Bask ülke­si Navar­ra böl­gesinde bulu­nan Komün köylere yap­tığım-ız- dayanış­ma yol­cu­luğun­dan dön­er dön­mez bu, oldukça yeni kollek­tif deneyler içeren güzel güz­er­gahı Kedis­tan için kaleme almaya koyuldum…
sadik celik bask 03ZAD Notre Dame Des Lan­des otono­mun­dan Almanya Köln-Han­bach For­est dayanış­ması­na git­tiğim gün­lerde şekil­lenen bu yol­cu­luğun asli fikir sahibi ZAD­cı kardeşim, yol arkadaşım Kev­in’­di. Daha önce­ki « voy­age mil­i­tant » yol­cu­luğu­mun da fikir sahibi olan Kevin, bir süre önce katır­lar eşliğinde katet­tiği bu yol­cu­luğu bu defa ben­im­le bir­lik­te git­meyi öner­miş ve bende hiç tered­düt­süz bu öner­iyi kab­ul etmiş­tim. Karar­laştırdığımız üzere Mart sonun­da Han­bach For­est dayanış­masın­dan. son­ra direkt güney Fransa’ya geçe­cek ve ora­da Kev­in’le buluşup İsp­anya Bask ülke­si Navar­ra böl­gesin­de­ki komün köylere doğru yola çıkacaktık.

pays_basqueVe nihayet 31 Mart sabahı mazo­tu­nun parasını bir ben­zin ista­sy­onun­da gitar çalarak kazandığımız, motoru küçük bir tak­si­den devşirme ödünç Kan­go tipi uydu­ruk bir kar­a­van­la yola çık­tık. Elim­izde bir İsp­anya har­i­tası, Beziers-Nar­bon istikame­ti­ni takip ederek Pays Basque-Navar­ra’ya doğru ilerledik. Hazır Navar­ra’­dan geçerken ve önümüde daha yol varken biraz Bask ülke­si tar­i­hin­den söz edelim.

Basklar Pirene’­lerin batısın­da yer alan, dört böl­ge­si İsp­anya’da, üçü Fransa’­da bulu­nan, Bask ülke­si olarak bili­nen ve çoğun­luğu Kuzey Navar­ra’­da yaşayan yer­li bir halk­tır. Bili­nen ilk bask devleti 9.yüzyılda kuru­lan Pom­plana kral­lığıdır. Bu devlet daha son­ra Navar­ra kral­lığı adını almıştır. Dil­leri baskçadır ve dil bil­im­cil­er tarafın­dan Hint Avru­pa dil­leri Avru­pa’ya yayıl­madan önce Avru­pa’­da konuşu­lan diller­den arta kalan tek dil olduğu söylen­mek­te­dir. Baskça izole bir dil olduğun­dan dolayı dünya­da hiç bir dille yakın akra­balığı bulun­ma­mak­tadır. Bir latin dili olan Gaskon­ca’­dan geçmiştir. Mod­ern Baskça­da Bask halkı kendine “Euskaldunak” adını ver­mek­te­dir. Bask ülke­si sosyo-poli­tik yapısı Fransa ihti­lalin­in arifesinde Pirene öte­si, Pirene berisi olarak tanım­lanıy­or­du .Bask illeri bu açı­dan oldukça ben­zeşik yapı­day­dılar. Halk her yerde özgürdü . Erk, düzen­li olarak toplanan “Halk meclisleri“nin dene­tlediği seçilmiş kişi­lerin elindey­di . Bur­dan da anlaşılıy­or ki Bask ülkesinin bu « özerk, bağım­sız, özgür »yaşam geleneği yüzyıl­lar boyu, kuşak­tan kuşağa devrol­muş ve nihayet yakın tar­i­he (1959–1990) kadar da bağım­sı­zlıkçı ETA hareke­tinin mücade­le­siyle sem­bolize olmuş­tur. Ancak 1990’ların başın­da dünyada­ki pek çok siyasal herekette olduğu gibi Baskçı ETA hareketi de fark­lı alter­natif arayışlara yönelmiş ve nihayet barışçıl demokratik mücade­leyi seçmiştir.

Bütün bu toplum­sal sosyal siyasal döngüye rağ­men Bask halkı o kendine has doğal özgür­lükçü karek­teri­ni koru­maya, ken­di dilin­den yaşam şarkıları söyle­m­eye devam ediyor.

ZAD diyarın­dan Bask diyarı­na uzanan komün dayanış­ması
, bizi ZAD ormanın­dan BASK dağları­na doğru götüren en önem­li, en güzel şey kuşkusuz dayanış­maydı. Biliy­or ve mer­ak­la izliy­or­duk bu özgür komün dağların­da­ki özgür yaşam­ları… Yaşam alan­ları olarak yabancı değildik bir­bir­im­ize. Biliy­or­duk ki o dağların çocuk­larıy­la aynı baş­ka bir dünyanın heye­canını taşıy­or­duk kalplerimizde…

İtoiz’de on yıl­lar süren baraj karşıtı ekolo­jik mücade­lenin bugün o dağlar­da doğan özgür komün çocuk­larının göz­lerinde nasıl berrak bir ışıltıya dönüştüğünü sev­inçle, coşkuy­la ve umut­la duyumsuyorduk…


BASK İtoiz’den ZAD Sivens’e ve Türkiye’ye uzanan Eko-Mücadele koşutluğu.

affiche itoizKap­i­tal­ist hay­dut­luğun dünya kay­naklarını son raddine getirdiği günümüzde doğal yaşam alan­larını koru­ma mücade­le­si de kuşkusuz dünyamızın gele­ceği açısın­dan kaçınıl­maz hay­ati bir gerçek… Son yıl­lar­da su kay­nakları­na yöne­lik giderek artan anti ekolo­jik pro­jel­er; bara­jlar, hidroelek­trik santral­leri vb, dünyanın pek çok ülkesinde doğal yaşam alan­larını daha çok tehdit eder hale gelmiştir. Ama­zon­lar baş­ta olmak üzere dünyanın bel­li başlı su kay­nakları­na yöne­lik vahşi bir saldırı talan başlatılmış, buralar­da yaşayan yer­li halk­lara yöne­lik ölüm­cül uza­k­laştır­ma poli­takaları gün­deme getir­ilmiş (Ama­zon­lar’­da, Hon­duras’­ta çoğu ölüm­ler­le sonuçlanan yer­li halk­lara ve onların hak­larını koruyan ekolo­jist aktivistlere yöne­lik suikastler hala devam etmek­te­dir), yeryüzünün en yaşam­sal kay­nağı olan « su » ve onu koru­maya çalışan yöre halk­ları ve aktivistler, hay­dut­ların ağır saldırıları ve tehdit­leri altı­na alınmıştır.

Çok uza­k­lara git­m­eye bile gerek yok, Fransa’­da Sivens-Testet böl­ge­sine yapıl­maya çalışılan bara­ja karşı yöre halkı ve biz ZAD aktivist­ler­ince sürdürülen mücadelede 2014 yılı ekim ayın­da Remi Fraisse adlı aktivist arkadaşımız jan­dar­manın attığı el bom­bası tipli gaz fiseği ile katledil­di, pek çok arkadaşımız ise sakat­landı, gözaltı­na alındı, tutuk­landı, yargı­landı, sürgün ve para cezaları­na çarptırıldı.

Bu vahşi talan ve saldırılar Türkiye’li hay­dut ikti­dar­lar­ca­da sürdürülmek­te, 2013’te (ölüm­ler­le sonuçlanan) Gezi Parkı direnişiyle başlayan talan ve saldırılar havaalanı, köprü, baraj gibi pro­jel­er­le Istan­bul baş­ta olmak üzere Anadolu’­nun ve Mezopotamya’nın bel­li başlı şehirlerinde artarak devam etmek­te hala .

