Geçtiğimiz ay, İtalya Fransa sınırın­da, Bri­ançon — Clav­ières hat­tın­da yaşanan mül­te­ci akın­larını gözlem­le­mek ve bura­da oluşan mül­te­ci dayanış­mAsı­na katıl­mak üzere sınır boy­ların­da uzun bir yol­cu­luk yaptım.

Gözlem ve deney­im­ler­i­mi sizler­le bölüm­ler halinde yayın­lay­a­cağım bir yazı serisi ile pay­laş­mak istiyorum.

1 | 23 | 4 |5 | 6 | 7


5 | Sınır boylarında • S O S …— …

Artık sayılar­dan bah­set­meyi bırak­mamız gerek. Söz konusu olan­lar insan, insan!! İns­anl­ar boğu­luy­or, ciğer­ler­ine sular doluy­or! Biz bunu görüy­oruz. Ve bugün bize engel olunuy­or. Yardım etmem­ize engel olunuy­or. Deniz­cil­iğin bir­in­ci kuralı denizde tehlike­li durum­da olan insana, kim olur­sa olsun yardım etmek­tir. Ve bugün biz­im bunu yap­mamıza engel olunuyor.”

30 Haziran 2018 tarihinde Marsilya’da gerçekleşen SOS Méditerannée basın konferansında, mülteci kurtarma gemisi Aquarius ekibinden Ludovic’in etkileyici tanıklığından… (VIDEO — türkçe çevirili)

21. yüzyıl öyle bir insan lan­eti ve kehaneti ile kil­itlen­di ki, yeryüzü karadan, deniz­den oluk oluk insan kusuy­or… Mer­hamet­siz, maharetli eller­im­i­zle mahvet­tiğimiz geze­gen­i­miz ade­ta devasız, panze­hir­siz insan zehirlen­mesi yaşıy­or. Samuel Morse’un alfabesi ile yaza­cak olur­sak, “S.O.S!” diye bağır bağır bağırıy­or dünya…

Ama duyan kim?..

Bu duy­ma­zlık, bu kibir, bu lan­et ken­di­ni bilme­z­lik, illet insan ömrümüze “ihanet günce­si” olarak yazıladur­sun, biz din­meyen o insan ağrımı­zla, yeniden göç yol­ları­na düşelim.

İhs­an edilmeyen insan, yur­dun­dan da ömrün­den de haraç mezat göçer oldu…

İşte yine yeniden Bri­ançon’­da sınır boylarındayım.

Chez Marchel işgal evin­de bir gece kon­akladık­tan son­ra, aynı gün (daha önce­ki gelişimde aynı evde aynı sofra­da karşılaştığım) Chez Jesus’un Anon­i­ma’sı ve Antiller’in genç melez göç­men soluğu, ‘Çıplak AyAk­lı Kontes’ (ona bu adı ben verdim) ile bir­lik­te, tekrar Fransa-İtalya sınır boyu­na doğru yol alıyoruz.

Anon­i­ma yine direk­siyon­da, son gelişmeleri aktarıy­or bana. Bir gün önce, yani dün, Chez Jesus’de yaşanan ırkçı faşist saldırıyı anlatıyor.

Sınır boylarındaKolek­tifin bahçesin­de­ki “No Bor­ders”, “No Tav” bayrak­larının asılı olduğu direği bahane eden bir grup ırkçı cin­siyetçi faşist, orga­nize bir şek­ilde Chez Jesus bahçe­sine gelip önce ırkçı ve cin­siyetçi sataş­malar­da bulun­muş, son­ra da kendi­ler­ine katılan yak­laşık otuz kişi­lik şoven gru­pla bir­lik­te bayrak direğine saldırı gerçek­leştir­mişler. Ancak o anda ora­da bulu­nan bir grup anti-faşist anarşistin direnişi bu saldırıyı geri püskürt­müş. Belediye başkanının olay yer­ine gelme­si ve olayı yatıştır­maya çalış­ması sonuç ver­mey­ince de jan­dar­ma müda­hale­si gün­deme gelmiş. Çıkan arbe­d­ede küçük çaplı yaralan­malar olurken, bayrak direği ve de bayrak­lar da hasar görmüş.

