2016 yılın­da bir mül­te­ci olarak Avru­pa’ya geldiğim­den beri, yani 3 Ocak 2017 tar­i­hin­den bu yana, mül­te­ci prosedür­leri ve hikayeler­ine tanık oluy­o­rum. Hem ken­di yaşan­mışlık­larım hem de baş­ka yaşan­mışlık­lar üzerinden mül­te­ci­lerin yaşadığı psikolo­jik işkenceleri sizlere duyur­ma çabası içindeyim.

Daha önce­ki yazılarım­da yer­altı kam­pı­na yüzey­sel olarak değin­miş­tim. Bu yazım­da daha çok yer­altı kam­pların­da bir mül­tecinin hikayesi ve yaşadık­ların­dan yola çıkarak, yer­altı kam­pları ve bu sis­temin arka plan­larını sizler­le paylaşacağım.

Bazı yer­lerde tep­kil­er sonu­cu kap­atılan bazı kam­plar olsa da, kap­atılan kam­plar yer­ine şehir merkezin­den uzak, görün­meyen yer­lerde kam­pların açıldığı­na dair duyum­lar alıy­oruz. Mül­te­cilere yöne­lik bu yıldır­ma poli­tikaları ve psikolo­jik işkencel­er devam ediy­or. Bazı insan­lar bana “ama onlar kap­atıldı” diy­or­lar. Ben ise “işkencede zaman aşımı yok­tur” diy­o­rum. Bana göre yer­altı kam­pları bir psikolo­jik bir işkencedir. Kam­plar kap­atıl­sa da ora­da kalan insan­lar hay­at­ları boyun­ca ora­da yaşadığı trav­maların izleri­ni taşıy­a­cak­tır. Yer­altı kam­pın­da kalan bir kişinin ora­da yaşadık­ları hafıza­sın­dan asla sil­in­mez. O ruhun­da bir iz olarak kalır. Bu kam­pları duy­duğum­dan beri ve ora­da yaşayan­ları din­lediğim­den beri hem bir şok içindey­im. Ayrı­ca “neden ?” soru­ma bul­duğum cevap­lar beni dehşete düşürüy­or. Neden bazı insan­lar yer­altın­da bazı insan­lar yer üstünde koca­man evlerde yaşıy­or? Bu soru­lar ve cevap­lar beni kahrediy­or. Gökyüzü ve yeryüzü herkese yete­cek kadar büyük değil mi? Neden bu insan­lar yer­altı­na yol­lanıy­or? İsviçreli yetk­ilil­er “yer olmadığı için geçi­ci olarak oraya yol­luy­oruz” diy­or­lar. Nasıl yer yok? O büyük evlerinizde iki kişi kalıy­or­sunuz. Her evin sadece arazisinde 50 mül­te­ci yaşaya­bilir. Evet “bize yer yok” demek istiy­or­sunuz. “Yer yok”. Çok basit. Ama çok anlam­lı. Bir de gizli bir cevap bu… Biz mül­te­cilere dünya­da yer yok. Yeryüzünde yer yok. Peki doğ­duğu­muz toprak­ları sömüren ora­da savaşları alevlendiren ve oralara silah satan kim? Mül­te­ci­lik bir ter­cih değil bir zorun­lu­luk­tur. Biz neden doğ­duğu­muz toprak­ları bırakıp buralara geliy­oruz? Bu soru­nun cev­abını okuyu­cu­lara bırakıy­o­rum. Kısacası biliy­oruz bizlere yer yok. Ama biz yer istemiy­oruz. Biz yer ala­cağız. Ayrı­ca yaşam alan­larımıza ve bize yak­laşımınızı inceltilmiş faşist ve ben­cil duygu­larınızı ifşa edeceğiz.

Nedir yeraltı kampı ya da diğer adı ile “bunker”?

