İşlen­en bir cinayeti fark­lı açılar­dan konu edi­nen Aki­ra Kurusowa’nın “Rashomon”(1950) adlı fil­min­de­ki rahip, bu cinayet için bir yerde şöyle diy­or: “Bu canavar­ca olay, ben­im insan­lığa olan inancımı vebadan ya da savaş­tan çok daha fazla sarstı.”

Şu an insan­lığa inancımızı sarsacak olay­ların altın çağın­dayız der­sek abartı olmaz her­halde. O kadar çok var ki. Han­gi birinden bah­set­mek lazım!

Hep­si anlatıl­maya değer hikâyel­erdir ve anlatıl­ması gereken hikâyel­er­den biri de Sisê Bingöl’ündür. Çünkü bu hikâyede devletin yüz yıl­lık kini ve bit­meyen düş­man hukuku sak­lıdır. Halen Tar­sus ceza­evin­de bulu­nan 80 yaşın­da­ki bu kadın, yaşadık­ları ve ona yaşatılan­lara bakılın­ca gerçek­ten de insanın inancını sarsıy­or. Çünkü devlet onu “tehlike­li bir terörist” olarak görüyor.

Sisê Bingöl, nam‑ı diğer Sisê Ana, Kürdistan’da yaşayan bir kadındır, annedir. Yaşamı boyun­ca gördük­leri, tanık olduk­ları ile de artık tek başı­na bir hafıza mekânıdır.

Peki, Sisê Ana kimdir ve neden şu an cezaevindedir?

Sisê Ana’nın yaşamı pek çok kere değişti, dönüşüm­ler geçir­di ama şu an içinde olu­nan süreç 6 Nisan 2016 yılın­da başladı. Muş’un Var­to ilçe­sine bağlı Badan (Teknedüzü) köyün­de­ki evine 6 Nisan’­da baskın düzen­len­di. Bu baskın­da köy muhtarı Ali Rıza Şahin ve iki köy saki­ni ile bir­lik­te gözaltı­na alı­nan 78 yaşın­da­ki Sise Bingöl, götürüldüğü İlçe Jan­dar­ma Komu­tan­lığı’n­da­ki ifade işlem­lerinin ardın­dan çıkarıldığı Var­to Adliye­si’nde, “örgüt üyeliği” gerekçe­siyle tutuk­landı. Tutuk­lanan Sise nine, Muş E Tipi Ceza­e­vi’ne konul­du. Evet, bu yaşlı hali ile örgüt üyeliğin­den tutuklanmıştı.

Devletin res­mi haber ajan­sı “Anadolu Ajan­sı” (AA) Sisê Ana’nın gözaltı­na alınışını çarpı­tarak kamuoyu­na sun­du. Geçilen hab­erde Sisê Ana “Terörist” olarak gös­ter­il­di. Haber detay­ları şöyleydi:

Muş’un Var­to ilçesinde bir eve düzen­le­nen operasyon­da 4 terörist etk­i­siz hale getir­ilirken, araların­da PKK’nın sözde Erzu­rum bölge sorum­lusu­nun da bulun­duğu 4 kişi gözaltı­na alındı. Gözaltı­na alı­nan­lar­dan biri ise “Sisi” kod adlı kadın terörist ile Teknedüzü köyünün mev­cut muhtarı Ali Rıza Şahin ve eski muhtarı Metin Aydoğ­du olduğu belir­til­di. Aydoğ­du’­nun DBP il genel meclisi üye­si olduğu bildiril­di.” (06.04.2016-AA)

Bu durum kamuoyu­nun vic­danını yaral­adı ve sert tep­kilere neden oldu. Bunun üzer­ine Muş Valil­iği bir haf­ta son­ra açık­la­ma yap­mak zorun­da kaldı. Yan­lışı düzeltmesi bek­le­nen Valilik, Sisê Ana’ya sahip çıkan­ları suçla­yarak hak­lı olduk­larını savun­du. Valil­iğin açık­la­masın­da şöyle deniyor :

