En zorlu dönemlerde tutsakların en büyük moral kaynağı kollektif dayanışma enerjisidir. Hayattan kopararak, kapatarak, izole etmek, kendilerince pes ettirmek için ellerinden gelen herşeyi yaptıkları bu yerlerde, insanı ayakta tutan, her zaman, içerdeki komünal yaşam ve dışardan gelen kollektif destektir.Öyle ki, bambaşka bir insan olursunuz. Eskisinden de güçlü, umutlu ve mutlu olursunuz. Öz dinamiğinizi özgür hayata bağlar, ve kendi enerjinizi yaşama katmak için o çirkin duvarlara çarpa çarpa çatlaklar oluşturursunuz. İçerdekiler içerden, dışardakiler dışardan, duvarlara çarpmaya devam eder, ve bir ışık hüzmesinin içeri girebileceği büyülü bir çatlak muhakkak oluşur. Bu ışığın dışardan yapay özgürlükten gelmediğini bilirsiniz. Bambaşka bir enerjidir bu… Tarif edemediğiniz, ulaşmak istediğiniz hakikatin ışığıdır. Ve bu da ancak kenetlenen sevgiye kendini gösterir.
Français | Türkçe | English | Castellano
Şimdi dışardayım ve bu kadar kalabalığın içinde, kısmen daha geniş hareket alanının içinde olsam da, kendimi yine de bir kutunun içinde hissediyorum. Böyle hissetmemin nedeni içerdeki arkadaşlarım…
Ondört gün önce, elimde, içinde içerde bulunduğum sürece tek mal varlığım olan, birkaç resim ve defterin bulunduğu küçük bir poşetle arkadaşlarımdan ayrıldım. Onları son gördüğüm, durup arkama dönüp baktığım yer, koğuşun demir kapı aralığıydı. Bu bir eşikti. Böylece son kez, sözde özgür biri olarak onlara baktım. Onlar tutsak ben ise özgürdüm. Aramızdaki fark o saniye başlamış oldu. Ve bu benim hayatımda yaşadığım en ağır andı.
Son el sallayışlar ve son buğulu bakışlar… İki yıl boyunca herşeyi paylaştığım, bir birlikte ben olduğum arkadaşlarım… Her birinin bedeninde ben vardım. Ve benim bedenimde de onlar vardı. Onların içimdeki kıpırtılarını o kapı eşiğinde daha çok hissettim. Aslında oradan ayrılarak her bedende bir ben bırakmıştım ve aynı zamanda bedenimde onlarca beni çıkarmıştım. Yani, ne ben tam özgür olmuştum ne de onlar tam tutsak.
Şimdi dışardayım, ve şimdi hiç olmadığı kadar çok konuşmam gerekiyor. İçimdeki susmayan bu benlere kulak vermeniz için, sanırım hiç durmadan konuşmalıyım. Beni affedin, belki de kafanızı şişireceğim ama dedim ya, bir tek ben değilim ki bu konuşan…
Bu konuşan, 27 yılı tutsak geçirdikten sonra ve tam olarak 45 yıl yatacak olan Songül Bağatır. Konuşan, 12 yaşında gerillaya katılan ve yaralı ele geçirilen, 22 yıldır tutsak Semire Direkçi ; ağırlaştırılmış müebbet alan Rahşan Aydın ; 16 yıldır içerde olan Sima Dorak, Nursen Tekin, Azize Yağız. Beşiz çocuklarını dışarda bırakan Rukiye Bakış konuşuyor. Hakkında yağmur gibi dosyalar açan çok sevdiği kedilerinden uzakta, Tarsus’ta sürgünde olan Nezahat Şingez konuşuyor. Konuşan, hakkında 73 kez ağırlaştırılmış müebbet istenen 5 çocuk annesi Nusaybinli Nursan Demir ; yine Nusaybin’de sokağa çıkma yasakları sırasında tutuklanan hakkında 73 kez ağırlaştırılmış müebbet istenen 16 yaşındaki Nurcan, 18 yaşındaki Semra, ve ağırlaştırılmış müebbet alan birçok kadın. Konuşan, ağırlaştırılmış müebbet le yargılanan Nusaybin Belediye Başkanı Sara Kaya.
Hücre cezalarıyla infazları yanan ve ağır fiziki işkencelere maruz kalan Sözdar Oral, Sümeye Gök, Şilan Fidan, Evindar Aydın, Kulilk, Zeynep, gazeteci Meltem Oktay, Hicran Ürin, Özlem Seyhan, Kibriye Evren konuşuyor benim ağzımdan. Anneleriyle cezaevinde kalan çocuklar, Ayşe, Dersim, Çınar, Rüzgar, Önder, Beyza, Viyan ve daha yediyüzden fazla çocuk… Anayasal bir hak olan taleplerininin yerine getirilmesi için parlamenter Leyla Güven, öncülüğünde bedenlerini açlığa yatıran Menal Temel, Hatice Kaymak, Leyla Teymur, Dilbirin Turgut, Dilan, Nursen Tekin, Hilal Ölmez, Kibriye Evren, Evin, Zelal Fidan, Mizgin Alphan, Hacer Karaoğlan, Elif Atdemir, Songül Aşıla, Merge Polat, Bahar Avcı, Halime Işıkçı, ve açlık grevinde olan binlerce tutsak.…
Konuşan ben değilim, onlar.
