Bugün, 22 Mart, “Dünya Su Günü”. Ve bu özel günde ulus­lararası bir çağrı yapıyorum.

Haydi, insana, hayvana ve yeryüzüne can suyu olmak için mücadeleye!…

Bilindiği üzere kap­i­tal­izm dünya su kay­naklarımız üzerinde büyük bir hege­monya kur­maya doğru iler­liy­or. Ama­zon orman­ları, Dako­ta, Hon­duras… Karad­eniz, Mun­zur ve Alakır nehirleri tehlikede. Ter­mik santral­leri, petrol boru hat­ları, insana, hay­vana ve yeryüzüne karşı büyük bir tehdit oluş­tu­ruy­or. Eğer bu gidişe bugün dur diye­mezsek, yakın gele­cek­te en doğal yaşam hakkımız olan suya erişim imkanımız büs­bütün ortadan kalka­cak ve 21.yüzyıl, dünya kap­i­tal­izminin su savaşları döne­mi ola­cak. Buna asla izin ver­meye­cek bir mücadele mümkün. Ama­zon orman­ların­da Belo Monte bara­jı­na karşı mücadele eden yer­li halk­lar, Hon­duras’­ta yaşamını su hakkı için feda eden Berta Cac­eres, Türkiye’de Karad­eniz, Der­sim-Mun­zur ve Antalya-Alakır’­da nehirleri için mücadele eden su dost­ları bu mücade­lenin mümkün olduğunu, bu gün yapıl­ması gerek­tiği­ni, tüm güç­leri ile haykırmaktalar.

Ben de bir ZAD aktivisti olarak bu mücadel­eye bir damla olmak isteyen bütün su dost­ları­na bir pro­je ile çağrı­da bulun­mak istiy­o­rum: Bu bahar yaz arası dönemde, ben­im­le bir­lik­te Fransa-Bor­do’­dan başla­mak üzere, kano ile su yol­larını takip ederek Marsilya’­da bulu­nan Dünya Su Kon­sey­i’ne git­meyi ve onlara suyun bir hak olduğunu ve satılıp pazarlana­may­a­cağını anla­tan Dünya Su Dost­ları Deklarasy­onu’nu ilet­m­eye var mısınız?


Güncelleme 7 Haziran 2017

Yol­cu­luğu­mun tar­i­hi kesin­leşti: 18 Hazi­ran 2017… 
Yol­cu­luğum ZAD NDdL autono­mun­dan yapacağım açık­la­manın ardın­dan yürüy­erek başlayacak.
Bor­do’­da ise kano ile Canal du Midi şu yol­unu izleye­ceğim, ve sırasıy­la Toulouse, Car­cas­son, Nar­bonne, Béziers, Agde, Sete’­den geçe­ceğim. Bu son durak­tan son­ra, Avi­gnon ve Marsilya arasın­da­ki su yol­u­na ulaşıp, tekrar kano ile Marsilya’ya kadar devam edeceğim.

final arrivée
Yol­cu­luğum gün içi sınır­ları dahilinde kon­akla­malı, gece ise, kanal boyun­da­ki güz­ergâh­lar­da, çadır­da din­lenerek geçe­cek. Yak­laşık olarak iki buçuk, üç haf­ta süre­ceği­ni tah­min ettiğim su yol­cu­luğu­mu 60 km ile sınır­la­mak istiy­o­rum. Yol­cu­luk boyun­ca gelişmeleri, fotoğraf ve video gün­lük­leri­ni yol­cu­luk için açılan Face­book say­fasın­da pay­laşa­cağım. Ben­im­le iletişime geçmek isteyen­ler, sadık.çelik@kedistan.net adresin­den ulaşabilirler.

 

Français > Appel : En canoë vers le Con­seil mon­di­al de l’eau !