Yer yok” denil­erek, mül­te­ci­lerin sözde geçi­ci olarak yer­leştir­ildiği yer­ler aslın­da nük­leer savaşa karşı oluş­tu­ru­lan sığı­naklar, yani bunker­ler. Geçi­ci denilen süre 6 ay, ya da daha az ve fazlası ola­biliy­or. Bu mekan­lar pencere­sizdir, gün ışığı ve güneş görmez. Ora­da, saatin yok­sa gece mi gündüz mü olduğunu bile­mezsin. Üç gün oraya git­mezsen ilti­ca dosyan kap­atılır. Ayrı­ca ora­da yemek ver­ildiği için sosyal servisler­den çok az para ala­biliy­or­sun. Sen iste­diği­ni değil onların yap­tığı yemeği yemek zorun­dasın. Et yemeyen bir veg­ana et yedirmek bir psikolo­jik işkencedir. Oradan ayrıla­bilen insan­ların çoğu ancak dok­tor raporu alarak çıkabiliyor.

Nük­leer savaşa karşı oluş­tu­ru­lan bu tip sığı­naklar İsviçre’nin bir çok yerinde mev­cut­tur. Kaldığım kan­ton Cenevre’de 3 tane bunker vardır. Bunker karşıtı yürüş yapıldık­tan son­ra kap­atıldık­ları söyleniy­or. Cenevre’de de iki kez bu kam­plara karşı yürüyüş düzen­len­di. Bu konu­da res­mi bir açık­la­ma oldu mu bilmiy­o­rum. Yaz mevsimine kadar ora­da kalan arkadaşlarım­dan biliy­o­rum ki bu yer­altı kam­pları açıktı.

En son şehir merkezin­den uzak bir yerde parkın altın­da sadece siyahi­lerin kaldığını duy­dum. Sizin göz­lerinizin önünde de can­lan­ması için şöyle bir örnek verey­im… Cenevre’de Balex­erd alıver­iş merkezinin altın­da otopark, otoparkın altın­da mül­te­ci kam­pı olduğunu öğrendim. Genel­lik­le bekar erkek­lerin kaldığı bir kamp. Bir çok insan oradan alışver­iş yapar ama oranın altın­da bir mül­te­ci kam­pı olduğunu bilmez. İsviçrelilerin yüzde kaçı biliy­or bilmiy­o­rum. Bilen­ler de zat­en pek ilgilen­mez. Çünkü “yasalar böyle” ve “yer yok”.

Buna ses çıkarıl­mazsa bir çok mül­tecinin oraya yer­leştir­ilme­si, mül­te­ci­lerin ülk­eye gelmesi­ni engelle­m­eye yöne­lik, ve ilerde de uygu­lay­a­cak­ları bir yön­tem ola­bilir. Çok sayı­da mül­te­ci gelme­si duru­mun­da, yer­altı kam­pları yine “yer yok” diy­erek kul­lanılır. Cevap basit, “yer yok”. İsviçre’de sağcı bir par­ti “mül­te­cilere ev ver­meyin çünkü siz yer açtıkça onlar gele­cek” diy­or. Bu faşizm ve zeno­fo­bi değil mi? Mül­te­cilere ver­ilen kim­lik hiy­er­arşisi mül­te­cil­erde trav­ma yarat­mıy­or mu? Kim­lik­siz, N kim­lik, F Kim­lik, B kim­lik, C kim­lik vs. N kim­lik sahib­inin aldığı ekonomik destek­le F ve B kim­lik arasın­da fark var. Fakat hep­si aynı koşullar­da yaşıy­or. Örneğin, F otu­rum alır­san İsviçre dışı­na çıka­mazsın. Bu seya­hat özgür­lüğüne aykırı değil mi? B kim­lik ile Avru­pa’­da seya­hat ede­biliy­or­sun. C kim­lik ile gidilen yer­lere B kim­lik gide­mez. Evsi­zler var, yer­altı kam­pı var, kam­plar var… Stüdy­olar var, apart­man­lar var, evler var… Yeryüzü ve gökyüzü var. Bir de yer­altı var.

İsviçre’de yasal olarak herkesin “barın­ma hakkı” var. Ama nasıl bir barın­ma? Yer­altı kam­pları dışın­da diğer kam­pları gezdim. Kam­plar özel­lik­le engellilere, çocuk­lara, kadın­lara, eşcin­sel ve trans bireylere, ve genelde hiçbir mül­te­ciye uygun değil. Geçen­lerde bir arkadaşımın 2 yaşın­da­ki kızı düşüp çen­esi­ni yardı.

