Türkçe | Français

Dilek Aykan bu söyleşiyi gerçek­leştirdiği sıra­da, Ömer Faruk Gergerlioğlu henüz Halk­ların Demokratik Par­tisi (HDP) mil­letvek­iliy­di. Söyleşinin kaleme alın­ması esnasın­da, 17 Mart 2021 tar­i­hinde, Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun mil­letvekil­liği, TBM­M’de mahkeme kararının okun­ması ile düşürüldü. Ardın­dan Yargı­tay başsavcısı Bekir Şahin, Anayasa Mahkeme­si’ne HDP’nin kap­atıl­ması için başvu­ru­da bulun­du ve akabinde, 867 poli­ti­ka insanı­na siyaset yasağı getir­il­di. [Yasak­lılar  lis­te­si]

2015–2017 yıl­ların­da, HDP İzmir il eş başkanı ve par­ti meclis üye­si olan gazete­ci arkadaşımız Dilek Aykan’ın da bu dev yasak­lılar lis­tesinde yer aldığının altını çizmek isteriz.

Dilek bu söyleşiyi, bugün ekibinde yer aldığı Kedis­tan için gerçekleştiriyor.

Söz Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun:

HDPHakkım­da ver­ilen kararın siyasi bir karar olduğunu biliy­oruz. Bunu yal­nız­ca ben değil, gazete­cil­er değil beni takip eden bütün kamuoyu görüy­or ve duru­mun farkın­da. Türkiye’de insan hak­ları ihlal­leri ile yoğun bir şek­ilde ilgileniy­or ve ses getiriy­o­rum. Yıl­lardır insan hak­ları mücade­le­si yürütüy­o­rum ve insan hak­ları alanın­da neyin, nasıl değer­lendirile­ceği­ni bilir­im. Siyasi alan­da da insan hak­ları mücadele­mi insan­lara temas ederek yürüt­tüm. Birçok kişi­den insan hak­ları ihlal­ler­ine ilişkin başvu­ru­lar aldım. Adalet Bakanlığı’na en çok soru öner­ge­si veren mil­letvek­iliy­im. Meclise en çok soru öner­ge­si veren ilk üç mil­letvek­ili arasın­dayım ve mecliste en çok basın toplan­tısı düzenleyen vekiller­den biriy­im. Yoğun aktif bir siyasi yaşamım vardı ve önem­li gerçek­lere par­mak bas­mıştım. Bu durum sürek­li olarak tep­ki çek­ti. Bunu çok yoğun bir şek­ilde hissediy­or ve görüy­or­dum. Genel kurul olsun, meclis komisy­on­ları olsun çok cid­di bir tep­ki vardı. Çünkü çok netameli konu­ların içine giriyordum.

Ken­di­ni res­mi görevli olarak tanı­tan kişil­er tarafın­dan “insan kaçır­ma” mese­lesi­ni biliy­or­sunuz. Bu konuy­la ilgilen­mek oldukça zor­dur, herkes neyin ne olduğunu çok iyi bilir ancak konuş­maz. 90’lı yıl­lar­da da “Beyaz Toroslar” gerçeği­ni herkes bilir­di ancak konuş­mazdı. Bugün önem­li olan beyaz Torosları konuş­mak değil, siyah Transporter’lardan bahsede­bilmek. Bu konuyu birçok defa Cumhur­başkanı Yardımcısı’nın yüzüne karşı dahi sor­dum ve komisy­on­lar­da bu konuyu yoğun bir şek­ilde tartıştık. Bunu Cumhur­başkanı Yardımcısı’nın yüzüne sor­ma sebe­bim, Komisy­on­lar­da, Genel Kurul­da, Adalet Bakanlığı’na yönelt­tiğim soru önergeler­ine bir yanıt ala­mayışımdı. Nitekim Cumhur­başkanı Yardımcısı’ndan da konuya ilişkin tat­min edi­ci bir cevap ala­madık, tarafımıza ver­ilen yanıt her defasın­da “Devlet İns­an Kaçır­maz” şek­linde oldu. Zamanın­da “Beyaz Toroslar” ile insan kaçırdığını kab­ul eden Devlet için; bugün bize “MİT yasasın­da böyle bir şey yok­tur. Devlet böyle bir suç işle­mez!” gibi çelişk­ili bir yanıt ver­il­di. Oysa biz­im talebimiz de tam olarak yasaların uygu­lan­masıy­dı. İns­an kaçır­manın yasal bir dayanağı ne “Beyaz Toroslar” zamanın­da vardı ne de şim­di var.