İtoiz Barajına Karşı Bask Halkı’nın mücadelesi bugüne ışık tutuyor…


1985 yılın­da İtoiz’d­en geçen İrati nehri­ni bara­ja çevirme kararı alan İsp­anya yöne­ti­mi aynı, zaman­da uzun yıl­lar süre­cek baraj karşıtı mücadel­eye de kapı aralamış ola­cak­tı. İratı nehrinden gelen suların top­landığı İtoiz bara­jı ile bir­lik­te büyük bir tar­i­hi yer­leşim alanı da sular altın­da kalmıştı. Ancak baş­ta İtoiz halkı olmak üzere pek çok aktivist bara­ja karşı mücadele ediy­or­du. Bu dönem baraj yapımı sürecinde Green­peace ve Solidari@s con Itoiz tarafın­dan gerçek­leştir­ilen doğru­dan eylem­ler; protesto gös­ter­i­leri hala hafızalardır. Ama hafızalar­da kalan en önem­li eylem 1996 yılı kışın­da gerçek­leştir­ilmişti. “Dayanış­ma grubu” üyeleri tarafın­dan baraj yapımın­da kul­lanılan ana kablo­lara büyük bir sab­o­taj eyle­mi yapılmış ve baraj inşaatı 8 ay boyun­ca sek­t­eye uğramıştı. Bunun yanın­da İtoiz’de büyük protesto kam­pa­nyaları gerçek­leştir­ilmiş, abo­taj eyle­minden tutuk­lanan aktivist­lerin serbest bırakıl­ması için İtoiz halkının verdiği destek de sonuç ver­mişti. 2007 aralık ayın­da son mahkum­da serbest bırakılmıştı. 14 Tem­muz 1997 tar­i­hinde ise Yargı­tay baraj inşatı için nihai kararını ver­miş ve İtoiz bara­jı bir daha yapımı­na devam edilmek­sizin öylece durdurulmuştu.

Itoiz baraji

İtoiz bara­jın­dan bugüne kalan yan­lız­ca baraj duvar­larıdır. Ancak İtoiz halkının ve aktivist­lerinin mücadele kültürün­den bugüne ve yarı­na kalansa, aynı bölgede giderek yayılan özgür­likçü, yeni alter­natif komü­nal yaşam deney­leridir. 
İlk Durak ilk komün : Aiz Kurgi .

Uzun yol­lar, dağlar, köyler son­ra nihayet Bask ülkesindey­iz… Ay karan­lık bir gecede, yıldı­zlar eşliğinde tan­gur tun­gur iler­liy­oruz dağ komünü yol­un­da. Ara­banın far ışık­larının aydın­lat­tığı toprak yol bizi bir ormanın gir­işine getiriy­or. Orman gir­işinde büyükçe, iki yana açılan demir kapının önünde duruy­oruz. Kevin bana dönüp, « şim­di kam­er­anı çalıştıra­bilirsin ! » diy­or. Ben kam­er­ayı açıp çekim yaparken Kevin arabadan inip sürgülü ağır demir kapıyı iki yana açıy­or. Aracımızı içeri aldık­tan son­ra da tekrar inip demir kapıyı tekrar­dan kap­atıp sürgülüyor…

Sadik Celik Bask_017

Orman içinde aracımızın far ışık­larının aydın­lat­tığı yol­da yük­sek cam ağaçlarının yıldı­zlara uzanan başları­na baka baka yokuş yukarı doğru iler­liy­oruz. Ve çok geçme­den Bask ülkesinin işgal edilmiş komün köyünün ana gir­iş kapısı önünde duruy­oruz. Bir çift­lik gir­işi­ni andıran bu kapı­da dikka­timizi çeken kapı emniyeti­ni sağlayan düzeneğin bir geyik boynuzun­dan yapılmış olması. Açıkçası, bu ben­im pek hoşu­ma git­miy­or… İçimd­en, « bur­da geyik­leride mi avlıy­or­lar ? » diy­o­rum… Kam­er­ayı kap­atıy­o­rum. Geceyi komün gir­iş kapısının hemen yanın­da­ki alan­da, uydu­ruk kar­a­vanımız­da geçiriyoruz.

sadik celik bask pirasalarSabah tür­lü kuş ses­leriyle uyanıy­oruz… « Ne güzel bir sabah uyanışı…» diy­o­rum ken­di kendime. Kevin kardeş, « biraz daha uyu­mak istiy­o­rum » diy­or. Ben ise, elimde kam­era bu güzel komün sabahını müjdeleyen kuşların cıvıltıları­na takılıp alanı dolaş­maya gidiy­o­rum. Geniş bir alan için­de­ki küçük dağ komününde eski taş evlerin bir kıs­mı onarılmış bir kıs­mı ise henüz şan­tiye halinde. Keçi ve koyun­lar otluy­or etrafta. Daha ilerde, orman içinde at ve katır­lar gözüme çarpıyor.

Komün mut­fağının bulun­duğu kollek­tife doğru git­mek için iler­lerken büyük bir bahçeyi farkediy­o­rum. Kışlık sebzel­er; pırasa ve lahanalar var çokça… Biraz fotoğraf ve video çekiy­o­rum. Bahçeyi geçince büyükçe bir atö­lyeyi farkediy­o­rum son­ra. İçeri girdiğimde sağ tarafta­ki oda­da yere ser­ili patates­leri görüntülüyorum.

Üst kat­ta bir free shop var. Hemen karşım­da ise çokça at aksesuarı var. Gelişi güzel üst üste yığılmış halde eye­r­ler, dizgin­ler, hey­bel­er… Atö­lye­den çıkıp komün mut­fağının bulun­duğu eski taş eve doğru Sadik Celik Bask_030iler­lerken Kevin ve komüne yeni gelen bir fran­sız doğacı gez­gin ile (Allan) karşılaşıy­o­rum. Kısaca tanışıy­oruz ve son­ra­da hep bir­lik­te komün kollek­tif mut­fağı­na gidiy­oruz. Tar­ih kokan ahşap ve taş evin mut­fağın­da yarı taş­tan yapıl­ma ocak fırın­da yanan odun­ların çıtırtısı­na çocuk­ların cıvıltıları karışıy­or. Sıcacık bir sabah­ta, sıcacık gülüm­seyen yüzler­le tanışıyoruz.

Sadik Celik Bask_031

Komün aile­si Kev­in’i önce­den tanıdık­ları için tanış­ma faslı uzun sür­müy­or. Daha çok ben­im­le ilgileniy­or­lar bu tanış­ma­da. Türkiye’li bir ZADis­tle tanış­mak onlar­da oldukça şaşırtıcı bir mer­ak uyandırıy­or. Kev­in’in de katkılarıy­la kendim­den bahsediy­o­rum kısaca. Derken karşılık­lı hoş bir dia­log ortamı oluşuy­or. Onlara Türkiye’de­ki ZAD kardeşliğin­den ve dayanış­masın­dan; KOS ve Yeryüzüne Özgür­lük grubun­dan, infi­Al’­den bahsediy­o­rum. Bask ülkesin­de­ki özgür komün deney­lerinin Türkiye’de­ki ben­z­eri deneylere ilham kay­nağı ola­bile­ceği gibi önem­li deney aktarımın­da da bulun­abile­ceği­ni bu neden­le de Bask ülkesin­de­ki komün deney­leri­ni pek çok açı­dan gözlem­le­mek, fotoğraflar­la ve video röpor­ta­jlar­la bel­gele­mek iste­diği­mi söylüy­o­rum. Bu isteği­mi mem­nuniyetle ve gururla karşılıy­or­lar. Bu ara­da komün kah­valtısını hazır­layan ispany­ol arkadaşımızın maharetli ellerinden sofraya inen kah­valtılık­lar sarım­sak ağır­lık­lı da olsa, biz­im Türkiye’lilerin kah­valtı menüsünü kıskandıra­cak kadar güzel bir lezzet oluşturmaktaydı.

