Türkiye’nin ve Kürd­lerin yakın­dan tanıdığı gazete­ci Fréderike Geerdink, Brük­sel’de düzen­le­nen Kürd Kültür Haf­tası kap­samın­da okuyu­cu­larıy­la buluştu.

Hol­lan­dalı serbest gazete­ci Fréderike, 2006–2012 yıl­ların­da Üskü­dar İst­anb­ul, 2012–2015 tar­ih­lerinde ise Diyarbakır’­da yaşadı. Kürd kadın­ları ve siyasal hareketi üzer­ine rapor­la­ma konusun­da uzman­laşmış bir yazar. Öyle ki, gazete­ci­lik etkin­lik­leri nedeniyle Türkiye’de ikin­ci kez gözaltı­na alındığın­da sınır dışı edilmişti. Şimdil­erde ise Güney Kürdis­tan’ın Süley­maniye kentinde yaşıyor.

Belçika’nın başken­ti Brük­sel’de bu yıl 6. kez düzen­le­nen ve 5 gün devam eden Kürd Kültür Haf­tası etkin­lik­leri için gelen Fréderike, Dit vuur dooft nooit (Bu ateş asla sön­mez) adlı kitabını okuyu­cu­lar için imzaladı .

Bu yıl da Kültür Haf­tası gelenek­sel Kürd yemek­leri, sanat atö­lyeleri, kitap stant­ları, film gös­ter­i­mi ve coşku­lu kon­ser­ler­le devam etti. Geçen yıl etkin­liğin bir parçası olan “Bien à vous — Armanç Kerbo­rani” tiy­a­tro toplu­luğu bu kez Kültür Haf­tası’nı ade­ta uza­k­lar­dan  selam­lıy­or­du. Etkin­li­gin gerçek­les­ti­gi gün­lerde, yani 13 Temmuz’da Armanç Kerbo­rani sanatçıları ve sanatçı gazete­ci Zehra Doğan Berlin’de bulu­nan Perg­a­mon müzesinde Ilı­su bara­jının suları altın­da kala­cak tar­i­hi kent Hasankeyf için “Save Hasankeyf! Stop Ilı­su dam!” adın­da bir per­for­mans-eylem yapıyorlardı.

Place d’Es­pagne mey­danın­da gerçek­leşen Kültür Haf­tası etkin­lik­lerinin 4. günü alan­da kuru­lan çadır­da insan­lar­la bir araya gelen Fréderike, kitabı hakkın­da bir sunum yap­tık­tan son­ra soru­lan soru­lara cevap ver­di. Kısa bir süre soh­bet ettiğim Fréderike, daha son­ra ben­im de soru­larımı içten­like yanıtladı.

Fotoğraflar Tory Kılıç

• Önce­lik­le sor­mak istiy­o­rum. Kürd mese­leleri hakkın­da araştır­maya ve yaz­maya ilginiz nasıl başladı?

İst­anb­ul’da yaşadığım bir dönem­di. O zaman­lar Türkiye’yi çok iyi tanımıy­or­dum. Robos­ki katliamı gerçek­leştik­ten beş gün son­ra bir gün­lüğüne haber yap­mak için Roboski’ye git­tim. İst­anb­ul’a döndük­ten son­ra kafam­da daha bir çok soru vardı. Ne olduğunu anlayamıy­or­dum ve anla­mak için yak­laşık oni­ki kere ziyaret edip araştır­maya başladım. Çok iyi hatır­lıy­o­rum bir pankart vardı. üzerinde “Der­sim 1938 ve Robos­ki 2011” yazıy­or­du. Tabi ki Der­sim’de ne olmuş­tu biliy­or­dum. Yine de arada­ki tar­ih­sel bağlan­tıyı iyice araştırdım, ve anladım ki bu bir kita­ba dönüşe­cek­ti… İşte böyle başladı.

• Hakkınız­da bir sürü şey söylen­di. Size sor­mak ve siz­den duy­mak istiy­o­rum. Siz kim­siniz bize biraz ken­di­nizi anlatır mısınız?

Tabii ki. 48 yaşın­dayım, çocuğum yok ve hiç evlen­med­im. Sanırım gazete­ci­lik ile evliy­im. Yak­laşık 30 senedir gazete­ci­lik yapıy­o­rum. Faaliyet­ler­im­in ilk yıl­ların­da yer­el dergilere çalışıy­or­dum. Daha son­ra 2000 yılın­da ise serbest gazete­ci­lik yap­maya başladım. 2004 yılın­da ise ilk kez Türkiye’ye git­tim. 2006’da yavaş yavaş İst­anb­ul’da Üskü­dar’a yerleştim.

• Türkiye’de ve Kürdis­tan’­da gazete­ci­lik faaliyet­leri yaparken gün­lük hay­atınız­da ne tür zor­luk­lar yaşadınız?