İtalya’d­aki yeni ırkçı faşist koal­isy­on hüküme­tinin göç­men poli­tikasın­da yap­tığı değişik­lik­ler­le mül­te­cilere yöne­lik ağır­laştırılmış yap­tırım­lar getir­ilmesinin yanın­da, açık faşist saldırılar­da da bir tır­manış söz konusu.

Bu neden­le Chez Jesus’de­ki mül­te­ci dayanış­masını siv­il faşist çetel­er eliyle dağıt­maya çalışan Salvi­ni hükümeti, Clav­ières’de­ki siv­il faşist­lerin Chez Jesus Mül­te­ci Kolek­tifine saldır­ması­na göz yum­mak­ta bir sakın­ca görmemiş.

Aracımız Clavieres’e gir­erken; “Bu saldırı bir den­e­mey­di” diy­or ve ekliy­or Çıplak Ayak­lı Kontes, “Bir daha­ki operasyon­da doğru­dan mül­te­ci dayanış­ma kolek­tifi­ni hedef ala­cak­lar. Bunun hazır­lığını yap­tık­larının farkın­dayız. Şu an tur­ist sezo­nunun geçmesi­ni bek­liy­or­lar. Eylül başın­da büyük bir operasy­on­la burayı dağıt­maya gele­cek­ler. Bu yüz­den, dayanış­mayı her an güçlü tut­malı ve onlara karşı büyük bir savun­ma oluş­tur­malıyız” diyor.

Sınır boylarında

Aracımızı yine kilise parkın­da bırakıp, elim­izde yine mar­ket konteyn­er­ların­dan topla­ma bir kaç sebze sandığı ile Chez Jesus’e geliy­oruz. Bahçe rengârenk kal­a­balık yine…

Çit­lerin dibinde faşist­lerin saldırdığı ağaç bayrak direği­ni ve çitlere asılı yırtık “No Bor­der” bayrağını görüy­o­rum. Geride dayanış­ma çadır­ları kurul­muş. Genç İtalyan, Fran­sız dayanış­macılar mül­te­cil­er­le neşeli soh­betler yapıy­or­lar. Selam­laşarak kolek­tife geçiy­oruz. Kolek­tifin gedik­li emek­tar­ları ile kucak­laşıy­oruz yeniden… Tekrar gelişime çok seviniyorlar.

Yeni gelen dayanış­macılar arasın­da Cen­ter Parc de Roy­bon’­dan genc bir ZADist de var. İki ZADist kucak­laşıp güzel bir soh­bete otu­ruy­oruz bahçede… Faşist saldırı sırasın­da o da bura­daymış. Roy­bon ZAD’ının son duru­munu soruy­o­rum ona. Dayanış­ma ve koor­di­nasy­on­ların orman­da yeni ağaç evler, kulü­bel­er yapıl­ması ve kolek­tifin diğer ihtiyaçlarının gider­ilme­si için aktif çalış­maları­na devam ettiği­ni anlatıyor.

Soh­be­timiz daha son­ra Chez Jesus Mül­te­ci Kolek­ti­fi üzer­ine yoğun­laşıy­or. Tipik bir ZADist duyarlılığıy­la olası saldırılara karşı kolek­tifin meşru pasif teknik defan­sı üzer­ine konuşuy­oruz biraz.

Bu ara­da ayağım­da­ki bot­ları çıkarıp, bahçede­ki çit­lerin altın­da dizili yorgun ve ter­li mül­te­ci ayakkabılarının arası­na bırakıy­o­rum. Ayak­larımı toprağın sıcak­lığı­na, çimen­lerin serin­liğine emanet edip rahatlıyorum…

