Ham­bach­er Forst Ham­bach Ormanı, Kuzey Rhine-West­phalia, Batı Almanya, Köln ve Aachen arasın­da yer almak­ta. Yak­laşık 12 bin yıl­lık tar­i­hi ile, korun­ması gereken doğal orman­lar­dan biri olarak kab­ul edilen Ham­bach ormanı, biy­olo­jik çeşitlilik açısın­dan da oldukça zen­gin bir özel­liğe sahip. Orman­da 142 çeşit biy­olo­jik var­lık bulunuyor.

İNSAN KAYNAKLI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE BiR ENERJİ HAYDUTLUĞU: RWE

Ham­bach ormanı, 2012 yılın­dan bu yana Alman ener­ji şir­keti RWE tarafın­dan liny­it kömürü çıkar­mak için açık maden olarak kul­lanıl­mak­ta. Tar­i­hi orman yaşam alanın­da devasa bir kazıcı ile devasa bir liny­it madeni yaratan RWE şir­ke­tinin bu yaşam karşıtı hay­dut­luğu per­vasız­ca devam ederken, 2012’nin Ekim ayın­da bir grup eko-veg­an anarşistin orman yaşam alanını koru­mak için başlat­tığı “işgal et yaşat” hareke­tinin de başlangıcı oldu. Ekolo­ji mücade­lesinde önem­li bir çıkışa ve poli­tik duruşa vesile olan bu, “işgal et yaşat “hareketi, zaman­la ormanın asıl var­lık­ları ile kur­duğu dostluk ve yaşam bir­liği (alter­natif yaşam kültürü) ile de de tüm doğa dost­ları­na ulaşıla­bilir yeni, baş­kA bir yaşam alanı açmıştır.

hambach

Fransa’­da­ki ZAD Notre Dame-des-Lan­des otono­mu ile de dayanış­ma halinde olan Ham­bach ormanı yaşam sAvunucu­ları, (ben onlara, “sin­cap nin­jAlar” diy­o­rum) ağaçlar üzerinde kur­duk­ları bu çok kim­lik­li, yeni tip otonom hay­at­larıy­la pek çok yaşam savunucusuna moral ve ilham kay­nağı olmak­ta­lar. Bun­lar­dan biri de ben­im. Bende bir ZAD aktivisti olarak 2014 yılın­dan beri Ham­bach ormanının yaşa­ması için karın­ca kararın­ca da olsa, süreklil­iği olan bir dayanış­mAnın içindeyim.

Bu yazıyı da okuyabilirsiniz
 Hambach Forest’te kuşatmaya karşı direneceğiz!

KÖMÜR İÇİN KEMİRİLEN HANBACH ORMANI VE 50 KM ÖTEDEKİ COP 23 ZIRVASI

Ham­bach ormanı bu yıl­ki İkl­im zır­vasının top­landığı Bonn şehrine yal­nız­ca 50 km mesafede bulunuy­or. 2017 COP 23’te, geçtiğimiz yıl­lar­da olduğu gibi, siyaset ve siv­il toplum­dan çeşitli oyun­cu­lar bir araya geldil­er. Amaç sera gazı emisy­on­larını azalt­mak, iklim değişik­liğine uyum sağla­mak ve iklim değişik­liğinin ver­imlil­iği­ni artıra­cak pro­jel­er sun­mak. Bu pro­jelere ve gir­işim­lere katılan­lar arasın­da hükümetler, yer­el makam­ların tem­sil­ci­leri, fed­er­al devletler ve siv­il toplum kuru­luşları bulunmakta.

İkl­im hay­dut­ları ile iklim dost­ları arasın­da yaşanan ekolo­jik mücade­lenin COP 23’le olan bu yan yanalığı da oldukça manidar değil mi?

Ekokırımın dünya ölçeğinde vardığı için­den çıkıl­maz duru­mu düşündüğümüzde bu zirveleri düzenleyen­lerin ken­di elleriyle mahvet­tik­leri geze­gen­i­miz üzer­ine tartıştık­ları sözde iyileştirme çalış­malarının gerçek­lik üzerinde hiç bir kalıcı, bağlayıcı ve dönüştürücü etk­isi bulun­madığı, yal­nız­ca var olan vehameti geçiştirm­eye yöne­lik samimiyet­siz, göster­me­lik çalış­malar­dan ibaret olduğu, dünyanın dört bucağın­da yaşanan ve ardı arkası kesilmeyen insan kay­naklı ekokırım­lar bas bas bağır­mak­ta. Çok uza­ğa git­m­eye de gerek yok, COP 23 Bon iklim Kon­fer­an­sı, bu gözü dön­müş hay­dut­luğun ta yanıbaşın­da yaşanıyor.

