Türkçe | Français | English

Man­isa ilinde bulu­nan Soma Maden Ocağı’nda 13 Mayıs 2014 tar­i­hinde yaşanan facia tar­i­hin en kan­lı iş cinayetiy­di. Bu faci­a­da, en küçüğü henüz 18 en büyüğü ise 53 yaşın­da 301 maden­ci yaşamını yitir­di. İlk saatlerde kimse ne olduğunu anla­mamıştı. İlerleyen saatlerde maden ocağın­dan çıkartıla­cak olan yüzlerce maden­ciye ait can­sız beden olayın vahame­ti­ni gözler önüne sere­cek­ti. Olay her ne kadar ört­bas edilmek istense de maden ocağı­na ulaşan gazete­cil­er ve vic­danı olan her bir insan tarafın­dan olayın gerçek yüzü deşifre edilmişti.

Ak Par­ti hüküme­tinin 19 yıldır devam eden ikti­darı süresince özelleştirmelere ağır­lık ver­ilme­si ve onun kar ortak­ları tarafın­dan yal­nız­ca üre­tim odak­lı çalış­ma anlayışı sebe­biyle gerçek­leşen Soma Maden Faci­asının adalet arayışı hala sürmekte.

İkt­id­ar ve ortak­ları tarafın­dan basit bir suça dönüştürülm­eye çalışılan bir cinayetin sorum­lu­larının yargılan­ma süre­ci ise hala devam ediyor.

İşte “Paşa Vardiyası” belge­seli Soma Faci­asının yaşandığı günün­den bu yana geçen süre­ci tanık­ları aracılığı ile izleyi­cisiyle buluş­tu­ruy­or. Belge­sel bir yan­dan tar­ih­sel bir hafıza oluş­tur­mayı amaçlarken diğer yan­dan fark­lı ülkel­erde­ki sendikalar­la bu acı deney­i­mi pay­laş­mayı hedefliyor.

Facianın yaşandığı dönemde Devrim­ci Maden İşçil­eri Sendikası Ege bölge tem­sil­cil­iği­ni yapan Hacay Yıl­maz belge­selin yapım­cılığını, yönet­men­liği­ni ise aynı dönem Evrensel Gazete­si muhabiri olarak gün­lerce olayı yerinde takip eden Sev­da Aydın üstlen­miş bulunuyor.

Yakın­da izleyi­ciyle buluşa­cak olan “Paşa Vardiyası” belge­seliyle ilgili mer­ak ettik­ler­im­izi belge­selin yapım­cı ve yönet­meni ile konuştuk.

Sevgili Hacay ve Sev­da, önce­lik­le o gün­lere ilişkin tanık­lık­larınızı okuyu­cu­larımı­zla pay­laşır mısınız?

Sev­da, Hacay • Soma maden katliamı Marquez’in “Kır­mızı Pazartesi“ydi. Bu maden kasabasın­da bir katliam yaşanacak­tı. Gün gün, adım adım örülmüştü, geliyordu. 

Yöre halkı tarım­la yaşamını idame ettirirken, yıl­lar içerisinde, tarım, ikti­dar­ların neo lib­er­al poli­tikaları tarafın­dan bitir­il­di. İns­anl­ar için tek seçenek maden­lerde işçi olarak çalış­mak kaldı. Soma, büyük ölçüde maden yatak­larının olduğu bir yer­leşim yeri, bölgede­ki maden yatak­larının sahibidir. Maden­leri, kamu adı­na işleten Türkiye Kömür İşletm­eleri (TKİ)‘dir.

Önceleri tek başı­na TKİ’nin işlet­tiği maden­ler, süreç içerisinde ikti­dar­lar tarafın­dan özelleştir­il­di. Taşeron­laştırıldı. İşletme hakkı kiraya ver­il­di. Böylece Soma’daki hem yer­altı hem açık ocak kömür maden­leri büyük ölçüde özel sek­töre geçti. Özel sek­tör patron­larının tek bir amacı vardı: daha çok kazan­mak. Bunun için de en az maliyetle, daha çok üre­tim yapmak. 

