Geçtiğimiz ay, İtalya Fransa sınırın­da, Bri­ançon — Clav­ières hat­tın­da yaşanan mül­te­ci akın­larını gözlem­le­mek ve bura­da oluşan mül­te­ci dayanış­mAsı­na katıl­mak üzere sınır boy­ların­da uzun bir yol­cu­luk yaptım.

Gözlem ve deney­im­ler­i­mi sizler­le bölüm­ler halinde yayın­lay­a­cağım bir yazı serisi ile pay­laş­mak istiyorum.

1 | 23 | 4 |56 | 7


1 | Sınır boylarında • Ölmek ya da ölmemek

Bilindiği üzere, son çeyrek yüzyıldır dünya, efendi­lerin ekonomik sosyal kri­z­lerinin yarat­tığı tra­jik mül­te­ci serüven­ler­ine tanık olmak­ta. Yeryüzünün ekolo­jik sosyal alan­ları­na savaş açan kap­i­tal­ist hay­dut­lar, baş­ta doğal yaşam alan­ları olmak üzere dünyanın yer altı ve yer üstü doğal rez­erv­leri­ni ve onlar­la bir­lik­te var olan bütün can­lı var­lık­ların yaşam alan­larını dar­alt­mak­ta ve yok etmek­tel­er. Bu savaş odak­lı gözü dön­müş mil­i­tarist endüstri hay­dut­luğun­dan kalan yekün ise, eko­sis­temin ken­di ken­di­ni yenileye­bilme özel­liği­ni kay­betme­sine; iklim periy­o­dun­da gözlem­le­nen ve her geçen yıl çok daha yakın­dan his­set­tiğimiz, o bir­d­en bire ısı­nan bir­d­en bire soğuyan dünyamızın buzul har­i­tasının mahvol­ması­na; don­duru­cu soğuk­lara, yakıcı sıcak­lara, fırtı­nalar, tay­fun­lar, tsunamil­er, deprem­ler ve sell­ere neden olmak­ta ve olağanüstü can yakan can alan eko-sosyal bir kus­maya dönüşmek­te­dir. Sonuç olarak bu mahvoluşun doğru­dan etk­ilediği mily­on­lar­ca insan ve onları çevreleyen sayısız endemik hay­van ve bit­ki turu, sis­tem­atik ve sil­sile halinde topy­ekün bir yok oluşun kur­ban­ları olmaktadır.

Böyle­sine kaotik bir yüzyılın ilk çeyreğin­den geçerken yaşadığımız bir baş­ka büyük sancı da, devlet­lerin yer yüzüne çizdik­leri sınır boy­ların­da yaşanıyor.

sınır

Fran­sız sanatçı JR, ABD-Mek­si­ka sınırı

Yeni petrol ve uranyum ağır­lık­lı olmak üzere, ener­ji kay­nakları için öze­lik­le Orta­doğu ve Asya’­da­ki yeni bakir alan­lara gözünü diken endüstri baron­ları, yeni tip bir sömürge­ci­lik ile bu zen­gin alan­ları yağ­mala­mak için mil­i­tarist strate­jil­er uygu­la­mak­ta ve bir­bir­leriyle yarış­mak­tadır­lar. Kuzey Afrika’­dan Orta­doğu’ya, ve Asya’ya uzanan bu yük­sek savaş ölçek­li hay­dut­luğun son 30 yıl­da yarat­tığı bilanço kin, nefret, işgal, bom­ba, kurşun, kan, göz yaşı, esaret, yok­sul­luk, açlık, kurak­lık ve son­suz göçler­den ibaret­tir. On yıl­lardır, yaşadık­ları toprak­larını, işleri­ni, evleri­ni, yakın­larını, gele­cek­leri­ni kaybe­den mily­on­lar­ca insan bu hay­dut­lar cehen­ne­minden kaç­maya çalışıy­or, ama sonu gelmez göç yol­ların­da insan tacir­lerinin ve devlet­lerin ırkçı ordu, polis ve milis güç­lerinin saldırıları­na ve esaret koşulları­na mahkum ediliyor.

