Zehra Doğan’ın bu röpor­taj serisi 3 mart 2015 tar­i­hin­den itibaren dört bölüm halinde JINHA tarafın­dan yayın­landı. Aynı yıl Zehra serinin ilk bölümü olan “DAİŞ’in esir pazarların­da kaçan Ezi­di kadın­ların çığlığı” ile Metin Gök­te­pe gazete­ci­lik ödülüne layık görüldü. 

Zehra’nın, ödül töreninde de belirt­tiği gibi (video), o dönemde basın,“konunun gün­demde olmadığını” ileri sür­erek, DAİŞ’in Ağus­tos 2014’ten itibaren Ezi­di halkı­na yöne­lik soykırım saldırılarıları konusun­da, haber yap­madığı gibi, bu röpor­ta­jı da yayın­la­mak­tan kaçındı. Dolayısıy­la, uzun süre boyun­ca, Türkiye’de ve ulus­lararası basın ve kamuoyu Ezi­di kadın­ların sesine gerek­tiği gibi yankı ver­ilme­di. Bugün JIN­HA’ya destek olmak ve JINHA arşivine ek olarak erişi­mi ve görünür­lülüğü genişlet­mek amacıy­la röpor­ta­jın bütün bölüm­leri­ni fark­lı dillerde yayınlıyoruz.

Diğer bölümler izleyecektir. Erişmek için “Zehra Doğan interview” etiketine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bir daha asla” diyen Ezidi kadınlar öz savunma kurdu

ŞENGAL -

DAİŞ saldırıları­na karşı Êzidî kadın­lar Şen­gal dağların­da öz savun­ma bir­lik­leri­ni oluş­tur­du.  Araların­da DAİŞ’in elin­den kur­tul­mayı başaran­ların da olduğu kadın­lar, Sin­car dağının doruk­ların­da ilan ettik­leri Êzidî Kadın Meclisi bünyesinde erkek ege­men sis­teme karşı örgütlü mücadel­eye başladı.

Rojava’nın Dêrik kentin­den Şen­gal’e doğru yola çıkıy­oruz. Oluş­tu­ru­lan güven­lik kori­doru­nun son zaman­lar­da gerçek­leştir­ilen ham­lel­er nedeniyle tehlike­li olduğu­nun bil­gilendirilme­sine rağ­men yine de yola çık­mak istiy­oruz. Şen­gal’e ulaş­madan DAİŞ’in elin­de­ki kadın­lar için nasıl bir yol izle­nilmeli konusun­da eksik kala­cağımızı belirterek yola çık­mak­ta ısrar ediy­oruz, ısrarımız sonuç alıy­or ve bir süre son­ra iki YPG arabası kon­trolü ile yola çıkıy­oruz. Kürt aşk destanı Dewrêşê Evdî’nin yazıldığı Şen­gal dağları­na doğru çık­tığımız iki buçuk saat­lik yol­un neredeyse her karışın­da dökülen kan­ları, yüzlerce susu­zluk­tan ölen çocuk­ların kemik­leri­ni, çocuğu­na su veremediği için yaşamı­na son veren kadın­ları anım­sadıkça baharın yak­laş­masıy­la yeşil otların fil­i­zlen­mesiyle güzel görü­nen yol gözümüzde acı bir hal alıyor.

Çadır kentte canlılık var

Yol boyu acil önlemin bir an önce gerçek­leşme­si gerek­tiği konusun­da­ki düşünce kafamız­da daha da sağlam­laşıy­or. Zira bir haf­talık araştır­malarımız sonu­cu elde ettiğimiz 7 bin Ezidî, 150 Türk­men ve yüzlerce Süryani ve tam olarak sayıları tam olarak bil­in­meyen bin­lerce çocuğun kur­tarıla­ma­ması olasılığın­da durum daha da acı bir hal ala­cak. Yol boyu karşımıza çıkan yıkık evlerin arsın­dan iler­ley­işimizin ardın­dan Sin­car dağları­na varıy­oruz, tah­min­i­mizin dışın­da dağınık bir şek­ilde kuru­lan çadır kentler bizi karşılıy­or. Ara­balarımızın geçtiği her çadırın önünde oynayan çocuk­lar YPG arabasını görür görmez oyunu bırakıy­or, zafer işareti yaparak, “bijî serok Apo” slo­ganını atmaya başlıyor.