İşçi sağlığı ve iş güven­liğine uyul­madı. Koruyu­cu önlem­ler alın­madan, en düşük maliyetle üre­tim zor­la­ması yapıldı. Tüm bilirk­işi­lerin ve TKİ’nin “yıl­da ancak bu kadar kömür çıkarıl­malıdır” uyarısı bir kaç kat aşıldı. Bu koşullar­da bir­er ikişer yaşamını yitiren işçil­er de önem­sen­me­di. Bu iş cinayet­leri doğal görüldü. Ama daha büyük cinayet ve katliam gele­cek­ti. Bu duru­mu özel­lik­le özelleştirmeyi yapan ikti­dar da biliy­or­du. Maden­leri denetle­m­eye gelen, devletin memurları ve maden­ler­den sorum­lu Ener­ji Bakanı da biliy­or­du. Bu ocak­ların sahibi ve bir­in­ci derece denetleme­si gereken TKİ’de. Nihayetinde işçi­lerin o gün üye­si olduğu yetk­ili sendi­ka da biliy­or­du. Çalışan işçil­er uyarıy­or­du, kimse dikkate almıy­or­du. Katliam adım adım geliyordu…

Takvim yaprak­ları 13 Mayıs 2014’ü gös­ter­diğinde cinayet gerçek­leşti. Katliam yaşandı. Belge­seli hazır­layan bizler de fark­lı nok­ta­lar­da bir anlamıy­la tanık­ları olduk.

Paşa Vardiyası”, tanıtım filmi

Sev­da • Katliamın olduğu gün­lerde Evrensel Gazetesinde çalışıy­or­dum. Gazetenin sanat muhabiri ve aynı zaman­da kültür say­fasının editör­lüğünü ve muhabir­liği­ni yapıyordum. 

O gün gazetenin taşra baskısını gön­der­miş, İst­anb­ul baskısı say­falarını hazır­ladığımız esna­da gel­di haber. KHK ile kap­atılan Hay­at Tele­vizy­onu açık­tı. Karşım­da­ki duvar­da tele­vizy­onun haber bül­teninde maden katliamının bil­gi­leri aktı. Gazetenin İzmir ve İst­anb­ul muhabir­leri hızla Soma’ya geçmişlerdi. 

İşve­ren, ikti­darın tem­sil­ci­leri ve yan­daş medyası ısrar­la katliamın büyük­lüğünü, yaşamını yitiren işçi sayısını ve en önem­lisi de katliamın nedeni­ni gizle­m­eye çalışıy­or­lardı. Ancak, onların ve ocak­ları ablukaya alan polis ile jan­dar­manın önlem­ine rağ­men muhabir­ler­im­iz ve orada­ki emek örgüt­lerinin ısrar­lı çabaları sonu­cu doğru bil­gi­leri alarak, hem gazetenin okurları­na hem tele­vizy­onun izleyi­ci­ler­ine ulaştır­maya çalıştık. Böylece biz­im kanalımı­zla da insan­lara ve dünyaya doğru bil­giler ulaşmış oldu.

Belge­selde­ki arşiv­leri­ni biz­im­le pay­laşan arkadaşlarımızın çekim­lerinden de görüle­ceği üzere her anı acıy­la dolu. Soma denildiğinde herkesin gözünün önünde yüzlerce fotoğraf kare­si gelir. Hafıza­sı­na kazılmıştır. Tek­me­le­nen maden­cil­er, acısını haykıran ailel­er, babalarını bekleyen çocuk­lar, darp edilen avukat­lar, öfke­li işçil­er, ben­im hafıza­ma da bun­lar kazın­mıştı. Ancak katliamın ardın­dan geçen süre içerisinde, Soma’nın sokak­larını boşalt­tılar. Öfkenin, acının, dayanış­manın, örgütlen­menin, adaletin ses­leri Soma sokak­ların­dan kaçırıldı. Hafıza­m­da sabit kalan tek fotoğraf sokak­ların­da­ki ses­si­z­lik oldu.

Hacay • Ben o dönemde, DİSK’e bağlı Devrim­ci Maden İşçil­eri Sendikası (Dev.Maden-Sen) Ege Bölge Tem­sil­cisi idim. Maden­lerde yetk­ili ve örgütlü bir sendi­ka değildik. Ancak, ora­da kimi işçil­er­le ilişk­i­ler­im­iz vardı. Devam ediy­or­du. Sendi­ka olarak, maden­lerin özelleştir­ilmesin­den son­ra, orada­ki çalış­ma koşullarını yakın­dan takip ediy­or­duk. Bu duru­mu da kamuoyuy­la paylaşıyorduk. 