Sadik Celik Bask_035

Bask komün­lerinde geçire­ceğimiz gün­ler boyun­ca Bask-ZAD komün kardeşliğinin gele­cek­te­ki fed­erasy­on­ist otonomi­lerin önünü aça­cak yegane kardeş­lik olduğunu daha ilk gün­den görüy­or ve bu büyük umudun tar­if­siz heye­canını duyum­suy­o­rum yüreğimde. Bütün bu yeni tip komün deney­im­leri baş­ka bir dünyanın toplum­sal nüvelerinin felse­fi siyasal argü­man­larının bugün­den nasıl oluşa­cağı sorusuna (ve klasik Mark­sist­lerin ve metafizik­ci öbür dünyacıların bugün için ulaşıl­maz, imkan­sız olarak gördük­leri ve çünkü tan­rısal kaidelere bağladık­ları nihai özgür­lük kod­la­maları ne şek­ilde olur­sa olsun, yeryüzünün bütün var­lık­larıninn bir ara­da özgürce ve bir­bir­leriyle barışık bir halde yaşaya­bile­cek­leri gerçeği­ni görmez­den gelen yada red­de­den yada erteleyen, öteleyen ve nihayet bu, bir­biriyle ben­zeşen o bildik bütün yak­laşı­maları­na da) güçlü bir cevap arayışı ola­cak­tır diye düşünüyorum.

durutti

Ispanya devri­m­inde Dur­ru­ti’nin,“Yeni bir dünyayı bura­da, kalbimizde taşıy­oruz. Bu dünyaşu an büyüy­or » söz­leri o büyük tra­je­di­den on yıl­lar son­ra yeniden aynı diyarlar­da kalbimizde büyüy­or. Ne güzel!

Aiz Kurgi işgal komününde kollektif çalışmayla dayanışma

Komün birey­leriyle bir­lik­te orman­lık alan­da­ki seyrelt­mel­er­den kalan budan­mış ve öbek­ler halinde yere ser­ilmiş çam dal­larını komün alanıy­la orman­lık alan arası­na çek­ilmiş tel örgü­lerin geri­sine taşıy­oruz. Çam dal­ların­dan uzun bir bariy­er oluş­tu­ruy­oruz. Bu uygu­la­mayı komün hay­van­larının (özel­lik­le de domuzcuk­ların) alan dışı­na çıkıp kay­bol­ma­maları için yap­tığımızı söylüy­or Kevin..


Aiz Kurgi de son gün…

Sabah Kilis­enin konuk odasın­da­ki yer yatağın­da uyanıp kalkıy­o­rum. Fotoğraf mak­i­nası ve çan­tamı alıp keçi ve koyun­ların bulun­duğu ağıla doğru git­mek üzere kiliseden çıkıy­o­rum. Bugün süt sağ­ma işlem­i­ni görün­tüleye­ceğim. Çünkü bu köyde erkek­ler süt sağıy­or. Son­ra da sıra­da bir röpor­taj var. Ağıl­da henüz bir hareketlilik yok. Komün mut­fağı­na uğra­malıyım. Mut­fak yine sıcacık, kah­valtı hazır­lığı var. Bask halkı­na özgü yarı taş­tan yapıl­ma (bir tür şömine) fırın sobasının üzerinde dil­im­len­miş ekmek­ler ısınıy­or. Çocuk­lar ortalık­ta şirin­lik­ler yaparak dolaşıy­or. Kevin bir köşede gitar çalıy­or ken­di halinde. Ara­da çocuk­lara neşeli birşeyler söylüy­or. Genç anne ekmek­leri çeviriy­or arada.

Sadik Celik Bask_034

Bask halkının doğal aile ortamı biz­imk­il­er çok ben­ziy­or. Çocuk­luk yıl­larım geliy­or aklı­ma. Sabahları ödün ateşiyle gürül gürül yanan sobamızın üzerinde dil­im­len­miş ekmel­er hiç eksik olmazdı ve annem küçük ağı­zlarımıza sıcak ekmek­ler yetiştirmek için sobaya yakın otu­rur­du hep. İçim, düşüm sıcacık bende sofraya oturuyorum.
sadik celik bask 0001

Komünün ekmekçi­leri, dün gece hazır­lanan hamur­dan ekmek yap­maya hazır­lanıy­or­lar. Orta yaş üzeri iki Fran­sız (Allan ve Michelle) üsten­miş bu işi. İki günde bir bir gece önce­den hazır­ladık­ları hamu­ru sabah erk­enden komünün doğal taş fırının­da pişiriy­or­lar. Allan biraz aksi bir ihtiyⒶr. Ekmek yapımını görün­tüleme isteğime huy­suz­ca yak­laştı. Kev­in’la bir­lik­te bütün çabalarımıza rağ­men nuh dedi peygam­ber deme­di ve alter­natif baş­ka biri de olmadığı için bu işle­mi ne fotoğraf olarak nede video olarak görün­tüleyemed­im. Yan­lız­ca ekmek hamur atö­lyesinde hamur hazır­lar­larken çek­tiğim bir görün­tü­leri var. Kevin Allan’ın bu tip huy­su­zluk­ları hep yap­tığını negatif bir insan olduğunu ve röpor­taj, fotoğraf, video konu­ların­da biraz da para­noya yap­tığını söylüy­or. Michelle ise Allan’ın ter­sine çok sıcak kan­lı, neşeli, esprili bir anarşist. Komüne o da henüz iki haf­ta önce gelmiş. Atları, koçları ve koyun­larıy­la… Orman içinde kendine ve hay­van­ları­na bir alan oluş­tur­muş. Komünün bütün işler­ine koş­tu­ruy­or. Bahçı­van­lık­tan marango­zluğa, duvar işçil­iğine kadar komün­le ilgili ne varsa yaşı­na ve fizi­ki duru­mu­na aldır­mak­sızın çalışıy­or. Allan’i ikna çabamıza onun desteği de oldu ama sonu­cu değiştirm­eye yetmedi.

Sadik Celik Bask_029

Allan ve Kevin soh­bet ederek Allan’ın kaldığı çadıra doğru yürüy­or­lar. Kam­er­ayı açıp onlara eşlik ediy­o­rum. Çocuk­lar için yapılmış oyun parkının hemen yanın­da­ki patikadan orman içine doğru iler­liy­oruz. Az ilerde otlayan Allan’ın atları görün­tüye giriy­or ve son­ra da çadırı. Çadırın önüne geldiğimizde Allan ken­di yaşadığı kimi komik anılarını tiy­a­tral bir hava­da anlatıy­or. Çadırın önünde hoş, komik küçük bir stand-up gös­ter­isi yapıy­or adeta.

Sadik Celik Bask_014

Boğa boynuzundan yemek borusu enstrümanı

Allan’ın çadırın­dan dön­erken yemek borusu çalıy­or. Komün mut­fağının önüne geldiğimizde bu boğa boynuzun­dan yapıl­ma çağrı enstrü­manını kay­det­mek için tekrar çal­malarını rica ediy­o­rum. Günün nöbetçi ahçısı video kay­dı için tekrar üflüy­or yemek borusunu. Son­ra mut­fağa geçiy­oruz. Veda yemeği oldukça çeşitli ve özen­le hazır­lan­mış. Yemek anon­sunu duyan komün üyeleri bulun­duk­ları yer­ler­den bir­er ikişer gelip sofrada­ki yer­leri­ni alıyorlar.

Çok hoş bir görün­tü bu. Kam­er­am çalış­maya devam ediy­or ve bu güzel son anları kaçır­mıy­o­rum. Bu veda yemeğin­den son­ra komünün ilk aile babası XXX ile ken­di evin­de güzel bir röpor­taj yapıy­o­rum. Kevin de bana (Fran­sız­ca’­dan İsp­anyo­lc­a’ya) ter­cü­man­lık yapıyor.

Aiz Kur­gi işgal komününün nasıl kurul­duğunu, komünün işley­işi­ni, diğer işgal komün­leriyle iletişim­leri­ni ve son olarak da Türkiye’de­ki komün den­ey­ci­ler­ine mesajlar içeren bir röpor­taj oluy­or bu.