Dört kişi­lik bir oda­da kalınıy­or. Bir mül­te­ci dil öğren­mek için kolay­ca ders çalışa­maz. Dil kur­suna giden bir mül­te­ci savaş ortamın­dan geliy­or­sa ve bir çok sıkın­tı yaşamış ise onun dile kon­santre olması zor­dur. Annesi, babası ve arkadaşlarıy­la ne kadar What­sApp ile görüşse de özlem gidere­mez. Uyuduğun oda­da baş­ka bir mül­te­ci hor­luy­or ise sen uyuya­mazsın. Psikolo­jik soru­nun var ise ve uyku ilaçları kul­lanıy­or­san bile (ki bir çok mül­tecinin psikolo­jik sorunu var ve uyku ilaçları kul­lanıy­or) uyu­mak zordur.

Yer­altı kam­pı tama­men bir yıldır­ma poli­tikası ve psikolo­jik işkencedir. Genel­lik­le mül­te­cil­er dil bilmediği için ve hak ara­ma yol­larını bilmedik­leri için sis­temin verdik­leriyle yet­in­mek ve mev­cut uygu­la­maya uymak zorun­da kalıy­or. Bunu bilen yetk­ilil­er zat­en biz nasıl bir uygu­la­ma yaparsak karşı­dan bir iti­raz gelmez diy­or. Mül­te­ci­lerin bir kıs­mı geldik­leri ülkeyle karşılaştırıp duru­mun­dan gayet mem­nun ve “sonuç­ta bu devletin yasalarıdır” diyor.

Genel olarak İsviçre’de barın­ma hakkın var. Ama nasıl kamp­tan çıkıp ev bula­bilirsin? Konut hakkı ve ev bul­mak için inanıl­maz prosedür ve sınır­lar var. Kamp dışın­da ev bul­mak için Cenevre’de 2 sene baş­ka kan­ton­lar­da yıl sınır­la­ması var. Emlak şir­ket­lerinde ev bul­man için dil bil­men ve çalış­man gerekiy­or. Devlet kurum­ların­da “ev hakkı için yıl sınır­la­ması için herkes için geçer­li ve eşit­lik­te­dir” denilse bile, bu tama­men yalan ve yanılt­ma. Bu yıl sınır­la­ması tama­men mül­te­ci­leri etk­iliy­or. İst­at­iks­el bir veri araştır­ması yapılır­sa %70 mül­te­ci­leri %30 İsviçrelile­rd­en iki sene­den az süredir o kan­ton­da yaşayan­ları etk­il­er. Ben­im yaşadığım kan­ton­da, bir mül­te­ci iki sen­e­si bitmeden devletin loj­man­ları­na yazıla­maz. Emlakçılar ise, maaş dekon­tu ve bir mül­te­cide ola­may­a­cak bel­gel­er istiyor.

Bu sözde yıl sınır­la­masının eşit­lik temelinde bir yasa olduğu söylense de, bu tama­men mül­te­ci­leri etk­iliy­or. Kan­ton­da 2 yıl­dan fazladır kalan bir kişi zat­en dil öğren­miş olur, iş bulur ve emlakçı­dan ev de bulur. Kısacası bir mül­te­ci 2 senede ter­biye edilir. Sınır­lar ve prosedür­ler sınıf­sal süzgeçleme içindir. Ve bu anlam­da hiç bir zaman bir mül­te­ci ile İsviçrel­inin ile eşit ola­ma­ması söz konusu.

Lozan’­da yaşayan bir arkadaşım bana geçen­lerde bir video yol­ladı. Vidéo 2016 yılın­da, filmde tanık­lık eden mül­te­ci ile aynı kamp­ta kalan Evîn Pepûle tarafın­dan çek­ilmiş. Ken­disi gazete­ci­lik bölümü oku­muş ama gazete­ci­lik yap­mamış bir Kürt kadın mül­te­cidir. Şim­di Lozan üniver­sitesinde dil öğren­m­eye çalışıy­or. Video­nun çek­ildi­gi Bex kam­pı, Vaud ve Valais arasın­da bulu­nan kar­ma bir kamptır.

