Türkçe | Français 

Güney Kürdis­tan’ın Süley­maniye kentinde Jine­olo­ji çatısı altın­da toplanan kadın sanatçılar “Xwe­bun” adını verdik­leri bir kolek­tif ilan ettil­er. Geçtiğimiz Aralık ayın­da ise, yine kolek­tifin adını taşıyan ilk sergi­leri de açıldı…

Jine­olo­ji Akademisi üye­si, Nag­i­han Akarsel ile bu gir­işim hakkın­da söyleştik.

Hay­a­ta geçirdiğiniz kolek­ti­fi ve son olarak da düzen­lediğiniz sergiyi bizler de uza­k­tan da olsa izledik ve izle­m­eye devam ediy­oruz. Bu süre­ci biraz anlata­bilir misin? Bu fikir nasıl doğ­du ve gelişti? Neden böyle bir kolek­tif ve katılım­cı kadın­ların böyle bir fikre yak­laşımı nasıl oldu?

Mev­cut bil­im­lerin parçalılığı ile bağlan­tılı hemen aklımıza “bil­im-sanat ve kadın ne ala­ka?” sorusu geliy­or değil mi? Poz­i­tivist bil­im­in parçal­adığı yaşamın bütün alan­ları­na kadın bil­gisi ve ruhu ile dokun­mak büyük bir iddia. Ayrı­ca bu iddi­aya bil­im­lerde­ki parçalılığı ortadan kaldır­ma yani bütünsel­liği sağla­ma iddi­asını da ekleye­lim. Jine­olo­ji böyle bir iddi­aya sahip olan bir kadın ve yaşam bilimi.

Jin” Kürtçe’de ve daha bir çok dilde “kadın” ve “yaşam” anlamı­na geliy­or. “Loji” de bildiğiniz gibi “bil­im” anlamını karşılıy­or. Rêber Abdul­lah Öcalan 2008 yılın­da Özgür­lük Sosy­olo­jisi kitabın­da jine­olo­jiyi önerdiğinde çağın ihtiyaçları­na bu den­li cevap veren bir bil­im olduğu­nun farkın­da değildik. Zaman­la araştır­malarımız derin­leştikçe kök­lerinin çok sağlam olduğunu gördük. Demokratik ekolo­jik ve kadın özgür­lüğüne day­alı par­a­dig­ma, dünyada­ki ve Kürdistan’daki Kadın özgür­lük mücadeleleri, değer­si­zleştir­ilen kadın bil­gi­lerinin anlam derin­liği, kökü besleyen temel kay­naklardı. Bu temelde bil­ime kadın dünyasını, bil­gisi­ni, sezgisi­ni, ruhunu kat­ma ve bil­im­ler arası bütün­lüğü kur­ma iddi­ası ile bağlan­tılı jine­olo­jinin karşılığını bul­duğunu gördük.

Bil­im ve sanat arasın­da bağ kur­mak ve bu bağı kadın dünyası ile örmek iste­mem­iz de bu yak­laşımın bir sonu­cu olarak gelişti. Zira bil­im doğruya, sanat güzele odak­lanır. Bil­im ve sanat doğru düşün­me ve güzel olanı ara­mayı ifade ediy­or. Sanat ve bil­imde doğru olan güzeldir, güzel olan doğrudur. Yani bütün­lük­lüdür. Bil­im­in de sanatın da amacı mikro ve makro evreni anla­mak ve yorum­la­mak­tır. Anlam yoru­mudur. Her ikisi de evrensel bir dile sahip­tir. Hem bil­i­mi hem sanatı kadının anlam süzgecin­den geçirdiğimizde çok fark­lı ve güzel pro­jel­er gelişti. Şim­di Başurê Kürdistan’da da kay­nak­tan besle­nen bu nehir çok çeşitli pro­jel­er ile devam ediy­or. Bu pro­jel­er­den biri de XWEBUN pro­je­si. Etik-estetik alanı­na jine­olo­ji açısın­dan strate­jik bir kavram olan xwe­bun ile dahil olalım istedik.

İlk adım­da kadın sanatçıları böyle­si bir pro­jede buluş­tur­mak ve onları ikna etmek çok zor­lu oldu. Çünkü kariy­er anlamın­da böyle bir şeye ihtiy­acı olmayan, ken­di alan­ların­da bel­li bir başarı elde etmiş sanatçılar da vardı, genç henüz yeni başlangıç yapan sanatçılar da. Bir de “sanat tek başı­na yapılır”, “küratör çok önem­li” ya da “ben­im sergim, ben­im küratörüm” gibi yak­laşım­lar. Yine sanatçı, toplum­sal anlam­da kolek­tif çalış­maya en az gelen kes­im.. Hele bir de xwe­bun temalı kolek­tif bir çalış­ma ile herkesin ken­di­ni ifade etmesi­ni iste­mek yeni bir şey­di. Kısaca sanatçıların böyle­si bir kolek­tifte buluş­tur­mak ve pro­j­eye inan­malarını sağla­mak çok zor­lu oldu.