Açıkçası kendi­mi bir gazete­ci gibi serbest ve özgür hissediy­or­dum. Hiçbir zor­luk yaşa­madım. Roboski’ye giderken de yol kon­trol­lerinde asker­ler bana her zaman iyi davranıy­or­lardı. Tabii 2012’de Amed’e taşındık­tan son­ra beni takip etm­eye başladılar. Şim­di ise şöyle görüy­o­rum ; Robos­ki ben­im için bir kırıl­ma nok­tasıy­dı. Ben­im için her şey değişti. Roboskilil­er için ne kadar değiştiyse ben­im içinde o kadar değişti. Bunu şim­di daha iyi anlıy­o­rum. Devleti ve Türkiye tar­i­hi­ni daha iyi tanı­maya başladım. O zaman hemen Diken için Türkçe açık açık ve net yaz­maya başladım. Diyarbakır’­da yaşa­maya başlayın­ca da daha çok İngilizce Al-monitör ve The Inde­pen­dent için yazdım. Daha çok insan beni oku­maya başladı ve tabii bu devletin hoşu­na gitmedi.

• İletişim Yayınevi’n­den çıkan, Robos­ki: Gençler öldü isim­li araştır­ma kitabınızı hazır­larken olay yerinde aylar­ca kaldığınızı, ölen­lerin yakın­larıy­la ve Meclis Araştır­ma Komisy­onu üye­si mil­letvekil­leriyle görüştüğünüzü biliy­oruz. Size göre ora­da tam olarak ne oldu?

Ben­im için Robos­ki devletin bir intikamıy­dı. Ekim ayın­da PKK yoğun bir saldırı başlat­mıştı. Bazı eylem­lerde onlar­ca asker ölmüştü ve devlet intikam iste­di. Devletin ilk açık­la­masın­da öldürülen­ler için “terörist grup” denil­di. Ama öyle olmadığı ortaya çık­tı, hep­si siv­il insan­lardı. Daha son­ra yine devlet yetk­ilileri “niye kaçakçılık yapıy­or­lar?”, “PKK hep oralar­da” dedil­er. Bu da doğru değil­di. Sınır­da­ki bu yol, devletin de bildiği ve sadece kaçakçıların kul­landığı bir yoldu. Sak­lanacak bir bölge değil­di ve ger­il­laların kul­landığı bir yol, asla değil­di. Roboski’de olan şey şuy­du. Devlet biliy­or­du ve bil­erek katliam yap­tı. Oku­mak isteyen olur­sa kitabım­da her şeyi ayrın­tılarıy­la açık açık yazdım.

• Bugünün Türkiye’sinde insan hak­ları mese­le­si ve temel hak ihlal­leri hakkın­da bize ne söyleyebilirsiniz ?

Türkiye’de insan hak­ları mese­le­si hiçbir zaman için iyi olmadı. Kürdler ve Alevil­er devleti tanıy­or­du. Türkiye toplumu da yavaş yavaş tanı­maya başladı. 2013 Gezi Direnişi sürecinde gençler ve toplum, medyayı ve devleti tanı­maya başladı. Son­ra Gülen­cil­er tanı­maya başladı. Bu iyi bir şey mi bilmiy­o­rum. Çünkü devleti tanı­mak şid­det­ten geçmek­le ilgili bir şey ve bunu iste­mey­iz. İns­an hak­ları mese­le­si yavaş yavaş değişiy­or. Ben­im umudum var.

• Biliy­or­sunuz, Kürd­lerin en büyük örgütü ve arkasın­da halk desteği olan PKK Hareketi hala Avru­pa ülkeleri terörist lis­tesinde yer alıy­or. Sizce PKK bir terör örgütü mü?

Bir gazete­ci olarak söyleye­bilir­im ki PKK kesin­lik­le terör örgütü değildir. Türkiye teröre karşı bir mücadele yap­mıy­or. Ulus­lararası hukuk çok net, bunun adı bir “iç savaş” ve Türkiye devleti ile PKK arasın­da ulus­lararası olmayan bir silahlı çatış­madır. Zat­en genelde bir çok ulus­lararası medya PKK’­den söz ederken “terörist” demiy­or. Örnek ver­mek gerekirse İngiltere de BBC kul­lan­mıy­or. Genelde bu kavramı devletler kul­lanıy­or. Çin devleti de Uygur Türkleri için “terörist” diyor.

• Kürd­lerin devlet­leri olmadığın­dan dolayı tem­siliyet sorunu yaşadığını genelde içinde yaşadık­ları ülkel­er tarafın­dan tem­sil edildiği­ni söylüy­or­sunuz. Bu durum­da yakın­dan tanıdığınız Kürdlere öngörü­lerinizi pay­laşır mısınız. Ya da Kürdler ne yapmalı?