22 Mart — Dünya Su Günü
1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini “Dünya Su Günü” olarak ilan etti.
İlk kez 1992’de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda önerilen “Dünya Su Günü”, gerek BM üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanmasında teşvik olması amacıyla bu isme bir gün adamak anlamında oluşturuldu.
Her üç yılda bir toplanan ve 2009’da İstanbul’da düzenlenen Dünya Su Konseyi’nde katılımı artıran Dünya Su Günü, artan su krizini, sosyal ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini tehdit eden bir olgu olduğunu vurgular.

Dünya Su Konseyi” ve madalyonun arka yüzü!

Dünya Su Kon­seyi (WWC) ve Dünya Su Forum­ları (WWF) aslın­da nedir ne yapar?

Temel ihtiyaçlarımız­dan ve aynı zaman­da hak­larımız­dan biri olan su, insan­lığın üre­tim biçi­minin kâr­lılık üzerinden belir­lendiği günümüzde, kâr edilebilir bir mal olarak değer­lendiriliy­or. Tüm kamusal hak­lar gibi su hakkımız da elim­iz­den alı­narak, devletler ya da özel şir­ketler eliyle alınıp satıla­bilir ve işletilebilir bir meta haline getiriliyor.

Bu meta­laştır­ma sürecinde, sürecin aktör­leri olan devletler ve özel şir­ketler, suyun piyasaya açıl­masının ide­olo­jik altyapısını oluş­tur­mak, sürecin plan­la­masını yap­mak, bu doğrul­tu­da atılan adım­ları merkezileştir­erek hız­landır­mak ve piyasayı araların­da pay­laş­mak üzere bir araya gel­erek ulus­lararası kurum­lar oluş­tur­muş, dünyanın değişik yer­lerinde kon­fer­anslar, forum­lar düzen­lemiştir. Kap­i­tal­ist-emperyal­ist sis­tem bu çabalar­la suyun ticar­ileştir­ilmesi­ni, su da ticari bir maldır/metadır ve piyasa­da her­han­gi baş­ka bir mal gibi alınıp satıl­malıdır (“kul­lanan öder” yak­laşımı) görüşüyle meşru­laştır­maya çalışmaktadır.

Küre­sel ölçek­te suyun yöne­ti­mi için oluş­tu­ru­lan ilk yapı, 1972 yılın­da kuru­lan IWRA-Ulus­lararası Su Kay­nakları Birliği’dir. ABD’de kuru­lan, Dünya Su Konseyi’nin kuru­cu kurum­ların­dan biri olan IWRA’nın oluş­tu­rul­masının ardın­dan suyun küre­sel ölçek­te yöne­ti­mi için toplan­tılar gerçek­leştir­ilmiş ve IWRA, bu görev için yeni yapılar kurul­ması­na ön ayak olmuş­tur. Günümüzde ise IWRA 110 ülke­den 1400 civarın­da şir­ket, kurum ve birey statüsünde üyeye sahiptir.

İlk kez hükümetler arası bir su kon­fer­an­sı Bir­leşmiş Mil­letler tarafın­dan 1977 yılın­da düzen­len­miştir. Ardın­dan 1980 yılın­da Bir­leşmiş Mil­letler, takip eden on yılı, “Ulus­lararası İçme Suyu Arzı ve Hijyen Koşullarının İyi­leştiri­lmesi” on yılı olarak deklare etmiştir.