Kap­i­tal­ist­lerin ırkçı poli­tikalara yeşil ışık yak­tığı, faşist par­ti ve gru­pların önünü açtığı bu yeni kriz döne­mi, bir bütün olarak açık faşist saldırıların art­ması­na, bu saldırıların bir­in­ci derece­den mağ­du­ru olan göç­men­ler üzerinde fizi­ki psikolo­jik sosyal bir trav­maya; “mül­te­ci sendromu“na dönüşmüş durumda.

Bu yazıyı kaleme aldığım şu anda bile SOS Méditer­ranée grubu akd­enizde hala mül­te­ci kur­tar­mak­la meşgul…
30 Hazi­ran 2018 tar­i­hinde Marsilya’­da gerçek­leşen SOS Médit­er­an­née basın kon­fer­an­sın­da, mül­te­ci kur­tar­ma gemisi Aquar­ius ekibinden Ludovic’in etk­i­leyi­ci tanık­lığı hafızalara kay­doldu… Video­sunu ve Türkçe metne buradan ulaşa­bilirsiniz.

Bir buçuk ay önce ZAD NdDL direnişinin bir­in­ci raun­du henüz sona ermişti ki, ben elimde kam­er­am yeni ZAD savun­ma alan­ları­na doğru yola çıktım.

Önce Bor­do üniver­site­si işgali­ni son­ra da Fransa-İtalya sınır boy­ların­da jan­dar­ma ve ırkçı milis saldırıları­na karşı mül­te­ci­leri savun­maya çalışan ZAD mül­te­ci kollek­ti­flerinin çalış­malarını izleyecektim.

İtalya’d­aki mül­te­ci kam­plarının boşaltıl­ması ile bir­lik­te uzun bir süredirİt­alya’d­an Fransa sınırı­na doğru büyük dal­galar halinde bir mül­te­ci akını yaşanmaktaydı.

Nijerya, Mali, Yeni Gine, Sene­gal, Sudan gibi Afri­ka ülkelerinden gelen kağıt­sı­zların (“sans papiers”) çoğun­luk­ta olduğu bu mül­te­ci akını, pek çok sorunu ve tra­jik sonuçları da beraberinde getiriyordu.

Yol­cu­luğu­mun ilk etabı Bri­ançon’a gitmeden önce, Fransa ve İtalya’da mül­te­cil­er­le ilgili nel­er yaşandı bir bakalım…

AB demokrasisinin sınırı sınır boylarında sınanıyor:
Mülteciliğe karşı yeni yasalar, kampanyalar

AB’nin deni­zlerde­ki mül­te­cilere müda­hale operasy­onu ve İtalyan hüküme­tinin inter­nette geçen ay başlat­tığı “Göç­men­lere Dikkat” kam­pa­nyası dahil hiçbir önlem, mül­te­ci akınını dur­dur­maya yet­miy­or. Mül­te­cil­er ve göç­men­ler, plas­tik bot ve çürük ahşap teknel­er­le Libya’dan Akdeniz’e açılarak ölümü göze almaya devam ediyorlar.

İtalya’nın başlat­tığı kam­pa­nya, mül­te­ci­leri “İtalya’da daha iyi bir hay­at arayışı­na girmek­ten cay­dır­mayı” hede­fliy­or. 1 mily­on 650 bin dolara mal olan kam­pa­nya, Akdeniz’de mac­er­aya atılan mül­te­ci­lerin yaşadık­ları korku dolu anları aktarıyor.