Faşist saldırıya karşı Clavières Meydanı’nda anti-faşist piknik ve söyleşi

Bugün 8 Tem­muz Pazar 2018, ve 5 Tem­muz’­da mey­dana gelen faşist saldırı son­rası Chez Jesus — Rifu­gio Auto­gesti­to Kolek­ti­fi’nin yayın­ladığı çağrı gereği Clav­ières Mey­danı’n­da anti-faşist bir piknik ve söyleşi gerçek­leştire­ceğiz. Mey­dan­da aynı zaman­da İtalyanl­arın yer­el zekâ oyun­ları fes­ti­vali var; tür­lü oyun araç gereç­leri, çeşitli stant­lar kurul­muş. Yer­el folk­lorik kıyafet­leri ile bir ban­do grubu açılış faslı yapıy­or… Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, her yaş­tan İtalyan, fes­ti­val alanın­da­ki ahşap­tan yapıl­ma oyun araç gereç­leri­ni deniy­or; ken­di hal­ler­ince eğleniy­or­lar. Öğle arasın­da oyun fes­ti­vali sona ere­cek; biz­im piknik ve söyleşi fes­ti­val­im­iz başlay­a­cak. Her pazar devam ede­cek olan piknik buluş­masının ilki bugün gerçek­leşe­cek. Kam­era elimde bir süre alanı dolaşıp görün­tü kaydediy­o­rum. Derken, İtalyanl­arın bu eğlenceli fes­ti­valinde garip, tutuk bir hava fark ediy­o­rum. Fes­ti­val kilis­enin bulun­duğu alan­da olduğu için insan pro­fil­leri zaman zaman fark­lı, garip görün­tüler oluş­tu­ruy­or. Kilis­enin arka bahçesinde olan­lar­la, ön bahçesinde olan­ların yabancılaş­ması yaşanıyor.

İtalyanl­arın çevreyle iletişim­si­zliği beni son derece şaşırtıy­or. Normalde cıvıl cıvıl neşeli olan bir halkın, hele ki eğlenceli bir oyun fes­ti­valinde bu kadar ken­di halinde, böyle­sine tutuk, sakin ve ruh­suz olması önce gerçek­ten çok tuhaf geliy­or bana; ama biraz düşününce nedeni­ni görüy­or ve anlıy­o­rum. Evet, bütün bu şaşırtıcı tutuk­luk ve yabancılık hali, 5 Tem­muz’­da yaşanan ve araların­dan bazılarının da dahil olduğu o ırkçı şoven saldırıy­la ilgili… Bir ara bir grup Afrikalı mül­tecinin fes­ti­val alanın­dan geçip, kilis­enin arka bahçe­sine, yani Chez Jesus Mül­te­ci Kolek­ti­fi’ne doğru git­tiği­ni fark ediy­o­rum. Alan­da­ki bazı İtalyanl­arın fes­ti­val alanın­dan geçen Afrikalı mül­te­cilere nasıl “bak­ma­maya” çalıştığını görüyorum.

Bu ara­da kolek­tiften Anon­i­ma, Çıplak Ayak­lı Kontes ve Antifa’­dan iki diğer kadın yoldaş, fes­ti­val alanın­da­ki İtalyanl­ara ve tur­istlere 5 Tem­muz saldırısı ile ilgili açık­la­mayı dağıtıy­or­lar. Polis ve jan­dar­ma özel siv­il ekip­leri de az ilerde alanı izliyorlar.

Sınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarında

Saat 12:00’a doğru fes­ti­val alanın­da­ki eğlence etkin­lik­leri sona eriy­or ve stant­lar topar­lan­maya başlanıy­or… Bu ara­da biz­im kolek­tiftek­il­er de piknik ve söyleşi etkin­liğimiz için harekete geçiy­or­lar. Boşalan fes­ti­val alanı­na san­da­lye ve masa taşıy­or­lar. Aynı anda Tori­no’­dan ve Fransa Bri­ançon’­dan gelen dayanış­macılar, evlerinden piknik için getirdik­leri pas­ta, börek sala­ta, şarap, meşru­bat v.s.‘yi masalara bırakıy­or­lar. Bu ara­da biz­im kar­a­vana da geliy­or. Anon­i­ma ve diğer arkadaşlar mül­te­ci kardeş­ler­im­i­zle bir­lik­te masalar­da erza­k­ların sunumunu hazır­larken, Tori­nolu dayanış­macılar da getirdik­leri ses düzeni­ni kuruy­or­lar. Ve işte atom karın­caların kolek­tif hızıy­la orga­nize olan piknik-söyleşi etkin­liğimiz hazır.