12 — 18 Aralık 2021 tar­ih­lerinde, Ker­im Çawşin galerisinde bir ser­gi gerçek­leştir­di­niz. Bu ilk serginizinizin adı da, kolek­tifinizin adı gibi “Xwe­bun”… Neden Xwebun?

Xwe­bun “kendin olmak” anlamı­na geliy­or. Kürtçe de “xwe”, “ken­di” demek, “bun” ise, “olmak” . Sahi­den de kadın açısın­dan kendin olmak, ken­dinin olmak bütün den­klem­leri boza­cak bir anla­ma sahip. Baba, abi, eş, üçgeninde hep bir sahibi olan ve objeleştir­ilen (nes­neleştir­ilen) kadının ken­di ken­disinin olması aynı zaman­da ken­disi olmak sub­jekt, yani özne olması demek­ti. Özgücüne daya­narak, bil­inci­ni, iradesi­ni, güveni­ni oluş­tur­ması, hay­atın her alanı­na ken­di irade­siyle katıl­ması demek­ti. Ve bu sosyal bir devrim­di. Kürdis­tan Kadın Özgür­lük Mücade­le­si içinde doğan kadının cins bil­in­ci, sevgisi ve mücade­le­sine dayanan bir kavramdı xwe­bun. Bu dili kadın sanatı ile anlat­mak da bir yön­tem­di. Önce bir kadın sanatçı kolek­ti­fi hat­ta ismi de “Jinart” ola­bilir üzerinden bir tartış­ma yürüt­tük ve “böyle bir pro­je neden olmasın?” dedik. Tema olarak da xwe­bun kavramını seçtik.

Sanat dünyasın­da hem kadın hem de kolek­tif olarak iş yap­manın zor­luk­larını bilen sanatçıların ilk baş­ta çek­inceli yak­laşım­ları oldu. Böyle­si bir pro­j­eye inan­mak ve amacını iyi bil­ince çıkar­mak gerekiy­or­du. Bir dizi sem­i­ner ile ilk baş­ta xwe­bun’un ne olduğunu anlat­maya, tartış­maya çalıştık. Aramız­da kuru­lan bağlar ile bir güven ve moti­vasy­on oluş­tu. Son­rasın­da bir bütün kolek­tifin isminin de xwe­bun olması yönünde bir ortak­laş­ma sağ­landı. Ve 12–18 Aralık 2021 tar­ih­leri arasın­da yedi kadın sanatçının katılımıy­la ilk ser­gi gerçekleşti.

Dört parça Kürdis­tan gerçek­liği­ni göz önünde bulun­durun­ca Başur Kürdis­tan kadın gerçek­liğine dair düşünceleriniz nel­er? Bu kadar parçalan­mış bir coğrafya­da bir­birinden koparılan bu halkın bir ara­da olması­na dair Jine­olo­ji nasıl bir öz dinamik oluş­tu­ruy­or Başur Kürdistan’ında?

Kürdis­tan açısın­dan en yaralı olan parçanın Başurê Kur­dis­tan olduğunu belir­te­bil­i­riz. Hat­ta bu durum için soran­ice “zor virane” yani “çok yaralı” cüm­le­si kul­lanılıy­or. Büyük bedel­lerin sonu­cun­da elde edilen siyasi statünün bağım­sız bir iradesinin olma­ması, bir felse­f­eye dayan­ma­ması bu parçamızın emperyal­ist neolib­er­al poli­tikaların en fazla uygu­landığı yer olması­na neden olmuş. Dar mil­liyetçi ve işbir­likçi siyaset, kültürel kırım, kadın kırımı insan­lar­da bir umut­su­zluk ve direnişe inançsı­zlık getir­miş. Kadı­na yöne­lik şid­det en üst boyut­ta. Bu neden­le bir direniş kültürü yarat­mak ve umut aşıla­mak çok önem­li. Bunu da en iyi sanat yoluy­la yapa­bile­ceğimize inanıy­oruz. Jine­olo­ji uygu­ladığı yön­tem­ler­le kök­lerinden besle­nen güçlü bir maneviy­at yarat­mayı amaçlıyor.