İns­an kaçır­maları, işkenceleri, ceza­ev­lerinde­ki hak ihlal­leri­ni, ceza­evin­de tutuk­lu ve hüküm­lülere uygu­lanan işkenceleri, has­ta tut­sak­ları, çocuk­larıy­la beraber ceza­evin­de kalan kadın tutuk­lu­ları, hamile tutuk­lu­ları ve KHK (Kanun Hük­münde Karar­name) ile kırı­ma uğrayan­ların yaşadığı zul­mü dile getirmem elbette ikti­dar tarafın­dan olum­lu karşılan­madı. Kamuoyu ile pay­laştığım her ihlali bel­gelere dayandırarak açık­lıy­or­dum. Her ne kadar bel­gelere dayandırarak açık­lasam da bir süre son­ra elinde hiçbir delil olmayan­lar hakkım­da mes­net­siz itham­lar­da bulun­du. KHK’lının mağ­duriyeti­ni dile getirdiğimde “Fetöcü”, ceza­ev­leri ve diğer ihlal­leri kamuoyu ile pay­laştığım­da “terörist” ilan edildim.

Bu ifti­ralar insan­lar tarafın­dan elbette de ikna edi­ci bulun­madı çünkü yap­tığım her iş bel­geli ve kanıtlıy­dı. Bun­lar­la itibarsı­zlaştırıla­may­a­cağım anlaşılın­ca hız­landırılmış Yargı­tay ona­ması ile vekil­liğimin düşürülme­si hede­flen­di. Bu karar her açı­dan dökülen bir karardır. İŞİD üyeler­ine ait dosyalar Yargıtay’da 4 yıldır bek­lerken halkın vek­ili olan bana 1 ayda ceza isten­di ve Yargıtay’a geldiği gibi 1 yıl içinde de onandı. Karar her anlam­da dökülen bir karar. Bir basın organın­da çık­mış barış çağrısı haberi­ni pay­laşmış olmam üzer­ine açılan bu dava­da, davaya konu olan haber hala yayın­da ve haberi yapan yayın organı­na dava açıl­mazken bana ceza ver­il­di. Hab­erde hiçbir şid­det çağrısı, övgüsü bulun­mazken Murat Karayılan’ın devlete yap­tığı bir barış çağrısı haberi­ni pay­laşmış olmam Yargı­tay tarafın­dan, “demokratik topluma açık tehdit” diye değer­lendiril­erek bana bu ceza ver­il­di. Bir tek ben mi bu haberi retweet yap­mışım? Hayır, yüzlerce insan aynı pay­laşım­da bulun­muş. Anayasal tüm hak­larım gasp edil­erek ve gele­cek­te tüm hukukçu­ların utanç içinde değer­lendi­re­ceği bir şek­ilde cezam onandı. Nor­mal şart­lar­da içti­hat­lar kararın iptaline ilişkinken her şey aley­hime kul­lanılarak, yasal olmayan bir şek­ilde bu cezanın onandığı ortada.

AİHM’de kişinin ifade özgür­lüğüne ilişkin olum­lu sonuçlan­mış bir kararı, Yargı­tay emsal göster­erek aley­hime kul­landı. Aslın­da Yargıtay’ın AİHM kararı diy­erek atıf­ta bulun­duğu bu karar Avru­pa İns­an Hak­ları Mahkemesi’ne değil Avru­pa İns­an Hak­ları Komisyonu’na ait bir karardı. Dolayısıy­la buradan da ikti­darın der­sine çalış­maya bile gerek duy­madığı çok açık. Yasa, TMK 7/21’de kişinin düşüncelerinin değil faaliyet­lerinin suç ola­bile­ceği­ni ilişkin 2001 yılın­da düşünce ve ifade özgür­lüğü lehine bir genişleme getir­il­di1. Hakkım­da karar ver­ilirken bu da göz ardı edilmiş. Ben­im yap­tık­larım tamamıy­la düşünce ve ifade özgür­lüğünü kap­samak­tadır. Tüm bun­lar­la bir­lik­te mil­let adı­na kul­lan­mam için ver­ilen dokunul­ma­zlığı­ma rağ­men yargıla­mam devam ettirildi.

