Şili isyancıları Pinochet dik­tatör­lüğünün uzan­tısı bir ikti­darı yer­le bir etti. Bu sosyal isyanın poli­tik zaferi kuşkusuz.

Seçim yanıl­gıların­dan ve ikti­dar ihanet­lerinden ders çıkar­mayan hiç bir sosyal hareketin gerçek bir toplum­sal dönüşümü başar­ma şan­sı yoktur.

Tüm poli­tik tut­sak­lara özgürlük”

Şili halk­ları dünyanın en uzun süre­li sosyal isyanı­na öncülük ederek bir ilki gerçek­leştir­di. Dolayısıy­la bu seVinci fazlasıy­la hakkediyor.

Ancak Şili için çok daha acil ve tar­i­hi değişim­ler sıra­da bekliyor.

Baş­ta Pinochet’nin faşist anayasasının halk­lar lehine topy­ekün yeniden yapıl­ması. Bürokrasi, ordu ve polis kurum­larının işledik­leri suçlar, cinayet ve yol­su­zluk­lar tüm sonuçlarıy­la bir­lik­te yargılanıp mahkum edilme­si ve mağ­durların mad­di manevi hasar­larının karşılan­ması gerekiyor…

Aynı şek­ilde bürokrasi, ordu ve polis kurum­larının halkın özgür­lük­leri­ni ve onu­runu esas alan bir düzen­leme ile biz­zat isyanın bileşen­leri tarafın­dan yeniden düzen­len­mesi şart.

Mapuche halkının gas­pedilen toprak­larının iade edilme­si ve ihlal edilen özgür­lük hak­larının amasız bir şek­ilde tanın­ması ve yine baş­ta Mapuçe poli­tik tut­sak­lar olmak üzere isyan­dan buyana ceza­ev­ler­ine atılan tüm tut­sak­ların ilk hükümet sorum­lu­luğu olarak der­hal serbest bırakıl­ması ve yargı dosyalarının imha edilme­si gerekiyor.

Peki, Gabriel Boric, bütün bu değişim­lere hazır mı? İşte asıl sorun bur­da başlıy­or. Şili isyanı­na tanık­lık eden bir aktivist gazete­ci olarak Boric’in bu değişim sürecinde nasıl bir irade ortaya koy­a­cağın­dan çok emin değilim.

Şili

Şili duvar­ları. (Foto Sadık Çelik)

Popülist söylem­ler her zaman sorun­lu sonuçlar doğur­muş­tur. 2011’de İsp­anya’d­aki ‑ben­im de katıldığım ve tanık­lık ettiğim- “öfke­lil­er hareke­ti­ni” hatır­lay­alım. Bu hareketin sosyal bileşen­leri­ni tem­sil ettiği­ni söyleyen Podemos’un döne­min seçim sürecin­de­ki zaferi ve son­rasın­da­ki ikti­dar icraat­ların­da neyi ne kadar değiştirdiği­ni hep bir­lik­te büyük bir hay­al kırık­lığı ile yaşadık. Aynı dönemde Yunanistan’da Syriza aynı hay­al kırık­lığı­na ve ihanete imza attı. Yakın dönemde Latin Amerika’­da da ben­z­er sorun­lu sol ikti­dar­lar ortaya çık­tı. Mek­si­ka, Bolivya, Arjan­tin ve Peru’­da sözde “halk ikti­dar­ları ” sükse yap­tı. Ancak bu ikti­dar­lar vaat ettik­leri temel ekolo­jik sosyal sorun­ları kök­ten çözmek yer­ine neolib­er­al poli­tikalara havale ettil­er. Özel­lik­le Bolivya ve Arjan­ti­n’de tarım oli­gark­ları­na ve yabancı maden şir­ket­ler­ine tanı­nan imtiya­zları örnek göstere­bil­i­riz. Örneğin Arjan­tin Patagonya’sın­da­ki esir Mapuçe toprak­ları, ‑orman­lar ve su kay­nakları baş­ta olmak üzere‑, yeni sol ikti­dara rağ­men mafyavari İngiliz ve İtalyan şir­ket­lerinin açık işgali ve sömürüsü altın­dadır. Benet­ton ve Joe Lewis gibi hay­dut­ların gasp ettik­leri Mapuçe ata toprak­ları, Arjan­tin devle­tinin ekolo­jik, sosyal, ve her tür­den soykırım­cı (Ter­ri­cidio) poli­tikaları, imtiya­zları ve mil­i­tarist şid­de­ti ile destek­le­nen dokunul­ma­zlığını koru­mak­tadır hala. Bu sorun, Şili Patagonya’sın­da 1997’den bu yana yak­laşık yir­mi kişinin hay­atını kay­bet­tiği ve 2016’dan bu yana saldırıların sayısının ve yoğun­luğu­nun art­tığı bir özerk­lik çatış­ması şek­linde devam etmektedir.