Şengal’de meclis kuruldu

On bin beş yüz Şen­gallinin kaldığı Sin­car dağın­da, Ezidîler’­den oluşan YBŞ savun­ma bir­liğinin önünde duruy­oruz. Birkaç dakikalık soh­betin ardın­dan kadın­lar­la bir araya geliy­oruz. Sin­can dağlarının çetin kışı­na sert duruşlarıy­la karşılık veren kadın­lar, saldırının ardın­dan öz savun­ma sis­tem­i­ni oluş­tur­muşlar.  Kadın­lar, oluş­tur­duk­ları Şen­gal Kadın Meclisi bünyesinde kur­tul­mayı başaran kadın­ları reha­bilite etme, “namus” adı altın­da kadın katliamlarının önüne geçme, toplum tarafın­dan dışlan­maya karşı mücadele etme ve DAİŞ çeteler­ine karşı silahlan­ma gibi faaliyetlerde bulunuy­or. 27 kişi­lik yöne­tim kuru­lu olan Şen­gal Kadın Meclisi’nin içinde kamuoyu­nun yakın­dan tanıdığı henüz yedi aylıkken katliam­da babası ve kardeş­leri katledilen ve annesi kaçırılan Lorin bebeğin annesi Sêvê Reşo da yer alıyor.

Eşimin başına ne geldi bilmiyorum”

Kerkük’te altı ay DAİŞ çetelerinin eline kalan Sêvê yaşadık­larını anlatıy­or: “Şehabî köyünde yaşıy­or­duk. Bir gün ansızın köyümüz bastılar. Bir çocuğum 3 yaşın­da diğeri ise henüz 7 aylık­tı. Eşi­mi biz­den ayırdılar. Başı­na ne gel­di bilmiy­o­rum ama onun da kafasın­dan koparılarak katledildiğinin duyu­munu alıy­o­rum. Bizi bir ara­ca koyup götürdüler. Çocuk­larım kaldı, arkam­dan ağlıy­or­lardı fakat hiçbir şey yapamıy­or­dum. O an çok kötüydü.”

Kadınlar defalarca satılıyor”

Koço, Tel Ahfar ve Musul’a beni götürüp sat­tılar. Bura­da bin­lerce esir kadın vardı ve her şey çok korkunç­tu.  Aylar­ca ellerinde kaldım ve onlara yemek yap­tım. Genç ve çocuk alan­lara tecavüz ediy­or­lardı, ben­im gibi daha yaşlı olan­lara ise yemek ve tem­i­z­lik gibi işler yap­tırıy­or­lardı.  Kaldığım evlerde sürek­li kadın ve çocuk değişi­mi oluy­or­du. Böylece kadın­lar defalar­ca satılmış oluyordu.

Yak­laşık altı ay ellerinde kaldım. Bu süre içinde neredeyse delire­cek gibi oluy­or­dum. Tecavüz ettik­leri çocuk­ların yaşları 3 yaşı­na kadar iniy­or­du. Bu tabloya şahit olun­ca çocuk­larımı daha çok mer­ak ediy­or­dum.  Çocuk­larımın da bir yer­lerde tecavüze uğradığını düşündükçe deli oluy­or­dum. Orada­ki çocuk­lara da sahip çık­tım ama elim­den bir şey gelmiy­or­du.  Durum­ları çok kötüydü.”

Ölü taklidi yaptım ve kurtuldum”

Bizi bir gün arabaya bindirdil­er, yol­da bindiğimiz ara­ba devril­di. Ön diş­ler­im kırıldığın­dan dolayı yüzüm kana bulandı. Ben de bunu fır­sat bilip ölü tak­li­di yap­tım.  Yanı­ma yak­laştık­ların­da hiç nefes alıp ver­med­im. Ölü sanıp beni orda bırak­tılar. Git­tik­lerinden tam emin olduk­tan son­ra var gücüm­le Sin­car dağları­na doğru kaç­maya başladım. Dağlara sığın­mayı düşünüy­or­dum. Buraya vardığım­da ise birçok kişinin zat­en buraya sığındığını görünce mut­lu oldum. Kızları­ma savaşçılar sahip çık­mış. Çok mut­luyum. Ben de bun­dan son­ra direnişe katıla­cağım. Kadın meclisimizi oluş­tu­rup bir daha katliam yaşan­ma­ması için örgütlenmeliyiz.”