1992 yılı­na gelindiğinde, ulus­lararası bir su kon­seyi kur­ma fikri ilk kez olarak Dublin’de yapılan BM Ulus­lararası Kalkın­ma ve Çevre Konferansı’nda ve Rio de Janerio’da yapılan Yeryüzü Zirvesi’nde öne sürülmüştür. IWRA, 1994 yılın­da Kahire’de düzen­lediği 8. Dünya Su Kongresi’nin özel bir otu­ru­munu bu konuya ayır­mış ve bu otu­rum Dünya Su Kon­seyi (DSK) kurul­ması yönünde bir önergeyle sonuçlan­mıştır. Böylece küre­sel su yöne­ti­mi konusun­da ver­ilmek­te olan dağınık, bir­birinden kopuk ve etk­i­siz çabaların bir şem­siye kurum altın­da bir­leştir­ilme­si gereklil­iği fikrinde ortak­laşılmıştır. 1995’te kuru­luş komitesi­ni oluş­tu­ran Dünya Su Konseyi’nin merkezi Fransa-Marsilya’da açılmıştır. Kon­sey, ilk toplan­tısını Mart 1995’te Kanada-Montreal’de, ikin­ci toplan­tısını da İtalya-Bari’de gerçek­leştir­miştir. Bu iki toplan­tı­da Dünya Su Konseyi’nin amaç ve hede­fleri tanım­lan­mıştır. Tem­muz 1996’da Dünya Su Konseyi’nin ilk geçi­ci Guvernör­ler Heyeti İspanya-Granada’da toplanmıştır.

Dünya Su Kon­seyi, belirlediği poli­tikaların hay­a­ta geçir­ilme­si için her üç yıl­da bir periy­o­dik olarak yap­tığı Dünya Su Forumları’nın bir­in­cisi­ni Mart 1997’de Fas-Marakeş’te gerçek­leştir­miştir. Marakeş Deklarasyonu’nun yayın­lan­ması ile su soru­nun­da Dünya Su Konseyi’nin lid­er­liği kesin olarak belir­len­miştir. Dünya Su Kon­seyi, “21. Yüzyıl­da Yaşam ve Çevre için Dünya Su Vizy­onu” geliştirme görevi­ni üstlen­miştir. Kon­sey, Mart 1998’de Paris’te, Fran­sız Hükümeti’nin işbir­liği ile gerçek­leştir­ilen Ulus­lararası Su ve Sürdürülebilir Kalkın­ma Konferansı’nın orga­ni­za­sy­onun­da yer almıştır.

2. Dünya Su Foru­mu (DSF) 2000 yılın­da Hollanda-Lahey’de yapılmıştır. Lahey’de yapılan ikin­ci DSF, DSK’nin su poli­tikaların­da belir­leyi­ci ola­cak karar­lar almıştır. Bu karar­lar şunlardır:

  • Bütün­leşik yöne­time bütün pay­daşları kat­mak (Bütün­leşik Su Kay­nakları Yönetimi),
  • Su hizmet­lerinin fiy­at­landırıl­ması­na bütün maliyet­leri dahil etmek,
  • Araştır­ma ve yenileştirme için kamusal fon­ları arttırmak,
  • Ulus­lararası su havzaların­da işbir­liği­ni arttırmak,
  • Su yatırım­larını büyük oran­da arttırmak.

2000 Lahey DSF’nun suyun ticar­ileştir­ilme­si konusun­da en önem­li kararı “Bütün­leşik Su Kay­nakları Yönetimi”dir. Bütün­leşik Su Kay­nakları Yöne­ti­mi, AB Su Çerçeve Direk­ti­fi temelinde bir kavramdır. Bu kavram­la doğal su kay­naklarının ken­di doğal coğrafi sınır­ları içerisinde yönetilme­si ve bu yöne­timde tekel­leri ege­men kıl­mak hedeflenmektedir.

Üç yıl­da bir toplanan Dünya Su Forumları’nın üçüncüsü ise Mart 2003’te Japonya-Osaka’da yapılmıştır. Bu forum­da Dünya Su Kon­seyi, 2. Dünya Su Forumu’nun taah­hüt­ler­ine uygun olarak Dünya Su Faaliyet­leri Raporu’nu yayımlamıştır.

4. Dünya Su Foru­mu 2006 yılın­da Mek­si­ka-Mex­i­co City’de yapılmıştır. Dünya Su Forumu’nun suyun küre­sel ölçek­te ticar­ileştir­ilme­si amacının halk­lar tarafın­dan anlaşıl­maya başla­ması sonu­cu 4. Dünya Su Foru­mu, yüz bini aşkın insan tarafın­dan yapılan büyük protesto­ların hede­fi olmuştur.