Bri­ançon Chez Marchel Kolek­ti­fi’n­den Sebas­t­ian ve diğer arkadaşlar kar­a­vananın başın­da servis yap­maya baslıy­or­lar. Aynı anda dayanış­macı katılım­cıların getirdiği içe­cek ve yiye­cek­ler açık büfe olarak konuk­lara sunuluy­or. Ben de bütün bu hazır­lık süreci­ni kam­er­aya kaydediy­or ve fotoğraflıy­o­rum. Yak­laşık yüz kişi­lik piknik söyleşi etkin­liğimiz hiç dur­mayan şarkılarımız eşliğinde güzel, sıcacık bir kay­naş­ma halinde başlıy­or. Yemek­ten son­ra konuş­macılar için ses düzeni hazır­lanıy­or ve söyleşi başlıyor…

Açılışı Anon­i­ma yapıy­or… Ardın­dan İtalyan ve Fran­sız kolek­ti­flerinden gelen dayanış­macılar söz alıy­or­lar. Konuş­macılar baş­ta 5 Tem­muz saldırısı olmak üzere, İtalyan ve Fran­sız devlet­lerinin yan­lış mül­te­ci poli­tikaları­na ve artan göç­men karşıtı ırkçı faşist saldırılara değiniy­or, mül­te­cil­er­le dayanış­maya her koşul­da devam ede­cek­leri­ni açık­lıy­or­lar. Söyleşi, çevre­de­ki kimi mer­ak­lı İtalyanın ve resmî — siv­il polis ve jan­dar­manın ses­siz ama ger­gin bakışları altın­da sona eriyor.

Özgürlük ve dayanışma risk almaktır

Foto muhabir­liğe başladığım 90’lı yıl­lar­dan itibaren elimde fotoğraf maki­ne­si, soluk soluğa, koşar adım dere tepe geçtiğim şehirler, köyler; hep aynı devin­imin yazılı-sözlü, zor­lu hay­at izleri­ni taşıdı günceme…

Sadik CelikKendi­mi bir baş­ka haber­cil­iğe, bir baş­ka özgür­lük ve dayanış­maya kod­ladığım bu senel­erde hep, özgür­lük­leri için yaz-kış göz­leri­ni kırp­madan kan­lı kahır­lı sokak­ları, mey­dan­ları, pus­lu, pusu­lu dağ yol­larını aşındıran­lar­la yakın mesafede oldum. Öyle ki, onlar­la aram­da­ki mesafe sadece objek­ti­fimin net­lik mesafe­si kadar oldu.

Çünkü, gazete­ci­lik ömrümün önce­lik­li atar­damarı özgür­lük ve dayanış­may­dı. Özgür­lük ve dayanış­ma ise, risk almak­tı. Bir foto muhabiri için risk, haber kay­nağı ile deklanşör sesi arasın­da­ki algıla­ma süre­si kadard­ır. İşte bu yüz­den bu süreyi heye­can­lı bir yaşam reflek­sine dönüştüren foto muhabir­leri, her zaman büyük hay­atî riskler altın­da çalışır. Öte yan­dan ken­di içinde oldukça paradok­sal da bir süreçtir bu… Şöyle ki, özel poli­tik kaygılar bir tarafa, günümüzde haber kay­nağı-gazete­ci-vic­dan ilişk­isi, sürek­li bir iç muhasebe halinde seyretmektedir.

Bu süreç günümüz dünyasının ağır kaotik sorun­ları ile bir­lik­te ele alındığın­da, gazete­cil­iğin ken­di içinde son derece anlaşılır, yeni, baş­ka özgün­lük­leri­ni de öne çıkar­mak­tadır. Buradan şu sonu­ca var­mak istiy­o­rum: 21. yüzyılın ilk çeyreğinde gelenek­sel ver­ili gazete­cil­iğin yanın­da artık ‘alter­natif aktivist gazete­ci­lik­ten de söz etmem­iz gerekiyor.

Örneğin ben kendi­mi bu kat­e­goride tanım­layan­lar­danım diy­erek, siz­leri bu konu dahilinde baş­ka bir başlık altın­da baş­ka bir farkın­dalık yol­cu­luğu­na çıkar­mak istiy­o­rum şimdi.

sınır boylarında
uzun, ince, patika bir yoldur
mültecilik.
gün batımında
patikada
gözlerimde firarî bir özgürlük
yüksek rakım
dikkat adım yürüyorum…
yol boyu karınca katarları
yabani otlar
ısırganlar, yoncalar
kara kızıl böğürtlenler
papatyalar
ve toprak ve cam kokusu alabildiğine…
sonra bir kuş sesi
sonra ansızın kaçıp giden ürkek bir ceylan gölgesi
ve daldan dala sıçrayan bir sincap
ve rüzgâr
ve yaprak yaprak açan hayat…
patikada adım adım
eğrile büğrüle akıp geçiyor zaman…
Sınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarındaSınır boylarında