Sadik Celik Bask_022

Ve veda vakti

Aiz Kur­gi komünü üyeleriyle sıcak bir vedalaş­madan son­ra uydu­ruk kar­a­vanımıza yedek mazo­tu­muzu koyup Aiz Küren ve Uli Alto adlı işgal komün­ler­ine doğru yola çıkıy­oruz Kev­in’le. Hari­ta­mızı açıp güz­er­gahımıza bakıy­oruz. İnişli çıkışlı uzun bir yol var önümüzde. Güneşli mavi bir gökyüzünün altın­da dağlar boyun­ca iler­liy­oruz. Ve işte sil­sile halinde Aiz Küren’e ve oradan Uli Alto’ya ve İtoiz’e doğru uzanan dağlar.

sadik celik bask 18

Ancak biz İtoiz’e git­meye­ceğiz. İtoiz’e baş­ka bir zaman aralığın­da git­meyi plan­lıy­oruz. Bizi şu an daha çok İtoiz çevresinde işgal edil­erek kurul­muş yeni komun köyler ilgilendiriy­or. İtoiz’i bara­ja karşı verdiği mücade­le­si ve çevre­sine etk­i­leri bakımın­dan ele almak gerekiy­or çünkü. Dolayısıy­la yol­cu­luğu­muzun ana eks­eninde, işgal edil­erek yeni, “alter­natif komu­nal yaşam alanı” haline getir­ilmiş bu eski Bask köy­leri olacak.

sadik celik bask 0002

Bura­da bir virgül koyup bu yol­cu­luğun poli­tik muhtevası­na da değiney­im: Kişisel düzeyde yak­laşık dört yıldır (Fransa-Almanya-İsp­anya ve Türkiye eks­eninde) alter­natif eko radikal bir yaşam pratiğin içinde, fark­lı coğrafyalar­da yeni tip komü­nal yaşam­ları deneyley­erek o nihai baş­ka dünya ya doğru yol almaya devam ediy­o­rum. Bütün bu yaşam pratiğinin bugün için bana öğret­tiği en önem­li poli­tik sonu­cu şöyle özetleyebilirim:

Talancı Kap­i­tal­ist hay­dut­lar sis­te­minden kop­uş argü­man­ları olarak değer­lendi­re­bile­ceğimiz bu, alter­natif yeni yaşam arayışları, günümüz insanının doğal dünya ile olan yabancılaş­masını bütünüyle kıracak,ona yaralı ve yorgun dünyamızın gele­ceği için (biy­olo­jik-sosyal-kültürel) yeni bir eko dönüşüm imkanı sağlay­a­cak­tır. Bu deney­lerin Bask ülkesinin özgür­lükçü ve özerk­lik kültürüyle ve eko mücade­le­siyle yoğrul­muş coğrafyasın­da olması ise bizi daha kay­dadeğer bir güz­er­gahın içine çekiyor.

ZAD ve ben­z­eri işgal hareket­lerinin dünya ölçeğinde yeni moral değer­lere dönüşme­si “insan-hay­van ve yeryüzü” bileşkesinin yeni bir döngü içinde, dayanış­ma halinde buluş­ması “ZAD gibi işgal komün­lerinin hay­at için­de­ki sürdürülebilir­liğin­den ileri gelmek­te­dir (bu konu zaman­la ken­di gerçek­liği içinde daha geniş daha detay birikim­ler oluş­tu­ra­cağın­dan şimdi­lik kay­dıy­la bırakıyorum).

Ulliberri Uli Alto Bask

Yolumuza, yönümüze, varacağımız yere dönecek olursak.

İşte geldik bile! Iki yani çam ve gür­gen ağaçlarıy­la dolu dağ yol­un­da ilk yasadışı tabela göründü. “Aiz Küren” yazan tabelanın önünde durup aracımız­dan iniy­oruz. Tabelaya birde kısa bir uyarı not eklen­miş: “Aracınız araziye uygun değilse,aracınızı bura­da bırakıp 1,5 km yürüyünüz” diy­or. Uyarıyı dikkate alıy­oruz. Aracımızı uygun bir yere park ettik­ten son­ra sırt çan­ta­larımızı alıp yolu­muza yaya olarak devam ediy­oruz. Kevin, daha önce baş­ka bir güz­er­gah­tan hay­van­lar­la bir­lik­te geldiğin­den bu yolu ben­im­le bir­lik­te ilk defa yürüdüğünü söylüy­or. Müthiş güzel bir doğanın zirvesinde çam koku­lu, bol oksi­jen­li yol güz­er­gahın­da tür­lü kuş cıvıltıları eşliğinde yürüy­erek AizKüren köy komününe varıyoruz.

sadik celik bask 11

Köy gir­işinde köpekler karşılıy­or bizi. Komün gir­iş kapısının ardın­dan havla­yarak gelip kok­luy­or­lar bizi. Köpeklerin ses­leri üzer­ine demir kapının gerisin­de­ki büyük tar­i­hi taş evden biri kadın üç kişi çıkıy­or. Onları selam­lıy­oruz. İçl­erinden orta yaşlı olanı bize doğru yak­laşarak içeri buyur ediy­or. Bir zin­cir hal­ka ile tut­turu­lan demir kapıyı açıp içeri giriy­oruz. Kısa, hoş sıcak bir karşıla­ma ve tanış­madan son­ra bu akşam için önce­lik­le Uli Alto’ya git­mek iste­diğimizi ama daha son­ra kendi­ler­ine de uğray­a­cağımızı söy­leyip Aiz Küren’­den ayrılıy­oruz. Yol tar­i­fi alıp Uli Alto’ya doğru yürüm­eye devam ediyoruz.

Sadik Celik Bask_020

Orman için­den, toprak yolu yokuş aşağı takip ederek iler­ler­lerken arkamız­da bir arazi jipi beliriy­or. Yak­laşıp önümüzde duruy­or. Az önce Aiz Küren komününde karşılaştığımız genç çift var jipte. Bize kendi­lerininde Uli Alto’ya git­tik­leri­ni ancak yal­nız­ca sırt çan­ta­larımızı ala­bile­cek­leri­ni söylüy­or­lar. Sırt çan­ta­larımızı verip, “Uli Alto’­da görüşmek üzere” diy­oruz onlara. Bu akşam Uli Alto’­da bir elmalı tur­ta par­tisi varmış.Y akın köy komüncü­leri bu akşam bu par­tide bir araya geliy­or­muş. Biz­im için de güzel bir sür­priz ola­cak bu.

Akşam düşüy­or, hava karararıy­or usul­dan. Aiz Küren ile Uli Alto’yu ayıran küçük dere üzerinde­ki tah­ta köprü­den geçip az ilerde­ki komün bostanı için­den geçiy­oruz. Pati­ka yolu yokuş yukarı yürürken yan­ların­da atları ve katır­larıy­la tar­la-bostan­dan dönen kadın-erkek komüncüler­le karşılaşıy­oruz. Içlerinden bazıları Kev­in’i tanıy­or­lar. Kısaca tanıştık­tan son­ra komüncüler katır­ları ve atları az ilerde­ki etrafı elek­trik­li telle çevrili alana bırak­maları gerek­tiği­ni söylüy­or, biz­im de kendi­ler­ine yardım­cı olmamızı rica ediy­or­lar. Bunun üzer­ine katır­ları ve atları pay­laşıy­oruz ve sadik celik bask 0003pati­ka yolu soh­bet ederek yürüm­eye devam ediy­oruz. Araların­da ama­zon görünüm­lü genç bir komüncü atı­na binerek öne geçiy­or. Biraz git­tik­ten son­ra atları ve katır­ları bıraka­cağımız alana varıy­oruz. Sıray­la her bir­im­iz atları ve katır­ları alana bırakıp çıkıy­oruz. Ay ve yıldı­zlar tepem­izde, dik pati­ka yol­da Uli Alto’ya doğru hep bir­lik­te yürüm­eye devam ediy­oruz. Cha­pas dağların­da­ki zabatista­lar­la karşılaş­mayı andıran bu hoş karşılaş­madan son­ra nihayet Uli Alto komünündeyiz.