Mapuçel­er, Güney Koni’de­ki en büyük yer­li halk­tır ve İsp­anyol önce­si zaman­lar­dan beri Wallma­pu’­da (orta ve güney Şili ve Arjan­tin) yaşa­mak­tadır. Bugün Şil­i’de­ki yer­li halk­ların yüzde 80’ini tem­sil ediy­or­lar ve bu da toplam nüfusun yüzde 12,8’ini oluşturuyor.

Güney Amerika’­da, bu bir­biri­ni takip eden isyan ve seçim panora­masın­da ben­z­er bir şek­ilde hükümet kur­mayı kazanan Boric’i çok zor bir sürecin bek­lediği­ni söylemeliyim.

Bu ara­da 3 yıl boyun­ca baş­ta Mapuçe toprak­larının mil­i­ta­riza­sy­onu olmak üzere Şili sosyal isyanını bastır­maya çalışan Şili oli­gark­larının son ana kadar baskıyı finanse ederek, dik­tatör­lük mirasını nasıl koruya­bildik­leri­ni gös­ter­dil­er, ve sahip olduk­ları bu finans potan­siyeli ile bun­dan son­ra neye yön­ele­cek­leri­ni hep bir­lik­te göreceğiz.

Şili Par­la­men­toyu değil sokak ve mahalle meclis­leri­ni esas alan isyⒶnın atar­damarı Şilili anarşistler, “Seçim sürecinin dışın­da kalarak” bu tar­i­hi rövanş­ta­ki gerçek çözümün isyanın sokak­lar­da­ki ruhunu koru­mak­la mümkün olduğunu ileri sürdüler. Bu neden­le “seçim gre­vi” eks­eninde sokak gös­ter­i­leri can­lı tutarak, karşılık­lı dayanış­mayı büyüterek mahalle meclis­leri­ni yaygın­laştır­mayı ve dik­tatör­lük sis­tem­i­ni doğru­dan ve topy­ekün hedef alan bir isyan strate­jisi­ni ter­cih ettil­er. Yani baş­ta seçim­ler olmak üzere dik­tatör­lük sis­tem­ine meşruiyet sağlay­a­cak her tür­lü oluşu­mu red­det­til­er. Bu red­diyet, dik­tatör­lüğe karşı “özgür bir şili” isteyen­lerin tar­ih­sel rolüne işaret etmek­te­dir. Bu yanıy­la Şilili anarşist­lerin dik­tatör­lük sis­tem­ine karşı her an uyanık kalan bu yak­laşım­larının diğer reform­cu yak­laşım­lara kıyasla daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Yeni toplum­sal süreç “sınıflar mücade­le­si” üzerinden bile şekil­lense mev­cut sis­tem ayarları üzer­ine kur­gu­lanan “lid­er­liğe day­alı ikti­dar” anlayışı olduğu sürece sorun­lar bütün sınıflar için devam edecektir.

Toplum­sal değişim­den önce toplumun iradesi­ni gasp eden ve toplum­ların önüne set çeken “lid­er­lik kültü” nu yık­mak gerekir.