Küre­sel ölçek­te suyun yöne­ti­minin merkezi olan Dünya Su Konseyi’nin kuru­cu kuru­luşları, Ulus­lararası Su Kay­nakları Bir­liği (IWRA), Ulus­lararası Sula­ma ve Drenaj Komisy­onu (ICID), Kana­da Ulus­lararası Kalkın­ma Ajan­sı (CIDA), Dünya Bankası (WB), Ulus­lararası Su Kalite­si Derneği (IAWQ), Ulus­lararası Su Bir­liği (IWSA), Bir­leşmiş Mil­letler Kalkın­ma Pro­gramı (UNDP) ve Dünya Kon­ser­vasy­on Bir­liği (IUCN)’dir.

Günümüzde ise Dünya Su Konseyi’nin 65 ülke­den 340 üye­si bulun­mak­tadır. Dünyada­ki en büyük yatırım bankaları ve en büyük su şir­ket­leri, hükümet kuru­luşları, STK’lar, meslek bir­lik­leri ve akademik kurum­lar Konsey’in üyeleri arasın­dadır. Avru­pa Yatırım Bankası, Afri­ka Yatırım Bankası, Lyon­naise des Eaux, Group Suez, Price Water­house Coop­ers, Suez Envi­ron­ment, AREVA bu üyel­er arasın­da göze çarpanlardandır.

Fran­sız şir­keti olan Suez, 130’u aşkın ülkede faaliyet göster­mek­te ve 115 mily­on kişiye su sat­mak­tadır. Yine bir Fran­sız şir­keti olan Viven­di ile bir­lik­te, özel şir­ket­lerin pazarladığı suyun yüzde 70’ini sat­mak­ta ve yıl­lık ciro­ları toplamı 70 mil­yar doları aşmak­tadır. Çin’de, Hindistan’da, Güney Kore’de, Vietnam’da, Filipinler’de, Güney Amerika’da ve daha birçok ülkede yapılan özelleştirmel­erde su kay­naklarını satın alan ve işleten, bu iki şirkettir.(1) Antalya Belediyesi’nin yap­tığı su özelleştirmesinde de yine Suez Lyon­naise des Eaux karşımıza çıkıyor.

Konsey’de yer alan Dünya Bankası ve Kalkın­ma Bankaları da geri dönüşüm (suyun fiy­at­landır­ması) ve özelleştirme amaçlı kre­di finan­sör­leridir. Örneğin Çin’in Tian­jin ken­tinin su tesis­lerinin yenilen­mesi işlerinin özel sek­töre devrinde, pro­jenin finans­manı için Asya Kalkın­ma Bankası 130 mily­on dolar kre­di vermiştir.(1) Dünya Bankası da “son on yıl­da su pro­jeler­ine verdiği 20 mil­yar dolar ile özelleştirmelerin temel finan­sörü olmuş­tur. Hükümetlere verdiği borç anlaş­maları­na koy­duğu su özelleştir­ilme­si hüküm­leri ve özel sek­tör­le ilgili yan kuru­luşu IFC aracılığı ile su şir­ket­lerinin amaçları­na hizmet etmiştir.”(2)

