Her yeni adım, her yeni başlangıç gibi ken­di içinde pek çok “ilk“in heye­canını barındırır. İlk olmak, ilk defa doğ­mak kadar güzel, mut­lu, umut­lu bir şeydir.

Ancak bunun bir de ters oran­tısı vardır ki, Türkiye gibi otorit­er tek “adam“cı, cin­siyetçi, baskıcı ötek­ileştiri­ci, erkçı, ırkçı, etçil ve tür­cü bir dünya­da bütün o iyi güzel ilk heye­can­larınız yer­ine, hop otu­rup hop kalkan, stres­li, edil­gen, çekin­gen bir kim­lik-siz de ola­bilirsiniz. Böyle­sine kar­maşık temel sosyo-kültürel etk­i­leri bulu­nan bir coğrafya­da bütün gayri insani ve gayri hay­vani süreğen­liğe, her tür­den şid­dete, baskı ve yasağa karşı “isyani” bir kim­lik­le karşı dur­maya çalışan bir kadın, veg­an, hay­van aktivisti, Yeşim Nuro­va ile Türkiye’de bu üç kim­liği ile var olmak üzer­ine konuştuk.

Sadık ‑Yeşim Nurova’­dan başlay­alım. Kimdir bu kadın?

Yeşim - Türkiye de yaşayan, bu geze­gende öldürülen ve en çok ezilen var­lık­lar olan hay­van­ların özgür­lüğü için çalışan biri.

S- Hay­van özgür­lükçülüğü ve veg­an­lık­la nasıl tanıştın?

Y- Çocuk yaşlarım­dan itibaren sokak hay­van­ları ile büyüyen biriy­dim. Çok sayı­da sokak hay­vanı­na bakıy­or­dum. Çeşitli eylem ve etkin­lik­ler düzen­liy­or­dum, hat­ta birkaç arkadaşım­la ”Kar­ganın sesi” adın­da çıkardığımız bir der­gi vardı. Hay­van hak­ları hareke­tinin içine daha fazla girdiğimde adaletin tüm hay­van­lar üzerinde olması gerek­tiği­ni anladım. Hay­van­lar üzerinde tüm sömürü ve zul­mün bitmesi için ilk adım veg­an-veje­taryen olmak olduğunu anladım. Bir süre veje­taryen­lik döne­minden son­ra adaletin yan­lış tarafını terkedip veg­an oldum. Veg­an­lık hay­van özgür­lüğüne açılan bir penceredir. Çünkü maale­sef, her veg­an hay­van özgür­lükçüsü değildir, ama hay­van özgür­lükçüsü olmak için veg­an olmak şart­tır. Veg­an­lık biz­im asla kişisel bir seçim­imiz ola­maz. Veg­an olmak biz­im gibi hissede­bilen diğer can­lılar için ayrım yap­madan, yer­ine getirmek zorun­da olduğu­muz etik ve adil sorum­lu­luk­tur. Hay­van­lar için adalet ve özgür­lük­tür. Yaşam­dan yana olmaktır.

Yeşim Nurova

S- Dün­den bugüne Türkiye’de ve dünya­da hay­van-insan-doğa ilişk­i­sine dair nel­er söyle­mek istersin?

Y- İns­an var olduğu sürece doğa ve hay­van­lar­la karşılık­lı bir iletişim içinde olmuş­tur. İns­anın ken­di­ni üstün bir tür görme­si, doğa ve hay­van­lar üzerinde üstün­lük kur­ma isteği, daha fazla açgözlülük,çıkar ve karşılık­lı rant ilişk­i­leri, insanın doğayı ve diğer insan olmayan tür­leri daha fazla sömürm­eye ve yok etm­eye yol açmıştır. Yeşim NurovaEkolo­jik yıkım, tür­lerin yok oluşu, iklim değişik­liği, insan­ların hay­van­ları bir mal ve kay­nak olarak görme­si, hiy­er­arşik yapı anlayışı ve her tür­lü hakimiyet isteği, yani bu tür­cü ide­olo­ji, doğa üzerinde çevre­sel yıkım­lara sebep olmuş­tur. Şid­det mod­ern çağ­da daha fazla büyüy­erek hay­van­lar ve doğaya karşı devam etmiştir. Kap­i­tal­izm ezm­eye, en zayıf hal­ka olan hay­van­lar­dan başlamış ve çeşitli sömürü sek­tör­leri oluş­tu­rarak parasal bir çıkar elde etm­eye çalışmıştır . Ve işte bu yüz­den, “hay­vancılık” denen sek­tör hem ekolo­jiyi tahrip ediy­or hem de yeryüzünün bütün can­lıları besleye­cek kadar gıda üretilmesi­ni de engel­liy­or. Geze­gende tüm tür­ler bir­biri ile bir iliş­ki içindedir. İns­anl­ar doğayı ve hay­van­ları sömürdüğü ve yok ettiği sürece aslın­da ken­di türünün de yok olduğu­nun farkın­da bile değil. Bizler, bu kap­i­tal­ist sis­temde tüm ezilen­lere karşı çık­malıyız, ve ”hak” kavramını sadece insan­lar için değil, tüm hay­van­lar ve doğayı da içine kap­say­a­cak şek­ilde genişletmeliyiz.