Yargıtay’ın bu kararını şaşkın­lık­la karşıladım. Ben ceza­ev­leri hak ihlal­leri­ni takip eden bir mil­letvek­iliy­im ve ceza­ev­lerinde dene­tim­li serbestliği gelen mahkû­mun dosyası­na dört yıl­dan fazla bir süredir bak­mayan Yargı­tay, ben­im dosyamı AİHM karar­larını, içti­hat­ları ve Anayasa Mahkeme­si karar­larını hiçe sayarak onay­lamış. Ucuz ve tal­i­matlı bir karar olduğu çok açık. Bir kuyuya bir deli taş atmış, kırk akıl­lı çıkara­mamış ya da çıkar­mak iste­memiş demek daha doğru olur.

Nel­er olduğunu Türkiye halk­ları ve dünya kamuoyu görüy­or. İçişl­eri Bakanı bana hakaretler yağdırıy­or, terörist diy­or, Fetöcü diy­or, müptezel diy­or, neredeyse küfre­de­cek… Dava açtık, ancak mahkemelere güveniy­or olmalı ki bu kadar hakaret ede­biliy­or. İns­anl­ar ölmesin, çıplak ara­ma vardır ve yapıl­masın dediğim için söylen­meyen söz kalmadı.

Gianluca Costantini HDP Ömer Faruk Gergerlioğlu

Res­im : Gian­lu­ca Costan­ti­ni #WeAreGerg­er­li­oglu

Ne der­lerse desin­ler ne yaparlarsa yap­sın­lar ben ken­di şah­si tar­i­him açısın­dan büyük bir başarı kazandığı­ma inanıy­o­rum. Herkes gördü ki çıplak ara­ma vardır, herkes gördü ki insan kaçır­ma vardır… Basın açık­la­masını yaparken “Çıplak ara­ma vardır, söylediğim her şey bel­ge­lidir, hak­lıyım ve kazanacağım” demiş­tim ve hala söylüy­o­rum, “Hak­lıyız, Kazanacağız!”

Aslın­da tüm bun­lar­dan da biliy­oruz ki HDP’ye dönük bir siyasi ham­le söz konusu. Bu siyasi ham­le lafı nere­den kay­naklanıy­or? İkt­id­ar huku­ki durum­lar için ham­lel­er yapıy­or. AİHM, Sayın Demir­taş ve Sayın Kavala’nın ceza­evin­de tutul­masını siyasi olarak değer­lendiriy­or, rakip olarak gördüğü için madde 18’i ihlal ettiği­ni söylüy­or. Bu değer­lendirme Türkiye için utanç veri­cidir. Bu ikti­darın yerinde ben olsam yüzüm kızarır. Kobanê davası, vekil­lik­lerin düşürülme­si, yasak­lar hep­si HDP ye dönük bir çök­ertme poli­tikasıdır ve bütün bun­lar HDP ye siyaset­ten çek­il, demokratik alan­da seni barındır­mak istemiy­oruz demek­tir. İl ve ilçe yöneti­ci­ler­im­iz sürek­li gözaltı­na alındı, belediyelere kayyum­lar atandı, seçilen belediye başkan­ları­na KHK’lısın diy­erek maz­batası ver­ilme­di, saha­da bizlere vekil­lik yap­tırıl­ma­maya çalışıldı, polisler tarafın­dan darp edildik çünkü polisler amir­leri tarafın­dan tal­i­matlı, “iste­diğinizi yapın, ikti­dar nasıl olsa bizi koruy­or, bir şey olmaz size” diy­erek darp ettirdil­er biz­leri. Mil­letvek­i­line bunu yapan vatan­daşa ne yapmaz?

