Patagonya yollarına koyulmadan önce… Kaptan Planet, orijinal ismi ile “Captain Planet and the Planeteers”, Ted Turner tarafından yaratılan, o dönem eşi olan Jane Fonda ve Nicholas Boxer tarafından üretilen bir Amerikan “süper kahraman” animasyon dizisi. 25’er dakikalık 113 bölümü 15 Eylül 1990 ile 11 Mayıs 1996 tarihleri arasında, yine Ted Turner’a ait, TBS’de yayınlanmış.
Bir çok ünlü sanatçının seslendirdiği ve “çevreciliği savunan, bir eğlenceli eğitim şekli” olarak sunulan dizide küçük bir hasım grubu var: “eko-kötüler”. Bir yandan kirlilik, ormansızlaşma, kaçak avlanma çevreye zararlı bilimum faaliyetler yoluyla gezegende tehlike oluşturan, bir yandan da neden oldukları yıkımdan zenginlik, toprak veya güç elde etmek için çalışırlar. Eko-kötüler çoğu zaman yalnız çalışılar, ancak çıkarları uğruna işbirliği yapmaktan da çekinmezler…
Bu kötü adamların her biri ekolojik sorunlara neden olabilecek belirli bir düşünce biçimini temsil eder. Tıpkı Patagonya topraklarını ele geçiren Turner, ya da Benetton, Lewis ve diğer kötüler gibi…
Medya girişimcisi, TBS ve CNN [1] ağının yaratıcısı Ted Turner ‑ve benzerlerinin- “ekosistemden yana” görünen sosyal imajı gerçekte nasıl bir yanılsamadır bir bakalım…
Ted Turner Patagonya’da nehirleriyle ünlü Neuquén eyaletinde yıllardır iki özel mega konaklama alanına sahip. Kontrolündeki bölge dünyanın en iyi su yollarından biri olan Traful Nehri’ne bakmaktadır.
Ted Turner, 1996 yılında yaklaşık 5 bin hektarlık Estancia La Primavera’yı satın aldı. Bu topraklar ona, zamanın Milli Parklar Başkanı Felipe Lariviere tarafından satıldı.
Turner, sinek balıkçılığı meraklısı bir avcıdır ve konaklama alanı alabalık ve kapalı somon balıkçılığı için özel olarak seçilmiştir.
Turner, La Primavera’yı satın aldıktan sonra Traful ve Minero nehirlerine erişimi zincirledi ve 1970 yılında inşa edilen bir köprüyü kafesledi, böylece komşuların ve turistlerin La Vera’ya erişimini yasakladı. Halka açık doğal park alanını bir oldu bittiye getirip, buna karşı çıkan bölge halkının haklı erişim talebini de özel silahlı muhafızlarla yanıtladı.
Bakın, Ted Turner kendi adını taşıyan internet sitesinde Patagonya ’daki “özel mülklerinin” kapsama alanını ve içeriklerini nasıl tanımlıyor:
“Collon Cura, Arjantin’in Neuquen eyaletinde bulunan 93.900 dönümlük bir arazidir. Collon Cura, balıkçılar ve Avcılar için birinci sınıf konaklama ve eğlence olanakları ile ünlüdür. Collon Cura, tüm konukevlerine ve Orman evine güç sağlayan rüzgar enerjisi ile çalışır.
Collon Cura ayrıca kızıl geyik, guanako, emus ve çok sayıda kuş ailesi de dahil olmak üzere çeşitli vahşi yaşam türlerine ev sahipliği yapmaktadır. La Primavera, Arjantin’in Traful Vadisi’nde bulunan 11.000 dönümlük özel bir çiftliktir. Çok dağlık bir mülk olan La Primavera’daki yaban hayatı, kızıl geyik, Rus yaban domuzu, Kaliforniya bıldırcını, dağ aslanları (puma) ve birçok farklı kuş türünü içerir. Arjantin’deki 24.000 dönümlük San Jose Çiftliği, kıtanın en güney ucundaki Tierra Del Fuego adasındaki Rio Grande’ye arabayla bir saatten biraz fazla bir mesafede yer almaktadır. Mülk üzerindeki her eve elektriğinin %100’ünü sağlamak için rüzgar enerjisine dayanan çiftlik, 1999’un sonlarında tamamen yenilenmiştir ve o zamandan beri bugün dünyanın en iyi balıkçılık localarından biri olarak ün kazanmıştır.
