalı bir yıl geçti bile! Zehra, bu yıldönümü tarihinin altını kendi tarzında çiziyor ve Amed (Diyarbakır) zindanından, tutukluluğun imkansızlıkları, zor ve kısıtlı şartlarında da olsa, hiç ara vermediği resimlerle vurguluyor…
Diyarbakır Ceza İnfaz Kurumu’nun uyguladığı yasakla, Zehra sanat malzemelerine ulaşamıyor. Bu yasak, yalnızca Zehra’ya yönelik değil, tutsaklara genel olarak hobi için kullanılabilecek malzemeler verilmiyor. Ve hatta yasak kavramı, “doğa” ile ilgili olabilecek şeylere de yayılıyor. Buna çiçek yetiştirmek, ve doğa fotoğrafları da dahil…
Zehra’nın mektuplarından alıntılar, içinde bulunduğu şartları anlatıyor.
Herşeyi dönüştürüyorum
“Cezaevi yönetimi bana malzemelerimi vermediği için, alternatif çözümler düşünüyordum. Birden gereksinim duyduğum herşeyin aslında elimin altında olduğunun bilincine vardım. Herşeyi kullanıyorum, ambalajları, atıkları ve yiyecekleri. Doğal malzemelerden boya elde ediyorum. Örneğin zeytin bana siyah rengi veriyor, salça kırmızıyı. Maydanozu ezerek yeşil elde ediyorum, zerdeçal ile sarıyı. Kahve var, çay var… ve yapıştırmak için de bal. Kağıt olarak sadece defter ve mektup kağıtlarımız var. Ben de gazete sayfalarını kullanıyorum, ve her çeşit ambalaj. Bisküvi kutuları, folio kapaklar… Sigara kutularındaki alüminyum kağıtlarla da kolaj yapıyorum.”
Sanat mı çöp mü?
Atıkları dönüştürüp sanat yapma kavramı herkes tarafından anlaşılmıyor olmalı ki Zehra eylül ayında yazdığı bir mektupta şöyle anlatıyor:
“Bir kaç gün önce, bir kartona çizdiğim resmi babama vermek istedim. Gardiyanlar üzerine sigara kağıdı yapıştırdığımı bahane ederek resmi vermedi. Üstelik biri bana şöyle dedi ‘Bu ne böyle? Resim mi, cop mu belli değil!’. Bir ara duvara yaptığım resimleri yapıştırıp önünde fotoğraf çektirmiştim. Fotoğraf yasak diyerek, onu da vermediler.”
Teknik yaratıcılık
“İlk başta parmaklarımla resim yapıyordum, çünkü fırçam yoktu. Sonra, kendim bir fırça yapabileceğimi düşündüm. Havalandırmaya düşen kuş tüylerini topladım. Hepsini birleştirip sıkıca bağladım, tıpkı süpürge gibi. Sorna bunu boş bir tükenmez kaleme monte edip, plastiği ısıtarak tutturdum. Artık bir fırçam da oldu!”
Sanatı sosyalleştirmek
Zehra zindanda boş durmuyor. Hem de hiç! Kolektif okuma saatleri, ardından tartışma ve derinleştirme anlarının yanında Zehra bol bol da okuyor: “Orta-Doğu üzerine yoğunlaşıyorum ve tarih, kültür, mitoloji bilgilerimi derinleştirmek istiyorum” diyor. “Günde 4 saati, tutsak arkadaşlarımdan birinin ani-romanına ayırıyorum. 4 saat boyunca dinliyor ve yazıyorum. Mümkün olduğu her an resim çiziyorum. Bir de buradaki arkadaşlara resim dersi vermeye başladım. Çok seviyorlar resmetmeyi. Bir şekilde, kendimce, sanatı sosyalleştiriyorum… Yakında kuş tüylerinden nasıl fırça yapıldığını da öğreteceğim onlara!”. Ardından ekliyor “Bunları ayrıntılarıyla yazıyorum, çünkü içine kapanmış, üzgün ve zamanını boş geçiren bir Zehra hayal etmenizi istemiyorum. Zehra adını duyduğunuzda, ya da andığınızda, gözlerinizin önüne, morali yüksek, umutlu, dimdik ayakta bir kadın gelmesini istiyorum”.
Zehra’nın mektupları ayrıca, özellikle tutukluluk ve direnişle ilgili, felsefi arayış ve düşüncelerle dolu. Yakında bu satırlardan da alıntılar yayınlayacağız. Bu metinler Avrupa turnesindeki sergilerde dinlenebilecek, ve eserlere yoldaşlık edecek.
Zehra, bizlere ulaştırdığı, ve ilerde sergiye eklemeyi de umduğumuz, bu 8 yeni eserle, şu anda çeviri aşamasında olan bir öyküsüyle ve geçtiğimiz günlerde koğuş arkadaşı Sara Aktaş ile yaptığı söyleşi ile, bizlere bir kez daha, ne gazeteciliğin, ne sanatın, demir parmaklıklar ardına kapatılsalar bile susturulamayacağını ifade ediyor…
LİNKLER zehradogan.net | Kedistan Zehra Doğan özel dosyası (Türkçe, Français, English, Kurdî) Facebook | Twitter @zehradoganjinha