İlk haberi duy­duk­tan yak­laşık iki saat son­ra, arkadaşlarım­la bir­lik­te, katliamın olduğu Soma Kömür­leri Eynez Ocağı’na ulaştık. Maden ocağının gir­iş çıkışları jan­dar­ma ve polis tarafın­dan kor­don altı­na alın­mıştı. İşçi yakın­ları fer­y­at içindey­di. “Nasıl olmuş­tu, nel­er yaşan­mıştı, kaç işçi içeridey­di, kaç işçi yaşamını yitir­mişti?” Kimse bir yanıt ver­miy­or­du. Yal­nız­ca yer altın­dan bat­taniyelere sarılı insan­lar çıkarılıp ambu­lanslara taşınıy­or­du. Bu insan­lar yaralı mıy­dı yok­sa yaşam­larını mı yitir­mişler­di, kimse bir şey söylemiy­or­du. İşçi yakın­ları ağlıy­or, yakarıy­or bir yanıt alamıy­or­du. Ocak­lar­da yüzlerce insanın olduğu söyleniy­or­du ama yaşam­ları­na dair yanıt yoktu. 

Saatler geçiy­or­du, kur­tar­ma ekibi de yeter­siz­di. Saatler son­ra, biz­zat kendim, jan­dar­ma kor­do­nun­dan, ambu­lansların olduğu tarafa geçerek, bir ambu­lan­sın içine bak­tım. Şaşkın­lık içinde kaldım. Ambu­lan­sın içi boş­tu. Yaralı biri­sine müda­hale etmek için kul­lanılan hiç bir donanım yok­tu. Bel­li ki, bat­taniy­eye sararak yaralı diye ambu­lanslara taşıdık­ları insan­lar yaşam­larını yitir­mişler­di. Ora­da biriken insan selin­in öfke­sine karşı bunu yapıy­or­lardı. Ambu­lansların insan­ları ner­eye taşıdık­ları da söylenmiyordu. 

Gecenin geç saat­lerinde, HDP mil­letvekil­leri Lev­ent Tüzel ve Sel­ma Irmak’la bir­lik­te bir heyet olarak, Ocak­ların müdür­lük binasın­da olan Ener­ji Bakanı ile görüştük. Bu duru­mu ken­di­sine sor­duğu­muz­da büyük bir öfkeyle “hayır böyle bir şey yok” dedi. Ayrı­ca ara­ma kur­tar­ma çalış­malarının da yeter­siz olduğunu, insan­lara bir yanıt ver­ilmediği­ni, içeride kaç işçinin olduğunu, kaç işçinin yaşamını yitirdiği­ni, kamuoyu­na niçin bil­gi ver­ilmediği­ni sor­duğu­muz­da da öfke­len­di. Bizler de, gözlem­ler­im­izi medya aracılığıy­la daki­ka daki­ka, bize ulaşan haber merke­z­leriyle paylaştık. 

Çalış­malar gün­lerce devam etti ve ben de ora­da gün­lerce kaldım. Gelişmeleri yakın­dan gözlem­led­im. Ora­da çalışan işçi­lerin mahal­lelerinde ve köy­lerinde toplan­tılar yap­tık. Soh­bet­ler­im­iz oldu. Katliam gün­lerinde ve devam eden gün­lerde, Soma’nın mey­dan­ların­da sokak­ların­da, işçil­er tarafın­dan yapılan eylem­lerin içinde yer aldık. İşçile­rle bir­lik­te polis tarafın­dan defalar­ca tar­tak­landık. Böylece yakın­dan tanığı da olduğum bu katliamın unutul­ma­ması için, yaşayan­ların tanık­lığın­da, gazete­ci arkadaşım­la bir­lik­te böyle bir çalış­ma yaptık.

  • soma

Yapım­cılığını ve yönet­men­liği­ni üstlenerek Soma Katliamı­na ışık tut­mayı amaçladığınız “Paşa Vardiyası” adlı belge­selin­izi geçtiğimiz gün­lerde tamam­ladınız. “Katliamın ortak­lık­larını olayın tanık­larının anlat­tığı” bu belge ile nelere ışık tut­tunuz? Bu yol­cu­luğa çıkarken hede­fleriniz nelerdi?

Sev­da • Katliamdan üç yıl son­ra İzmir’de yaşa­maya başladım. Mezop­tamya Ajan­sı Ege muhabiri olarak çalışıy­o­rum. Soma ve çevresin­de­ki ilçel­er zen­gin tarım üre­timine sahip­ken, yıl­lar içinde maden şir­ket­lerinin talanıy­la bunu kaybed­erek, insan­lar yok­sul­laştırıldı. Bu gün işçi­lerin, köylü­lerin hemen hemen hep­si maden­lerde çalışıy­or. Çevrede büyük fab­rikaların olmayışı ve ücret­lerin düşük olmasın­dan dolayı da maden­ler­den baş­ka bir alter­natif yok. Öyle ki, katliam­da yakın­larını yitiren­ler de çare­si­z­lik­ten maden­lerde çalış­maya devam etmek zorun­da kaldı. 