Tierra del Fuego adasında en fazla guanako sayısına sahip olmanın yanı sıra, yaklaşık nüfus 3.000 kişi (birey?? ile) de Guanaco adasının tek kayıtlı üretim tesisidir.”
Patagonya’daki bu yabancı yayılmacı devlet-sermaye haydutluğunun fotoğrafında yalnızca Ted Turner yok tabii ki…
Arjantin eski devlet başkanı Macri’nin skandal gizli derin ilişkilerine konu olan kamuya yasaklı El Lago Escondido (gizli göl) ve ona hükmeden ünlü İngiliz emlak kralı Joe Lewis, 900.000 hektarlık Mapuche toprağını gaspeden İtalyan tekstil hanedanı Benetton ve daha pek çok irili ufaklı yabancı haydut şirket var.
Bu sessiz haydutluğa karşı ne yazık ki yereldeki bazı çevre kuruluşları, Mapuche toplulukları ve il hükümetinden bazı muhalefet milletvekilleri dışında, konunun üzerine giden hiçbir karşı girişim de bulunmamaktadır. İlk karşı olaylar 2018–20 yıllarında Benetton ve Joe Lewis’e karşı gelişen protestolarla gündeme geldi. Bu dönemdeki en önemli olaylardan biri, Benetton’un Mapuche topraklarındaki işgalci varlığına karşı mücadele eden Santiago Maldonado’nun kaybedilmesinde yaşandı. Eko-aktivist Maldonado’nun cansız bedeni Benetton’un tesislerinin yakınında, Chubut nehrinde bulundu. Benetton’a karşı Arjantin ve Şili başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde protestolar gerçekleşti. 2020’de ise İngiliz emlak kralı Joe Lewis’in derin devletine dönüşen ve halka yasaklanan gizli göle erişimin serbest bırakılması için bir “bağımsızlık yürüyüşü” düzenleyen Eko-sosyal aktivistler, silahlı muhafızların ve Lewis’in özel adamlarının tehdit ve fiili engelleriyle karşılaştı. Ancak yine de aktivistler göle ulaşmayı başardı ve Lewis’in işgalci varlığını protesto ettiler.
Luis Tibiletti liderliğindeki İç Güvenlik Sekreterliği’ne (SSI) göre, son on beş yılda meydana gelen, ancak doksanlı yıllarda tekil bir güçle patlak veren bu süreç, toprakların ve stratejik doğal kaynakların yabancılaşma sürecidir. SGK, 1996 yılından bu yana sözde güvenlik bölgesinde yabancı arazi alımlarını düzenlemekten sorumludur. Bu alanlar, haritada belirtildiği gibi, Cordillera’yı kapsayan 150 kilometrelik sınır şeridini ve 50 kilometrelik kıyı şeridini içerir. Bunlar, stratejik doğal kaynakların, ekilebilir arazilerin, minerallerin ve tatlı suyun en çok yogunlaştığı alanlardır.
1996’dan önce, yabancılar tarafından yapılan alımlar ‑şirketler veya bireyler- sınır müfettişleri tarafından verildi. O yıldan itibaren, Tuğgeneral Andrés Antonietti ve Miguel Angel Toma, Menem hükümetinin sonunda 1997–1998’te SGK’nın başında yer alırken, SGK, güvenlik bölgelerindeki yabancı şirketlerin yerleşimlerine devam etmekten sorumluydu. SGK, bu iki yılda yaklaşık 8 milyon hektar için yabancılara satış onayını kaydetti. Bu notun kapsadığı en büyük yerleşim yerlerinin o dönemde meydana geldiği belirtilmektedir. Son bir buçuk yıl içinde ‑2004 ve Ağustos 2005’e kadar- yabancılar tarafından güvenli bölgelerde arazi alımları izni için 1.000 talep vardı. Şimdilik, yaklaşık 120 bin hektar için 11’ine izin verildi.