Güven­lik güç­ler­im­izin operasy­on son­rası yap­tığı ara­malar­da, ‘Sisi Bingöl’ isim­li işbir­likçi şah­sın evinin yanın­da­ki boş ahır­da terör örgütü üye­si şahıs ele geçir­ilmiştir. BTÖ yan­daşların­ca suç­suz gös­ter­ilm­eye çalışılan Sisi Bingöl’ün, Var­to böl­gesin­de­ki terör örgütü men­su­pları­na erzak ve malzeme temin ederek barın­ma imkanı sağladığı ve operasy­on böl­gesin­den kaçan teröristi evinin yanın­da­ki boş ahıra üzer­ine kapıyı kil­itley­erek gizlediği tespit edildiğin­den Var­to Sulh Ceza Hakim­liği’nce, silahlı terör örgütüne üye olma suçun­dan tutuk­la­narak ceza evine konul­muş­tur. İdd­ia edildiği gibi suç­suz değildir”
(13.06.2016-AA)

Sisê Bingöl Muş Ceza­evin­de 2,5 ay kaldık­tan son­ra ilk defa mahkeme karşısı­na çık­tı. 23 Haziran’da çık­tığı ilk mahkemede sağlık duru­mu, tutuk­lu­luk süre­si ve yaşı göz önünde bulun­duru­larak tahliye edil­di. Tahliye olduk­tan son­ra yap­tığı açık­la­ma­da “Artık bu savaşın ve kanın dur­masını istiy­oruz. Devlet bir ya da iki kişi­den ibaret değil bu savaş ortamı­na son versin­ler ne ger­il­la nede asker­ler ölmesin. Savaşın hiç bir şeye fay­dası yok bu ölüm­ler barışla sonuçlan­sın” dedi.

Barış çağrısı yapıy­or­du çünkü 2 çocuğu dağ­da yaşamını yitir­di. Savaşın tüm yıkıcı yüzünü tanıştığın­dan barış çağrıları­na hiçbir zaman son vermedi.

Sisê Ana, 1966 yılın­da mey­dana gelen Var­to depre­minde iki çocuğunu yitir­di. Son­ra­ki yıl­lar­da doğan bir çocuğunu da yok­sul­luk nedeniyle kaybe­den Sisê ana, PKK safları­na katılan oğlu Hüseyin (Kasım) ise 1997 yılın­da Bingöl’ün Yedisu ilçe­si kır­salın­da çıkan bir çatış­ma­da yitirdi.

Ağabeyi gibi PKK’ye katılan çocuk­ların­dan Hıdır Özgen’i (İsm­ail Bênav) de 21 Mayıs 2001 tar­i­hinde, yine Bingöl Yedisu kır­salın­da çıkan bir çatış­ma­da yitiren Sise Ana, her iki oğlu­nun cenazesi­ni yaşadığı köyde, ken­di elleriyle yan yana toprağa verdi.

Köyde tarım­la uğraşan, çoban­lık yaparak tüm çocuk­larını büyüten Sisê Bingöl, 15 yaşın­dan beri köyün­den çık­madığını söylüy­or. Fakat bu yaşın­da terörist ve örgüt üye­si denil­erek korkunç şart­lara maruz bırakılarak işkence ediliy­or bu kadına.

Eşi Mehmet Ali’yi de kay­bet­mişti. Ve yalnızdı…

Sise Bingol

Hikâye­sine devam edelim…

8 Nisan 2017’ye gelindiğinde kara bulut­lar yine evinin üstünde dolaşıyordu.

Evine tekrar operasy­on oldu. Çünkü daha önce tutuk­luk süre­si ve kro­nik hastalık­ları göz önüne alınıp tahliye edilen annenin daha son­ra görülen duruş­masın­da, “Örgüte bil­erek ve istey­erek yardım etmek” iddi­asıy­la 4 yıl 2 ay hapis ceza­sı ver­il­di. Erzu­rum İstin­af Mahkeme­si, hiç dur­madan hızlı­ca ceza­sının infazının onay­ladığın­dan Sisê Bingöl ve aynı suçla­madan yargılanan oğlu Zafer Bingöl tutuklandı.
Anne oğul, yeniden tutuk­la­narak Muş E Tipi Kapalı Ceza­evine götürüldü.