Konsey’de Türkiye 41 üye ile en çok üye­si olan üçüncü ülke kon­u­mundadır. Dünya Su Kon­seyi üyelerinin %13’ünü Türkiye’den kurum­lar oluş­tur­mak­tadır. Türkiyeli kurum­ların büyük bir çoğun­luğu inşaat, mühendis­lik ve müteah­hit­lik alan­ların­da faaliyet gösteren şir­ketler­den oluş­mak­tadır. Cey­lan İnşaat, Doğuş İnşaat, Ece­tur, Eren İnşaat, Güriş İnşaat, İçt­aş İnşaat, Kiska İnşaat, Limak İnşaat, Nurol İnşaat, Peker İnşaat, Tefken Hold­ing, Yük­sel İnşaat ve Ünal Şir­ketler Grubu bun­lar­dan yal­nız­ca birkaçıdır. Bu şir­ket­lerin ortak özel­liği, baraj inşaatı, su altyapı hizmet­leri, atık su arıtım tesis­leri inşaatı gibi alan­lar­da yatırım­larının olması ve dünyanın en büyük su şir­ket­leriyle ortak çalışıy­or olmalarıdır. 5. Dünya Su Forumu’nun Su Köprüsü bül­te­nine göre, “Önümüzde­ki 15 yıl­da çevre teknolo­ji­ler­ine, tesislere 70 mil­yar Euro yatırım yapıla­cak­tır. Bu yatırım­lar esas olarak katı atık, tehlike­li atık, atık su ve yenilenebilir ener­ji alanın­da olacaktır.”(3) Bu alan­lar­dan kâr etme hede­fi olan inşaat ve su şir­ket­lerinin iştahlarının kabar­ması ve Dünya Su Kon­seyi orga­ni­za­sy­onun­da yer alarak bu pay­laşım­da belir­leyi­ci olmak istemeleri çok doğaldır. Bu şir­ket­lerin yanı sıra GAP, Devlet Su İşl­eri ve İSKİ gibi res­mi kuru­luşlar ve Türk Su Vak­fı da Dünya Su Konseyi’nin üyeleri arasındadır.

Dünya Su Kon­seyi amacını “Su kay­naklarının sürdürülebilir olarak kul­lanımı konusun­da çeşitli eylem pro­gram­larının hazır­lan­ması, su kay­naklarının ve çevrenin gele­cek­te­ki duru­muy­la ilgili olarak değişik senary­oların geliştir­ilme­si, su konu­larının daha uzun vadeli ve daha kap­sam­lı bir şek­ilde ele alı­narak küre­sel baz­da bir ‘düşünce kuru­luşu’ olarak çeşitli faaliyet­lerin gerçek­leştir­ilme­si” olarak tanım­la­mak­tadır. Ancak su kay­naklarının sürdürülebilir­liği ve herkese sürdürülebilir, güven­li su hizmeti sağlan­ması konu­ların­da sorun olarak sap­tanan nok­ta, geri bırak­tırılmış ülkelerin devlet­lerinin bu alan­lar­da gerek­li olan yük­sek maliyetli yatırım­ları yapa­ma­ması, yer­el yöne­tim­lerin bu hizmet­leri eksik olarak yer­ine getirme­si olun­ca; bu yatırım­ları yapa­bile­cek, hizmet­lerin daha “kaliteli” sağlan­masını başara­bile­cek olan özel sek­törün su piyasasın­da daha etkin olması, Kon­sey tarafın­dan soru­nun çözümü olarak sunul­mak­tadır. Bu “düşünce kuru­luşu”, böylece, üye­si olan büyük su tekel­lerinin çıkar­ları doğrul­tusun­da su piyasasını özel sek­töre açmaya ve bu tekel­lerin sek­törde­ki payını ve kâr­lılığını yük­selt­m­eye, suyu piyasalaştır­maya ön ayak olan bir kuru­luş olmak­tadır. Bunu yaparken halk­ların da görüş­ler­ine yer veren, dünya için en iyisi­ni bul­maya çalışan bir “düşünce kuru­luşu” görün­tüsünde olmak için forum­lar düzenley­erek bir toplum­sal meşruiyet kazan­maya çalış­mak­tadır. Bu forum­lar­la suyu piyasalaştır­manın ide­olo­jisi­ni yay­mak­ta; ticar­ileştirme ve özelleştirme uygu­la­maları­na karşı gelişe­cek toplum­sal muhale­fetin önünü almak için gerek­li toplum­sal, ide­olo­jik altyapıyı hazır­la­mak için forum­ları kullanmaktadır.

