Alors que je me mor­fondais sur mon canapé, entre les jour­naux du jour et la télé dont je coupe le son quand la voix grinçante de cer­tains bon­hommes m’a­gace, j’ai reçu des nou­velles de France.

Remaniement min­istériel, les con­ner­ies des Verts de là bas et tout le tralala. J’ap­prends dans le tas, la créa­tion d’un nou­veau min­istère. Un min­istère rien que pour les femmes dis donc ! Celui “de la Famille, de l’Enfance et des Droits des femmes”. Il est con­fié à une Rossig­nol. Encore heureux, c’est une femme. Une qui se définit comme “Min­istre fémin­iste de la famille”. Euh…

Et cela arrive en France ! On se croirait en Turquie. J’ai comme une impres­sion que les dirigeants français fréquentent un peu trop ceux de la Turquie en ce moment. Ca déteint facile­ment, le proverbe turc dit : “üzüm üzüme baka baka kararır”, le raisin noircit en regar­dant le raisin noir.

Vu d’i­ci, les pays européens parais­sent un mod­èle aux yeux de mes com­pa­tri­otes en manque de civil­i­sa­tion. Comme quoi j’ai rai­son de répéter qu’il y a comme un effet d’op­tique. Ce regard admi­ratif à la con que cer­tains d’en­tre nous pou­vons avoir, trou­ve sa réponse dans le mépris de beau­coup d’eu­ropéens envers les orig­i­naires de pays comme la Turquie. J’ai hor­reur de cet aller-retour com­plexé d’un coté et méga­lo de l’autre. Des occi­den­taux incultes, irre­spectueux, belliqueux, racistes, sex­istes, pol­lueurs n’ex­is­teraient pas, et tout ce qui s’y fait serait des mer­veilles ? Eh ben non.

LA France, LE pays de la démoc­ra­tie, terre d’ac­cueil, lib­erté, fra­ter­nité, égal­ité, mouais… Avec l’é­tat d’ur­gence, les assig­na­tions à domi­cile, les inter­ven­tions poli­cières démesurées, la lib­erté s’est envolée comme un canard en fin de sai­son. J’ai l’im­pres­sion que le monde glisse petit à petit vers les mêmes lignes oppres­santes. Franche­ment quand je regarde les images de man­i­fs réprimées, je ne sais plus où j’habite. Aucune dif­férence. Et pas que sur ces sujets.

Voilà, c’est en France main­tenant, le tour des femmes à “retrou­ver leur place sociale” que “la nature leur a don­née” comme dirait Tayyip : épouse et mère. François aurait-il enten­du la pro­pa­gande que Tayyip et sa bande font depuis des années, pour re-con­fig­ur­er la société de leur “Nou­velle Turquie” ? Vive la Nou­velle France rétrograde !

Il y a une expres­sion en turc récem­ment inven­tée qui m’hor­rip­ile et qui est util­isée sans cesse : “merkeze almak” que je peux traduire lit­térale­ment par “met­tre au centre”.
“Le statut de mère doit être au cen­tre de la vie des femmes”.  Encore mieux : le statut de mère devient pour les femmes une car­rière.

De nou­velles per­les vien­nent donc ral­longer la col­lec­tion de cita­tions sex­istes que j’ai accrochée sur mon frigo.

« Les mères, ne devraient pas met­tre au cen­tre de leur vie autre car­rière que celle de la maternité. »
(dix­it Min­istre de San­té Mehmet Müezzi­noğlu en jan­vi­er 2015)

Avec le nou­veau min­istère c’est donc par­ti, aus­si pour la France…

Il y a une ques­tion qui tra­verse mon esprit : le 8 mars, La journée inter­na­tionale des droits des femmes qui était déjà à moitié vidée de son sens par des effets de lan­gage, en insis­tant à l’ap­pel­er journée des femmes, sera-t-elle réu­nie avec les fêtes des mères ? Tant qu’à faire, il faut être cohérent et aller jusqu’au bout…

Mes filles, mes enfants, il y a encore du boulot…

tweet ministre femme laurence rossignol

Et n’ou­bliez pas, de rester cohérents…

.


.

Divan­da otur­muş, bir tarafta günün gazeteleri, bir tarafta bazıları konuş­maya başlayın­ca sesi­ni kestiğim tele­vizy­on, sarat asarken, Fransa’dan haber­ler aldım.