Sade ve basit Türkçesi­ni din­lerken, genç mül­tecinin afgan olduğunu anlaşıla­biliy­or. Yer­altı kam­pın­da kalan bu genç İsviçre’ye çok fark­lı ülkel­er­den geçerek, belir­li aralık­lar­la bekley­erek geldiği için yak­laşık 5 dil biliy­or. Kaldığı kamp­ta bazı mül­te­cilere ve ailel­er­le çeviri yaparken Evîn’le tanışıy­or­lar. Şu anda nerede ve ne durum­da olduğu bil­in­memek­te­dir. Video­da 2016 yılın­da 6 ay kaldığı yer­altı kam­pını ve nel­er his­set­tik­leri­ni anlat­mak­tadır. Geçi­ci koru­ma ve ver­ilen kim­lik­le iş bula­madığını ve aylar geçme­sine rağ­men bir gelişme olma­masın­dan duy­duğu ve yaşadığı sıkın­tıları ifade ediy­or. Ülke­sine geri gide­meye­ceği­ni vur­gu­larken, korku­ların­dan dolayı kim­lik bil­gi­leri­ni ve yüzünün ifşa edilmemesi­ni ter­cih etmiş.

Dos­toyevski’nin “Yer­altın­dan not­lar” diye bir kitap vardı. Yer­altı ede­biy­atı­na ait, metinler. Bu bir ede­biy­at yazısı değil, bir gerçek­lik­tir. Devlet eliyle yer­altı kam­pın­da tutu­lan mül­te­ci bir gencin gerçeği.…

9 aydır İsviçre’ye gelmişim. Ben bir mül­te­ciy­im. Hay­atım bel­li değil. Hala bek­liy­o­rum. Bura­da otu­ruy­o­rum şim­di. Yaşam yer­im otur­ma izn­im yok. İsviçre’de bir kamp­ta bek­liy­o­rum. 9 aydır ne otur­ma izn­im var nede uykum var. 5 kere psikolo­ji dok­toruna git­tim. Kafayı kay­bet­tik. Ben bilmiy­o­rum bura­da nel­er oluy­or. Annem vefat etti. 6 ay yer­altın­da bir yere ver­il­di. Bun­lar diy­or­lar ki bunker. Yer­altın­da kaldım. Kafa git­ti arkadaşlar. İlk kamp­ta 6 ay kaldım. Çok pis… Bir parça yer. Bilmiy­o­rum yani affed­er­siniz ama gerçek bir şey­dir. Çok küçük bir yerde sağ­da tuvale, sol­da yemek yeme yeri. Orta­da yatak yeri, öbür tarafta duş alma yeridir. 6 ay ora­da kaldık.

Ben bu hay­at­tan bir şey görmed­im. Yer­altı kam­pı han gibi bir yer­di. Ama çok pis… Her mil­let­ten her taraftan geliy­or­lar. Hala gelmeyen mil­letler­den var. Herkesin bir sıkın­tısı vardı. Sıkın­tı altın­da kaldım. Daha bel­li değil. Burası İsviçre… Burada­ki kanun çok zor. Baya bek­letiy­or­lar insanı. Bun­lar mül­te­cilere neden böyle davranıy­or­lar. Bilmiy­o­rum. Suçludur? Bir mül­te­ciy­im götürüp yer­altı­na atıyorlar.

Otur­ma iznin yok­sa çalışmıy­or­sun. Herşeyi boşver de senin uykun yok. Ben kafayı kay­bet­mişim arkadaşlar. İns­an böyle ola­maz. Sen kim­sin? Kim değilsin. Neden gelmişsin bu önem­li değil.

Adın nedir bilmiy­o­rum. Müs­lü­man mısın? İsevi misin? Bilmiy­o­rum. Yahu­di misin ? Bilmiy­o­rum. Aya mı tapıy­or­sun? Bilmiy­o­rum. Denize mi tapıy­or­sun? Önem­li değil. Önem­li olan senin içinde bir parça kalp var mı? İns­an mısın? Biraz insan­lığı tanıy­or musun?