Fransa’da ise, kamuoyu tarafın­dan aylardır tartışılan, dernek ve insan hak­ları örgüt­lerinin tümünün karşı çık­tığı sert “Göç ve Sığın­ma Yasası”, Pazar gece­si 139’a karşı 228 oyla kab­ul edil­di, 24 mil­letvek­ili oyla­maya katıl­mazken yasaya karşı oy kul­lanan Sosyal­ist Par­ti mil­letvek­ili Jean-Michel Clé­ment üye­si olduğu REM, yani ikti­dar­da olan En Marche gurubun­dan isti­fa etti.

Yasa tasarısı neler getiriyor?

Meclis­ten geçen yasay­la bel­ge­siz göç­men ya da mül­te­ci­lerin 16 saat olan kim­lik kon­trolü tutuk­la­malarının süre­si 24 saate yük­seltiliy­or. Böylece tehlike­li kişi­lerin erk­enden salıver­ilmesinin önüne geçilme­si hede­fleniy­or. Döne­min Başbakanı Manuel Vall­s’in getirdiği değişik­lik­le 2015 yılın­dan bu yana “Fransa’­da bel­ge­siz ve onaysız kalmak” bir suç teşk­il etmiyor.

• Uzun vadeli idari gözaltı getir­iliy­or. Başvu­rusu kab­ul edilmeyen kişi­lerin sınırdışı edilme­si için uygu­lanan idari tutuk­la­ma süre­si 45 gün­den 90 güne çıkarılıy­or ve bu sürenin 3 kez yeniden uza­tıla­bilme­si olanağı getir­iliy­or. Bu maddeyle de sığın­ma talebi red­dedilen kişinin ayrılığının kolay plan­lan­ması ve geri gön­der­ilen ülkeyle müza­k­erelerin kolay­laştırl­ması hedefleniyor.

• Sığın­ma başvu­ru­ları hız­landırılıy­or. Mev­cut uygu­la­ma­da bir yabancının Fransa’­da Mül­te­ci ve Vatan­daşlık Koru­ma Büro­su’­na (OFPRA) sığın­ma talebinde bulun­ması için 120 gün süre ver­iliy­or. Ardın­dan da karara iti­raz etmek için 30 gün süre tanınıy­or. Yeni yasay­la, başvu­ru süre­si 90 güne, iti­raz süre­si de 15 güne indiriliyor.

Mül­te­ci başvu­rusun­da bulu­nan­lara duruş­maya video-kon­fer­ans yoluy­la katıl­ma uygu­la­ması getiriliyor.

Yasa par­la­men­to­nun üst kanadı Senato’da da kab­ul edilirse yürür­lüğe girecek.

Önemli iki nokta:

• Çocuk­lar da tutukevlerine…

Tüm muhale­fet par­ti­lerinin bir­leşerek verdiği önergelerin hep­si ikti­dar tarafın­dan red­dedil­ince, çocuk­ların da aileleriyle bir­lik­te“mül­te­ci idari tutuke­vi” diye de çevire­bile­ceğimiz, “cen­tre de réten­tion admin­is­tra­tive (CRA)”, denilen merke­zlerde tutul­masını düzenleyen 16. madde kab­ul edildi.

Özgür­lük­ten alıkoy­ma mekan­ları müfet­tiş­lerinden birinin (CGLPL — Con­trôleur général des lieux de pri­va­tion de lib­erté) 14 Hazi­ran’­da yayın­ladığı rapor­da 2018’de, ‑yani henüz yasa oya sunulup yürür­lüğe girme­den- 77 çocuğun bu merke­zlerde yasa dışı olarak tutul­duğunu belirt­tiği­ni bura­da hatır­lat­mak isterim.

• Dayanış­ma suçu…

İki­nci önem­li bir nok­ta da mül­te­cilere destek olan­lar­la ilgili… Yasa üzerinde yapılan görüşmel­erde hükümetin de savun­duğu, “dayanış­ma suçu” olarak tanım­lanan ve göç­men­lere yardım eden Fran­sı­zlara ver­ilen cezaların hafi­fletilmesi­ni öngören değişik­lik öner­ge­si ise 21’e karşı 133 oyla kab­ul edildi.