Sevmenin yeri bazı hayvanlar için kucakta
bazı hayvanlar için maalesef tabakta…


S — “Hay­van özgür­lükçülüğü” ile “hay­van­sev­er­lik ” arasın­da ne gibi bir fark var sence?

Yeşim NurovaY - Hep­imiz hay­van seviy­oruz ama sevgimiz bir üstün­lük görme, mer­hamet bir vic­dan anlayışı değildir. Ayrı­ca bana sevmek kelime­si bir “ayrım­cılık” gibi geliy­or. Hay­van sev­er, çiçek sev­er, kadın sev­er, içki sev­er gibi, ayrım­cı ve seçi­ci, cin­siyetçi bir örnek­leme gibi geliy­or. Bir insan, kafes içine hapsedilmiş bir kuşu da seve­bilir ya da akvaryum­da bir balığı… Sen sev­ersin ama köle­lik devam eder. Hay­van­sev­er­ler kedi ve köpek dışın­da­ki birçok hay­vanı yiye­cek ve mal kap­samın­da görüy­or. Yani sev­menin yeri bazı hay­van­lar için kucak­ta bazı hay­van­lar için maale­sef tabak­ta oluy­or. İşte biz buna tür­cülük diy­oruz. Bu yüz­den biz tür­cülüğü red ederken, diğer önyargı ve ayrım­cılık biçim­leri­ni de red ediy­oruz. Çünkü tür­cülük tüm ayrım­cılığın en orji­nal biçimidir. Tür­cülük hay­van­ların sömürülme­sine göz yumar. Hay­van­sev­er­lik karşılığın­da hay­van refahını getiriy­or. Hay­van refahı da hay­van sömürüsünü devam ettiriy­or. Hay­van­lar kul­lanıl­sın ama şart­ları iyileştir­ilsin anlayışı, daha büyük kafesler daha kon­for­lu alan­lar, çitler, köle­lik zin­cir­leri devam etsin anlayışıdır. Kısaca “refahçılık” hay­vanı sömüren endüstri­lerin ve devletin yararı­na çalışıy­or. Hay­van­sev­er­lik ve doğal olarak hay­van refahı insan merkez­ciği daha fazla önemser. Kısaca, “herşey­den önce insan” anlayışı. Eğer gerçek­ten tutar­lı bir hay­van­sev­er yada tutar­lı hay­van hak­ları hareketi içindey­s­eniz bütün hay­van­lar içim ayrım yap­mak­sızın adalet istemelisiniz.

S- ALF ‘e gele­lim… Hay­van Kur­tu­luş Cephesi’ne…

ALF

Y- ALF dünyanın her yerinde, bir merkezi olmadan, bir­birinden bağım­sız olarak, yani hiy­er­arşik bir yapıya sahip olmadan, ALF adıy­la özgür­lük eylem­leri yapan bir oluşum. Sömüren şir­ketlere karşı gelen, hay­van­ların tut­sak edildiği kafes­leri kıran, zin­cir­leri parçalayan, ve bu devlet destek­li sömürü kurum kuru­luşlara mad­di zarar­lar veren­lerdir. Hay­van­ların sömürülme­si ve katledilme­si için kul­lanılan her tür­lü mal ve mülkü yök eden ve hay­van­ları özgür­leştiren, gerçek özgür­lük savaşçılarıdır. ALF hay­van sömürüsünü red eder. Hay­van­ların her tür­lü sömürü ve esaret­ten kur­tarır, ve her yapılan ALF eyle­mi bir­birinden bağım­sız olarak gelişir. Hem, mezba­halar­dan, kürk, süt çift­lik­ler­ine, deney lab­o­ratu­var­ların­dan, hay­van­ların esaret içinde tutul­duğu tüm sömürü merke­z­ler­ine eylem­ler düzen­ler­ler, hem de bu yer­leri ifşa eder­ler. ALF bir orga­ni­za­sy­on olmadığı için ALF ve ALF eylem­leri asla dur­du­ru­la­maz, yok edile­mez. ALF bir­birinden bağım­sız ve bir­birinden haber­siz hücre örgütlen­me­sidir. Herkes ALF ola­bilir ve ALF eyle­mi yapa­bilir. Veg­an olduğunuz sürece her birinizde, her birinizin içinde bir ALF vardır !

Yeşim Nurova

 


Vejetaryen olduğunuz sürece adaletin yanlış tarafındasınız!