Uli Alto dört yani dağlar sil­sile­siyle çevrili bir bölgede küçük bir dağ yamacı­na kurul­muş. Pati­ka yol bizi önce geniş bir düzlüğe çıkarıy­or. Burada­ki eski tip dev bir nakliye kamy­onu, kar­a­van­lar ve iş makinelerinin yanın­dan geçip dar bir ara yoldan bir kilis­enin (Uliber­riko Eliza) önüne çıkıyoruz.

Daha yukarı­da­ki evlere doğru yürüm­eye devam ediy­oruz. Derken, kollek­tifin ana merkezine, mut­fağı­na geliy­oruz. Kollek­tif, diğer köy kollek­ti­flerinde olduğu gibi, “mut­fak salon” biçi­minde inşaa edilmiş. Gir­işte, çatı kenarı­na ve bir kenar direğine iliştir­ilmiş kurukafa hay­van başları karşılıy­or bizi. Dışarı­da büyük bir ateş yakılmış. İns­anl­ar, ateşin etrafın­da­ki uzun kütü­lerin üzer­ine sıra sıra dizilmiş soh­pet ediy­or, şarap içiyorlar.

Sadik Celik Bask_027

Sırt çan­ta­larımızı getiren çift bizi görünce yer­lerinden kalkıp yanımıza geldil­er ve çan­ta­larımızın bulun­duğu yeri gös­ter­dil­er bize. Kendi­ler­ine teşekkür ediy­oruz tekrar. Mut­fak­ta büyük Bir hareketlilik var. Komünün kadın­ları ve erkek­leri harıl harıl elmalı tur­ta hazır­lıy­or­lar. Mut­fağın gir­işin­de­ki tez­gah­ta genç bir kadın tur­ta hamu­ru açarken, başın­da geniş siyah Bask bere­si ve kaba siyah sakalıy­la bir baş­ka Uli Alto’lu da hamu­ru açılmış, elmaları dizilmiş tur­ta­ları, bir tep­si ile dışar­da­ki ejder­ha başını andıran fırı­na taşıyor.

Sadik Celik Bask_013

Piz­za fırını

Bu hengame arasın­da önce mut­fak­tak­il­er­le tanışıy­oruz. Kev­in’i daha önce­ki gelişin­den ötürü pek çoğu tanıy­or doğal olarak. Son­ra da dışar­da­ki ateşin başın­dak­il­er­le selam­laşıp tanışıy­oruz. Ve üste­lik daha ne çok selam­laşıp tanışa­cağımız komüncü varken… Komün­de­ki dost hay­laz köpekleri ve kedi­leri de unut­may­alım tabii. Ne güzel!
insan­lar — hay­van­lar — tur­ta — şarap — müzik — ateş — ay ve yıldı­zlar. İşte muaz­zam bir yaşam uyumu.

Sadik Celik Bask_025

Ateşin başın­da eller­im­izde tur­ta­larımız ve şara­plarımız gitar eşliğinde anⒶrşist şarkılar söylüy­oruz çam koku­lu Bask dağları­na, çağıl çağıl akan Irati suyu­na, yıldı­zlara ve aya ve kuşlara ve bil­cüm­le börtü böceğe.

Uli Alto’­da ateşin aşkin ve şarabın tadın­da şarkılar­la geçiy­or zaman. Gece saba­ha doğru uykuya evriliy­or herkes.Cocuklar ve anneleri, son­ra da babaları çok­tan evler­ine git­mişler­di bile. Ateşin çevresinde kalan son birkaç kişiy­dik. Uli Alto’lu İsp­anyol-Fran­sız kadın­lar arasın­da tanıştığı­ma en çok sevin­diğim (saçları­na en çok yıldız düşmüş güzel bilge kadın) Val­léer­it gecenin bu son deminde ateşin gerisinde, elinde son yudum­luk şarabıy­la, başını yıldı­zlara cevir­miş geze­geni izliy­or­du. Son­ra yanımıza gel­di ve aşağı­da­ki kilis­enin ikin­ci katın­da­ki mis­afir­lik­te kala­cağımızı söyle­di bize.

Sadik Celik Bask_018

Sızmış kole­tivist ve mutfak

Kevin ben ve Val­léer­it mut­fağa geçip kollek­tif bir reflek­sle ortalık­ta­ki son kap kaçağı toplayıp yıkadık ve son­ra da karşılık­lı “iyi gecel­er” dilek­leriyle uyku­larımıza dağıldık. Kev­in’le bir­lik­te sırt çan­ta­larımızı omu­zladık ve bize ayrılan uyku güz­er­gahımıza (Ullu­beri­ka Eliza kilis­e­sine) doğru çakırkeyf adım­lar­la yürüm­eye koyulduk.

Uli Alto’­da butün sabahların sahibi horo­zların ve kuşların karşılık­lı ser­e­nat­larıy­la uyan­mak meğer ne hoş bir güzel­lik­miş! Uyku tulu­mum­dan sıyrılıp, kilis­enin penceresin­den dışarıya bakıyorum.

sadik celik bask 0004

Gün­lük notlar…

Güneşli mas­mavi gökyüzünde bem­beyaz bulut­lar, Uli Berri Rala kar­tal­lar dağı­na doğru usul usul akıy­or­lar. Bu muhteşem güzel ahen­kle yeryüzüne yaşam iksiri veriy­or­lar ade­ta. Günes­li, çam koku­lu bu sabah serin­liğinde “şim­di fotoğraf zamanı” diy­o­rum ve fotoğraf mak­i­nası çan­tamı alıp çıkıyorum.

Kevin hala uyuy­or. Hazır Kev­in’­den soz etmişken biraz Kev­in’i anlat­malıyım. Kevin yak­laşık 3 yil önce son Sivens ZAD’ı direnişi gün­lerinde ken­disi gibi ani­matör olan arkadaşı Pablo ile bir­lik­te “gon­do­line” adlı kulü­belerinin inşaası sırasın­da tanıştığım, “voy­age mil­i­tant” yürüyüşün­den son­ra ise (Pablo, Çelik, Kevin üçlüsü olarak ) ekmeğimizi, suyu­muzu, yol­larımızı düş­ler­im­izi, neşeli kardeşliğimizi ve hay­dut­lara karşı kavgamızı, ateşte suda ve toprak­ta asla ter­ketmediğim “semender yürek­li” biri­cik yoldaşımdır.

sadik celik bask 0006

Kevin ve ben

Yarın kız arkadaşı Mar­gi­ta’yı almaya gide­cek. Mar­gi­ta (biz kısaca “Margo“diyoruz ona) Güney Fransa­da ile İsp­anya arasın­da­ki bir kollek­tifte kalan ve ako­rdiy­onuy­la İsp­anyo­lca — Fran­sız­ca asi, neşeli şarkılar söyleyen sem­patik, şirin, genç bir kadın ani­ma­tris. Çocuk­lara yöne­lik alter­natif müzik­li aktivitel­erde bulunuy­or zaman zaman. Kev­in’le uzun bir zamandır ZAD Notre Dame Des Lan­des otono­mun­da, katil havaalanı pro­je­sine karşı bir­lik­te mücadele ediy­or, bir yan­dan da insan­lar ve hay­van­lar için de yeni olan bir yaşam deneyinin; ZAD’ın inşaası­na katkı­da bulunuy­or­duk. Ve nihayet bu, son derece ener­ji ve karar­lılık gerek­tiren zor­lu ama umut­lu yaşam serüveninde diğer kardeş­ler­im­iz gibi doğay­la ve hay­van­lar­la uyum­lu bir ZAD kardeşliği oluş­tur­mayı da başar­mıştık. Bu yeni tip kollek­tif yaşam deneyi­ni yaşayan her birey gibi bizde artık bu deneyi yal­nız­ca Notre Dame Des Lan­des’la sınır­la­may­a­cak, baş­ka ZAD diyarları­na doğru taşıy­a­cak­tık. İşte “Bask ülke­si isgal köy kollek­ti­fleri ile dayanış­ma pro­je­si” bu sürecin doğal bir rotası olarak aklımıza ve adım­larımıza böyle düşüver­mişti. Sim­di bu düşü, “Bask ülke­si işgal köy kollek­ti­fleri” diyarın­da, kalbimizde taşıy­a­cak, dayanış­ma ile büyütecektik.