Dünya Su Kon­seyi Başkanı, aynı zaman­da dünyanın en büyük su şir­ke­tinin (Suez’e bağlı Mar­seilles Water Sup­ply Com­pa­ny) CEO’su Loic Fouchon’un “Su fat­urası­na, cep tele­fonu kadar ödeme yap­maya razı olur­sak hiçbir sıkın­tı kalmay­a­cak. Tüm insan­lık olarak bir ter­cih yap­mamız lazım. Yani ara­baların ben­zi­ni için har­cadığımız paranın yüzde 5’ini suya har­casak dünya­da su sorunu yaşan­maz” söz­leri Dünya Su Konseyi’nin su soru­nunu ele alış per­spek­tifi­ni açıkça ortaya koy­mak­tadır. Dünya Su Forumu’na göre, suyun tama­men ticar­ileştir­ilmesinin başarıl­masıy­la su sorunu çözüle­cek­tir. Mil­liyet gazete­si yazarı Mer­al Tamer’in Dünya Su Forumu’na ilişkin tanımı da çok etk­i­leyi­cidir: “Dünya Su Foru­mu, su ile ilgili küre­sel ortak aklı ortaya çıkart­mak için oluş­tu­rul­muş bir gir­işim. For­matı forum olan diğer tüm toplan­tılar­da olduğu gibi herkesin fikri­ni söyleye­bile­ceği bir pazar yeri; hiçbir kri­teri yok”(4). Foru­ma ilişkin yapılan “pazar yeri” ben­zetmesi, su soru­nunun çözüm plat­for­mu olarak mal­ların alınıp satıldığı bir pazar tanımı yapıl­ması, Dünya Su Kon­seyi ceph­esin­den çözümü açık­lıy­or. Bu çözüm, ulus­lararası su tekel­lerinin çözümüdür, halk­ların değil. Bu çözüm, halk­ların su hakkını garan­ti altı­na almıy­or; su tekel­lerinin kârını garan­ti altı­na alıyor.

Suyun piyasalaştırıl­masının ide­olo­jik plat­for­mu olan Dünya Su Forumları’nın 5.’si 16–22 Mart 2009 tar­ih­lerinde İstanbul’da, Sütlüce’de gerçek­leştir­ile­cek. 5. Dünya Su Forumu’nun ele ala­cağı başlık­lar arasın­da dikkati çeken­ler, Küre­sel Değişim­ler ve Risk Yöne­ti­mi, İns­ani Kalkın­manın ve Binyıl Kalkın­ma Hede­flerinin Geliştir­ilme­si, İns­ani ve Çevre­sel İhtiyaçlar Dikkate Alı­narak Su Kay­naklarının Korun­ması ve Yöne­ti­mi, İdare ve Yöne­tim başlığı altın­da “Su hizmetinde kamu ve özel sek­törün opti­miza­sy­onu”, Finans, Eğitim, Bil­gi ve Kap­a­site Geliştirme konu­larıdır. Görüldüğü gibi, başlık­lar arasın­da foru­mun ana hede­flerinden biri olan su hizmet­lerinin özelleştir­ilme­si konusu yok­tur. Ancak bu bize yal­nız­ca forum­da, halk­ların tep­kisi­ni azalt­maya yöne­lik kavram seçim­leri yapıldığını gös­terir. Örneğin su hizmet­lerinin özelleştir­ilme­si değil, “kamu-özel sek­tör ortak­lık­ları” ya da suyun piyasalaştırıl­ması değil, “herkese sürdürülebilir, güve­nilir su sağlan­ması” den­mek­te; su kay­naklarını işleten ve buradan büyük kâr­lar elde eden şir­ket­lerin su kay­nakları­na “sahip olmadık­ları”, yal­nız­ca bu kay­nakları “yönet­tik­leri” söylenmektedir.