Tek çözüm, “doğru­dan demokrasi“dir. Şili sosyal isyanının 3 yıl boyun­ca ken­di içinde yarat­tığı toplum­sal deney­im­ler; bir­lik­te karar alma süreç­ler­ine day­alı ken­di kendine orga­nize, yatay, otonom örgütlen­mel­er; sokak, okul ve mahalle meclis­ler­ine day­alı deney­im­ler, yeni bir toplum­sal sis­teme dönüşe­cek dinamizme ve yaratıcılığa sahip­tir. Bu toplum­sal iradeyi “doğru­dan demokrasi“ye kanal­ize etmek yer­ine bir kişiye bir par­tiye veya bir gru­ba emanet etmek bu toplum­sal isyanın doğası­na sırt çevirmektir.

Şili isyanını Allendist bir rövanş olarak gören­ler veya görmek isteyen­ler, neolib­er­al bir dünya­da ikti­dar olmanın dayanıl­maz büyüsüne kapıldık­ların­da büyük bir yanıl­gının altın­da çare­siz kalacaklardır.

Şili isyanı, bileşen­lerinin fark­lılık­ları bir tarafa, ortak bir isyan ruhu etrafın­da sefer­ber olan mil­i­tan bir halkın olağanüstü fedakar­lığı ve dayanış­masının eseriy­di. Dolayısıy­la isyanın sosyo-poli­tik kazanım­larını da bu dinamik­ler belirledi.

Kuru­cu Meclis — Demokrasi”

Yeni Anayasa ve Kurucu Meclis sürecinde yaşananlar

Pinochet dik­tatör­lüğünün uzan­tısı olan Pin­era hükümeti ve onları her tür­lü finanse eden Şili oli­gark­ları bir tür­lü bastıra­madık­ları isyana karşı “yeni anayasa referan­du­mu ve kuru­cu meclis” ile uçu­ru­ma giden “sis­te­mi kur­tar­mak için” sözde bir “barış anlaş­ması” imza­l­adı. 7 Kasım 2019’da Şili Belediyel­er Birliği’nin emek­li aylık­ları, sağlık, eşit­si­z­lik, maaşlar ve baş­ka pek çok sosyal konuyu soruş­tur­manın yanı sıra yeni bir anayasaya ihtiyaç olup olmadığı­na dair ulusal düzeyde bir yok­la­ma düzen­le­meyi plan­ladığını açık­ladı. Hükümet 10 Kasım’da yanıt ver­erek, yeni bir anayasa taslağı hazır­la­mak üzere par­la­men­toyu görevlendirmeyi içeren bir Kuru­cu Kon­gre düzen­le­meyi önerdi.

Bu, Şili siyasi sınıfının, Şili devle­tinin devamı için bir tak­tiği idi. Diğer bir dey­işle, isyanın bileşen­lerinin öfkesi­ni fren­le­mek için önler­ine atılan havlu idi. Ve nitekim, bu manevra etk­ili de oldu. İsyanın total öfke­si, mev­cut covid yasak­larının da etk­isiyle, bu sözde “yeni reform” ile yavaş yavaş geri çekildi.

Halk uyan­mıştı; ancak yine de, güven duyul­mayan siyasi sınıfla tartışıp baş rolü ele geçirmek için yeter­li kap­a­siteyi göstereme­di ve bu esna­da siyasi sınıf anayasa süre­ci boyun­ca ken­di­ni tazelemiş oldu. İsyan, kamuoyunu ve sokağı siyasal­laştırdı, siyasi par­tilere katılım düşük kaldı ve kitlel­er par­til­er­le özdeşleşme­di.. Bu neden­le anayasa süre­ci, siyasi kriz ve par­ti­lerin meşruiyet krizi karşısın­da oynanan bir oyun oldu; zira bu süreçte par­til­er ken­di­ni yeniden inşa etme, kurum­sal olarak ken­di­ni savun­ma, kurum­sal kanal­lar aracılığıy­la hoşnut­su­zluğu yön­lendirme ve yöne­ti­mi isyan­la teste tabi tut­ma fır­sat­ların­dan yarar­landı.” (Şili isyanı ve siyasi kriz • Biobío Anarşist Meclisi’nin anal­izi | Kedis­tan). Sonuç olarak oyunu kuran da yöneten de devlet oldu.