Ken­di yasalarını, ken­di karar­larını kendi­lerinin çiğnediği, bu sis­tem içi cur­cu­nadan yaşam­dan yana bir sonuç çık­may­a­cağı çok açık. Eko sis­temin ken­di ken­di­ni yenileye­bilme yetisi­ni dumu­ra uğratan Kap­i­tal­izm artık ken­di ken­di­ni yenileme şan­sını da yitir­miştir. Hiç kuşkusuz, sis­tem yarat­tığı bu vahim sonuçların toplamı içinde, biraz olsun ken­di ömrünü uzat­a­cak iyileştirmel­er derdinde. Ancak bu çabası bile onun asıl var­lık nedeni olan kar hırsının önüne geçe­meye­cek kadar boş bir çabadır. Bu hay­dut­luğun bir tek çıkış yolu var: daha çok savaş, daha çok ekokırım, daha çok ölüm… Bugün yaşadığımız da budur.

PEKİ, NEREYE KADAR?

Bu soru­nun cev­abını kuşkusuz Kap­i­tal­izm ver­meye­cek. Tam ter­sine, Kap­i­tal­izmin mahvet­tiği yaşam alan­larımızı topy­ekün koru­ma cesare­ti­ni ve özgüveni­ni yeryüzünün bütün yaşam bileşen­leri adı­na kazanacağımız, sis­tem dışı o büyük insan­lık aile­sine dönüştüğümüzde BİZ, “yaşam dost­ları” yanıt­lan­mış olacağız.

Neyle ve nasıl?

Kesin­ti­siz, ve ken­di içinde pek çok alter­natif yaşam deneyi olan ekosyal bir mücadele ile… Tıp­kı şim­di, şu anda olduğu gibi…

33 kilo­me­tre kare­lik bir alana yayılan, ve Avru­pa’­da­ki en büyük tar­i­hi orman olan, Ham­bach ormanının geride kalan son yaşam alan­larını koru­maya çalışan biz, yaşam sAvunucu­ları ile, devlet destek­li RWE şir­keti arasın­da­ki mücadelede olduğu gibi…

Yeryüzünü kemiren endüstri hay­dut­ları dünyamızı terke­dene kadar bu son yeryüzü mücade­le­si gücümüzün son damlası­na kadar devam ede­cek. Bu kav­ganın tayin edi­ci özne­si ise artık ne o “pro­leter, komünist işçil­er” ne de o “pro­fesy­onel devrim­cil­er” ola­cak. Bu son yeryüzü kav­gasın­da devletçi ve insan merke­zli “komünist manifesto“lara, şablon dog­malara artık yer yok. Onlar ken­di tar­ih­sel dönem­lerinde­ki yanıl­gıları ve günahları ile bir­lik­te tar­ih sah­nesin­de­ki en köhne karan­lık yerdel­er şim­di. Bırakalım onlar bütün yanıl­gıları ve günahları ile bir­lik­te, ora­da, o dip­siz karan­lık­ta kalakalsın­lar. Ki hay­at yeryüzün­de­ki (hay­van insan, orman, su ve toprak) tüm yaşam bileşen­leriyle, ken­di özgür ve gerçek tar­ih­sel döngüsünü otorite­siz ve zor­balık olmak­sızın tamam­laya­bilsin ve eko­sis­tem biz koruyu­cu dost­larının iyi niyetli nihai arzusuy­la buluşabilsin.

Gerçi dün­den bugüne topy­ekün yarat­tığımız ekoparadok­sal nes­nel­liğimizin geldiği nok­tayı düşününce :