Bu soruya Hol­lan­dalı bir gazete­ci olarak cevap vere­mem. Bakur’­da çalışırken siv­il insan­lar­dan duyuy­or­dum. “Başkanımız devlet istemiy­or. Bel­ki torun­larımız olduğun­da isteye­bilir”. Bunu duy­mak ilginçti. Şunu söyleye­bilir­im, PKK, YPG ve YPJ ile kaldım. Devlet ve kap­i­tal­izm onlar içinde hala bir sorun ve devlet istemiy­or­lar. Eğer kap­i­tal­iz­mi istemiy­or­sak devlet de iste­memem­iz gerekiy­or. Şim­di Başur’­da Süley­maniye’de yaşıy­o­rum. Burada­ki Kürdler bir referan­dum yap­tılar. Evet, “bağım­sız bir devlet istiy­oruz” dedil­er. Fakat, ora­da ayrın­tılar önem­li. Mesela Süley­maniye’de referan­dum­da oy kul­lan­mayan çok oldu. Barzani­lerin çok gücü var. Onlar bir devlet istiy­or­lar ama halk için bir devlet istemiy­or­lar. Kendi­leri için bir devlet istiy­or­lar. PKK’nin neden devlet istemediği­ni ve devlet­lerin ne anla­ma geldiği­ni şim­di daha iyi anlıy­o­rum. Bu devlet­siz mod­eli destekliyorum.

Bir yazınız­da ‘Kürtler kesin­lik­le sek­si değil­di’ başla­yarak yazının sonun­da ise “Ve işin aslı şu ki gazete­ci­lik jar­gonuy­la söylersek ‘Kürtler kesin­lik­le sek­si’.” derken neyi kastettiniz?

2013’te yazdığım bir yazıy­dı. Batı medyasın­da Kürdler­le ilgili bir haber yap­mak onu okut­mak ve sat­mak çok kolay değil. Hat­ta hatır­lıy­o­rum birkaç Kürd arkadaşım önce bana kızdılar son­ra haberi okuyun­ca güldüler.

• Son olarak okuyu­cu­larımız için sor­mak istiy­o­rum. Fréderike şim­di ne yapıy­or? Pro­jeleriniz ve gün­lük hay­atınız­dan söz eder misiniz?

Şim­di Başur’­da Süley­maniye’de yaşıy­o­rum. Roja­va veya Bakur kadar ilginç değil. Hazi­ran ayın­da Rojava’ya git­tim. Qamiş­lo ve Rakka’­da kaldım. Çok ilginç bir ener­jisi var. Rakka’nın çoğu böl­ge­si hala yıkılmış bir durum­da ve yavaş yavaş yeniden inşaa ediliy­or. Mesela elek­trik yok, ama toplum­sal güçlü bir heye­can ve umut var.  Şim­di bunu yazıyorum.
Yine Hol­lan­da’­da bir dernek için kitapçık hazır­lıy­o­rum. Konusu Irak’­ta basın ve medyanın duru­mu. Bunun için Bağ­dat’a kadar gittim.
Kitapçık olarak yayın­lay­a­cağım bir çalış­mam daha var. Avru­palıların çoğu Kürd­leri tek bir grup olarak görüy­or. Bu doğru değil… Mesela KDP ve PKK arasın­da bağlan­tılar ve gergin­lik­ler. Barzani ile Erdoğan arasın­da ki bağlan­tılar ve den­gel­er. PKK ve Türk devleti arasın­da nasıl bir savaş yaşanıy­or? Roja­va ve Barzani arasın­da­ki dengede ne duruy­or. PKK ve YPG aynı, ama neden aynı değil? Bun­ları hazırlıyorum.
Onun dışın­da, bir de ulus­lararası gazete­ci­lik alanın­da mas­tera başladım. Bir buçuk yıl süre­cek. İleride bir üniver­sit­ede bel­ki ders verebilirim.

Patre­on sitesinde, bir say­fam var. Deney­im ve gözlem­ler­i­mi yayın­lıy­o­rum. Bun­lar bir kitapçık ola­cak. Kitapçık diy­o­rum çünkü, 3000 kelime­den oluşa­cak ve İngilizce yayınlanacak.

Son olarak ekle­mek istiy­o­rum. Bura­da Başur’­da, bir ruh yok. Diyarbakır’ı özlüy­o­rum. Ora­da arkadaşlarım­la iste­diğim gibi bir hay­at yaşaya­bilirdim. Kalbim ora­da kaldı…

Tory Kılıç


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Auteur(e) invité(e)
Auteur(e)s Invité(e)s
AmiEs con­tributri­ces, con­tribu­teurs tra­ver­sant les pages de Kedis­tan, occa­sion­nelle­ment ou régulièrement…