S- Hay­van özgür­lüğü ve veg­an­lık ilişk­isi ile Türkiye gibi İsl­am sorun­salı ile başı bela­da bir ülkede lit­er­atüre bile işlemiş. Örneğin şu dey­im­ler gün­lük yaşam­da sürek­li karşımıza çıkıy­or : “kur­ban­lık koyun”,“vay hay­van vay”,“eşoğlueşek”,“köpek”,“domuz”,“yılan”…  İns­an-hay­van-doğa ilişk­isi açısın­dan bu ne anla­ma geliy­or sence?

Y- Bir tahakküm biçi­mi olan tür­cülük ve zih­n­i­mize yer­leşmiş ikiyü­zlü dili insan­ların bir­bir­leri­ni överken de, söverken de hay­van­ları kul­lan­maya devam ettiriy­or. Tür­cülük hertür­lü sömürüyü getirm­eye devam ediy­or. Bu tür­cü söylem­ler tür­cülüğün en pratik halidir. Veg­an­lık ağzımıza yer­leşmiş cin­siyetçi, ırkçı, tür­cü söylem­leri ve hür tür­lü hay­van kul­l­lanımı ortadan kaldırır.

S- Türkiye’li bir veg­an hay­van özgür­lükçüsü olarak gün­de­lik hay­at­ta ne tür sorun­lar yaşıyorsun?

Y- Hay­van­lar aynı biz­im gibi yaşa­mak istiy­or, özgür olmak istiy­or. Hay­van sömüren insan­ların kendi­leri için bit­mez bahaneleri var. ”Hay­van­lar biz­im için yaratılmış, ata­larımız da et yiy­or­du. Allah’ın emri. Hay­van­ları yemezsek onlar bizi yer. Ama bitk­i­lerin de canı var” vs vs gibi… İns­anl­arın hay­van­lara yaşat­tığı sömürü ve zulüm varken, insan­ların ben­im için söyledik­leri, bana bakış açıları, hat­ta karşılaştığım zor­luk­lar umrum­da değil, onların bahaneleri kendi­leriyle nasıl çeliştik­leri­ni gös­terir. Veg­an­lığım asla ken­di veya ken­di çıkar­larım, ken­di kişisel ihi­tiyaçlarım için değildir.

S- Veg­an-vejeteryan tartış­maların­da en çok karşılaşılan ne gibi sorun­lar yaşanmakta?

Y- Veje­taryen­lik hay­van kul­lanımının devam­lılığını sağlar, hay­van­lar mal ve kay­nak olarak kul­lanaya devam edilirken, sömürünün daha insancıl yol­lar­la sağlan­masını­da mey­dana getirir. Mut­lu köle­lik gibi, insancıl kes­im, insancıl sömürü gibi.. Veje­taryen olduğunuz sürece adaletin yan­lış tarafındasınız.


Hem ZAD’daki hem de Hambach’daki eko direniş,
kapitalizme bir meydan okumadır!


S- Fransa ZAD, Almanya Ham­bach For­est gibi (hay­van özgür­lüğü ve veg­an yaşamı içinde barındıran) alter­natif eko alan­lar için mücadele eden ve giderek yaygın­laşan otonomik örgütlen­melere nasıl bakıyorsun?

Yeşim NurovaY- Dünyayı mahve­den tahakküm güç­lerin ekolo­jik yıkımı­na karşı, Ham­bach ormanı ve ZAD’­da­ki kollek­tif mücadele içinde olan yaşam savunucu­larının devrim­ci direnişiyle topy­ekün dayanış­ma içindey­iz. Devlet ve devlet destek­li rant, yıkım ve talan pro­jeleri, denizi, ormanı, havayı, suyu ve yaban hay­atı mahvet­mek­te ve büyük ekolo­jik yıkım­ları mey­dana getirmek­te birçok türün yok olması­na sebep olmak­tadır. Bu doğayı topy­ekün imha pro­jeler­ine karşı ken­di yaşam­ları­na ortaya koy­an eko mücadel­er, Hem ZAD’­da­ki hem de Ham­bach’­da­ki eko direniş, kap­i­tal­izme bir mey­dan oku­madır. Dünyanın birçok yerinden gelen aktivistler, hay­van özgür­lükçü­leri, anarşistler, bir çok yaşam savunucusu büyük bir kollek­tif mücade­leyi de taşıy­or. Özel­like bu otonom dayanış­ma, veg­an yaşamı da beraber getirmek zorun­da. Veg­an­lık ve veg­an bir yaşam sömürü ve zul­mün tüm biçim­leri­ni dışla­manın ve yaşamı tüm tür­ler üzerinde gözetmenin yoludur. Bura­da ağacıy­la, ormanıy­la, hay­vanıy­la, insanıy­la yok edi­ci güçlere karşı hep bir­lik­te büyük bir direniş var. Etik ve tutar­lı mücadelede de olması gereken de budur. Ham­bach ormanını ve ZAD’­da imha pro­jeler­ine karşı savun­mak için ormanı işgal eden yoldaşların direnişi devam ede­cek­tir. Mücadele devam ede­cek­tir. Barikat­lar kurul­maya devam ede­cek­tir. Ormanı yok eden makinel­er sabote edilm­eye devam ede­cek­tir. Devletin kanun­ları çiğ­nen­m­eye devam edile­cek­tir. Hay­vanı ile Ormanı ile Ağacı ile Toğrağı, suyu, insanı ile özgürce yaşam savunul­maya devam edile­cek­tir. Ve bizler, bura­da savaşan tüm yoldaşlara destek ver­m­eye de devam ede­ceğiz. Direniş ve mücadele kazanacak… Bu dire­nen­lerin zaferi olacak.