Sırf ken­di pos­tu­muzu ekolo­jik felaket­ten kur­tar­mak için yeniden doğal evrime girmek, kurum­larımız­da ve duyarlılık­larımız­da çok az şey değiştire­cek­tir. Doğa bir nesne (ama bu kez saygı duyu­lan değil, korku­lan bir nesne) olarak kalmayı sürdüre­cek, insan­lar da bu dünyaya araçsal olarak yönelmiş nes­nel­er (bu kez de kibir­li olmak­tan ziyade, yıkılmış nes­nel­er) olarak kalmaya devam ede­cek­tir. Yeşil kamu­flaj var­lığını sürdüre­cek ama ton­ları daha derin ola­cak­tır. Biz­im gözümüzde doğa, doğal yapısını kay­bet­miş, insan da insan­lığın­dan uza­k­laşmış olarak kala­cak, fakat aman­sız sanayinin fırın­larının yeri­ni güzel laflar ve oyalayıcılar, mon­taj hat­tının gürültüsünün yeri­ni duy­gusal geveze­lik­ler ala­cak­tır… Ne var ki, toplum öyle akıldışı bir hale gel­di ve kan dök­erek beslen­me biçi­mi o kadar büyüdü ki, toplumun her­han­gi bir gir­işi­mi toplum­sal ya da ekolo­jik hiç bir yasaya saygı göster­miy­or. Bu neden­le artık “uygar­lık” ve “meyvelerinden” ya da insan­lığın “iyil­iği” için doğay­la “uzlaş­mak­tan” konuşmayalım.

Uygar­lık” insanın “iyil­iği­ni” nadiren dikkate aldı, doğanınk­i­ni ise çok az umur­sadı. Verdiği “yemek­ler” ve “mezel­er” için doğaya ödeme yap­mamız gerek­tiği yönün­de­ki kafeterya imgesin­den kendimizi kur­tarana kadar bios­fer­le ilişkimiz temel olarak sözleşm­eye day­alı ve bur­ju­va kalacaktır.

Mur­ray Bookchin 
Özgür­lüğün Ekolojisi

Dolayısıy­la, doğay­la uyum­lu alter­natif bir ekodöngünün temel­leri­ni her an her yerde ata­mazsak eğer, doğanın “kay­nakları” için yapılan “pazarlık­lar” ve “uygun maliyetli alışver­işler” üzer­ine temel­lendirilen bayağı bir dünya­da yaşa­maya devam edeceğiz.

Sorun tam da bu aralık­ta yaşan­mak­ta şu an…

Büyük çoğun­luk “endüstri uygarlığı“nın kir­let­tiği ve her geçen gün daha zor soluk alıp vere­bildiği daha az sağlık­lı ve daha az yaşa­ma umudu taşıdığı yeryüzü ile olan ilişk­isi­ni sorgu­la­mak­la sorgu­la­ma­mak arasın­da debe­leniy­or hala. Bu en son ve en zor kırıl­ma aralığını geçmek, boynu­muzun doğaya olan bor­cud­ur. Bu bor­cu ödeye­ceğiz. İns­anl­ık olarak yer yüzünde kalan bun­dan son­ra­ki son ömrümüzü yaşa­mak için baş­ka şan­sımız yok.

HAMBACH ORMANI YERYÜZÜ SAVUNMASI BİR EKOMANİFESTODUR

Ham­bach’­ta 12 bin yıl­lık ormanı kuşatan ve toprağı kemiren kömür hay­dut­ları­na karşı ağaçlar üzer­ine kur­duğu­muz yaşam barikat­larımız, ne tek başı­na ormanı kur­tar­maya yöne­lik bir savun­ma, ne de tek başı­na ken­di kişisel dünyalarımızı endüstri toplumun­dan kur­tar­ma arayışıdır. Ham­bach ormanın­da­ki yaşam barikatımız, orman­da biz­im­le dostça yaşayan bütün asıl var­lık­ların bir­lik­teliği ile anlam kazan­mak­tadır. Bu arayış endüstri uygar­lığı­na ve onun bütün hay­dut­ları­na karşı, eko­sis­tem­den yana, yeni, alter­natif, ve çok kim­lik­li bir yaşamı başar­ma müjde­sidir. Yani her koşul­da yeşere­bilen, bir­birine uzak veya yakın yeryüzü dost­larının, nasıl bir­birine hay­at veren bir can suyu­na, moral değere dönüşe­bile­ceği­ni haykıran gerçek bir yaşam man­i­festo­sudur.

Yakın­da yeniden Ham­bach direniş ve yaşam alanın­da görüşmek üzere…

Hambach Forest
Internet sitesi | Twitter @HambiBleibt | Facebook

Hambach


Traductions & rédaction par Kedistan. Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Kerema xwe dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas.
Translation & writing by Kedistan. You may use and share Kedistan’s articles and translations, specifying the source and adding a link in order to respect the writer(s) and translator(s) work. Thank you.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.