Son iki yıldır bit­meyen çile böyle başlamış oldu. Ken­di­sine ver­ilen ceza onandığın­dan artık hüküm­lü statüsüne geçir­il­di. Ceza­e­vi şart­ları çok ağır geldiğin­den sağlığı iyice bozul­maya başladı. Hastalık­lar bir­biri­ni izle­di. Ağır koşullar duru­mu daha kötüleştirdiği gibi, tedavi de edilmiy­or­du. Her tedavi gir­işi­mi baş­ka bir çil­eye döndü. Öyle ki artık tedaviyi ret ediy­or. Has­tan­eye git­meme­si, ona tedavi adı altın­da ektir­ilen işkencel­er­den kay­naklıdır. Elleri­ni kelepçeley­erek ve ring aracının daracık, nefes almaya dahi zor­lanan bölümünde saatlerce bek­letilme­si, dok­tor­ların iki daki­ka bakıp ilaçlar­la ceza­evine geri gön­der­mesin­den kay­naklı artık tedavi istemiy­or. “Tor­ba tor­ba ilaçlar­dan bık­tım” diyor.

Çok geçme­den Sisê Bingöl sürgün de edildi.

Erzu­rum İstin­af Mahkeme­si tarafın­dan 8 Nisan günü ceza­sının infazının onay­lan­masının ardın­dan tekrar tutuk­la­narak Muş E Tipi Kapalı Cezaevi’ne gön­der­ilen Sise Bingöl, 4 Ekim’de ring aracıy­la Tar­sus T Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edilmişti.

Yine elleri kelepçeli ve ring aracıy­la o kadar uzun yola götürülen Bingöl, üç gün boyun­ca yol­lar­da kaldı. Üç gün boyun­ca ring aracı ile zor­luk üzer­ine zor­luk çek­ti. Üç gün­lük yol­cu­luk­tan son­ra ağır bir şek­ilde hastalandı.

Tar­sus ceza­e­vi ise hak ihlal­leri ile sürek­li gün­demde olan bir cezaevi.
Bura­da her şey bil­inçli bir poli­ti­ka olarak day­atılıy­or, siyasi tut­sak­ların hak­ları­na key­fi el konu­luy­or uzun süredir. Sisê Ana da tüm bun­lar­dan nasi­b­i­ni aldı. Halen almaya devam ediy­or. Bu ceza­evin­de yaşadık­larını ve son duru­munu 23 Mart 2018’de Jin­News Haber ajan­sı­na gön­derdiği bir mek­tup­ta şöyle ifade ediyor:

Ağrılarım çok şid­detli oluy­or, kulak­larım işit­miy­or, göz­ler­im gör­müy­or artık, yaşlılığa bağlı idrarımı tutamıy­o­rum, diş­ler­im tak­ma; geçen gün diş­ler­im elim­den düştü, kırıldı, defalar­ca has­tan­eye git­tim, en son bugün elime yeni diş­ler­im ulaştı, bu süre zarfın­da beslen­emed­im. Yak­laşık bir buçuk aydır tüm gün aşağı kat­ta san­da­lyede otu­ruy­o­rum çünkü sürek­li lavaboya gidiy­o­rum. Ayak­larım tut­madığı için mer­di­v­en çık­tığım­da âde­ta işkence görüy­o­rum, ben de sabah inip akşa­ma kadar san­da­lyede otu­ruy­o­rum. Has­tan­eye git­mek de istemiy­o­rum, zat­en en fazla bir iki saniye sabit olarak ayak­larımın üzerinde dura­biliy­o­rum. Has­tan­eye git­tiğimde ring aracı­na binip inmek­ten tutalım, dok­torun yanı­na gidene kadar çok zor­lanıy­o­rum. Poşet poşet ilaçlarım doldu, artık hangisi­ni tükete­ceği­mi bilmiy­o­rum. Ayrı­ca ciğer­im­den öksürüy­o­rum. Bu öksürüğün nedeni hâlâ bulu­na­madı. Öksürük­ten dolayı özel­lik­le geceleri uyuyamıy­o­rum. Ayak par­mak­larım­dan başı­ma kadar her yer­im ağrıy­or. İlk tutuk­lan­mam­da üç ay ceza­evin­de kaldım, üç kez adli tıb­ba git­tim, ilk git­tiğimde adli tıp ‘Ceza­evin­de kala­maz.’ raporu ver­ince tahliye oldum, hüküm giy­dik­ten son­ra iki kez daha adli tıpa git­tim, adli tıp ‘Ceza­evin­de kal­a­bilir.’ raporu ver­di. Zat­en sürgün esnasın­da yaşadık­larımı hep­iniz biliyorsunuz.”