Neo-nazi faşistlerden göçmen ve mülteci karşıtı kampanya

Avrupa’da asla evinizde olmay­a­cak­sınız, evinize dönün!”

Yasanın par­la­men­to görüşmeleri sür­erken, ultra-mil­liyetçi ve “neo-nazi olarak tanım­lanan “Généra­tion İdent­it­aire” yani “Kim­likçi Nesil”, adlı ırkçı faşist grup, İtalya-Fransa sınırın­da­ki Alp dağların­da bulu­nan Echelle Tepesi’ne can­lı barikat kur­du. Fran­sız ultra mil­liyetçi­leri, “Alpler misy­onu” adını verdik­leri bu eyle­mi göç­men­lerin “sınır­dan geçmedik­lerinden emin olmak” iste­dik­leri için düzen­ledik­leri­ni dile getirdil­er. 100 kadar ırkçı faşist, tep­eye plas­tik bariy­er­ler­den sem­bo­lik bir sınır çek­tik­ten son­ra üzerinde “sınır kapalı” yazan bir pankart açtılar.

Fran­sız milis faşist­lerin bu eylem­ine karşı bir araya gelen 150 kadar İtalyan anti-faşist ise, mül­te­ci­leri de yan­ları­na alarak büyük bir kor­tej halinde Fran­sız sınır geçiş nok­tası Montgenèvre’e geldil­er. Jan­dar­ma bariy­er­leri­ni zor­layan anti-faşistler göç­men­lerin geçme­si için bariy­er­leri kıs­men de olsa aşmayı başardılar.

Anti faşist­lerin bu dayanış­ma eyle­minden son­ra, Fransa içiş­leri Bakanı Gérard Col­lomb, böl­g­eye önem­li sayı­da ek güven­lik gücü gön­derdik­leri­ni açıkladı.

Ancak İtalya Fransa sınırın­da­ki anti faşist mül­te­ci dayanış­ması, bütün bu güven­lik önlem­ler­ine, tutuk­la­malara ve de milis faşist­lerin saldırı ve engele­mem­ler­ine rağ­men devam ediyor.

1400 km’lik göçmen dayanışma yürüyüşü

İtalya ve Fransa’­da­ki mül­te­cil­er­le dayanış­ma gru­plarının başlat­tığı bu yürüyüş, Avru­pa Bir­liği ülkelerinin mül­te­cilere ve göç­men­lere yöne­lik ırkçı poli­tikaları­na ve bu poli­tikaların beslediği ırkçı fasit saldırılara dikkat çek­meyi amaçlıyor.

İtalya’nın Ven­timiglia kasabasın­dan yola çıkan aktivistler, mül­te­cil­er­le dayanış­ma için yak­laşık 1400 km’­lik bir yol katedecekler.

Yürüyüşe, 2015 yılın­da Fransa’ya git­mek isteyen 17 mül­tecinin hay­at­larını kay­bet­tiği bir araç parkın­da yapılan bir dakikalık saygı duruşuy­la baş­landı. Fran­sız göç­men derneği Auberge des Migrants yetk­ililerinden Maya Kon­for­ti, yürüyüş önce­si bir açık­la­ma yaparak, “Bugün birçok kişi bura­da top­landı ve umarım bu yürüyüş ivme kazan­mamızı sağlay­a­cak. Tüm Fransa ve Avru­pa’yı yürüyüşümüze katıl­maya dav­et ediy­o­rum” dedi.

8 Tem­muz’­da Calais’de bite­cek olan bu uzun ürüyüş halen devam ediyor.

Paris…

Bu yazının ana eks­eni­ni oluş­tu­ran İtalyan-Fran­sız anarşist­lerinin sınır boy­ların­da bir­lik­te oluş­tur­duk­ları mül­te­ci dayanış­ması ise, doğru­dan antifaşist mücadel­eye ve bu mücade­lenin şekil­lendirdiği yeni tip dayanış­ma biçim­ler­ine, antifaşist koor­di­nasy­on­lara, orga­ni­za­sy­on­lara dikkat çekmekte.