Forum, ulaş­ma ve tem­sil etme iddi­asın­da olduğu dokuz temel grup tar­i­flemiştir. Bun­lar; kadın­lar, gençler ve çocuk­lar, iş dünyası ve sanayi, yer­el yöne­tim­ler, bil­im ve teknolo­ji, işçil­er ve işçi sendikaları, yer­li halk, çiftçil­er ve STK’lardır. 5. Dünya Su Forumu’nun bugüne kadar yukarı­da bahsedilen bileşen­lerin birçoğun­dan bağım­sız örgütlendiği aşikârdır. Bu gru­plar­dan iş adamları ve sanayinin, yani ulus­lararası şir­ket­lerin ve hükümet­lerin katılım­cı ve karar veri­ci olarak ağır bastığı, halkın ve işçi, köylü, kadın, genç gru­plarının hiç yer almadığı kolay­ca anlaşıl­mak­tadır. Foru­ma kayıt ücret­leri de bu duru­mu çok net yan­sıt­mak­tadır. Foru­ma bir gün­lük kayıt ücreti 100 Euro’dur. Halkın sözü geçen kes­im­lerinin bu ücreti karşılaya­may­a­cağı ve bugüne kadar forum bileşen­leri arasın­da olmayan bu kes­imin parayı ödemeleri koşu­lun­da bile her şeyi belir­len­miş bir forum­da etk­ili ola­may­a­cak­ları ortadadır.
5. Dünya Su Forumu’nun yapıla­cağı yer olarak Türkiye’nin seçilmesinin nedeni, Türkiye’nin bölgede su kay­nakları bakımın­dan en zen­gin ülke olmasıdır. Bu seçim göster­mek­te­dir ki ülkem­izde forum orga­ni­za­sy­onun­da yer alan su tekel­lerinin ve işbir­likçi­lerinin piyasaya açmak ve işlet­mek iste­dik­leri zen­gin su kay­nakları mev­cut­tur. Forum’un bura­da düzen­leniy­or olması, Türkiye’deki su kay­nakları ve hizmet­lerinin özel sek­töre devri açısın­dan anlam­lıdır. Suyun ticar­ileştir­ilme­sine duyu­lan istek gerek Türkiye’nin ser­maye kuru­luşları gerekse de hükümetçe pay­laşıldığı için, Türkiye foru­mun hede­flerinin uygu­lan­abile­ceği bir ülke olarak düşünülmek­te­dir. Aynı zaman­da Türkiye IMF, Dünya Bankası, GATS gibi ulus­lararası kurum ve anlaş­malar tarafın­dan ve AB uyum süre­ci gereği, tüm hizmetlerde olduğu gibi, su altyapı hizmet­leri­ni ve su kay­naklarını da ticar­ileştir­erek piyasaya açmaya mecbur bırakılmıştır. 1995 yılın­da imza­lanan GATS’ın önem­li mad­delerinden bir tanesinde, “Bu anlaş­ma hiçbir zaman ulus devlet­leri kamu hizmet­leri­ni özelleştirm­eye zor­la­ma hede­fi güt­memek­te­dir. Ama kamu hizmet­leri piyasa ölçeğinde ticar­ileştir­ilmek, rek­a­bete açık hale getir­ilmek zorun­dadır” den­mek­te, böylece imza­cı ülkelerin tüm kamu hizmet­leriyle bir­lik­te su hizmet­leri­ni de piyasaya açmaları zorun­lu tutulmaktadır.