Her yıl katliamın yıl dönümünde haber­ler hazır­ladım. Davaları takip ettim. Tazmi­nat­larını almak için mücadele eden işçi­lerin eylem­leri­ni izled­im. Yukarı­da bah­set­tiğim ses­si­z­lik bu gün­lerde oluş­tu. Nedeni­ni mer­ak ettim. Çok kısa süre önce böyle­si bir katliam yaşayan insan­lar neden ses­siz­di? Bunu mer­ak ettim. 

Önce çeşitli emek çevreleriyle, son­ra da ailel­er­le of the record soh­bet­ler­im­iz­den anladım ki yaşanan­lar unutul­sun diye, işv­eren­ler ve ikti­dar Soma­lılara din baskısı ve işsi­z­lik korkusu salarak sindirmiş, sesler de böyle böyle sokak­lar­dan çek­ilmişti. Soma işçi­lerinin eylem­lerinde en sık atılan slo­gan­lar: “Soma uyu­ma, madencine sahip çık” , “301 maden­ciyi unut­ma unut­tur­ma” olmuştu.

Belge­selde işte bu ses­si­zliği kim­lerin oluş­tur­duğu­na ışık tutarak, hafızalara yeniden hatır­lat­mak, unut­tur­ma­mak istedik.

Hacay • Soma’ da 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiği, çok sayı­da işçinin de yara­landığı, bu katliam, tüm zaman­ların en büyük işçi katliamların­dan biridir. Bir sendikacı ve yazar olarak, katliamın başın­dan aylar­ca, köy köy, mahalle mahalle işçil­er­le toplan­tılar yap­tım. Neyin nasıl olduğunu onlar­la pay­laş­maya çalışan birisi olarak, böyle­sine büyük bir olayı gele­ceğe aktar­mak gerek­tiği­ni düşündüm. Bu ben­im emeğe, işçi sınıfı­na ve ezilen­lere karşı da bir sorum­lu­luğum­du. Amaç, katliamın tüm yön­leri­ni yaşayan­ların ve ilgi­lerin anlatım­larıy­la, fotoğrafları ve vide­o­larıy­la bir bütün­lük içerisinde gele­ceğe taşı­mak… Bunu ne kadar başardığımızı ise izleyi­ci­ler­im­izin değer­lendirme­siyle anlayacağız. 

Ben daha önce de işçi sınıfının mücadele tar­i­hinde dönüm nok­tası olarak yaşanan “Tar­iş Direnişi”, “Ölüm Yürüyüşü” ve “Bahar Eylem­leri” adıy­la tar­i­he geçen işçi eylem­leri­ni kita­plaştır­mıştım. Soma katliamın­da eşi­ni yitiren genç bir kadının öyküsünü de Ocak 2021 yılın­da Ceylen yayın­ları tarafın­dan yayın­lanan “Acıları Ortak­tı” romanım­da anlat­maya çalıştım.

Neden “Paşa Vardiyası” ?

Sev­da, Hacay • “Paşa vardiyası” bir maden­ci ter­i­mi. Maden işçi­lerinin çalıştık­ları vardiyalar, ken­di dil­lerinde, “Gündüz Vardiyası, “Paşa Vardiyası” ve “Serseri Vardiyası” olarak ifade edilir. Soma Faci­ası ise Paşa vardiyası işbaşı yap­mak üzere iken yaşanıy­or. Biz de işçil­er­le yap­tığımız röpor­ta­jlar­dan birinden alın­tıla­yarak bu ismi ver­m­eye karar verdik.

Soma Faci­ası yaşandığı günün acısıy­la hala Türkiye kamuoyu­nun belleğinde tazeliği­ni koruy­or. Sorum­lu­larının yargı­landığı dava ise 2018 yılın­da adil olmayan bir sonuçla karara bağ­landı. Yargıtay’ın kararı boz­ması üzer­ine yargıla­manın yeniden başla­masını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sev­da, Hacay • Yargı­tay kararı ardın­dan avukat­lar, “adil yargıla­ma” talebiyle Anayasa mahkeme­sine dava açtı. Yargıtay’ın kararı boz­ması üzer­ine, yargıla­maların yeniden başladığı yer­el mahke­menin 13 Nisan 2021 tar­ih­li duruş­masın­da avukat­lar, anayasa mahkemesinin kararının bek­le­nilmesi­ni talep ettil­er. Ancak mahkeme bu talebi kab­ul etmedi. 