sadik celik bask 0007

ZAD ve enter­nasy­on­al dayanışma

Yani Kev­in’le bir­lik­te Aiz Kur­gi, Aiz Kuren, Uli Alto, ve yeni kurul­mak­ta olan Ulozi ve Rala işgal köy kollek­ti­flerinde gözlem ve incelemel­erde bulu­nacak, gün­de­lik yaşamın içinde dayanış­ma halinde ola­cak­tık. Daha ileri­ki bir zaman dil­i­minde ise belkide uzun süre­li bir yaşam alanımız olarak Bask ülkesi­ni ter­cih ede­cek­tik. Sonuç olarak: Öyle yada böyle her yer ZAD, her yer Bask özgür yaşam alanı olana dek yol­ları ömrümüzün son­suz Ⓐşk güz­er­gahı belle­m­eye devam edeceğiz.

Sadik Celik Bask_024

Ekolo­jik su sistemi

Aklım­da baş­ka bir dünyaya dair görülmemiş büyük düşler, söylen­memiş büyük sözler, yürün­memiş son­suz yol­lar ile Uli Alto’yu fotoğrafla­maya devam ediy­o­rum. Ve dolaşa dolaşa kollek­tifin tar­la-bostanı­na iniy­o­rum. Nina, Amo­zon kız (adını ben koy­dum), Pico ile eşi ve çocuk­ları var bostan­da. Pico ve eşi ser­ada­ki toprağı hava­landırıy­or­lar. Çocuk­lar da dışar­da bostan havuzu­nun kenarın­da oyun oynuy­or­lar. Aşağı­da sağ tarafta­ki geniş tar­la alanın­da ise, Nina toprağı çapalarken Ama­zon kız da soğan eki­mi yapıy­or… Onları doğal hal­leriyle görün­tü­leyip aşağı­da­ki der­eye iniy­o­rum. Bura­da tar­la-bostanı sula­mak için kuru­lan su çarkını ve suyun öbür yanın­da eski tip bir saban­la sürülmüş tar­layı ve az ötede­ki tamam­lan­mamış ker­piçten yapıl­ma küçük bostan evi­ni görün­tülüy­o­rum. Derken yağ­mur çiseliy­or. Artık kollek­tife dönebilirim.

sadik celik bask 17

Kollek­tife dönüş yol­un­dayken yemek borusu­nun yankıla­narak vadiye yayılan sesi­ni duyuy­o­rum. Yağ­mu­ra ve tere bulan­mış halde kollek­tife geliy­o­rum. Komünün bütün birey­leri; hay­van­lar ve insan­lar öğle yemeğinde birara­dayız. Ne güzel! Val­léer­it, Tom, Nina, Pico, Kevin, Leo, Ama­zon kız, çocuk­lar ve genç fran­sız çift ve son olarak da ben sofra­dayız. Günün gönül­lü kollek­tif aşçıları haşla­ma pırasa, etli mer­cimek (ben vejeteryan olduğum için etli mer­cimek­le ilgilen­meye­ceğim) haşla­ma patates ve pilav­dan oluşan bir menü hazır­lamışlar. Soh­bet eşliğinde yenen öğle yemeğinin ardın­dan ben Leo’­dan doğal ortamı görün­tüle­mek için izin isteyip, mut­fak gerisin­de­ki kütüphane bölümüne kon­um­lanıy­o­rum. Burası mut­fağa hakim ve atıl bir açı oldugun­dan kam­era kim­seyi rahat­sız etmiy­or. Herşey ve herkes ken­di doğal­lığın­ca kam­er­aya yan­sıy­or­lar. Bu duru­mu şöyle de tarif ede­bilir­im: Bir doğal pla­to­da sahne geri­sine kuru­lu kam­er­anın önün­den doğaçla­malar halinde girip çıkıy­or insan­lar ve hayvanlar.

Sadik Celik Bask_039

Tar­la ve saban

Bugün öğle­den son­ra tar­la-bostan­da tekrar çalış­ma ola­cağını söylüy­or Kevin. Çalış­maya Kevin ve Val­léer­it bir­lik­te gide­cek­ler­miş. Kam­er­ayı biraz sarj edip onların ardın­dan tekrar tar­la-bostana iniy­o­rum. Val­léer­it ve Kevin Nina’nın öğle­den önce yap­tığı çapala­ma işlem­i­ni devam ettiriy­or­lar. Onları tar­la-bostan gir­işin­de­ki ser­anın önünde, dizi dizi ekili ince uzun pırasa yaprak­ları gerisin­den kam­er­aya kaydediyorum.

Sadik Celik Bask_036

Tar­la-bostan ürünleri

Kevin de Val­léer­it de henüz beni far­ketmedil­er. Aynı hiza­da, yan yana soh­bet ederek tar­layı çapala­maya devam ediy­or­lar. Ve, Val­léer­it kam­er­ayı farkediy­or. Bana doğru dönüp, “Oooo Çelik, bizi gizli çekiy­or­sun ha?” diy­or gülüm­sey­erek. Kevin de “Paparazzzi­ii!” diy­erek eşlik ediy­or Val­léer­it’e. Bense, “Eee, ama böyle daha doğal, daha güzel oluy­or” diy­o­rum gülerek. Bir süre son­ra da karşı­da­ki çam ağaçlarıy­la dolu dağ yamacın­dan tar­la-bostanı görün­tüle­m­eye gidiy­o­rum. Sula­ma çarkının gerisin­de­ki su bendin­den usul usul çağıl­da­yarak akan suyun en ince yüzey­ler­ine ayak ucuy­la basarak geçiy­o­rum karşı tarafa.

Cam ağaçları ve diken­li yaban sar­maşık­ları arasın­dan geçip, yaban domu­zlarının ve dag keçi­lerinin ayak yol­lunu İki bük­lüm, soluk soluğa takip edip nihayet tar­la-bostana bakan o yük­sek görüş nok­tası­na ulaşıy­o­rum. İşte aşağı­da tar­la-bostan ve daha yukarı­da vadiye hakim, Uli Alto. Biraz soluk­landık­tan son­ra tar­la-bostan­da toprağı çapala­maya devam eden Val­léer­it ve Kev­in’i görün­tülüy­o­rum. Çok hoş görün­tüler kaydediy­o­rum bu görüş nok­tasın­dan. Ve son­ra­da gerisin geri aynı yolu aynı şek­ilde takip ederek tar­la-bostana varıyorum.

sadik celik bask 0008

Tar­la-bostan­da çapalama

Ancak tar­la-bostan kapısın­dan girdiğimde çapala­ma işinin bit­tiği­ni Kevin ve Val­léer­it’nin de git­miş olduk­larını farkediy­o­rum. Kollek­tife geliy­o­rum. Val­léer­it, Kevin ve Nina kahve içiy­or, bir yan­dan da bostan­dan toplanan pırasaları ve havuçları yıkıy­or­lar. Akşam yemeğine hazır­lık yapılıy­or. Ben de kendime bir kahve alıp onlara eşlik ediy­o­rum. Kev­in’le bir­lik­te pırasaları ve havuçları doğra­ma işi­ni üstleniy­o­rum. Bu durum ben­im için de Kevin için de elbet­te­ki yeni bir durum değil. Fransa-Sivens ve Notre Dame des Lan­des ZAD kollek­ti­flerinde de gün­de­lik hay­atımızın doğal, olağan periy­o­duy­du bütün bun­lar. Ancak bu uçsuz bucak­sız bakir dağlar, orman­lar ve sular­la çevrili Bask diyarın­da, bu vadide ve bu bir avuç özgür insan ve hay­van­dan olu­san işgal köy komününde baş­ka tür­lü bir duygu duru­mu yaratıy­or bende. Bask böl­gesinin jeopoli­tik yapısın­dan mıdır nedir bu, kentlerde­ki özgür­lük­leri soğuk beton­lar­la ve endüstriyel kural­lar­la çevrili yaşam­lar­dan uzak diyar­da, “insan, hay­van ve yer yüzü” döngüsünde, son derece fer­ahlatıcı özel bir duygu hali yaşa­mak­tayım. İlikl­eri­ne kadar özgür­lük bu olsa gerek…

sadik celik bask 0009

Doğlanın hediye ettikleri

Yarın sabah, Yak­laşık 7 km uza­ğımız­da­ki Ulozi Köy kollek­tifine geçe­ceğiz. Klis­eye gidip biraz din­len­mek istiy­o­rum. Bugün oldukça koş­tur­dum. Biraz din­len­meyi hakket­tim sanırım. Aklım­da yarın sabah yürüy­erek gide­ceğimiz Ulozi kollek­ti­fi ile ilgili mer­ak­lı düşüncel­er, kilis­enin yol­unu tutuy­o­rum. Akşam yemeğine kadar sies­ta yapacağım.