S- Kısırkaya gibi hay­van topla­ma kam­pları konusun­da nel­er düşünüyorsun?

Y- Kısırkaya ‚” Sokak­ta hay­van kalmay­a­cak”, ”sahip­siz hay­van kalmay­a­cak” gibi İBB­’nin ikiyü­zlü söylem­leri adı altın­da aslın­da tüm sokak hay­van­larını ölüme gön­der­ildiği ve bir araya top­landığı mod­ern bir tecrit alanıdır. Devasa bir hapis­hanedir. 20 bin kap­a­sit­e­den bahsediliy­or. Belediyel­er barı­naklar­da ya da sokak­lar­da­ki bir kaç hay­vanın can güven­liği­ni sağlaya­mazken ya da düzen­li bakım­larını yapa­mazken, hele ki sorum­suz, deney­im­siz, ve duyarsız bir per­son­el ile 20 bin hay­vanın tak­ib­i­ni ve güven­liği­ni nasıl sağlay­a­cak­tır? Barı­nakların duru­mu orta­da… Hep­si bir­er hapis­hanedir. İyi barı­nak asla yok­tur. Daha iyi barı­naklar ya da daha geniş kafesler için savaşmıy­oruz biz…

S- Son dönemde özel­lik­le Antalya ve yöresinde çıkan yangın­lar­da orman can­lılarının pek çoğu yaşam­larını da yaşa­ma alan­larını da kay­bet­ti. Bu da yetme­di, orman­da­ki yangın­dan kaç­maya çalışan bir sürü hay­van da asker­lerce kurşun­la­narak öldürüldü. Ben­z­er birşey Lice’de de yaşandı. Bütün bun­lar için nel­er yapıla­bil­di ve yapıl­madı, sence?

Y- Çoğu medya­da duyarsınız “yangın kon­trol altı­na alındı ney­se­ki can kay­bı olmadı” !! Ne kahre­den bir söylemdir bu… Tahakküm güç­lerin o tür­cü dil­leri için, yanan ağaçlar içinde kavru­lan hay­van­lar bir­er can­lı değildir… Lice’de olsun Roboski’de olsun, Devletin bu böl­gel­erde­ki yıkım ve imha poli­tası hem bir çok hay­vanı hem de doğayı yok etti. Roboski’de bir çok katır asker­ler tarafın­dan nefret ve intikam alır­cası­na kurşun­landı. Ölüm­den kaç­mak isteyen birçok katır da çitlere takılarak yara­landı, birçoğu kay­alık­lar­dan düşerek hay­atını kay­bet­ti. Bu böl­gel­erde maale­sef hay­van­ların tedavisi için vet­er­iner yok. Hiç bir ilaç çabuk bulu­namıy­or. Bu böl­gelere giden hay­van özgür­lükçü yoldaşlarımızın bizlere aktardık­ları duru­mun ne kadar vahim olduğunu bir kez daha ortaya koy­muş­tur… Bura­da hem insana hem doğaya hem hay­vana ‘HAK’ ihlali sürmek­te ve bu göz ardı edilm­eye devam edilmektedir.

Yeşim Nurova

S- Son olarak hak ihlal­ler­ine ilişkin bir mesaj ilet­mek ister misin?

Y- Biz hay­van özgür­lüğü aktivist­leri, veg­an­lar, ekolo­jistler, anarşistler, fem­i­nistler, yaşam savunucu­ları, Devletin hem hay­vana, hem insana hem de doğaya zor­la day­at­tığı bu mil­i­tarist takakkümün bir parçası olmayı şid­de­tle redediy­oruz. İns­anl­arı vic­dani red hakkını kul­lan­maya dav­et ediyorum.


Traductions & rédaction par Kedistan. | Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et en ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Kerema xwe dema hun nivîsên Kedistanê parve dikin, ji bo rêzgirtina maf û keda nivîskar û wergêr, lînk û navê malperê wek çavkanî diyar bikin. Spas
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.