Yeni Anayasa yazımın­da dikkat çeken en önem­li gelişme ise kuru­cu meclis başkanının bir kadın ve bir Mapuçe olmasıydı.

Şili Mapuche Elisa Loncon ve Gabriel-Boric

Mapuche Elisa Lon­con ve Gabriel Boric

Bu Kuru­cu Meclis Şil­i’yi dönüştürecek”

Bu sözler­le Şili Kuru­cu Meclis başkan­lığı­na başlayan Elisa Lon­con, 4 Tem­muz 2021’de yeni anayasanın hazır­lan­ması süreci­ni başlattı.

Bu ara­da Elisa Lon­con Kuru­cu Meclis Başkanı olarak seçildiğinde, Gabriel Boric’in Lon­con için , “o aslın­da bütün bir Şili’yi tem­sil etmiy­or” şek­linde küçüm­seyi­ci “beyaz Şilili” bir açık­la­ma yap­tığını da unut­ma­mak gerekir… Yine ayrı­ca geçtiğimiz gün­lerde Mapuce toplu­luk­ları içinde en radikal orga­ni­za­sy­on­lar­dan biri olan CAM (Koor­di­nado­ra — Arau­co Mal­le­co sözcüsü Hec­tor Llaitül, Boric’le ilgili çok sert bir açık­la­ma yap­tı. “Boric ve kast aynı mada­ly­onun iki yüzü” dedi, gele­cek­te­ki hükümete “sözde iler­leme” muame­le­si yap­tığını ve harekete geçen Mapuçe halkını bastır­maya devam ede­ceği­ni vur­gu­ladı. “Boric ve sözde ileri­ci hükümeti ile reformizm bile olmay­a­cak, oli­garşik muhafaza­kar­lık ola­cak, kap­i­tal­ist sömürge sis­te­mi korunacak, Mapuçe halkı bastırıl­maya devam ede­cek” dedi.

Mil­i­ta­riza­sy­ona son — Özgür Wallmapu”

Otono­mi yan­lısı Mapuçe toplu­luk­larının sert eleştir­i­leri arasın­da çalış­maya başlayan, Mapuce dil­bil­im (Mapudun­gun) pro­fesörü, bu yeni duru­mun, “Toprak Ana“yı koru­ma, sosyal hak­lara erişim ve su hakkı konusun­da, Şil­i’de­ki tüm toplu­luk­lar için bir rüya olduğunu söyle­di. Ancak bu konuş­mayı yap­tığı günün ertesinde Pin­era hükümeti Elisa Lon­con’un böl­gesinde olağanüstü hal ilan etti. Yeni anayasa ile ilgili çalış­maların ilerleyen gün­lerinde Mapuçe toplu­luk­larının ata toprak­larının ve özgür­lük­leri­ni koru­ması ile ilgili madde bağlayıcı bir karar yer­ine “ilgili sorun­lar ele alı­nacak” şek­linde bir ifadeyle geçiştir­il­di. Buna iti­raz eden Mapuçe kadın tem­sil­cisi bu iki yüzlü yak­laşımı protesto etti. Aynı gün­lerde Pin­era hükümeti mil­i­tarist şid­de­ti ile yeniden harekete geçti. İsyanın en önem­li potan­siyel gücünü oluş­tu­ran Mapuçe toprak­ların­da devletin fiili mil­i­ta­riza­sy­onu ve saldırıları başladı. Biobío böl­gesin­de­ki orman ve su kay­naklarını yağ­malayan şir­ketlere karşı ata toprak­larını savu­nan toplu­luk­lar kuşatıldı, bir Mapuçe katledil­di ve ilerleyen gün­lerde olağanüstü hal tekrar uzatıldı.