Arkam­dan soluk soluğa bir nefes yak­laşıy­or… Son­ra ikin­cisi, üçüncüsü, dördüncüsü, beşin­cisi ve nihayet altıncısı… Usul­ca dönüp bakıy­o­rum; art arda altı Afrikalı genç, ürkek mül­te­ci adım­lar­la bana doğru geliy­or. Ses­sizce selam­laştık­tan son­ra, “Gide­ceğiniz yönü iyi biliy­or musunuz?” diye soruy­o­rum. Önde­ki genç Yeni Gineli, ışıl ışıl bakan göz­leri ve bem­beyaz diş­leriyle gülüm­seyip, yarı mahçup, “Biraz…” diye cevap veriy­or. Bir an düşünüp, “Peki o halde bel­li bir yere kadar bir­lik­te gide­bil­i­riz” diy­o­rum. Ben önde, onlar arkam­da yürüm­eye başlıy­oruz. Bir süre son­ra geriye doğru bakarken daha önce tanıştığım bir Fran­sız bağım­sız foto muhabirinin de arkamız­dan geldiği­ni fark ediy­o­rum. Muhabir, geri­den hızlı adım­lar­la yak­laşıp yanı­ma geliy­or. Selam­laşıp tokalaşıy­oruz; “Güz­ergâhı bir­lik­te yürüye­bilir miy­iz?” diye soruy­or. Ona, “Ben­im için bir sakın­cası yok; onlar­la yolum kesiştiği için beraber­im. Bel­li bir yer­den son­ra keşif yol­cu­luğu­ma önümüzde­ki yük­sek dağa doğru devam ede­ceğim. Dolayısıy­la asıl onlara sor­malısın” diy­o­rum. Fran­sız foto muhabiri aynı soruyu onlara soruy­or bu defa. Onlar da olum­lu yanıt veriy­or­lar ve bir­lik­te yürüm­eye devam ediy­oruz. Az gidip uz gidiy­oruz; nihayet yol ayrımın­da duruy­oruz. Genç Afrikalı mül­te­cilere, “Evet kardeşler, yolu­muz bura­da ayrılıy­or. Bun­dan son­rasın­da çok fazla bir yol­unuz kalmadı sanıy­o­rum” diy­o­rum. Bu ara­da Fran­sız muhabir belir­tiy­or: “Ben onlara bir süre daha eşlik ede­ceğim”. Ben ise “O halde herkese iyi şanslar, iyi yol­cu­luk­lar” diy­or ve ayrılıy­o­rum. Bir süre yürüdük­ten son­ra bir ağacın göl­gesinde durup, pati­ka yol­da ağaçlar arasın­da bir görünüp bir kay­bolan umut yol­cu­ları­na bakıy­o­rum hüzünle…

Önlerinde bir umut şans ışığı; arkaların­da son­suz karan­lık­lar, has­ret­lik­ler, yasak, kaçak, kahır­lı yol­lar, ölüm kusan deni­zler, okyanus­lar sınır­lar, sınır­lar, sınırlar…

Devamı gele­cek…

| Sınır boy­ların­da • Ölmek ya da ölmemek
2 | Sınır boy­ların­da • Irkçı bariy­er­ler ve dayanışma
3 | Sınır boy­ların­da • Par­mak ucun­da yürümek
4 | Sınır boy­ların­da • Özgür­lüğün diğer adı ölüm
5 | Sınır boy­ların­da • S O S …— …
6 | Sınır boy­ların­da • Pusu­lar ve kadın dayanışması
7 | Sınır boy­ların­da • Dayanış­ma suç değildir!


Başlık fotoğrafı: Chez Jesus — Rifu­gio Autogestito

Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Ji kerema xwere dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas.
You may use and share Kedistan’s articles and translations, specifying the source and adding a link in order to respect the writer(s) and translator(s) work. Thank you.
Por respeto hacia la labor de las autoras y traductoras, puedes utilizar y compartir los artículos y las traducciones de Kedistan citando la fuente y añadiendo el enlace. Gracias.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.