Français | Türkçe

Diyarbakır ceza­evin­de, Neza­hat, Zehra Doğan’ın koğuş arkadaşıy­dı. Kasım sonun­da, Tar­sus’a sürgün edilen 20 tut­sağın içinde o da vardı.

Zehra, 2017’de başlayan tut­sak­lığının ilk gün­lerinden itibaren mek­tu­pların­da bize Neza­hat’ten bah­set­m­eye başladı. Bizler de bu kedi sev­en kadı­na yavaş yavaş bağlandık.

Kimi ülkel­erde 17 Şubat, kimisinde 8 Ağus­tos “dünya kedil­er günü” olarak kab­ul ediliy­or­muş. Kedis­tan’da ise her gün… Neza­hat’e sevgi­ler­im­izi yol­la­mak adı­na, mek­tubunu yayın­la­mak­tan daha güzel bir fikir ola­bilir mi ?

Mer­ha­ba Naz,

Bana yol­ladığın mek­tubu aldım, yaz­mak­ta gecik­tim. Kusura bakma.

İns­anl­arın bir­biri­ni sevme­si için bir­biri­ni girme­sine gerek yok. Ortak arkadaşlar, ortak yön­ler insan­ları ruh­ta ve duygu­da kaynaştırıyor.

Naz, Zehra senden o kadar söz ediy­or ki, seni sevmemek elde değil. İns­ana ve insan­lığa olan duyarlılığını, hele hele bir de kedilere karşı olan sev­gin, düşkün­lüğünü bende sana sevgim ve saygım­da tavan yapıyor!

Sana Naz dememde umarım bir sakın­ca yok­tur. Seni kendime yakın his­set­tiğim için ismin­le itap ediyorum.

Kedine nüfus cüz­danı çıkar­mışsın. Fotoğraf gördüm. Kedine ben­im ve Zehra’nın adını koy­muş­sun. İnan ki çok mut­lu oldum. İsm­imizi verdiğin için ken­di adı­ma teşekkür ederim.

Nezahat Zehra Chat

Neza­hat-Zehra, mahlas “Zerê”

Zehra kedi­lerin­le çek­tiğin res­im­leri gös­ter­di. Hep­si de bir­birinden güzel. Kediyi kur­tar­ma olayın­da da “ekşın” yaşamışsın. Heye­can­lı bir kur­tar­ma olmuş. Umarım bir daha böyle bir kur­tar­ma operasy­onu ile karşılaş­mazsın. Ama sende bu sev­gi olduk­tan son­ra, daha çok karşılaşacaksın…

Umarım ve diler­im, yaşamın boyun­ca kedi­lerinden hiç, ama hiç ayrıl­mazsın. Çünkü ayrılık acısını ben bilirim.

Dil­ersen sana biraz Diyarbakır ceza­evin­de­ki kedi­ler­im­den söz edeyim.

Bir tane­si senin kucağın­da resmi­ni çek­tiğin griye ben­ziy­or. Bir tane­si sim­siyah. Biri de siyah-beyaz. Bu üç kedi de iki koğuşu bir­birinden ayıran duvarın üzer­ine gelir­ler­di. Tel örgüler bir engel oluş­tu­ruy­or­du. Ama onlar her şeye rağ­men zoru başarıp, pencerenin önüne kadar gelir­ler­di. Tabii pencerenin etrafı da tel örgülüydü…

Siyah-beyaz olan kedi çok sevim­li ve azim­liy­di. Yemeği­ni yeme­den asla git­mez­di. Bir de ben­cil ve kav­gacıy­dı. Yemek verdiğim zaman hır­lar, diğer­lerinin yeme­sine engel olur­du. Ben kızın­ca da pısılır, onların da yeme­sine izin verir­di. Bir görsen, ben­im­le oyna­mayı ne kadar sever­di. Tel örgü­lerin arasın­dan eli­mi uza­tır onu severdim. Kaç kere kolum tel örgülere değerek kanadı…

Sim­siyah olan çok uysaldı. Ses­siz ses­siz durur­du. Gri olan ise dişiy­di. Karnı şişince hamile olduğunu anladım. Ona daha fazla önem ver­m­eye başladım. Bir süre son­ra doğum yap­mıştı. Tabii ben torun­larımı çok mer­ak ediy­or­dum… Anne, verdiğim yemek­leri ağzı­na alıp yavru­ları­na otu­ruy­or­du. Bir gün bir de bak­tım ki, üç yavrusunu almış, duvarın üstüne getir­miş. Görünce deliye döndüm, çığlık attım. Torun­larım gelmiş, dünyanın en mut­lu insanı olmuş­tum. Bir anda kedi sayısı altıya çık­tı. Tabii onları besle­mek de o kadar kolay değil­di. Bize haf­ta­da iki kere tavuk, bir kere şnitzel, bir kere de et köfte­si verir­ler­di. Ben arkadaşların başı­na dik­ilir, bazen zor­la alır, bazen de mer­hamet dil­erdim. Her halükar­da onlar­dan alırdım. Zehra da “Al al, gözün içinde, ver­mezsem boğazım­da kalır” der­di ve verirdi.