Daha fazla uzat­mayayım ve şim­di gelin hep bir­lik­te sınır boy­ların­da bir mül­te­ci yol­cu­luğu­na çıkalım.

ZAD barikatlarından üniversite işgallerine,
ve oradan sınır boylarına uzanan bir uzun yolculuk

Önce Marsilya’­dan oto­büsle Alp böl­gesin­de­ki ilk büyük durağımız Gap’a gide­ceğiz. Bura­da bizi karşılay­a­cak ZAD’cı yoldaşlarımızın aracıy­la 25 km ötede­ki, Veynes vadi­sine, yani Alp dağlarının eteğin­de­ki ZAD işgal çiftliğimize (kollek­tif) geçe­ceğiz. Bir kaç gün son­ra da yakın­lar­da­ki bir mül­te­ci dayanış­ma kollek­tifinin etkin­lik­ler­ine katıla­cağız. Daha son­ra da, nihayet yol­cu­luğu­muzun asıl etabı­na, Bri­ançon’­da­ki sınır boyu­na doğru yol alacağız.

Bana eşlik etm­eye hazır mısınız?
Hay­din o zaman, gidiyoruz…

Marsilya otog­a­rın­dan kalkan oto­büsüm 3 saat 44 daki­ka son­ra Gap otog­a­rın­day­dı. Garın önünde, hurdalık salaş bir arabaya yaslan­mış beni bek­liy­or ZADis­tan­lı yoldaşlar…

Onlar­la en son 2016 ‘da Caleis mül­te­ci kam­pın­da, ZAD-No Bor­ders mül­te­ci savun­ma dirensinde buluşmuştuk.

Yak­laşık bir ay boyun­ca gaz bom­baları yağ­mur, çamur ve griple mücadele edip ZAD’­da yeniden bir araya gelmiş ancak hemen son­ra da fark­lı şehirlerde din­len­mek üzere ayrılmıştık.

Ve şim­di, iki yıl aradan son­ra yeni bir mül­te­ci savun­masın­da, İtalya-Fransa arasın­da­ki sınır boy­ların­da, ZAD dayAnış­masın­da yeniden bir araya gelmiştik. Kucak­laştık yine sımsıkı…

O kavuş­ma anın­da can dos­tu­muz Kul­li de, dili dışar­da, kuyruğunu sal­la­yarak koşup gel­di sarıldı boynu­ma. Kul­li, bir labrador kır­ması. Zeki, vefakar, cefakar ve direnişçi bir anne. Fransa ve İsp­anya diyarların­da­ki uzun direniş ve dayanış­ma yol­cu­luk­larımızın ayrıl­maz baki dos­tu. Onu Yunanistan’­da­ki direnişçi yoldAşlarımızın can dos­tu, Loukanikos’a benzetiyorum.

Sınırsız ve özgür bir dünya düşümüzün peşinde, biz­im­le bir­lik­te diyar diyar adım­layan, git­tiğimiz her ZAD böl­ge­sine ken­di canın­dan yeni özgür can­lar bırakan yoldaşımız, Kul­li’miz o bizim.

Salaş, kir­li, çamurlu, çakar çak­maz arabamızın kon­tağı iki çevir­işte çalışıy­or ve Alp dağlarının sil­sile silüet­leriyle süslediği o yeşil ve bakir vadil­er boyu, soh­bet ve şarkılar eşliğinde yol alıy­oruz… Kül­li ara­da bir arka baga­j­dan uzanıp başını omzu­muza yaslıy­or… Önce yakın­lar­da­ki yeni işgal edilen mül­te­ci kollek­tifine uğrayıp bir mik­tar dayanış­ma erza­ğı bırakıy­oruz. Son­ra da tekrar salaş çakar çak­mazımıza binip yolu­muza devam ediyoruz.