Bu neden­le, 5. Dünya Su Forumu’nun Türkiye’de yapıla­cak olması, suyun ticar­ileştir­ilme­si yol­un­da atılan adım­ların hızlanacağı­na dair bir gösterge olması açısın­dan anlam­lıdır. TÜSİAD’ın Eylül 2008’de yayın­ladığı rapor­da, “Özel­lik­le gelişmek­te olan ülkel­erde gözle­nen temel sorun­lar; su kay­naklarının etkin­lik­ten uzak yönetilme­si, hizmet kalitesinin düşük­lüğü ve bunun sonu­cun­da ortaya çıkan negatif dışsal­lık­lar, karşılaşılan sorun­lara kısa sürede çözüm­ler üretile­meme­si, su ve atık su hizmet­lerinin kamu tarafın­dan destek­len­mesi sonu­cun­da maliyeti yan­sıt­mayan düşük fiy­at­lar nedeniyle suyun israf edilme­si, hizmetin getirisinin maliyet­lerin altın­da kalması, aşırı isti­h­dam ve gerek­li altyapı yatırım­larının hay­a­ta geçir­ile­meme­si olarak sıralanmaktadır”(5,6). TÜSİAD, soru­nun çözümü olarak, “Şebeke suyu hizme­tinin bir ekonomik mal olarak piyasa içinde fiy­at­landırıl­ması yak­laşımı ile bir­lik­te söz konusu hizmetin özel teşeb­büsler eliyle yürütülmesi”ni sunmaktadır(7). Hükümet de TÜSİAD gibi Dünya Su Foru­mu ile para­lel adım­lar atmak­ta, nehirlerin özelleştir­ilmesi­ni, kon­tör­lü sayaç uygu­la­malarını gün­deme getirmektedir.

Tüm bun­lar gös­teriy­or ki su kay­naklarımızın özelleştir­ilme­si, su hizmet­lerinin özel sek­tör tarafın­dan yönetilme­si sonu­cu su fiy­at­larının yük­selme­si ve yok­sulların, halkın büyük çoğun­luğu­nun suya erişi­minin engel­len­mesi, dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, ülkem­izde de çok yakın bir gele­cek­te karşı karşıya kala­cağımız sorun­lar ola­cak­tır. Suyun ticar­ileştir­ilme­sine ve su hakkımızın elim­iz­den alın­ması­na yol açan bu poli­tikaların mimarı ise Dünya Su Kon­seyi ve onun düzen­lediği Dünya Su Forumları’dır. Meksika’da 4. Dünya Su Forumu’na karşı gelişen protesto­lar­da olduğu gibi, Bolivya’da ve dünyanın birçok fark­lı coğrafyasın­da ver­ilen su mücadelelerinde olduğu gibi, Mart’ta İstanbul’da yapıla­cak olan 5. Dünya Su Forumu’na ve suyun ticar­ileştir­ilme­sine karşı, su yaşamdır, hak­tır, halkındır, satıla­maz temelinde örgütlenerek mücadele etmeliyiz.

NOTLAR
(1) “European Water Corporations and Privatization of Asian Water Resources”, Santiago Charles, 2002.
(2) “Water Privatization: The World Bank’s Latest Market Fantasy”, Barlow Maude ve Clarke Tony, 2004.
(3) 5. Dünya Su Forumu Bülteni, No:2, Eylül 2008
(4) Dünyada Suyun Patronu Türkiye Olabilir Mi?, Meral Tamer, Milliyet Gazetesi, 9 Ocak 2009
(5) Su Politiktir: Küresel Su Politikalarının Ulusal ve Yerel Ölçekte Yansımaları, Esra ERGÜZELOĞLU KİLİM, Mustafa ŞENER
(6) Küresel Su Krizine Çözüm Arayışları: Şebeke Suyu Hizmetlerine Özel Sektör Katılımı: Dünya Örnekleri Işığında Türkiye İçin Öneriler, TÜSİAD, 2008.
(7) Türkiye‘de Su Yönetimi: Sorunlar ve Öneriler, TÜSİAD, 2008.
KAYNAKÇA www.worldwaterforum5.orgwww.worldwatercouncil.orgwww.supolitik.org

Bu yazı Ivme der­gisi’nde yayın­lan­mıstır — Sayı 7 / Say­fa 21–26


Traductions & rédaction par Kedistan. | Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Kerema xwe dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.