Dağlara çıkıp savaşmalıydık”

Çocuk­ları YBŞ’ye katılan Êzidî Kadın Meclisi kuru­cu­ların­dan Şirin Sal­ih ile yap­tığımız görüşmede meclisin kuru­luş nede­nine değinerek, “73’üncü fer­mana karşı kadın bir­lik­leri oluş­tur­mak­tan baş­ka çare olmadığını anladık ve meclisimizi kur­duk” diy­or.  Şen­gal’e saldırı sırasın­da Êzidî­lerin dağılarak kaç­masını yan­lış bul­duğunu söyleyen Şirin, “Dağlara çıkıp savaş­malıy­dık. Erkek­ler de bizi hay­al kırık­lığı­na uğrat­tı. Onların bizi koruy­a­cağını düşündük fakat yanıldık. O neden­le kadın meclisimizi Sin­can dağlarının doruk­ların­da ilan ettik. Öz savun­ma bir­lik­ler­im­izi oluş­tu­rarak erkek ege­men sis­teme karşı mücadele ede­ceğiz” diye kaydediyor.

Bun­dan böyle mücade­leyi dağlar­da yürüteceğiz”

Bun­dan böyle kadın hak­ları mücade­lesi­ni dağlar­da vere­cek­leri­ni söyleyen Şirin şöyle devam ediy­or: “Bu dağlar­da çok bedel ver­il­di. Şim­di kadın­lar ve erkek­ler silahlandı ve ken­di hak­larını savunuy­or. Giden­lere kızgın değiliz onlar da can­larını kur­tar­mak iste­di, dönüp ken­di hak­ları­na sahip çık­malılar. Çocuk­lara tecavüz eden kafa koparan DAİŞ bize, YPG ve PKK’ye  “kafir” diy­or. Asıl kafir katliam yapan  kafa kesendir.  6 aydır bura­da açlık çekiy­oruz, dünyanın bir­lik olup bizi kur­tar­ması gerekiy­or.  Bu dağlar­da dire­nen­ler ben­im evlat­larımdır. Aslımıza sahip çıka­cağız. Bizi pazarlar­da satan­lar­dan intikamımızı alacağız.”

Şengalli kadınlar 8 Martı dağlarda kutlayacak

8 Mart dünya kadın­lar gününü Şen­gal dağların­da kut­la­ma hazır­lığı içerisinde olduk­larının bil­gisi­ni de pay­laşan Şirin, “Dire­nen kadın­lar olarak kadın mücade­lesinin sesi­ni dağlar­da haykıra­cağız. Artık kadın­lar daha bil­inçli, bunun daha ileri düzeyse ulaş­ması için çalışıy­oruz. Dünyanın yarısı kadın, bunun bil­incinde olarak kadın çalış­malarını sürdürüy­oruz. Son olarak tekrar dünyaya sesleniy­o­rum. Ezidil­er’in iler­leme­si ve ken­di hak­ları­na daha fazla sahip çık­maları için dünyanın ayağı kalk­ması gerekiy­or” diyor.

Konuk yazar Zehra Doğan

Kedis­tan Zehra Doğan özel dosyası (Fran­sız­ca, İngilizce, İsp­anyo­lca, Kürtçe, Türkçe)


Zehra Doğan • Reportage 3 | Femmes yézi­dies en autodéfense Cliquez pour lire

Kay­nak : JINHA arşivi
Bir daha asla’ diyen Ezi­di kadın­lar öz savun­ma oluş­tur­du (3)

Zehra Doğan on FacebookZehra Doğan on Twitter
Zehra Doğan
Auteure, mem­bre d’hon­neur de Kedistan
Jour­nal­iste, artiste. Jour­nal­ist, artist. Gazete­ci, sanatçı.