Anarşistler sokak­ları yeniden hareketlendir­di ve baş­ta Mapuçe poli­tik tut­sak­lar olmak üzere tüm isyan tut­sak­ları için bir kam­pa­nya başlat­tı. Ve ardın­dan seçim süre­ci başladı. Seçim­leri bir rövanş olarak gören Allendis­tler ve bileşen­ler bu devlet uzan­tılı yeni süre­ci ken­di poli­tik güz­er­gahları­na yön­lendirmek için bir fır­sat olarak gördüler ve mil­letvek­ili Gabriel Boric’i aday gös­ter­dil­er. Böylece, anarşistler, sol sosyal­istler ve Mapuçelerin büyük çoğun­luğu­nun destek­lemediği Gabriel Boric, tıp­kı İsp­anya’d­aki kemer sık­ma poli­tikaları­na karşı doğan İndign­ad­os — “öfke­lil­er hareketi“nden doğan Podemos lid­eri Pablo İgles­ias gibi, Şili sosyal isyanın­dan doğ­muş oldu.

Anarşistler bu süre­ci destek­le­meyen bir tutum aldılar ve seçim­lere karşı bir deklarasy­on yayın­la­yarak “Seçim Gre­vi” ilan ettil­er. Sonuç olarak sis­tem seçim­ler­le bir­lik­te uçu­ru­mun kıyısın­dan döndürülmüş oldu. Boric’le bir­lik­te yenile­nen sis­tem bun­dan son­ra nasıl bir hat izleye­cek hep bir­lik­te göreceğiz.

Boric’in iddi­alı söz­leri ve vaadleri hükümeti kur­duğun­da daha net anlaşıl­maya başlay­a­cak­tır. Kısacası Boric’in onun­da çok kar­maşık ve çok zor­lu bir süreç var. Örneğin Mapuçe halkının toprak ve özgür­lük soru­nuna nasıl bir çözüm getire­cek? Bu sorun “kök­lü ve somut çözüm­ler” bek­liy­or. Bana göre Boric’in en büyük sınavı bu ola­cak. Bu neden­le erken bek­len­til­er ve hay­aller kur­ma­mak­ta fay­da var derim.

Sadık Çelik, Şili duvarları.

Yunanistan’­da Syriza, İsp­anya’da Podemos, Bolivya’da Morales, Arjantin’de Per­o­nistler, Venezue­la’­da Chavezistler Ekvator’da Lenin Moreno gibi sözde “halk hükümet­leri” halkın istem­ler­ine göre değil neolib­er­al­izme göre hükümet kurarak ben­z­er yanıl­gılara ihanetlere imza attılar. Dolayısıy­la Şil­i’de­ki sorun, görkem­li radikal bir muhale­feti hükümete dönüştürmek­te değil, sis­temin ver­ili “ikti­dar ve lid­er­lik” for­matı­na harfiyen uyarlan­mış ilke­siz ve şek­il­siz “popülist yöne­tim” anlayışın­dadır. Lid­er­liğe emanet bütün ikti­dar deney­leri söylem­leri ne olur­sa olsun, kaçınıl­maz olarak dik­tatör­lüğe açık hale gelir­ler. Oysa “lid­er­lik iktidarı“nı red­de­den “doğru­dan demokrasi” deney­ler­ine ihtiy­acımız var. Şili isyanının finali, doğası gereği bir lid­ere bir par­tiye emanet edilmemeliydi.

Seçim yanıl­gıların­dan ve ikti­dar ihanet­lerinden ders çıkar­mayan hiç bir sosyal hareketin gerçek bir toplum­sal dönüşümü başar­ma şan­sı yoktur.

Sonuç olarak, ben­im Boric için söyleye­bile­ceğim en iyi niyetli temen­ni şudur:

İyi şanslar Boric!


Başlık fotoğrafı: Şili duvar­ları, Sadık Çelik.

Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.