Arjantin koruma bölgelerindeki mülk evrimi 1989’da yerel Arjantinli vatandaşlara ait güvenlik bölgeleri içinde yer alan “ulusal mülkiyet” için General Edelmiro Farrell hükümeti tarafından ilan edilen kararname, Juan Peron’un 1944 yılındaki 15.385 44 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamesi ve sonraki kanunların ruhuna aykırı gibi görünüyor. Tibiletti Güvenlik Bölgeleri’nin kurulduğu yıl Farrel-Perón hükümetinin “tam olarak ulusal toprakları ve Arjantin’in bütünlüğünü korumak için çok sayıda yabancı mülkü kamulaştırdığını” hatırlattı. Ayrıca Clarín’e, bu bölgelerdeki yabancılara arazi satmanın yasadışı olmadığını, ancak yakından izlenmesi ve bilinen ve takip edilen yatırım projelerine söz verilmesi gerektiğini itiraf etti.
Aşağıdaki listedeki belli başlı yatırımcılar yer almakta. Listenin tamamına ayrıntılı olarak şu linkten bakılabilir.
Arjantin tarım Federasyonu tarafından yapılan hesaplamalara göre, hükümet ve özel kaynaklar tarafından kabul edilen başka bir şey: ulusal toprakların yaklaşık yüzde 10’u ‑yaklaşık 270 bin kilometre kare- yabancılara satılacak veya satılıyor. Mayıs 2004 itibariyle, ülkenin en iyi ekilebilir arazisinin yaklaşık 31.4 milyon hektarı satıldı veya yabancı yatırımcılara geçti. 31.4 milyonun 17 milyonu, yani %53’ü yabancı holdinglere satılırken, 14.5 milyonu, yani %46.2’si, kamu bankacılığında ipotek edildi. Bu konu Arjantinlileri endişelendiriyor: bir ankete göre, 10 Arjantinliden dokuzu, yabancılara arazi ve doğal kaynakların satışının sınırlı veya yasaklanması gerektiğine inanıyor.
Yaklaşık iki milyon dönümlük kişisel ve çiftlik arazisine sahip olan Ted Turner, Kuzey Amerika’daki en büyük ikinci bireysel arazi sahibidir. Turner çiftlikleri, bizon, avcılık ve balıkçılığa ve ana işletmeler olarak eko-turizme dayanan işletmeler olarak faaliyet göstermektedir. Buna ek olarak, Turner çiftlikleri, su kaynakları ve kereste gibi birçok proje yönetimini kapsamaktadır.
Turner Şirketi ayrıca 45.000’den fazla bizonun bulunduğu çeşitli Turner çiftliklerindeki yönetiyor. Amerika kızılderililerinin en önemli isyan topraklarından biri olan Güney Dakota’daki ata toprakları da Ted Turner’in özel mülküne dönüşmüştür. 2015 yılında Turner Enterprises tarafından satın alınan ve daha önce Triple U Ranch olarak bilinen Standing Butte Ranch, Güney Dakota’nın merkezinde yer almaktadır. Tesis, çoğunluğu yüzyıllardır bozulmamış olan 45.921 dönümlük doğal çayırlara sahiptir. Manzara, engebeli tepeleri, kırılmamış çimenleri, birkaç derenin neden olduğu derin kırıkları ve yerli otlardan oluşan meraları ile değişir.
Bizona ek olarak, çiftlikte birçok tür yaban hayvanı mevcut: beyaz kuyruklu katır geyikleri, çayır köpekleri, antilop, baykuş, kurt, çakal, porsuk, rakun, kokarca, kirpi, şahin, altın kartal, sülün, keskin kuyruklu tavuk, büyük çayır tavukları ve birçok ördek çeşitleri, kaz ve diğer kuşların bulunduğu zengin bir yaban hayatına ev sahipliği yapmaktadır. 174 yapay rezervuar ile çiftlik, levrek, pike, güneş balığı da dahil olmak üzere çeşitli balık türlerine barındırmaktadır. Yine ayrıca Meksika’daki büyük doğal yaşam alanlarının da kontrolüne sahiptir. Ted Turner’ın 2010 yılında Yellowstone Milli Parkı’ndan 74 yabancı bizon satın alma önerisi, hayvanların korumadan ziyade kâr için verildiğini söyleyenlerden sert bir muhalefetle karşılaştı. Turner, Montana demokratik hükümeti başkanı Brian Schweitzer’in talebine göre hayvanları satın almayı teklif etti. Bizonları beş yıl boyunca tutacak ve daha sonra devlete iade edecekti. Tazminat olarak ise Turner, hayvanlarının yavrularının %90’ını tutacaktı, bu da genetik olarak değerli bir sürüden tahmini 190 bizon kazanacağı anlamına geliyordu.