Ciğer­lerinde ödem de toplanan Bingöl, ana dili Kürtçe dışın­da konuşamıy­or. Bu durum tüm gir­işim­leri­ni de engel­liy­or. Tedavi olamıy­or, der­di­ni anlatamıy­or iste­diği gibi. Ken­di mek­tubun­da da belirt­tiği gibi Adli Tıp Kuru­mu önce ceza­evin­de kala­maz raporu veriy­or son­ra kal­a­bilir diy­or. Bu durum, hükümetin siyasi poli­tikaların­dan kay­naklıdır. Çünkü onlar her tut­sağı esir ve rehine olarak kab­ul ediy­or, o gözle bakıyor.

Avukat­lar duru­mu için çok uğraştı. Dene­tim­li Serbest­lik için başvur­du­lar. Bu ola­bilir­di, gayet uygu­lan­abilir bir durum­du. Fakat devlet, bir hak olan dene­tim­li serbestliği uygu­la­madı. Hakkın­da talep edilen dene­tim­li serbestliğe devlet “örgüt­ten ayrıl­madığı­na dair dilekçe ver­mediği” gerekçe­si ile ret cev­abı ver­di. Yani kâğıt­lar­da yaz­madık­ları haliyle “piş­man olmadığını söylemediği” için dene­tim­li serbest­lik yasasın­dan yararlanamıyor.

Devlet, 80 yaşı­na dayan­mış bir kadın üzerinden tar­ih­sel bir restleşm­eye gidiyor.

Görüldüğü üzere Devlet ve Kürtlük mese­lesinin en kısa özeti “piş­man­lık, tes­limiyet” kelimelerinde sıkışmıştır. Ner­eye gider­sek gide­lim karşımıza çıka­cak en önem­li gerçek budur…

Kısa süre görüşüne giden kızın­dan öğrendiğimize göre ken­disinin tahliye duygu­ları ile de oynan­mış. Devlet onun­la görüşüp yalan atmış, umut ver­miş. Kızı şöyle anlatıy­or: “Geçen haf­ta bir yetk­ili gelmiş onu çağır­mış yanı­na. Annem o yetk­iliye; “Ben­im günahım sizin boy­nunuza beni bırakın. Ceza­evin­de kala­cak duru­mum yok” demiş. Öyle dey­ince o yetk­ili kişi de anneme söz ver­miş 1 ay içerisinde bırakıla­cağını söylemiş.” (Şubat 2018)

Fakat aylar geçme­sine rağ­men dene­tim­li serbest­lik ver­ilme­di ve her gün ağır­laşan duru­mu­na bil­inçli olarak göz yumuluyor.

Tem­muz 2018 tar­i­hinde BBC Türkçe’ye konuşan Sise Bingöl’ün kızı da yap­tık­ları tüm gir­işim­lerin sonuç­suz kalmış olmasının hem annesinde hem de kendi­lerinde büyük bir umut­su­zluk yarat­tığını ifade ediy­or. “Bir yıl­dan fazladır uğraşıy­oruz ama artık ne annemde ne bizde tahliye ola­cağı­na dair umut kalmadı. Çok yorul­duk. Ver­ilen hapis ceza­sını tamam­lat­a­cak­lar. Oradan ya ken­disi çıka­cak ya da ölüsü” diyor.

Sisê Ana şuan ağır bir has­ta olarak, çok zor durum­lar­da ceza­evin­de kalmaya ve hastalık­ları ile boğuş­maya devam ediy­or. Aklı bakım­sız kalan ve yan yana duran çocuk­larının mezarların­da. “Kim su vere­cek?” diy­or. Bu soru­nun şimdi­lik bir cev­abı yok.

Yaşadık­larım kötü bir kad­er” diyen Sisê Ana devamın­da şun­ları anlat­tı: “10 çocuk ve köy hay­atının kahrını çek­tim. Son­ra­da buraya geldim. Acılarım hiç bit­miy­or. Eşim­le bir­lik­te eve ekmek getirirdim. 10 çocuğu da çoban­lık yap­tığım paray­la büyüt­tüm. Çevremde ben­im yaşıt­larımın kimisi ben­den önce göçüp git­ti. Eşim de göçüp git­ti. Bana da bu dünyanın kahrı ve onların kahrı kaldı. İnşall­ah barış tez elden gelir. Savaş durur ölüm­ler olmaz”.

Yaşadık­larım kötü bir kad­er diyen Sisê Ana, umudunu her şey­den kesmiş durumda.
Yarın çok geç olabilir…

Özgür Amed

ÇAĞRI

Sisê Ana’yı destek­le­mek, yal­nız olmadığını söyle­mek için, ona kart­postal yollayabilirsiniz!