Bakan­lar kabi­nesinde değişik­lik, Yeşiller’in salak­lık­ları falan filan. Bun­ların içinde bir de yeni bir bakan­lığın kurul­duğunu öğreniy­o­rum « Aile, Çocuk ve Kadın hak­ları Bakan­lığı ». Bir bül­bül de bakan yapılmış : Lau­rence Rossig­nol (Rossig­nol: fran­sız­ca­da bül­bül demek). Ne kadar mut­luyuz ki bir kadın. Ken­di­ni şöyle tanım­layan bir kadın: « fem­i­nist aile bakanı ». Haaa…

Ve bu Fransa’da oluy­or! San­ki Türkiye’deyiz. Fran­sız yöneti­cil­er bu ara türk yöneti­cil­er­le fazla beraber oluy­or gibi bir hisse kapılıy­o­rum. Üzüm üzüme baka baka kararır denir ya.

Türkiye’den bakılın­ca Avru­pa ülkeleri uygar­lık has­reti yaşayan vatan­daşın gözüne bir mod­el gibi görünüy­or. Habire “bun­da bir optik yanıl­ma var” demem boşu­na değil. Bazılarımızın bu saf hayran bakışı Avru­palılar­dan Türkiye ve ben­z­eri ülkelerin insan­ları­na aşağılayıcı bir bakışla cevap buluy­or. Bir tarafta­ki kom­plek­sli diğer tarafta­ki mega­lo­man var oluş biçimine deli oluy­o­rum. Cahil, saygısız, kav­gacı, ırkçı, cin­siyetçi, ve kir­leti­ci insan­lar yok mu Batı’da ? Yapılan herşey hari­ka mı? Yok işte, hayır değil.

Fransa, demokrasinin mis­afir­per­v­er ülke­si, özgür­lük, kardeş­lik, eşit­lik, ha tabii… OHAL duru­mu, ev hapis­leri, oran­tısız polis müda­heleleri ile “özgür­lük” yaz sonu ördek­leri gibi uçtu git­ti. Bütün geze­gen yavaş yavaş aynı baskıcı çizgi­den öte yana kayıy­or gibi geliy­or bana. İçtenl­ikle söylüy­o­rum, bastırıl­maya çalışılan gös­teri yürüyüş­leri­ni, eylem­leri gördüğümde nerede otur­duğu­mu şaşırıy­o­rum. Hiç bir farkı yok. Yal­nız­ca bu konu­da da değil.

İşte şim­di de Fransa’da sıra kadın­ların sosyal rol­lerinin düzen­len­me­sine gel­di, Tayyib’in dediği, « tabi­atın kadı­na verdiği rol »: eş ve anne. François, Tayyip ve ekib­inin Yeni Türkiye’yi oluş­tu­ran toplumu orga­nize etmek için yıl­lardır yap­tığı pro­pa­gan­dayı mı duy­du nedir? Yaşasın geri­ci Yeni Fransa!

Merkeze almak diye bir ter­im var ya, ağı­zlar­dan düşmeyen, illet oluy­o­rum. « Annelik kadının merkezine alın­malıymış ». Daha da iyisi var, annelik kadın için kariy­er olarak ilan edilme­di mi ?

Lis­te­leyip buz­dolabı­na astığım cin­siyetçi, babaerk­il incil­er içinde Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’nun ocak 2015’te yumurt­ladığı lafın ayrı bir yeri var.

« Annelerin, annelik kariy­erinin dışın­da bir baş­ka kariy­eri merkeze alma­maları gerekir. »

Bu yeni bakan­lık­la Fransa da doğru yola gel­di. Hadi bakalım.

Kafam­dan bir soru geçiy­or. Asıl adı Ulus­lararası kadın hak­ları günü olan ve itile kakıla anlamı boşaltılıp, kadın­lar günü haline getir­ilen 8 mart tar­i­hi, annel­er günüyle bir­leşir mi aca­ba ? Neden olmasın? Başlamışken tutar­lı olup sonuna kadar gidilsin madem.

Kızlarım, çocuk­larım, daha çok işiniz var…

-

tweet ministre femme laurence rossignol

Tutar­lı olmayı da unut­may­alım değil mi?…

Yeni bakan Lau­rence Rossig­nol bir tweet atmış:
“Ben fem­i­nist bir aile ve çocuk devlet müşaviriy­dim. Kadın hak­ları ile de yüküm­lü bir bakan olmak­tan çok mut­luyum. #tutar­lılık

Femen Elvire de cev­abı yapıştırmış :
“Bu bakan­lığa opti­mum tutar­lık kazandır­mak açısın­dan yemek ve tem­i­zliği de ekleye­bilir miyiz?”


Manşet fotoğrafı :
Uluslararası kadın hakları VE anneler gününüz kutlu olsun.
Aile çocuk ve Kadın hakları Bakanlığı

Mamie Eyan on FacebookMamie Eyan on Twitter
Mamie Eyan
Chroniqueuse
Ten­dress­es, coups de gueule et révolte ! Bil­lets d’humeur…