Türkçe | Français | English | Castellano

Bu makale 4 Hazi­ran 2019 tar­i­hinde Yeni Özgür Poli­ti­ka’da yayın­lan­mıştır. Yeni Özgür Poli­ti­ka Türkiye’de erişime kapalı olduğun­dan, daha geniş bir okun­ma olanağı için dayanış­may­la paylaşıyoruz.

Kadınlar, direniş ve geride kalanlar

Kadın aklıy­la, yüreğiyle yap­tığı haber­ler­den tanıdık ilkin. Bir zaman geçti, res­im­leri­ni görm­eye başladık. Baş­ka diller, baş­ka ren­kler­le anlatıy­or­du bir şey­leri. Res­im­lerinde bir özlem ve buluş­ma hissi bir­lik­te varoluy­or­du. Res­im­den, tar­zlar­dan anla­mak­tan ziyade, dil­siz bir halk olmanın verdiği şekil­leri anlam­landır­ma çabasın­dan olmalı, o res­im­lerin zor­lu yol­cu­luk­lar­dan geçtiği hissin­den kopamıy­or­duk. Zin­dan duvar­larını yıka yıka gelmiş olmanın muzaf­fer duygu­ları işlen­mişti çizgilere.

Kadın­lar bir şeyi iste­dik­lerinde, istem­leri­ni gerçek­leştirm­eye karar verdik­lerinde, tüm dünyayı yeni bir anlamı doğur­ma sancısı tutar. Zehra’yı zin­dan son­rası Jin Tv’den din­lediğimizde, zin­dan direnişine, Sise Ana’ya ve faşist uygu­la­malara dair anlatım­ları, doğur­ma sancısını sürek­li yaşadığı­na, doğur­ma eylem­i­ni kendine dert edi­nen bir yüreğin sahibi olduğu­na kanaat getirdik. O, doğur­maya karar ver­mişti ve zin­dan duvar­ları da dahil hiçbir duvarın onu dur­du­ra­cağı yoktu.

Zin­dan­dan yazdı, çiz­di, doğur­duk­larıy­la doyur­du onu tanıyan­ları, mer­ak eden­leri. Ne bul­duysa onun­la anlat­tı der­di­ni, yüreği­ni, dokun­duğu yürek­leri. Zin­dan duvar­larının dur­du­ra­madığı, zin­dan duvar­larının gerçek sanatçıyı dur­du­ra­madığı gerçeği­ni gördük onda. Faşizmin sanatçıya doku­na­madığı­na tanık­lık ettik Zehra’nın resimleriyle.

Arif Altan’ın, Sur’u Dicle’ye döken hafriy­at kamy­on­ları­na dair söz­leri­ni okurken Zehra Doğan’ın ser­gisi gel­di göz­ler­im­in önüne. “Geride kalan­lar” koy­muş adını ve ardın­da 3 yıl bırakan destansı özyöne­tim direniş­leri­ni anlat­mış. Tar­i­hi direnişin ardın­dan, direnişin özgür­lük­te ısrar eden ruhu ve faşizmin gerçek yüzü kaldı. Bir de ikisi arasın­da kalan­ların yarım­lık­ları, yan­lışlık­ları, var ola­mayışları. Bu 3 yıl nel­er yaşat­tı? Bu 3 yıl içinde kim­ler nel­er yap­tı? Kim direnişin neresindey­di, şim­di neresindedir? Mücadele tarzıy­la, özyöne­tim direniş­lerinde yarat­tığı özgür­lük ruhuy­la, “21. yüzyılın Egîd’i” tanımını hakke­den Çiyager, Nucan ve tüm direnişçil­er, Paris Komünü’nden ilham alan ve onu aşan bir tar­i­hi anlam bırak­tılar bize.

Eşyalar bile direniş aracı

Geride kalan­lar diy­or Zehra Doğan. “Geriye ne kaldı ki?” diye soran­lar da ola­bilir. Gün­lük yaşa­ma dair kimi eşyaların varoluşsal bir direniş aracı­na dönüştürüldüğü bir ser­gi. Bat­taniye­siyle, halısı, kil­imiyle, tabak kaşık­larıy­la dire­nen bir halkın, neyi var neyi yok omu­zlayıp, uğruna ölen gence­cik yiğit­lerin yanın­da durarak direnişe katıl­masın­dan daha kut­sal ne ola­bilir diye sor­duk, soruy­oruz. Bugün Sur direnişi­ni, Cizre direnişi anlat­maya gir­iş­menin, direnişin ken­disi kadar kut­sal olduğunu söyleye­bil­i­riz. Direnişi anlat­ma çabasın­da olmak, buna cesaret etmek ve bunu göğüsle­mek, hakikati sanat yoluy­la anlata­bilmek­tir. Zehra Doğan’ı tanı­mamız da, dünyanın sağır kaldığı, direnişi anlat­ma cesaretiyle ve çabasıy­la derinleşti.