Naz, keşke onları görsey­din… Biz 40 arkadaştık ama kedi­ler­im hep­imiz avlu­dayken bile beni ayırt ede­biliy­or­du. Ses­i­mi duyar duy­maz miyavla­maya başlıy­or­lardı. Biz­den üç beş bina uza­k­ta­ki koğuşun damın­da otu­rurlardı. Ben onları çağırırken “pis pis pis” demezdim. “çık­tı­ka çık­tık çaka çık­tık” dediğim zaman, pencerenin önüne gelmek için nasıl da koşarlardı…

Naz, bir bilsen, onları ne kadar çok sevdiği­mi. Arkadaşlar hep kızarlardı “Nezo sen kedi­leri biz­den daha çok seviy­or­sun!” diye. Bunu ancak sen anlaya­bilirsin. Kedil­er ben­im hay­atı­ma anlam katıy­or­lardı. Ben­im kedi sevgim çocukken de vardı. Evde hep kedi beslerdik. Öyle derin bir diyaloğu­muz olmuş­tur ki, sıkın­tılarımı hep onlara anlatırdım. İnan ki, siyah-beyaz olan beni anlıyordu.

Zehra Doğan & Nezahat Şingez

Zehra Doğan & Neza­hat Şingez, Tar­sus Ceza­e­vi,  Şubat 2019

Bana hay­atımın en büyük çökün­tüsünü yaşat­tılar. Tar­sus’a yol­lanacağımı öğren­ince dünya başı­ma yıkıldı. Çünkü kedi­ler­im­den bir daha görmeme­ce­sine ayrılıy­or­dum. Hem de altısını bir­d­en… Ne yapacağımı bilmiy­or­dum. Çare­sizdim. Çare­siz insan ne yaparsa ben de onu yap­tım, hüngür hüngür ağladım.

Kalan arkadaşlar tesel­li ediy­or­lar, ama ne fay­da. İçim yanıy­or. “Biz bakarız, ağla­ma, mer­ak etme” diy­or­lar. Bakar­lar ama onları ben­im gibi sevemezler.

Ayrıl­ma saati gelmişti. Saat altıy­dı. Hava daha karan­lık­tı. Sabahın o erken saatinde, bir de bak­tım ki ben­im siyah-beyaz ked­im gelmiş. Hıçkırık­lara boğul­dum. Ve bu son görüşüm oldu. Hala aklımdalar.

Bütün arkadaşlar mek­t­up yazmış. Kedilere bak­tık­larını, yavru­ların bayağı büyüdüğünü söylüy­or­lar. Ben­im onlar­la bir resmim bile yok.

Naz, Tar­sus ceza­evin­de kedi yok. Ama kuşlar var. Onlar da daha önce yok­muş, bir geldik­ten son­ra gelm­eye başlamışlar. Hep­si de serçe. Sabah onların sesiyle uyanıyoruz.

Ne yapayım ? Yapacak bir şey yok. Eğer kıs­met olur da çıkarsam, hay­van­lar­la buluşu­rum inşallah.

Naz’cığım, iyi ki de Zehra’y­la tanışmışım. Onun sayesinde senin­le de tanışmış oldum. Umarım Zehra ceza­evin­den çık­tık­tan son­ra da yazışırız.

Sei ve kedi­leri­ni canı gönülden öper­im. Kendine ve kedi­ler­ine iyi bak. Her şey gön­lünce olsun.

Neza­hat
Tar­sus Cezaevi
Aralık 2018

Mektubunu ayınlamamıza izin verdiği için Nezahat’e teşekkürlerimizle.

Sevgili okuyu­cu­lar, Neza­hat’e yaz­maya, ona kedi­lerinizin fotoğrafını, ya da kedili bir kart yol­la­maya ne der­siniz ? Koğuş arkadaşlarını selam­la­mak, açlık gre­vi eylem­ci­ler­ine destek­lerinizi ilet­mek için de güzel bir fırsat…


Güncelleme 10 Nisan 2021

Neza­hat ceza­sını bitir­di ve bugün tahliye oldu.


Neza­hat-Zehra


Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Naz Oke on EmailNaz Oke on FacebookNaz Oke on Youtube
Naz Oke
REDACTION | Journaliste 
Chat de gout­tière sans fron­tières. Jour­nal­isme à l’U­ni­ver­sité de Mar­mara. Archi­tec­ture à l’U­ni­ver­sité de Mimar Sinan, Istanbul.