Gün ağır ağır dönüy­or. Ala­cakaran­lık­ta kar serin­liğinde, sıcak bir soh­bet eşliğinde iler­liy­oruz. Çok geçme­den Alp dağların­dan kop­up gelen köpük­lü kar sularının coşarak aktığı bir ırmağın kenarın­da, tipik ZAD mimarisiyle derme çat­ma kurul­muş işgal çiftliğinin önünde duruy­oruz. Çifliğin kapısını Bask ülkesin­den bir yoldAş açıyor.

Neşeli espril­er, nar­alar eşliğinde selam­laşıp tanışıyoruz.

Bask anarşist Dany’nin hazır­ladığı küçük bir sofra­da Miguelin ve Kek­ou’­nun gitarın­dan George Brassens, Marc Ogeret ve Léo Fer­ré’­den anarşist ezgiler, fla­menko ve bask şarkıları din­liy­oruz. Biralarımızın, bit­tiği, yıldı­zların düştüğü o çakır vak­it an geldiğinde ise, dağların, yol­ların, orman­ların ve barikat­ların asi kur­du Kek­ou ‚bana kala­cağım kar­a­vanın yeri­ni gös­teriy­or. Sırt çan­tamı alıp küçük kar­a­van­da­ki ilk uyku­ma yıldı­zlar denize dalar gibi dalıyorum.

Birkaç gün son­ra, hep bir­lik­te Bri­ançon’­dan önce­ki bir köyde bir baş­ka mül­te­ci kollek­tifinin hazır­ladığı dayanış­ma kon­ser­ine gidiy­oruz. Küçük bir alter-fes­ti­val bu. Konuş­malar, tanış­malar, yemek, içki derken konser gece geç saatlere kadar devam ediy­or. Kon­ser­den son­ra hep bir­lik­te kollek­tifin yurtluğu­na geçip uykuya çekiliyoruz.

Erte­si gün sabah Kek­ou’­nun sesiyle uyanıp kalkıy­oruz ve doğru­ca gidip gece­den kalan fes­ti­val enkazını kaldırıy­oruz. Küçük bir kollek­tif kah­valtı­dan son­ra, Kek­ou’­nun öner­isiyle bir grup Afrikalı mül­te­ciyi de yanımıza alıp, az ileride­ki ırmağa doğru gidiyoruz.

Irmağın kıyısın­da Afrikalı genç mül­te­cil­er­le bir süre soh­bet ettik­ten son­ra hep bir­lik­te güneşin yakıcı sarı sıcağı­na gülüm­seyip, yük­sek kar­lı dağlar­dan pırıl pırıl eriy­erek gelen serin sulara bırakıy­oruz kendimizi.

Ren­k­ler­im­izin ve dil­ler­im­izin ayrılığının buz kestiği bu anlar­da bir kez daha anlıy­oruz ki,“özgürlüğümüzün” ren­gi de dili de ortak.

Devamı gele­cek..

1 | Sınır boy­ların­da • Ölmek ya da ölmemek
2 | Sınır boy­ların­da • Irkçı bariy­er­ler ve dayanışma
3 | Sınır boy­ların­da • Par­mak ucun­da yürümek
4 | Sınır boy­ların­da • Özgür­lüğün diğer adı ölüm
5 | Sınır boy­ların­da • S O S …— …
6 | Sınır boy­ların­da • Pusu­lar ve kadın dayanışması
7 | Sınır boy­ların­da • Dayanış­ma suç değildir!


Başlık fotoğrafı: Chez Jesus — Rifu­gio Autogestito

Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Ji kerema xwere dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas.
You may use and share Kedistan’s articles and translations, specifying the source and adding a link in order to respect the writer(s) and translator(s) work. Thank you.
Por respeto hacia la labor de las autoras y traductoras, puedes utilizar y compartir los artículos y las traducciones de Kedistan citando la fuente y añadiendo el enlace. Gracias.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.