İşte adresi :

Sisi Bingöl
Tar­sus T tipi Kapalı Ceza­e­vi C/3 Koğuşu
TARSUS / MERSİN
TURQUIE


Kedistan’ın notu

Sisê Ana’nın hikayesi ile, Zehra Doğan’ın 20 Kasım 2017 tar­ih­li mek­tubun­dan bir alın­tıyı örtüştürmemek olası değildi…

Zehra Doğan

Zehra Doğan — Amed zin­danı, 22 Ağus­tos 2017.
Foto @Jef Rabillon

Bu saba­ha doğru demir maz­gal açıldı. Ortalık henüz aydın­lan­mamıştı. Hava­landır­madan gelen ayak ses­lerinin hışırtısı san­ki beyn­i­mi kemiriy­or gibiy­di. Buz gibi hava­da başımı bat­taniye­den çıkarıp hava­landır­ma­da ne olduğu­na baka­madım, ancak o ayak ses­leri şuu­ru­mu bir­d­en yer­ine getir­di : “Baskın mı oluy­or?” Kafamı kaldırıp cam­dan bakana kadar gardiyan­lar hava­landır­manın dış kapısı­na var­mış geri dönüy­or­lardı. Aşağı­dan sesler gel­di. Biri anne, biri de gençten bir kadın. Hemen onlara yer yatağı yapıldı, ve yattılar.

Sabah gün ağarın­ca uyandık. Güzeller güzeli bir anne. F Ana. Yardım, yatak­lık yapıy­or­sun diye kol­un­dan tut­up nezarete atmışlar, dokuz günün ardın­dan da buraya getirdil­er. Öyle güzel, öyle naif ki. İğne oyası yaz­ması, ince­cik yüzü, elmacık kemik­leri, el örgüsü patikleri…

F Ana yabancısı değil buraların. Beş yıl önce yine zin­dan­daymış. Bir eşi giriy­or, o çık­tığın­da F Ana giriy­or­muş. Eşi gire çıka toplam yir­mi yılını bitirmiş.

Bizi görür görmez başladı ağla­maya. “Yazık­tır, insan hiç bu gençlere kıyar mı? Hadi bizi anladık, sizin tut­sak olma­manız lazım. Kur­ban olu­rum size…” diye göz yaşları­na boğu­luy­or. Biz, “analar tutuk­lan­masın, biz onların yer­ine yatarız” derken, onlar da biz­im için aynı şeyi düşünüy­or. Böyle tuhaf bir duygu işte…

Ona bak­tıkça içimiz kıyılıyor.”


Özgür AmedÖzgür Amed, Diyarbakır Kulp doğumlu gazeteci yazar. Yazıları 2016’da KHK ile kapatılan Özgür Gündem’de yayınlandı, ve Özgür Politika, Gazete Karınca gibi medyalarda da yayınlanıyor. Halen Yeni Yaşam Gazetesinde yazıyor.
Özgür Amed, Roboski Katliamının ardından Diyarbakır’da katıldığı yürüyüş nedeniyle 31 Aralık 2011’de gözaltına alınmıştı. Açılan davada verilen 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası onanarak 23 Şubat 2015 günü Diyarbakır D Tipi Cezaevine kondu. 24 Haziran 2017’de tahliye edildi.
Siyasi analizlerinin yanı sıra Kürt mizah yazınının öncü isimlerinden biri olan Özgür Amed’in “Kürdocul İşler” (Tevn Yayınları — 2011) adlı bir kitabı var. Yeni kitabı Böbreği Kim Yedi? ise çıkmak üzere.

Özgür Amed • La vie pour Mère Sisê ou la mort en prison Cliquez pour lire

Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Ji kerema xwere dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas.
You may use and share Kedistan’s articles and translations, specifying the source and adding a link in order to respect the writer(s) and translator(s) work. Thank you.
Por respeto hacia la labor de las autoras y traductoras, puedes utilizar y compartir los artículos y las traducciones de Kedistan citando la fuente y añadiendo el enlace. Gracias.
Auteur(e) invité(e)
Auteur(e)s Invité(e)s
AmiEs con­tributri­ces, con­tribu­teurs tra­ver­sant les pages de Kedis­tan, occa­sion­nelle­ment ou régulièrement…