• Yine aynı soru­dan devam etmek istiy­o­rum. Peki Xwe­bun kolek­tifinin iler­ki dönem­lere nasıl bir etk­isi ola­bile­ceği­ni öngörüy­or­sunuz? Kadın sanatçıların bir ara­da olmasıy­la oluşa­bile­cek bir dinamik nasıl bir mod­el oluşturacaktır?

Yedi sanatçı ile attığımız ilk adım başarılı geçti. Bu kadın­ların bir­lik­te güçlü olduk­larının sanat­sal bir ifade­si oldu. Dav­etiyelerin diza­ynın­dan ikramın inceliğine kadar herşey kolek­tif bir şek­ilde yapıldı. Sanatçı arkadaşlar yap­mak iste­dik­leri çalış­ma hakkın­da bir­biri ile fikir alışver­işinde bulun­du. “Kendin olmak” ile “kolek­tif olmak” arasın­da­ki den­genin çok güzel kurul­duğu bir çalış­ma oldu. Kadı­na dönük tabu ve dog­maları yık­ma anlamın­da cesur bir başlangıçtı. Bir çok yerde “tab­u­lara yedi çivi çakıldı” şek­linde değer­lendirmel­er de oldu. Kadı­na ait olan ama değer­si­zleştir­ilen bil­ginin, kadın bede­nine dönük poli­tikaların kadının sanatı ile nasıl ifade edile­ceğine tanık olduk. Bir çok kadın sanatçı da bun­dan güç aldığını ve kolek­tife katıl­mak iste­diği­ni belirtti.

Kadın sorun­ları kadar kadın­ların nasıl bir dünya­da yaşa­mak iste­dik­lerinin de bir ifade­sidir böyle­si çalış­malar. Kadın sanatçıların kolek­tif iradeleri ile devam etmesi bir çok kadı­na güven ve umut, erkek sanatçılara da ilham veren bir dinamiğe dönüşm­eye başladı diyebiliriz.

Sosyal medya ve basın­dan takip ettiğimiz kadarıy­la sergiye yoğun bir ilgi var. Başurlu erkek sanatçıların önce­ki bakışı ve ser­gi son­rasın­da­ki değişen fikir­leri veya görüş­leri oldu mu? Ser­gi orada­ki örneğin öğren­cil­er, gençler gibi fark­lı kes­im­lerde nasıl bir etki uyandırdı?

Son derece olum­lu görüş ve öner­il­er gel­di. Kadın­ların ve de sanatçı kadın­ların bir­lik­te birşeyler yapa­bile­cek­ler­ine inan­madık­larını belirten sanatçı erkek­ler sonu­cu görünce şaşırdık­larını iti­raf ettil­er. “Küratör belir­gin değil­di” eleştir­i­ler­ine “küratörü olmayan kolek­tif bir çalış­may­dı” cev­abı ver­il­ince şaşırdılar. Cesur bir şek­ilde ken­di olma süreç­ler­ine en fazla etki eden konu­ları işlemeleri­ni hayran­lık­la karşıladık­larını belirt­til­er. Bu konu­ların hem birey­sel hem toplum­sal içerik­lerinin bütün­lüğünü gördüler. Tabu olan konu­lara dokunul­masını önem­li bul­du­lar. “Neden kadın?” sorusunu yine sor­du­lar. “Neden kadın olmasın?” sorusu ile cevapladık.

Elbette ki Xwe­bun gele­cek yıl yeni bir pro­jeyle devam ede­cek­tir bu yüz­den böyle bir soru sor­mak yer­ine, söyleşiyi şöyle bir soruy­la bitirm­eye ne der­sin? : “Xwe­bun erkek sanat dünyası­na karşı ne söyle­mek ister?”.

Xwe­bun sana­ta açtığı yeni pencerede erkek­ler baş­ta olmak üzere toplumun tüm kes­im­ler­ine yeni bir ufuk getirme iddasın­da. Onun için erkek­lere “xwe­bun­dan ve onun bil­i­min­den kork­mayın, bu sanat ikti­darın değil bütün­lüğün sanatı” demek isteriz.

Tüm arkadaşlarım adı­na sana ve bu pro­j­eye emek veren tüm kadın­lara tekrar teşekkür ederim.


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Naz Oke on EmailNaz Oke on FacebookNaz Oke on Youtube
Naz Oke
REDACTION | Journaliste 
Chat de gout­tière sans fron­tières. Jour­nal­isme à l’U­ni­ver­sité de Mar­mara. Archi­tec­ture à l’U­ni­ver­sité de Mimar Sinan, Istanbul.