Türkiye’nin en büyük iş cinayetinin sorum­lu­larının yargı­landığı Soma davasın­da çok net görüldü ki, ser­mayenin çıkar­ları işçinin canı pahası­na korunuy­or, korun­maya da devam ede­cek. Ener­ji Bakanı, Soma’­da katliamın yaşandığı maden ocağı ve Soma A.Ş’nin tüm ocak­ları için “en güve­nilir ocak­lar” demişti. Bu görme­z­lik­ten gelin­di. Yargıla­ma­da devlet hem ken­di­ni hem de iş bir­liği yap­tık­larını yargılat­ma­mak adı­na her şeyi yap­tı. Bu katliam­da, patron­ların yan­sıra, Ener­ji Bakan­lığı, TKİ ( Türkiye Kömür İşçil­eri Genel Müdür­lüğü ) ve Ocak­ları denetley­erek “kusursuz” raporu veren müfet­tişler de doğru­dan sorum­ludurlar. Hep­sinin bağım­sız yargıçlar tarafın­dan yargılan­ması gerekiy­or. Ancak, ne var ki yeniden yargıla­manın 13 Nisan tar­ih­li duruş­masın­da da görüldüğü üzere Soma dosyası ödül gibi cezalar ver­il­erek hızlı­ca kap­atıl­mak isteniy­or. Bu tablo devlet eliyle yapılıy­or. Adaletin işlemediği­ni, yal­nız­ca ailel­er ve onların avukat­ları değil, tüm Türkiye halk­ları görüy­or. Bu neden­ledir ki, devletin mahkemelerinde hukuken adil bir şey olmasa da halk­ların vic­danın­da çok­tan yargılanıp, cezalarını alarak, mahkum oldular.

*

Soma Faci­ası Türkiye halk­larının vic­danın­da hala bir yara. Hiçbir zaman unutul­may­a­cak olan bu facianın belge­seli ise yakın­da Türkiye’de izleyi­cisi ile buluşa­cak. Hacay Yıl­maz ve Sev­da Aydın bu acı deney­i­mi dünyanın her yerinde örgütlü sendikalar­la pay­laş­mayı hedefliyor.

Biz Kedis­tan ekibi olarak da belge­se­le ulaş­mayı amaçlayan tüm sendikalar­la yapım­cı ekip arasın­da köprü olma görevi­ni üstlen­meyi, Soma aileleri ve bu faci­a­da yaşamını yitiren işçi ve emekçilere karşı bir borç görüyoruz.

Paşa Vardiyası” belge­se­line ulaş­mak isteyen tüm sendikalar Kedis­tan ekibi ile iletişime geçe­bilir.

Sevda Aydın ve Hacay Yılmaz kimdir?

Sev­da Aydın | Gazete­ci. 1984 doğum­lu. Evrensel Gazete­sinde Muhabir­lik ve Editör­lük yap­tı. Hay­at tele­vizy­onun­da kültür-sanat haber­leri hazır­ladı. Evrensel kültür der­gisinin yayın danış­man­lığını yap­tı. Şu an Mezopotamya Haber Ajan­sı’nda çalışıy­or.

Hacay Yıl­maz | Yazar. HDP PM üye­si. Düşünce ve poli­tik faaliyet­lerinden dolayı, 12 Eylül Darbe­si de dahil fark­lı tar­ih­lerde yak­laşık on yıl ceza­evin­de kaldı. Poli­tik faaliyeti ve yazarlığının yanı sıra, uzun yıl­lar işçi hareketi ve sendikal faaliyetin içinde yer aldı. İlk kitabı “Tar­iş Olay­ları” olmak üzere, roman, öykü ve inceleme dalın­da on kitabı yayın­landı. Almanya merke­zli PEN Onur Üyesi.

Sev­da Aydın, Hacay Yılmaz


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
Dilek Aykan
REDACTION | Auteure
Gazete­ci, siyasetçi, insan hak­ları savunucusu. Jour­nal­iste, femme poli­tique, défenseure des droits humain. Jour­nal­ist, polit­i­cal woman, defendor of human rights.