Dokunduğum her kadın bir parça bıraktı yüreğime. Ve o parçalar ne gece ne gündüz dinlemiyor, durmadan konuşuyor. Durmadan ve korkmadan konuşuyor, duyabiliyor musunuz?
Bu yazı aslında Kedistan’ın emekçileri ve okuyucularına, benimle birlikte tüm tutsaklara gösterdikleri danışma için bir teşekkür yazısı… Söz konusu Kedistan olunca konu bambaşka yerlere gidebiliyor… Teşekkür ederken, yine birçok konuya değinmeden edemiyor insan. Sanırım bu bile başlı başına, desteğin ne kadar kollektif olduğunu gösteriyor. Bu kollektif desteğin bugün, eylemini büyük kararlılıkla sürdüren Leyla Güven, tutuklu belediye başkanı Gülten Kışanak, Nurhayat Altun, tutuklu parlamenterler Figen Yüksekdağ, Selma Irmak, Burcu Çelik, Sebahat Tuncel, Edibe Şahin ve birçok tutuklu siyasetçi, gazeteci, sanatçı ve aydın için devam ettiğini bilmek beni ayrıca mutlu ediyor.
Ben içerdeyken birçok kişi sesime kulak verdi. Söylemlerime anlam kattı ve destekte bulundu. Bu destekler sayesinde içerde kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissettim. İçerde de olsam çalışmaya devam edebildim, sesimi duyurabildim. Bundan dolayı hepinize çok teşekkür ederim.
Öncelikle kendimi ifade etmeyi öğrendiğim, evim olan Kürt basınına, Kedistan’a ve okuyucularına Naz Oke, Daniel Fleury, Sadık Çelik, Maite, Renée Lucie Bourges, ve tüm ekibe, onları çevreleyen dostlarına teşekkür ederim.
Sözlerinden güç aldığım Aslı Erdoğan, Aynur Doğan, Titi Robin, Ai Weiwei, Banksy’ye, tutsaklığım süresinde mücadelemi ödüllendiren, Frei Denken, Deutscher Journalisten Verband, International Women’s Media Foundation’a teşekkür ederim.
PEN İnternational ve dünyanın her yerindeki PEN kuruluşları ve Af Örgütleri, Index Censorship, Free Muse, CPJ, Ifex, Artist at Risk, Voice project.… ve sayamadıklarıma, yürekten teşekkür ederim.
Avukatlarım Deha Boduroğlu, Alp Tekin Ocak, Olguner Olgun ve Gözde’ye teşekkür ederim.
Güzel müziklerini dayanışmaya katan Erik Marchand, Denis Péan, Coline Linder, Christophe Bell’oeil, Eléonore Fourniau, Nolwenn Korbell, Güler Hacer Toruk, Sylvain Barou, Neşet Kutaş, Groupe Yıldız, Ruşan Filiztek, Mireille Mast, Yohann Villanua, Haydar İşcen, ve tüm müzisyenlere… Niştiman Erdede, Gianluca Costantini, Elettra Stamboulis ve tüm sanatçılara ; Lucie Lom, sanat atölyesinin tüm ekibine, eserlerimi fotoğraflayan Jef Rabillon’a, tüm etkinliklerde sergi düzenini üstlenen sanatçı Philippe Leduc’e teşekkür ederim. Resimlerimi risk alarak Avrupa’ya ulaştıran bir düzine yürekli insana, çerçeveden baskıya tüm emek verenlere teşekkür ederim. Dev yıldız balonları için Rallumeurs d’étoiles derneğinden Michel Bernard’a teşekkürler. Daniel Mesguiche, Bernard Froutin, Le dire et l’écrire derneği, ve tutsaklara ses olan tüm seslere teşekkür ederim. Fransız çizer Jacques Tardi ve Dominique Grange’a ; Marie Laverre, Valérie La Meslée, Güler Yıldız ve Geneviève Bridel gibi mesleklerini yürekleriyle yapan meslektaşlarıma teşekkür ederim. Editions des Femmes yayınevine, Les Arts Dessinés, Les Cahiers de la BD dergilerine, ilgileri için teşekkür ederim.
Sergiler ve her biri birbirinden yaratıcı küçüklü büyüklü etkinliklerle dayanışmayı güçlendiren tüm festival, dernek ve kuruluşlara özellikle teşekkür ederim. Angers’de, Rennes’de, Bretanya’da, Martigues, Graulhet, Marsilya, Paris, Viyana, Cenevre, Detmold, Londra, San Sebastien’de, ve sayamadığım daha nice ülke, kent ve köyde, etkinlikler, atölyeler düzenleyen, cezaevlerini kart ve mektuplarıyla destek yağmuruna tutmaya devam eden, kocaman yürekli güzel insanlara teşekkürü borç bilirim.
Bir gün, herbirinize, sımsıkı sarılabilme umudu ile tek tek teşekkür ediyorum.
Zehra Doğan
9 Mart 2019
Fotoğraflar : 8.03.2019. Zehra, 2015’teki yasak döneminde Cizre’de yıkıntıların arasında bulup çıkardığı bir seccade ile…