Acıyı insanlığa anlatmak

Zehra, geride kalan­ları gör­müş ve gördük­leri­ni göster­mek istemiş. İyi de etmiş. Kuşkusuz geride kalan­lar, direnişi de anlatır, acıyı da. Dünyanın en kadim halkın­dan olmamıza rağ­men acı duya­bildiğimize inan­mayan, bunu duyum­samayan bir soykırım sis­te­mi karşısın­da varol­ma mücade­lesindey­iz. Kürtler yok sayılıy­or, acı duya­bile­ceğine inanılmıy­or. İyi tarafın­dan, kimi zaman da pek gerek­li olmayan bir eşya muame­le­si yapılıy­or. İşte bir haf­tadır Halfeti’de yaşanan işkenceleri görüy­oruz. Ankara’da acı çek­tir­ilen hay­van­lar dahi Türk basının­da gün­lerce anlatılırken, Kürtlere yapılan­lar karşısın­da­ki sağır­lık­ları, soykırım sis­tem­i­nin kurum­laş­masıdır. Böyle bir zaman­da Kürt­lerin yaşadığı acıyı dünya insan­lığı­na anlata­bilmek, bir sanatçının en insan yanını gös­terir bize. Direnişi bilmeyen, his­set­meyenin acıyı hissedip anlat­ması mümkün olmaz. Bun­dan dolayı Zehra Doğan’ın direnişi ve acıyı dünyaya anlat­mayı amaçlayan ser­gisi çok anlamlıdır.

İns­an değerinin tüketilm­eye çalışıldığı bir çağ­da, en güzel insan­ların, Çiyager­lerin, Nucan­ların dokun­duğu, direnişin yüreğinin değdiği anlam­ları, yaşam parçalarını koru­mak ve onların tanık­lık ettiği direnişi bugüne taşı­mak, ancak bir kadı­na yaraşa­cak hakikat dilidir.

Tam da bun­dan dolayı Zehra Doğan gerçek bir sanatçıdır. Bir kadın duyarlılığıy­la bak­tığı dünyaya, söz­leriyle, ren­k­leriyle, yüreğiyle dokun­mayı bilen ve bu gerçek insani duyum­samayı öğret­menin çabasın­da bir kadın.

Kobanê duvarlarına da çizmeli

Zehra, direnişin tanık­lığı­na devam etmeli. Direnişi anlat­malı, direnişin izleri­ni gördüğü her şeyi tüm dünyaya taşı­malı. Direniş öykü­leri­ni yaz­malı ve tüm dünyaya duyur­manın arayışların­dan vazgeçmemeli.

Zin­dan duvar­larını aştığı gibi mev­cut ülke sınır­larını da aşarak Kobanê direnişi­ni anlat­malı. Arin­lerin res­im­leri­ni çizmeli Kobanê duvar­ları­na. Barin­lerin, Revanaların, Gel­hat­ların res­im­leri­ni çizmeli. Sur direnişinin yiğit genç­lerinden Yılmaz’ın resmi­ni çizmeli, Sur direnişin­den önce savaştığı Kobanê sokak­ları­na. Bakur direnişinin ren­k­leri­ni Roja­va devrim­iyle buluş­tu­rup Kürdis­tan özgür­lük direnişinin gerçek rengi­ni yarat­ma eylem­ine, ken­di rengi­ni kat­malı. Unut­ma­malı, unut­tur­ma­malı. Özgür Kürdistan’ın, özgür sanat­sal direnişin dokunuşları­na ihtiy­acı var. Eline, emeğine ve yüreğine sağlık.

Dilzar Dîlok


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirsiniz. Teşekkürler.
Auteur(e) invité(e)
Auteur(e)s Invité(e)s
AmiEs con­tributri­ces, con­tribu­teurs tra­ver­sant les pages de Kedis­tan, occa­sion­nelle­ment ou régulièrement…