Kimse bir mül­te­ciye böyle davrana­maz ve davran­mamışlar. Bu hay­at beni mecbur etti. Bu sorun­la kaldım. Buraya geldim. Bura­da hala bek­liy­o­rum. Bir iş ara­maya çalışıy­o­rum kendime. Bak­tım sağa sola. Her tarafa git­tim. Hat­ta hala arıy­o­rum. Bir kaç kuruş kazanayım. Onların verdiği aylık paray­la iş olmaz ki. Aylık aldığın para yemek parandır. Sen ayakkabı falan alsan o para sana yet­mez. Hala iş arıy­o­rum. Adam çalış­maya gidiy­or otur­ma izni yok. Kaldığım ülkede bana küçücük bir kağıt ver­mişler. O kağıt işi­mi gör­müy­or arkadaş. Ver­ilen kağıt­la iş bul­mak için gidiy­o­rum. Adama “kolay gelsin abi” diy­o­rum. “Mül­te­ciy­im, sıkın­tım var, çalış­mak istiy­o­rum” diy­o­rum. Cevap “çalışa­mazsın”. Ondan son­ra bu durum seni mecbur ediyor.

Okul diy­or­lar. Oku­la gidiy­or­sun. Otu­ruy­or­sun. Senin kafan nerede? Sen ne düşünüy­or­sun demiy­or­lar. Kafan yerde değil. [kafan yerinde değil demek istemiş] 9 aydır buraya gelmişsin hala bir kelime anlamıy­or­sun. Senin beynin yerinde değil. Kafan ailende. Beynin hep bir şey düşünüy­or. Yatağa gidiy­or­sun. Sağa dönüy­or­sun, sola dönüy­or­sun. Uyku hapı alıy­or­sun. Hap çalışmıy­or. Uyku yok.

Ben ken­di aile­mi ve anne­mi, kalbimin bir parçasını kay­bet­tim. Daha hala unutamıy­o­rum. Hay­atım hala bel­li değil. Ne ola­cak? Ne olmay­a­cak? Ağladım. İlaçların var. Dok­tor bana dedi ki yat­madan önce bir ilaç al. Ben her gece iki ilaç alıy­o­rum. İlaç çalışmıy­or. Hap­lar çalışmıyor.

Canım tehlike altın­da. Darbe yemişim. Ben­im bütün canımdır tarafım yaralı. Her tarafım kesik. Kemik­ler­im kırık. Gider­sem ters keser­ler. Bura­da hala bek­liy­o­rum. Bura­da kil­itlen­mişim. Bir şey elim­den gelmiy­or. Ken­di ailemide özlemişim. Küçük kardeşi­mi, birader­im ve babamı ama gide­mem. Gidemem.…

Video Fran­sız­ca alt yazılı olarak yayın­lan­mıştır. Lüt­fen fran­sız­ca konuşu­lan ülkel­erde­ki dost­larını­zla paylaşın.


VIDEO : Evîn Akman

Bir insan ne yaşarsa onu söyler. Bir insan neye tanık olur­sa onu anlatır. Ben gazete­ci­lik yap­maya çalışan birisi olarak çevremde olan­ları yaz­maya çalışıyorum.

Türkiye’de yaşarken hapis­hanel­er, LGBTİ hak­ları, mül­te­ci­lik, azın­lık kim­lik­ler, kültür ve sanat çalış­maları alanın­da yaz­maya ve haber yap­maya çalıştım. Avru­pa’ya geldiğim­den beri etrafım­da olan biten­leri gözlem­liy­o­rum ve ken­di deney­im­ler­im­den yola çıkarak aktar­maya çalışıy­o­rum. Son dönem­lerde çoğun­luk­la yine mül­te­ci­lik konu­ları­na yönelm­eye başladım. Bu, gele­cek için arşivle­mek amacıy­la, kişi­lerin yaşam hikayeleri­ni bel­gele­mek ve yaz­mak zorun­da olduğu­muz bir alandır. Yer­altı kam­pları­na dair bir belge­sel çalış­mam var. Bu yaşanan­ları bel­gele­mek istiy­o­rum. Buradan da çağrı yaparak bu kolek­tif çalış­maya ve bil­ince dav­et ediy­o­rum. Avru­pa’­da güçlü bir mül­te­ci hareke­tine ihtiy­acımız var.

Rosida Koyuncu on Twitter
Rosida Koyuncu
Auteure
Activiste LGBTIQ+, jour­nal­iste et cinéaste, en exil à Genève. LGBTIQ+ aktivist, gazete­ci ve sinemacı. Cenevre’de sürgünde bulunuyor.