Yemek borusu­nunun sesiyle uyanıy­o­rum. Kilis­enin ikin­ci katın­da­ki küçük mis­afir odasın­da, uyku tulu­mun­dan sıyrılıp kalkıy­o­rum. Güzel, neşeli, sıcak bir akşam yemeğin­den son­ra Val­léer­it, Nina ve Tom gitar eşliğinde şarkılar söyle­m­eye başılıy­or­lar. Bende doğal olarak video çek­m­eye başlıy­o­rum. İki gün son­ra yapıla­cak olan müzik­li yemek etkin­liği için hazır­lanıy­or­lar. Bahar­la bir­lik­te bir ara­da olmanın dayanış­manın yeni köy kollek­ti­fleri­ni büyüt­menin moral değer­leri bu etkin­lik­ler. Toma, Nina ve Val­léer­it çok hoş bir uyum içinde İsp­anyo­lca Fran­sız­ca şarkılar söylüy­or­lar. Kev­in’de onlara katılıy­or ara ara. Kevin kırık ispany­ol­casıy­la da olsa şarkılara iyi adapte oluyor.

İsp­anyol Fran­sız şara­pları eşliğinde gece geç saatlere kadar süren bu mini konser tadın­da­ki provayı din­le­mek­ten izle­mek­ten herkes gibi bende çok key­i­fliy­im. Gecenin sonun­da dışarı çıkıp geze­genin seyrine dalıy­o­rum. Yıldı­zlar ne kadar par­lak, ne kadar yakın. Bak­tık­ca büyülü, son­suz bir derin­liğe çekiy­or­lar insanı. Yeryuzünün karan­lığın­da evrenin gerçek ışıltılı derin­liğine dalıp kay­bolup yitiyorum.

sadik celik bask 06

Yağ­mur bulutları

Saba­ha doğru kafam zon­kla­yarak uyandım. Bur­num­dan gen­z­ime giden acı sıcak bir tad var. Lan­et olsun! Yine burun kana­malarım basladı. Ya aşırı oksi­jen­den ya da baş­ka bir neden­den, dönem dönem bu kana­maları yaşıy­o­rum. Ney­se­ki kısa, anlık kana­malar şek­linde oluy­or. Dışarı çıkıp yüzümü yıkıy­o­rum. Yeni bir dok­tor kon­trolu zamanım gel­di demek ki. Fransa’ya dönüşte bi çare­sine bakarım artık.

Sırt çan­tamı hazır­lıy­o­rum. Kah­valtı­dan son­ra Kev­in’le bir­lik­te Uloz­i’ye doğru yola çıka­cağız. Derken Kev­in’de uyanıp geliy­or ve o da sırt çan­tasını hazır­lıy­or. Kevin bugün Uloz­i’ye vardık­tan son­ra muhteme­len öğle­den son­ra kız arkadaşı Mar­go’yu almaya gide­cek oto­sto­pla. Bir­lik­te Sırt çan­ta­larımızı omu­zlayıp, kollek­tife gidiy­oruz. Henüz kimse yok.

Henüz kimse yok derken Val­léer­it herza­man­ki gibi erk­enden geliy­or. Dışar­da yağ­mur çiseliy­or. Val­léer­it, Uloz­i’ye giderken yanımıza kilis­enin kilerinden biraz kuru soğan almamızı söylüy­or. Anaç bir ifadeyle,“soğanları azalmıştır onların” diy­or. Kevin hemen kilis­enin kiler­ine gidip uzun bir kuru soğan salkımıy­la geri dönüyor.Kahve ile bir­lik­te birşeyler atıştırıp Val­léer­it’ye, “İki gün son­ra­ki yemek­li etkin­lik­te görüşmek üzere” deyip ayrılıyoruz.

Sadik Celik Bask_033

Ulozi kolek­tifinde sohbet

Uli Alto’­nun marangoz ve tamir atö­lyesinin bulun­duğu büyük şan­tiyenin için­den geçerken yağ­mur hızlanıy­or. O anda ora­da durup çan­ta­larımız­da­ki yağ­murluk­larımızı çıkarıp giyiniy­oruz. Sırt çan­ta­larımızı tekrar sırt­lanıp Üloz­i’ye uzanan orman gir­işine doğru yürüy­oruz. Orman­da pati­ka yolu takip ederek yağ­mur çamur iler­liy­oruz ve nihayet yak­laşık yarım saat son­ra Üloz­i’ye varıyoruz.

Sol tarafımız­da Iratı nehri çağıl­da­yarak Itoiz’e doğru akıyor.Nehir kıyısın­da­ki kanoların yanın­dan geçip sağımız­da­ki ağaçlık alanın gir­işinde iki ağaç arası­na bağlan­mış tah­ta oyma yazılı Ilozi yön­lendirme tabelasını geçip az ilerde­ki çevre­si çitler­le çevrili kollek­tife ait tar­la-bostanın kapısın­dan içeri giriy­oruz. Bu ara­da ben bir iki görün­tü kay­det­m­eye çalışıy­o­rum ama yağ­mur fazla izin ver­miy­or. Vaz geçiy­o­rum. Kevin önde ben arka­da, yokuş­ta­ki yıkık dökük harabe taş evlere doğru yürüyoruz.

Ve işte nihayet Ilozi işgal köy kollek­tifinin önündey­iz. Bu, mimari yapısın­dan kay­naklı sağlam­lığı ve kut­sal korunurluğu ile ayak­ta kalan eski kilise, kollek­tif bir müde­hale ile burada­ki yeni bir yaşamın merkezi odağı­na dönüştürülmüş durum­da. Kapı gir­işinde böl­genin sem­bolü olan yaban dağ keçi­lerinden birine ait büyük boynu­zlu bir kurukafa var. Kevin önden kapıya doğru yak­laşırken mak­i­namı çıkarıp bu anı görün­tülüy­o­rum. Ve işte Ilozi kollek­tifind­ey­iz. İçerde etrafı süpüren genç bir arkadaş karşılıy­or bizi. Daha önce de Uli Alto’­da­ki tur­ta par­tisinde karşılaşmıştık onun­la. Çan­ta­larımızı ve yağ­murluk­larımızı bir kenara bırakıp, rtada­ki ahşap masanın çevresinde bulu­nan ahşap san­da­lyelere otu­ruy­oruz. Ancak içerisi soğuk biraz. Genç Bask’lı anarşist, üşüdüğümüzü anlayın­ca bize dışar­da­ki odun­ları gös­teriy­or ve soba ateşine yardım­cı olmamızı istiy­or. Kevin­le bir­lik­te dışar­da­ki odun­ların bulun­duğu yere gidip iki kucak ödün getiriy­oruz sobaya. Son­ra­da ateşi­ni har­ladığımız fırın sobanın önün­de­ki masa­da, odun ateşinde pişirdiğimiz kahveler­im­iz eşliğinde güzel bir soh­bete başlıyoruz.