Geçtiğimiz gün­lerde İns­an Hak­ları Eylem planı diye isminin bile öyle­sine konul­duğu bir toplan­tı gerçek­leştir­iliy­or, bu kadar ağır insan hak­ları ihlal­ler­ine imza atan bir ikti­dar utanç veri­ci bir şek­ilde Avru­pa Konseyi’nden insan hak­ları eylem planı yap­mak için para aldı. Eğer bir pro­je yapıy­or­sanız, pro­jenin sonun­da bir şey yap­malısınız ki parayı hak edesiniz. Bu eylem planı toplan­tısının nedeni aslın­da alı­nan paraya karşılık bir şey yap­tık diye­bilmek için­di. Alı­nan para zat­en hiçbir şey yap­madan yen­miş bir para. 1 mil­yar 200 bin Euro nerede, sen bu parayı ner­eye har­cadın diye kimse sor­muy­or. Mem­lekette en ağır insan hak­ları ihlal­leri gerçek­leşiy­or. Anayasa’nın 26.2, 67.3, 80.4 mad­deleri ağır bir şek­ilde ihlal edilirken, Avru­pa İns­an Hak­ları Sözleşme­si ayak­lar altı­na alınırken bun­lar İns­an Hak­ları Eylem Planı yapacağız diye 1 mil­yar 200 bin Euro parayı cebe indirmişler. Türkiye İns­an Hak­ları Vak­fı rapor­ları, Avru­pa Bir­liği İlerl­eme rapor­ları orta­dayken bu toplan­tının karşılığı ne ola­bilir ki? Bun­lara pro­jeyi veren nasıl ver­miş, o da ayrı bir konu. Devletin parası mı yok da bu bütçe siv­il toplum kuru­luşları yer­ine devlete ver­iliy­or? Aslın­da ilk skan­dal bura­da, devlet yeri geldiğinde biz zenginiz diy­erek sağa sola yardım yapan bir devlet ama hiç uğraş­madığı bir iş için Avru­pa Konseyi’nden para almış. Bu eylem planı her­han­gi bir sözleşm­eye de atıf­ta bulun­muy­or. İns­an hak­ları adı­na devleti bağlay­a­cak hiçbir sözün söylen­mediği bir eylem planı ola­bilir mi?

İns­an hak­ları ihlal­ler­ine ilişkin kanıtlı, ispatlı yap­tığımız hiçbir başvu­ruya bir kere dahi hak­lısın demeyen ikti­dar neden İns­an Hak­ları Eylem planı yapıy­or? Demek ki insan hak­ları sorunu var ve eylem planı yapıy­or­sun. Bir yan­dan da verdiğim soru önergeler­ine “İns­an hak­ları ihlali yok­tur” diye yanıt veriy­or­sun. Örneğin, insan kaçır­may­la ilgili, çıplak ara­ma ile ilgili, ben­im meclise sun­duğum hak ihlal­leriyle ilgili bu eylem planı içinde somut bir adım var mı? Yok.

Toplan­tının adını dahi koya­mamışlar. Yumuşak bir isim işte; eyleme geçe­ceğiz, niyetimiz iyi ama başımıza iş açmasın. Bel­ki olur bel­ki olmaz. Tama­men göz boya­mak, yata­lak bir has­taya makyaj yap­mak gibi bir durum­dur bu. Bu açık­la­mayı da yap­ma­zlardı ama yen­miş paranın bir hesabı olmalı. Yok­sa parayı senden geri alırlar.

Bakın, ben 4 yıl önce düşünceler­im­den dolayı önce işim­den ihraç edildim. Bu ihracın temel sebe­bi Kürt soru­nun­da barışçıl çözüm iste­mem­di. Mil­letvek­ili seçildim. Halk biz­leri seçti ve bugün mil­letvekil­liğimiz düşürülüy­or. Hapse atıl­maya çalışılıy­oruz ama herkes biliy­or ki bun­lar tamamıy­la demokratik siyaseti dar­bele­meyi amaçlıyor.

Burası bir ülke, mezba­ha değil! Bir siyasi görüş yok edilm­eye ve siyaset sah­nesin­den atıl­maya çalışılıy­or. Bir­i­lerinin de demokrasi adı­na “sen ne yapıy­or­sun?” deme­si gerekiy­or. Bura­da Avrupa’ya büyük rol düşüy­or.  

Ömer Faruk Gerg­er­lioğlu bugün Türkiye Büyük Mil­let Meclisi’nde “Adalet Nöbeti“nde, ve Anayasa Mahkemesi’nden adil bir karar çıkana kadar Meclisi ter­ket­meye­ceği­ni açıkladı.

Res­im : Gian­lu­ca Costan­ti­ni / chan­nel­draw #Halk­in­Vek­iliGozaltin­da #Gerg­er­lioğluYal­nızDeğildir


Başlık res­mi : Gian­lu­ca Costan­ti­ni / chan­nel­draw

Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Dilek Aykan
REDACTION | Auteure
Gazete­ci, siyasetçi, insan hak­ları savunucusu. Jour­nal­iste, femme poli­tique, défenseure des droits humain. Jour­nal­ist, polit­i­cal woman, defendor of human rights.