Ama bazı hayvan hakları savunucuları ve onlarca Kızılderili kabilesini temsil eden bir grup, hayvanların ticarileştirilmemesi gerektiğini söylediler, Turner’in temsilcilerinin de bulunduğu halka açık bir bir toplantıda, bizonların halka açık veya kabile topraklarına ait olduğunu ifade ettiler. Eyalet ve federal yetkililerin son birkaç yıldır söz verdikleri şey buydu. Gallatin Yaban Hayatı Derneği’nden Glenn Hockett, “bu hayvanları ticarileştirmemeye olan bağlılığınıza sadık değilsiniz” dedi.
Bariloche- Lego Mascardi gölü, gaspedilen Mapuche toprakları. Aynı bölgede, Mapuche halkının direniş barikat ve pankartları. Fotoğraflar: Sadık Çelik.
Karantinaya alınan bizonları yeniden yerleştirme girişimleri başarısız olduktan sonra, devlet yetkililerini yakında hayvanların katledilebilecekleri konusunda uyardılar. Turner şirketinden Russell Miller ise, “beş yıl boyunca devlet için 74 hayvan tutmanın maliyetini dengelemek için yavrularının çoğunu tutmanın gerekli olacağını” söyledi. Miller’in söz konusu toplantıdan sonra yaptığı açıklama ise oldukça ilginçtir. “Acil bir durum olduğunu düşündük. Biz hayırsever değiliz. Koruma ve ticarileştirme arasında bir karışım yaratmaya çalışıyoruz.” dese de aslında korumacılık maskesi altında yerli halkın atalarının topraklarına ve o toprakların yüz yıllardır asli doğal sahipleri olan bizonların haklarını ticari çıkarlarının bir öznesi yaparak doğaya ve ekosistemin mahremiyetine karşı suç işliyorlardı.
Son olarak, Turner’in CNBC‑e verdiği röportajının satır aralarında gerçekte neyin peşinde olduğunu itiraf eden sözleriyle bitiriyorum:
“İki milyon dönüm yaklaşık 2.500 mil karedir… Ve eğer bir mil genişliğinde bir mülküm olsaydı, New York’tan San Francisco’ya kadar uzanırdı. Amerika Birleşik Devletleri’ni yarıya indirebilirim ve kuzeyden güneye topraklarımdan geçen insanlar için bir ücret talep edebilirim ve çok fazla iş yapmadan gerçekten bir servet kazanabilirim. Ama bu kesinlikle popüler olmazdı; ve uzun zaman önce böyle bir şey yapmamaya karar verdim, ama bunu düşündüm…”
[1] CNN’i Körfez Savaşı döneminde Amerikan ordusunun teknolojik üstünlüğünü kendi teknolojik habercilik ayrıcalıklığıyla birleştirip savaşı bir atari oyunu gibi evlerimize sokan tam teçhizatlı Pentagon kanalı gibi hatırlıyorum. Nitekim CNN International’in kıdemli dış haber muhabiri Christian Amanpour, savaş döneminde Beyaz Saray’ın ağır baskısı ve yönlendirmesi altında kaldıklarını itiraf etmişti. Pentagon aleyhinde “Sarin gazı” haberini yapan Peter Arnett’in CNN’den kovulması da herhalde unutulmadı…
Gerçekten de CNN’in Irak savaşı sırasındaki yayınları CNN’in gerçek anlamda nerede kimin için habercilik yaptığını anlamamız bakımından önemli bir turnusol olmuştu. Söz konusu savaş dönemine tanıklık eden bağımsız bir muhabir olarak buradan baktığımda CNN’in yaratıcı patronunun savaşların mahvettiği “ekosistemi korumaya” odaklı yeni vizyonunun ne kadar samimi olduğundan ben açıkçası çok kuşkuluyum.