Ulozi dağlarında keçi olmak lazım

Ulozi dağların­da keçi olmak lazım

Diğer kollek­ti­flere göre henüz yeni sayılan Ilozi kollek­tifinde daha yapıla­cak çok iş var diy­or genç arkadaş. Önümüzde­ki gün­lerde havaların ısın­masıy­la bir­lik­te kollek­tifin hareketleneceği­ni ve dayanış­ma gru­pları ile bir­lik­te alan­da­ki yıkık yapıların onarılıp kollek­tifin ihtiyaçları dahilinde genişletilip geliştir­ile­ceği­ni per­makültür odak­lı çalış­maların tar­la-bostan hay­van ve insan üçgeninde daha ileriye taşı­nacağını ve böylece bu yer­leşimin alter­natif, ken­di kendine yeten kollek­tif bir doğal alan ola­cağını söylüyor.

Bu akşam bir süre­liğine baş­ka yer­lere git­miş olan kollek­tifin diğer gönül­lü­leride gele­cek­miş. İki gün son­ra­ki Uli Alto yemeği için özel­lik­le bugün erken geliy­or­lar­mış. Bir­lik­te hazır­ladığımız öğle yemeğin­den son­ra Kevin Mar­go’yu Almaya gidiy­or. Ben de çevrede fotoğraf video çek­m­eye çıkıyorum.

Uli Alto’ya döndüğümde kötü Bir sür­pri­zle karşılaştım.Uli  Alto yemeği’ nde menüde keçi vardı..Bir veg­eteryan için bu çok büyük bir kabus.Bu dağ kollek­tifinde belkide en berbat hatıram bu olacaktı.O neden­le bu gec­eye dair çok  şey yaz­mak gelmiy­or içimden.Margo ve Kevin gelmişti ve ben kendi­mi onların yanı­na attım.Dışarda ako­r­dion vé gitan eşliğinde neşeli şarkılar söylüyordular.Kevin ve Mar­go mutlular.İki sevgilin­in müzik­le bir araya gelmeleri çok hoş gerçektende.

sadik celik bask 21

sadik celik bask 011Uli Alto’­da kollek­tifin inşaası devam ediy­or. Eski taş ev kalın­tılarının bulun­duğu alan üzerinde Yeni taş ahşap evleri yük­seliy­or kollektifin..

Bu çalış­malara Kevin ben ve Mar­go üçlüsü olarak katılıy­oruz. Yukar­da­ki yeni bit­mek üzere olan evin ahşap kapla­maları ve cam­larının mon­ta­jı­na, ve kilisede­ki sıva ve kireçle boya­ma çalış­maları­na katılıy­oruz. Daha son­ra­ki son günümüzde  işe, Val­léer­it’nin öner­isiyle yak­laşık iki kilo­me­tre uza­k­lık­ta­ki dağlar­dan gelen akar sudan içme suyu almaya gidiy­oruz. Val­léer­it’nin kul­landığı ara­ca su bidon­larını yer­leştirip yola çıkıy­oruz. Vadinin en derin güz­er­gahın­dan usul usul çağıldı­yarak akan duru dağ suyun­da kollek­tifin yap­tığı su düzeneğinde doldu­ruy­oruz su bidon­larımızı ve aynı güz­er­gahı takip ederek Uli Alto kollek­tifine geri dönüy­oruz. Aynı gün öğle­den sonar ise önce Val­léer­it ile son­ra da Leo ile güzel bir röpor­taj  gerçek­leştiriy­oruz. Erte­si gün sabah erk­enden son çekim turuna çıkıyorum. 

Kiliseden çıkın­ca hemen sol tarafta­ki düzlük­te kuru­lu kızılder­ili çadırı (tipi) önünde Ama­zon kız’ın atların eye­r­leri­ni hazır­ladığını görüy­o­rum. Son­ra da Léo ve Tom geliy­or­lar yardı­ma. Bugün Cévennes dağların­da­ki aktivitel­er için yol­cu­luğa çıka­cak­lar­mış üçü de… 

sadik celik bask 13

Bu hazır­lığı görün­tüle­m­eye koyu­luy­o­rum. Derken kollek­tifin bütün üyeleri; annel­er, babalar  çocuk­lar ve diğer bireyler köpekler ve tavuk­lar da gelip bu uğurla­maya katılıy­or­lar. En son Kevin ve Mar­go da geliy­or ve  atlar ve katır­lar eşliğinde Cévennes dağları­na doğru üç yoldaşın yol­cu­luğu başlıyor.

Kevin ve Margo

Bir baş­ka yaşam diyarın­da­ki bu bir baş­ka yaşam kültürüne tank olmak beni gele­ceğin yeni insanının hay­vanının vede onları tamam­layan doğal bütün var­lık­ların bu biraradalığın­dan hogan yeni yaşam kültürüne daha çok yak­laştırıy­or. Aklı­ma Alakır nehri kardeşliği’nin kollek­ti­fi geliy­or sonra.Dünyanın bir­birine uzak bütün dağları, orman­ları, vadi­leri ve nehirleri bir­d­en bire aynı gökkuşağının altın­da bir­leşen yeni yaşam kardeşliği olarak bil­inci­mi aydın­latıy­or ve diy­o­rum ki : öyle yada böyle sitem­den ve onun bir parçası olduğunuz gerçeğin­den yani o bize biz­im irad­eniz dışın­da ver­ilen ve şu çok bildik sözle ömür­lerinizi ipotek altı­na alan “dünya nimetleri“den sizin dışınız­da­ki siz­den vazgeçmeyi başardığımız­da gerçek man­a­da artık bu doğal dünyanın bir fer­diy­izdir. Bu doğal dünyaya ulaş­mak çok imkan­sız değil. Bir anda ulaşa­bilirsiniz. Ama asıl önem­lisi bu dünyayı arzu­la­mak­tan çok, bu kahro­lası yer­leşik dünyadan vageçe­bilmeyi göze ala­bilmek­tir. Bu cüreti göster­mek ise öyle kolay değil ne yazık ki. “Kır­sal­da yaşa­manın bedeli“ni iyi okuyup iyi anla­mak ilk adım öde­v­idir sanırım. Bu bedeli iyi okuyup iyi anlayan birey­lerin çoğal­ması yeryüzünün ve bütün var­lık­larının en büyük kazancı olacaktır. 

Notre Dame des Lan­des ZAD ormanın­da, Bask dağların­da ya da Alakır nehrinde aynı kollek­tif kardeşliğin şarkılarıy­la bir araya gelip bir­lik­te özgürce dans ede­ceğimiz gün­lerin son­suz coşkusuyla…

Notre Dame des Lan­des otono­mun­dan Bask Dağların­da­ki yeni tip alter­natif yaşam deney­ler­ine; işgal kollek­ti­fler­ine uzanan dayanış­ma yol­cu­luğu­muzu Uli Alto’lu yoldaşların sıcak omu­zları­na bırak­tığımız özgür kardeşliğimi­zle, bir daha dön­mek üzere tamam­layıp ayrılıy­oruz Bask dağlarından…

sadik celik bask 07


Traductions & rédaction par Kedistan. | Vous pouvez utiliser, partager les articles et les traductions de Kedistan en précisant la source et ajoutant un lien afin de respecter le travail des auteur(e)s et traductrices/teurs. Merci.
Kedistan’ın tüm yayınlarını, yazar ve çevirmenlerin emeğine saygı göstererek, kaynak ve link vererek paylaşabilirisiniz. Teşekkürler.
Sadık Çelik on EmailSadık Çelik on Facebook
Sadık Çelik
REDACTION | Journaliste 
Pho­tographe activiste, lib­er­taire, habi­tant de la ZAD Nddl et d’ailleurs. Aktivist fotoğrafçı, lib­ert­er, Notre Dame de Lan­des otonom ZAD böl­gesinde yaşıy­or, ve diğer otonom bölge ve mekan­lar­da bulunuyor.